MENÜ
İzmir 17°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Enkaz başında tek tek anlattılar... Depremzedelere büyük ayıp!
Güncel
30 Kasım 2020 Pazartesi 14:04

Enkaz başında tek tek anlattılar... Depremzedelere büyük ayıp!

30 Ekim tarihinde İzmir'de yaşanan deprem sonrası yıkılan binalar arasında bulunan Cumhuriyet Sitesi sakinleri, moloz toplama sırasında hiçbir değerli eşyalarına ulaşamadıklarını iddia etti. Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan site sakinleri, 1,5 metrelik çelik kasadan ziynet eşyalarına, bozuk paradan ayakkabıya kadar hiçbir eşyalarına deprem sonrası ulaşamadıklarını belirtti. Site sakinleri ayrıca, moloz toplanması anında enkaz üzerinde gezen sarı yelekli kişilere dikkat çekti.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir'in  Seferihisar açıklarında 30 Ekim tarihinde yaşanan 6.6 şiddetindeki büyük deprem sonrası İzmirliler yaralarını sarmaya çalışırken, özellikle yıkımın yoğun bir şekilde yaşandığı Bayraklı'da vatandaşlar acılarının yanında maddi kayıplarının üzüntülerini de yaşamaya devam ediyor.

Bayraklı'da çöken ve onlarca vatandaşın ölümüne neden olan Rıza Bey Apartmanı'nın yakınlarında bulunan Cumhuriyet Sitesi'nde ise B ve C bloğu sakinlerinden flaş bir iddia geldi.

Deprem sonrası apartmanlarında kısmi olarak çöküşler yaşanan Cumhuriyet Sitesi sakinleri, deprem sonrasında hiçbir ziynet eşyasına ulaşamadıklarını belirtti.

Mülk sahiplerinin enkaz alanına alınmazken, dışarıdan sarı yelek giyip gelen herkesin rahatlıkla enkaz bölgesine girebildiğini iddia eden site sakinleri, binada bulunan şarap şişelerinin bile kırılmadan çıkarken,  1,5 metre boyundaki çelik kasanın içindekiler ile birlikte ortada olmadığını belirtti.

Apartman sakinlerinin iddialarına göre ayrıca, enkaz içerisinde bulunan çantaların, montların hepsinin içinin boşaltıldığındı belitti.

SULAR: MOLOZA GİRMESİ YASAK OLANLAR, MOLOZ ÜZERİNDE GEZDİ
Depremzedeler adına konuşan Cumhuriyet Sitesi sakini Serkan Sular, yaptığı açıklamada “Deprem günü B ve C bloklarımızın ilk iki katı çöktü ve binalarımız yan yattı. B ve C olarak hiçbir ziynet ve değerli eşyamızı alamadık. Zaten çocuklarımızın ve binada olanların kurtulduğuna şükrediyorduk. Fakat bu süreçte devlet yetkilileri tarafından bize verilen bazı sözler vardı. Buradaki molozun yıkımının denetimli yapılacağı, adreste ön eleme yapılacağı, belirlenen araziye gidileceği ve orada bir ön eleme yapılacağı söylendi. Biz deprem gününden beri buradayız ama herhangi bir eleme yapılmadı. Üstüne üstlük o günkü acımızla hepimiz nerede neyimiz var söyleyip adres gösterdik. ‘Benim odamda şu kadar ziynetim, şu kadar param var’ dedik. Buna binalarımız yıkılırken hiçbir özen gösterilmedi. Biz her gün buradaydık. Yıkım çok şiddetli gerçekleştirildi. Böyle bir şey olabilir mi? 28 daire var ve hiç kimse değerli ziynetini bulamadı. Şu da var. Yıkım esnasında birçok şeye şahit olduk. Yıkım ekibinin özen göstermemesi gibi… Yıkım ekibinden şoför olsun, operatör olsun, çalışan olsun moloza inmeyecekti. Ama hepsi üstünde gezdi. Biz daire sakinleri olarak alana alınmadık. Son 10 gündür herkes girebiliyor ama iş işten geçti. Hiçbirimiz paramızı ya da ziynetimizi alamadık. Mağduruz, iyice mağdur edildik" ifadelerini kullandı.

TİMUR: 1,5 METRELİK ÇELİK KASAM KAYIP!
1.5 metrelik kasasının enkaz alanında kaybolduğunu belirten Emrullah Timur, enkaz bölgesine giren  'sarı yelekli' insanlara dikkat çekti. Timur, "Benim evde yatak odamda 1.5 metre boyunda çelik kasam vardı. Kasa kayıp. Deprem bölgesinde polise de bildirdik, çalışanlarda da bildirdik, ancak bildirdiğimiz halde kasam kayıp… Bugüne kadar da kasamız çıkmadı. İçerisinde 20-25 bin TL tutarında maddi eşyam vardı. Ayrıca kasa içerisinde annemden kalan elmas kolye vardı, bu da ayrı bir dolapta çantanın içindeydi. Hiçbir şey alamadık.  Bize içeriye girişin kesinlikle yasak olduğunu söylediler. Biz içeride bulunan eşyalarımızın yer bildirimini emniyete de yaptık ancak hiçbir şekilde bulunamadı. Bizim talebimiz bunların bulunması. Kimdeyse o çıksın. Benim çelik kasam nasıl kaybolur. Ben emniyete emanet etmişim onu orada, beni içeri sokmadılarsa o zaman kasamı bulsunlar. Ben paramı ödeyin demiyorum, suçlusu kimse bulunsun ve yargılansın. Biz şimdiye kadar her an çıkabilir diye bekledik. Bizim kata kadar yıktılar ve bizim kata geldiği zaman bizi oyaladılar. Benimde Serkan arkadaşımın da maddi eşyaları fazlaydı. O yüzden bizim katı yıkmadılar, içini boşalttılar.  Ben başından beri yıkımı seyrediyordum. Yıkım ekibi çalışanları sarı yelek giyiyorlardı, geliyordu yeleği olmayan ve bana yelek ver diyordu… O yeleğin cebinde altın varsa ve götürdüyse nereden bileceğiz? Ben yeleklerini değiştirdiklerini gözlerimle gördüm. Bizim binamız yan yatmıştı ve bize tehlike var dediler. Hırsız tipli insanlar dolaşıyorlardı. Sarı yelekliler giyiyordu yeleklerini, içeri rahat rahat giriyordu. Biz polise söylediğimiz de görevledir bilemiyoruz diyorlardı. O yelek verildiği zaman polisler yeleklerin ceplerini kontrol etmeliydiler" dedi.

ÇANAKLI: NAKİT PARALARIMIZ, TAKILARIMIZ YOK
Cumhuriyet Sitesi Apartmanı  sakinlerinden Hüseyin Çanaklı ise evindeki alkol şişelerinin bile kırılmadan çıkarılırken ziynetlerin yok olduğunu belirtti ve “Ben ilk günden beri buradayım. Biz burada zaten mağdurduk üstüne daha da mağdur edildik. Bize hırsız muamelesi yapıldı. Bırakın evimize girmeyi etrafında bile dolaşamadık. Herkesin kendine göre ciddi miktarda takısı ve parası kaldı. Ben kuyumcuyum. O gün her şeyimiz içeride kaldı. Biz o gün eşyalarımızın yerlerini resmen tarif ettik. Bizim oturduğumuz yer daha yıkılmamış duruyordu. Çalışanlara ‘Şu tarafa çeker misiniz molozu’ diye sorduk. Bize ‘yarın sabah 10’da gelin, yapalım’ dediler. Biz sabah 9.00’da o yerdeydik. Ama gördük ki dediğimiz yer gece yarısı talan edilmiş. Nakit paralarımız, takılarımız yok. Buradan bir tane çeyrek altın çıkmaz mı? Çantaların tamamı açık çıktı. Bir tane kapalı çanta teslim edilmez mi? Benim oğlumun yaşam ünitesi parçalandığında DVD’yi görüyorlar. O sırada kepçe operatörünün elinden 1 liralık poşetin içinden oğlumun 360 lirası çıkıyor. O poşet bile parçalanmadan oradan çıkıyorsa her şey çıkar” ifadelerini kullandı.

ÇAKIR: TABLETİMİZ KEPÇE OPERATÖRÜNDEN ÇIKTI
Site sakinlerinden Bülent Çakır ise, bir kepçe operatörünün eşinin kendilerini arayarak tabletlerinin kendilerinde olduğunu söylediğini belirtti. Çakır, "9 yaşındaki kızımın 2 tableti poşetin içindeydi. Burada çalışan kepçe operatörlerinden birinin eşi eşimi arıyor ve tabletlerin onlarda olduğunu söylüyor. Eşinin numarasını bize verdi ve biz burada eşiyle buluştuk. ‘Tabletlerimiz sizin evde ne arıyor’ diye sordum. O da ‘Abi biz kenara ya da polislerin oraya koyuyoruz. Kimin aldığı belli olmuyor. Biz de eve götürdük. Açıp sizi bulmaya çalıştık’ dedi. Böyle diyen birine de biz ne diyelim ki teşekkür ettik.  Yani alana kimin girdiği ve kimin aldığı belli olmuyor. Her şeyi kenara koyuyorlar. Kim ne alıyor, hangisi kimin malı belli değil. Polisler bizi içeri almıyorlar ertesi gün bir geliyoruz enkazın üstünde beş tane adam. Kim olduklarını sorduğumuzda da valilikten izinleri olduğunu söylediler. Benim evimin üzerinde duruyor ne izni!" diye konuştu.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Yuh artık!
 30 Kasım 2020 Pazartesi 20:57
Bu skandal olaya Valiliğin, Emniyetin ve İçişleri Bakanlığının el atması gerekir.Yıkımı yapanlar belli, yıkımda çalışanlar belli. Bir soruşturma dahi açılmaz mı arkadaş? Bu insanları niye mağdur ediyorsunuz? Zaten deprem maddi manevi yıkmış insanları
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz