MENÜ
İzmir
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
'Kanıta dayalı bilimsel çalışırım'
Dr. Sadık Doğruer
17 Kasım 2017 Cuma 00:00

'Kanıta dayalı bilimsel çalışırım'

Kınık Belediye Başkanı Dr. Sadık Doğruer gazeteciler Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Hanzade Ünuz ve Mehmet İşler’in sorularını yanıtladı.

Mazeret dinlemeyen bir Başkan...

Serde hekimlik var.

Sabırlı, sonuç odaklı.

Sorunu dikkatle inceleyerek teşhisi koyuyor.

Kolları sıvayıp tedaviye geçiyor.

İş yapılırken özensizliğe tahammülü yok.

20 yıl doktorluk yaptığı Kınık’ı tam bir check up’tan geçirmiş.

Başkan koltuğuna oturduğu 3.5 yıldır Kınık’ı bakıma almış.

AK Partili Kınık Belediye Başkanı Dr. Sadık Doğruer gerçekten ilginç bir karakter.

Çok meraklı, her şeyi takip ediyor.

Çılgın bir halkla ilişkilerci.

Siyasete atılmak için önce annesinin onayını almış.

Kınık’ı hücrelerine kadar tanıyor.

29 bin nüfuslu, 18 bin seçmenli Kınık’ın nabzı her an kontrolde.

Kurduğu 10 kişilik saha ekibi gece gündüz, harıl harıl çalışıyor.

Ekip Kınık’ı, Başkan da ekibin çalışmasını takip ediyor.

Milim boşluk yok.

Kınık’taki her ağaç, uçan kuş not alınmış...

Kanıta dayalı, bilimsel çalışıyor.

Teknolojik bir Başkan.

Telefonlardaki WhatsApp uygulaması Başkan Doğruer için icat edilmiş sanki.

Her şeyi WhatsApp’tan takip ediyor.

İşin öncesi, yapım aşaması ve bitmiş hali hepsi telefonunda kayıtlı.

Her taşın altını kontrol ediyor.

Her akşam evde vatandaşın yorumlarını, sorunlarını içeren anketleri okuyor.

O kadar ki 8 yaşındaki kızı Duru baban ne iş yapar diye soranlara “Benim babam anket yapar” diyor..

Anlayacağınız Kınık ciddi bir tedavi görüyor.

Hükümetin desteğini de arkasına almış olan Kınık’ta yok yok.

Devlet Hastanesi, Gençlik Merkezi, Öğretmen Evi, Delez mesire yeri, TOKİ evleri bitmekte olan projeler.

Dahası Kınık’ta her evde doğalgaz var.

Elektrik telleri bile yer altına alınıyor.

Başkan Sadık Doğruer diyalog insanı, pragmatist bir bakışı var.

İnsanların hayatını iyileştirmek için çalışıyor.

Sağlığın biyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkenlerin dengelenmesiyle olacağını söylüyor.

Kendisine de “Biyopsikososyal Başkan” diyor, yani “Üçboyutlu Başkan”...

Vatandaşın “Başkanım” yerine, hala “Doktorum” diye seslendiği Sadık Doğruer’in ellerinde,

Yeni bir Kınık doğuyor...

 

GEÇMİŞ OLSUN...

Ben Karşıyakalıyım, babam Kemeraltı’nda ayakkabı imalatçısıydı annem de ev hanımı. Arnavut kökenliyiz biz, Balkanlardan. Üç kardeşin en büyüğüyüm. Ortaokulda da araba tamircisinde çalıştım, çıraklık yaptım. Cam siliyordum, arabanın altında egzos nikelajı takıyordum. Annem ben seni hep beyaz önlüklü, steteskoplu hayal ettim derdi. Doktor olmak idealimdi. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’ne yüzde birlik dilimle girdik. Benim işim hep insanla idi, dedemin bakkalı vardı. Tıpta okurken yazları bakkalda çalışırdım. Ağzımız geçmiş olsuna alıştığı için, müşteri parayı ödeyip giderken hayırlı işler dediğinde, ben de geçmiş olsun diyordum sanki adamı kazıklamış gibi (gülüyor).

ANNEMDEN HELALLİK ALDIM

2004 seçimlerinde bana AK Parti’den teklif geldi. Genç bir hekimim, anneme gittim sordum. Annem “Hakkımı helal etmem. Damatlarım kaldırır cenazemi” dedi. Doktor kalmamı istiyordu. “Ben seni doktor olacaksın diye büyüttüm, ne emekler verdim” dedi. Siyasete girmemi istemedi. Annemden helallik alamadığım için teklifi reddettim. 2009’da tekrar gittim anneme, “Çok istiyorsun değil mi” dedi, elini öptürdü. Seçime girdim, kaybettim (gülüyor). 2014’te tekrar anneme gittim, tekrar helallik verdi. Annemin hayalini 20 yıl yaptım. Ben aile saygısı, merhameti olan bir aileden geldim. Annemin, amcamın, dayımın yanında ayak ayak üstüne atmam. Belediyede de yapmam, bizim aile ataerkil bir ailedir. Anne duası önemlidir, güçlüdür bizde.

BAŞKANLIKTAN MEMNUNUM

Annemin hayalini 20 yıl yaptım. Ama belli bir yıldan sonra aile hekimi olarak yapacak bir şey kalmıyor. Ünlü bir kalp cerrahı olsam siyasete gerek olmayabilirdi. Ama yıllar geçince bir süre sonra idari işler yapıyorsunuz. Ben Sağlık Grup Başkanlığı, Başhekim yardımcılığı yaptım. Yüksek lisans yaptım ama sonra masa başında evrak imzalamaya başlıyorsunuz. Belediye Başkanlığında ise aslında sağlıktan uzaklaşmıyorsunuz. Mesela tüberküloz olmuş yoksul bir hasta geliyor. Hekim olarak ben o adamın sadece akciğer filmine bakıyordum. Neden hasta olmuş, ayakkabısı yok, evinin çatısı yok, işi yok gibi. Nerede üşüttün diyebilir misin? Biz şimdi bu adamın evine ekip yolluyoruz, evde sağlık hizmeti veriyoruz. Çatı akıyorsa, penceresinde camı yoksa toparlıyoruz. Hem sağlık tedavisini yaptırıyoruz, dönüyoruz evinin ihtiyacını erzağını görüyoruz, ayakkabısını alıyoruz. Beni tatmin eden kısmı bu. Bireyin bütün ihtiyacını gideriyoruz. Biyopsikososyal yaklaşım deniyor ya... Başkanlığı üç boyutlu yapmak beni mutlu ediyor. Ben belediye başkanlığından memnunum.

KANITA DAYALI HİZMET

Biz orta halli büyüdük, ekonomimiz çok kötü değildi ama çok da iyi değildi. Kınık’ta bir sosyal doku projesi yaptırdık. 5 bin 600 haneye girdik. 28 bin nüfusta 6 bin 500 kadar hanemiz var zaten Kınık’ta. Ekip gidiyor, “Belediye Başkanı Sadık Bey’in selamı var” diyor. On dakika kalıyorlar, çok çeşitli açık uçlu sorular soruyorlar. Bir eleman günde on aile ziyareti yapıyor. Ne diyorlarsa, ne istiyorlarsa yazıyorlar, bütün sorunlarını anlatıyor vatandaş. Biri ameliyatımı yaptırdı teşekkür ederim diyor. Diğeri kızdım ben ona diyor. Sonunda gözlemci kısa not yazıyor. Ben bunları her akşam okuyorum. 10 kişilik bir ekip çalışıyor, akşamları getirdikleri anketleri okuyorum. Kızım beni evde hep anket okurken görüyor. Sonra dijitale geçiyoruz. Adam yazmış, anjiyo oldum demiş. Ben de arıyorum “Nasıl oldunuz” diyorum, bir de moloz kalmış yolda galiba, yarın sabah hemen aldırırım diyorum ve fotoğraflı bir şekilde alındığını takip ediyorum. Kanıta dayalı tıp vardır ya, ben de hizmeti kanıta dayalı yapıyorum. Bilimsel olarak ihtiyacı ne ise o mahalleye, o işi yaparım.

TELEFONDA 26 BİN FOTOĞRAF

Bu çalışmaları benimle gelen on kişilik bir ekip yapıyor. Bu amaçla kuruldu, benle var, benden sonra yok ekibi. Hepsi seçim döneminde benimle birlikte çalıştı. Üç günde bir toplantı yaparız, mahalle raporları hazırlanır. Ben meraklı adamım, objektif sonuç görmek isterim. O nedenle ben kötüyü de yazsınlar istiyorum. Yorum yapma hakları da yok, “Vatandaşa bu bizim işimiz değil” diyemezler. Biz üç senede bunu başardık. Bergama Devlet Hastanesi’nde haftada yaklaşık 17 Kınık’lı hasta yatar, her hastamıza ziyarete gidilir, geçmiş olsun çiçeği verilir. Bana whatsapp’tan fotoğrafları gönderirler. Telefonumda şu anda kayıtlı 26 bin fotoğraf var. Sık sık da bilgisayara yüklüyorum. Hatta hanım her dakika telefonla oynuyorum diye kızıyor, “Şüphelenecek bir şey yok, ben telefonla iş yapıyorum” diyorum (kahkahalar). Ben de ayıp yok, denetlemek ayıp değil. Yeri süprecekse öncesi, sonrası fotoğrafını gönder bana derim. Ev ziyareti, hasta ziyareti hepsini bana fotoğrafla yollarlar.

ELİME DOĞANLAR ŞİMDİ OY VERİYOR

Ben Kınık’a 1996 yılında geldiğimde üç doktorduk. Üç günde bir nöbet tutar, gündüzleri de en az 150 hasta bakardık. Ayda üçbin, yılda 36 bin hasta eder. O zaman Kınık’ın nüfusu 20 bindi, her aile ferdini yılda iki kez muayene etmişim. 20 yılda her aileden bir kişiyi mutlaka muayene etmişimdir. Her nöbette iki üç doğum yaptırırdım, doğumunu yaptırdığım bebeklerden oy alıyoruz şu an. Havale geçirmiş bir bebek vardı nöbeti bırakıp hastaneye yetiştirmiştim şimdi koca delikanlı olmuş, o da benim seçmenim. Haftada iki nikah yaparız, nişan takarız bir çoğu muayene ettiğim, okulda aşısını yaptığım çocuklar. Benim ailede dokunmadığım kimse yoktur, oy verir vermez o ayrı. Her kesime dokunmuşuzdur. Biri “Babam kalp krizi geçirmişti, sen babamı sırtlamıştın. Ben o yüzden sana oy vereceğim” diyor mesela ben hatırlamıyorum.

BELEDİYEDE TEK YÖNETİCİYİM

Biz insana şucu, bucu diye bakmayız. Ben öyle aile terbiyesi aldım. Biz Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin arka sokağında oturuyorduk. Annemi hastaneye götüreceğim SSK’lıyız diye o hasteneye gidemezdik, dolmuşla Çınarlı’ya giderdik. Doktor kuyruğunda sıra bekleyip numara alamadığımızı çok biliyorum. Bunları çekmişken, vatandaşa yukarıdan bakamazsın. Vicdan meselesi bu. Ben 2009’da seçimi kaybettim ama oyumuzu yüzde 63 artırarak kaybettim. Toplam 29 köyümüz var. 280 seçmenli köyden bir oy almıştım ama seçimden sonra ben onlara daha iyi baktım, muayene ettim. Sonra yedi oy aldım (gülüyor). Canınız sağolsun derim hepsini muayene ederim. 2009’da seçimi kaybettiğimin sabahı sokağa çıktım, kahveleri gezdim. Kırsalda siyaset yapmak hanımevladı işi değildir. Çok itina ister, oy vermede kişisel etkenler çoktur. Ben kaybettiğimde de, kazandığımda da kimseyi konuşturmadım. Bana kimse kazandın, sana bunlar oy vermedi işini görme diyemez. Benim dışımda da kimse yetkili değildir, ne siyaseten ne de bürokratik olarak. Ben belediyede tek yöneticiyimdir.

ERDOĞANDAN “DOĞALGAZI KINIK’A GETİRİN” TALİMATI

Sayın Cumhurbaşkanımız Kınık’a geldiğinde parayı, personeli ve zamanı iyi yöneteceksin demişti. Hakikaten haklıymış. 29 bin nüfuslu İzmir’e 130 kilometre en uzak ilçe. İzmirli’nin yüzde 50’si Kınık’ı bilmiyor. Ama biz Binali Bey ile çalışmanın avantajını da yaşadık. Düşünebiliyor musunuz Başbakan Marmaray’ı açmış ama bizim bu parkın açılışına da geldi. Seçimden sonra sayın Cumhurbaşkanı gelmişti taziyeye, ben daha 45 günlük belediye Başkanıyım o zaman. Öğretmenevi’nde temsili bir meclis toplantısı yaptık. “Daha iyi bir toplantı salonu yok mu Kınık’ta” dedi. “Yıkın yenisini yapın” diye talimat verdi sayın Cumhurbaşkanı. Gelirken helikopterden görmüş “O parkın hali ne, güzel bir park yapın“ dedi. “İlçene ne istiyorsun” dedi. Ben de işsizlik sorunundan, OSB sorunundan bahsettim. Doğalgazı o zaman söyledim. Binali Bey’e döndü, “Doğalgazı Kınık’a getiriyorsun” dedi. Kınık’da OSB var, yerler satılmış ama fabrika yok. Çelik kasasında tapu olarak duruyor. Taahhütler yerine gelmemiş çünkü. Bizim çözümümüz doğalgaz dedim ve geldi. Yüksek gerilim hattı da yapılıyor şimdi. OSB’de beş yeni fabrika açıldı, Kınık’ta yerüstü işçilik arttı.

KADINLARA KİLİM DESTEĞİ

Kınık ekonomisi tarım, hayvancılık ve madencilik üzerine. Tarımda domates, mısır, biber, pamuk var, büyükbaş hayvancılık var. Madenci ailelerimizde nüfusun yüzde 25’ini buluyor, maden köylerimiz var. 301 şehitten 52’si bzden olmasına rağmen yine aynı köyden madenci olmak isteyen aileler var. Madencilik bir kültür, yeni yasayla şartları da iyileşti. Kadınlara kilim kursu veriyoruz. Dokudukları kilimin metrekaresini 125 liraya satıyorlar. Atölyesini, tezgahını, malzemesini de biz veriyoruz. Ev hanımları maliyetsiz ek gelir kazanıyor, artı SSK, Artı yövmiye alıyor. Eli iyi olanlar güzel para kazanıyor, bazıları evden çalışıyor, kilimciye satıyor. Yayakent karpuzu ve suryalı kavununu da geliştirmek istiyoruz. Biz Kınık’ta önce gençleri tutacağız, 6 ay sonra Elmadere kömür yataklarındaki yeni maden açılıyor, Polyak’ta 1.500 işçi çalışacak. Yüksek teknolojili, daha güvenli iki galerili bir maden olacak. Kömürden geçinen aile statümüzü tümüyle karşılayacak. Organize sanayide fabrikalar açıldıkça iş sahaları çok artacak, ekonomik girdimiz çok artacak.

GÖNÜLDEN IRAK OLDUK

Bu park çöplük olmuştu, düzenledikten sonra Maden Şehitleri Parkı yaptık adını. Soma’da kaybettiğimiz 301 maden şehidinin 52’si bizden. Kültür Bakanlığı parkın yapımının yüzde 50’sini üstlendi, yüzde 20’lik kısmını Balıkesir Büyükşehir Belediyesi yaptı. Ahşap bank, çocuk parkı, granit taş desteği verdiler. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden de bugüne dek istediklerimizi aldık. Çöp konteynırı, çöp ve süpürge arabası aldık. Bu kadar istedik, bu kadar aldık. Bizim belediyede yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın tamamı hükümet projesi, belediyecilik dışı projelerimiz var. Hastane, gençlik merkezi, öğretmenevi yapılıyor. Bu nedenle kapım hep Bakanlıklar oldu. Ama İzmir Büyükşehir Belediyesi ile negatif, sıkıntılı, kavgalı bir tavrımız da olmadı. Dikili’de Aziz Başkan’dan çöp arabasının anahtarını aldım, fotoğrafını da web siteme koydum. Ben de bir sıkıntı yok. Aziz Başkan ilk başta belediye başkanlarını toplmıştı. Uzun süredir toplanmadık. Biz biraz uzaktayız ya, 130 kilometre kadar, uzakta olunca biraz gönülden de ırak olunuyor. İZSU’nun kapatılmayan yollarını 352 adet fotoğraflı sokak numaralı kapı numaralı yolladım, muhattap olunmadı, cevap bile gelmedi. Ben devlet terbiyesi almış bir adamım, iki kere yazdım. Son yazım oldu. Benim Aziz Bey ile hiçbir derdim yok, alınganlığım bürokratlarının bir kısmının bizi muhatap kabul etmemesi, resmi yazıya dahi cevap vermemesi.

DESTEK KOYUNLAR, KEÇİLER KASABA GİDİYOR

Büyükşehir Belediyesi kırsal kalkınma kapsamında koyun keçi desteği veriyor ama açık konuşayım ondan bizim haberimiz olmuyor. Farklı kanalları seçiyorlar. Ben bununla ilgili eleştiri yaptığımda bozuldular, seçicilik noktasında gerçek sahiplerine ulaşıyor mu derseniz yüzde yüz diyemem. İhtiyaç sahibi mi, hayvancılıktan anlıyor mu? Aldığı hayvanı sürdürülebilir olarak çoğaltıyor mu, kasaba mı veriyor? Satıyor mu? Kriterlerde biraz sıkıntı var. Çözüm olarak ben olsam ilçe tarım, ziraat odası, kaymakamlık ve mevcut belediye ile istişare ederim. İhtiyacı belirlerken son kararı yine Büyükşehir verir ama ben burada takibini yaparım. Koyunlar, keçiler verilirken çevredede kasaplar, celepler bekliyor. Ekmek arası köfte olarak yemiş miyizdir? Yemişizdir. Bana olmaz öyle şey dediler, isimlerini veririm dediğimde durdular. Yoksa koyun keçi tabii ki verilsin. 500 tane veriliyorsa 2 bin tane verilsin. Bir de şap hastalığı konusunda ilçe tarımının tereddütleri var. Ben de bir defans yok, ben daha iyi şartlarda verilmeli, daha seçici olunmalı ve takibi yapılmalı diyorum. Başka derdim yok.

DAVUL BİZDE, TOKMAK BÜYÜKŞEHİRDE

6360 sayılı yasanın bazı hallerinin revizyona uğraması lazım, merkezden yönetmek çok zor. Mesela bir mezarlıklar müdürlüğü, sizin cenazeniz var diyelim siz hangi yasaya göre defnedeceğiz diye düşünür müsünüz? Hayır. Vatandaş önce Büyükşehir’e gidiyor, Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğü şurada diyor oraya gidiyor. Cenaze sahibinin sıkıntısıyla biz muhatap oluyoruz. Üç dönem belediye başkanlığı yapmış ama aile mezarlığının fişini yok diye cenazesini gömemedi, 3 bin 600 lira yatır dediler. Köyün birinde cenaze oluyor, arıyorlar abi kazacağız kepçe lazım diye. Ben köye bir cenaze için kepçe yolluyorum, hani bana bağlı değildi mezarlık? Ama adama diyebilir misin, annesi ölmüş. Biz buradan 25 kilometre öteye dağ köyüne kepçe gönderiyoruz sadece bir mezar kazmak için. Gitmişken beş tane kazdır diyorum. Yok bir tane kazacağız diyor. Mezarlık kime bağlı Büyükşehir’e. Kınık’ta Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 12 kişi var mezarlıklar müdürlüğünde çalışan, üç vardiya olsa cenaze yine yetişir yani. Davul bizde, tokmak başka tarafta. Adamın bir tanecik annesi ölmüş, adama abi yeni yasa var, ben seninle ilgilenemem mi diyeceğim? Bayramda mezarlıkların suyu kapalı, vatandaş beni arıyor, bugünü mü buldun suyu kesecek diye... Abi ben mi kapattım diyemiyorum.

WHATSAPP İLE ÇEK GÖNDER HATTI

Yeni yılda WhatsApp mesaj hattı kuracağım, yeni bir telefon numarası belirleyeceğiz. Vatandaşa duyuracağız, konuyla ilgili birini görevlendireceğim. Çek gönder gibi bir whatsapp hattı. Desinler ki burada bu bozuk, şurada şu var desinler. Adı da belli, çözüm hattı. Mesela vatandaş bana bir fotoğraf gönderiyor, “Sayın Başkanım durağın oradan geçtim durakta bir küfür yazıyordu” diyor. Ben o fotoğrafı zabıtaya atıyorum, aynı gün boyanıp bana düzelmiş fotoğrafının gönderilmesi lazım. Ben de mesai saati yoktur çünkü, iş ne zaman biterse. Bayan çalışanları nezaket kuralları içinde gece 24.00’e kadar, erkekleri sabaha kadar arayabilirim. Benim sahur iftar programlarım olur, sabah 05.00’e kadar gezerler benimle. Karadere buradan 23 kilometre uzakta, yol yaması yapılıyor. Ben gidip onu nasıl göreceğim? Bana fotoğrafını atın diyorum, işi kademe kademe görmek isterim. Ne kadar iş yaptın, ne kadarı bitti, işi nasıl yaptın? Bittikten sonrasını da görürüm. Mesela o küfür yazılı durak boyandı mı? O fotoğrafı yollayan vatandaşa da bitmiş halinin fotoğrafını gönderirim. Takipçiyimdir, işi takip ederim. Mesela fabrikanın bacasından çıkan tozun fotoğrafını çekip, çevre il müdürüne WhatsApp’tan yollarım. Hanım telefonla çok oynuyorsun diyor ama ben hep bu işleri takip ediyorum.

SIKINTI YARATIRIM

Ben vatandaşa öfkelenmem ama personelime öfkelenirim. Birinin hakkını yemişse çok kızarım. Örneğin adam kamyon, kepçe istemiş vermemişler. Neden vermediniz diyorum, işte Başkanım sebep o şuncu buncu... O zaman işte başlarım senin şuncu buncuna diyorum. Ya da ben ölçekli çalışmayı severim, bakarım bugün 10 metre ilerlemiş. Yarın baktığımda daha az ise bak ona kızarım. Şimdi belediye işçisi, memur ve sözleşmeli diye üç statü var ya. Devlet memurluğunda zaten vicdanen çalışıyor, sözleşmeli işçi kendini ispat etmek için, belediye işçisi de oy verdim diye çalışıyor. Yani aslında işi gevşetmek istiyor. Benim buna tahammülüm yok kardeşim, çalışacaksın. Bana mazeret üretirsen kabullenilir bir mazeret ise senin yerine ben çalışırım. Ama şeytan olup çarpmaya kalkarsan o zaman sıkıntı yaratırım. Ama ben başkasının yanında rencide etmem, küfür etmem, hakaret etmem. Müsait bir yere çağırır gereğini yaparım ya da ücretsiz izne çıkarırım. Yaptığım oluyor. Dinlenmek istemiş yakalıyorum, evde 60 gün dinlendiriyorum ben de ama ücretsiz.

BUGÜN SEÇİMİ ALIRIM

Yarın sabah değil, bu akşamüstü olsa seçimi alırım. Ben hep diyorum, adam gibi adamsa ispatlı bir şekilde benden on oy fazla alacak varsa anketi önüme koysunlar, ben onu kabul ederim. Şu anda tanınırlık oranımız yüzde 93, memnuniyet oranı 70’i geçiyor. Memnun olup oy vermeyen seçmen de var tabii. Kınık’ta bir evden üç ayrı oy çıktığını biliyorum. Aynı sofradan üç farklı oy çıkabiliyor.Ben her gün 29 kişilk bir otobüs ile hasta ve hasta yakınını sabah 06.00’da alıyorum, randevulu şekilde Ege Üniversitesi, Bozyaka, Tepecik, Yeşilyurt, Behçet Uz’a tek tek bıraktırıyorum. Saat 16.00’da hepsini alıp Kınık’a geri getiriyorum. Ücretsiz olarak her gün taşırız, yatalak hastaları ambülansla taşırız.

Ben hizmetin içinde hekimlikten vazgeçmedim. Ben hiç aramıyorsam Bergama Devlet Hastanesi’ni günde minimum beş defa ararım. Hastalarımızın durumunu takip ederim. Her gün bir iki tomografi sonucu getirir, gösterip sorarlar. Aracımda da steteskop ile tansiyon aletim hazır bekler. Her Pazartesi günü öğrencilerle eğitim kariyer günü yaparız bu parkta. Her hafta son sınıf öğrencilerle kahvaltı eder, meslek seçimi konuşuruz sohbet ederiz. Her Salı günü de köylü hanımlarla buluşuyoruz bu parkta. Sabah erken sütünü sağar sonra alıp kahvaltıya getiriyoruz. Sohbet ederiz, söylediklerini tek tek not alırım. Bir hafta içinde isteklerinin yüzde 80’nini yaparız. Bu çalışmaları neden önemsiyorum? Tabii ki yüzde 51 oy almak isterim. 18 bin seçmenimiz var, ben de 9.001 oy almak, matematiksel olarak risksiz bir seçim isterim. Nasipse, partim öngörürse bir dönem daha adayım.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ahmet Gursen gazeteci
 18 Kasım 2017 Cumartesi 23:00
Doktorum her zaman olduğu gibi yine yanındayım yapılan hizmetler saymak la bitmez biz işimizi Allah yar ve yardımcınız olsun hürmetler dilerim başkanim
Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz