MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Altın Kedi başlıyor...
Yusuf SAYGI
28 Ekim 2016 Cuma 00:00

Altın Kedi başlıyor...

Hanzade Ünuz, ‘Fark Yaratanlar’da 17.’si düzenlenecek Altın Kedi İzmir Kısa Film Festivali direktörü Yusuf Saygı ile sinemayı konuştu.

Kalbini sinemaya kaptırmış genç bir adam.

İzmirli yönetmen Yusuf Saygı.

İzmir Kısa Film Festivali’ni başarıyla omuzlayan sinemacı.

El emeği, göz nuru işlerin adamı.

Soyadı gibi saygı duyulacak çok doğru, dosdoğru bir karakter.

Altın Kedi’nin babası.

İzmir diyor, sinema diyor...

Koşturuyor, çırpınıyor, didiniyor.

Yusuf Saygı, hayatınızda tanıyabileceğiniz ender beyefendilikte biridir.

Sakin sakin anlatan, sinirlenmesi imkansız gibi duran derviş türü bir kişilik.

Zor işleri hafifletir.

Size sorun değil, çözüm getirir.

Mevzubahis sinema olunca gözleri bir başka parlar.

Akan sular durur.

Yürekli adam Yusuf Saygı, İzmir’de çok zor bir iş yapıyor.

İzmir Kısa Film Festivali’ni düzenliyor.

İzmir’i dünyaya tanıtan Altın Kedi ödüllü festival bu sene 17. kez ‘perde’ diyecek.

1-6 Kasım tarihleri arasında İzmirli sanatseverlere 47 ülkeden 427 yerli ve yabancı film ile merhaba diyecek.

Sinema gönüllüsü Yusuf Saygı ile İzmir’i, sinemayı ve İzmir Kısa Film Festivali’ni konuştuk, dertleştik.

-Sevgili Yusuf sendeki bu sinema aşkı ne zaman başladı?

SAYGI: Görselliğe ilgi zaten hayatımda hep vardı. Küçük bir fotoğraf makinem vardı çocukken, ilkokula gidiyordum. Hatta annemin iki makinesini de bozmuşumdur. Fotoğrafçılara gidip enstantene, diyafram, iso ayarı ne demek diye sorardım. Denemeler yapardım sürekli kendi kendime. Evde annemin, kardeşimin, babamın fotoğraflarını çekerdim. Hatta Bornova Anadolu Lisesi’nin hazırlık sınıfında gizlice çektiğim birçok fotoğraf var.

-Nasıl?

SAYGI: Sınıfta arkadaşlarımın arkasından gizli gizli hocaların fotoğrafını çekerdim. O zaman tabii ‘şık’ diye bir ses çıkıyordu deklanşöre bastığında. Heyecan olurdu hoca anlayacak diye. Arkadaşlarımızla fotoğraf çekerdik.

-İyi bir sinema seyircisi miydin?

SAYGI: Açıkçası evde televizyonun olmasıyla beraber çok sıkı bir Türk sineması izleyicisi oldum. Anneannem çok fazla film seyrederdi, dedemin de zamanında Karşıyaka tarafında bir sinema işletmeciliği yaptığı dönem var. Kervan sinemasını işletiyormuş. Dedemin annesinin sinemada ilk defa film izleme hikayesini dinleyerek büyüdüm diyebilirim. Perdedeki her şeyin üstüne geliyor gibi olması, korkması gibi öyküler anlatılırdı. Yine bir akrabamızın evinden açıkhava sineması izlemek gibi öyküler de var. Bir de annem fotoğrafa çok meraklıydı, çektiği yüzlerce çocukluk fotoğrafım var. Kameranın karşısında olmaya alışık gibiydim çocukken. Sonra kamera arkasına geçtim, büyüyünce.

-Peki sonra ne eğitimi aldın?

SAYGI: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü’nü bitirdim. Sonrasında İzmir’deki birçok televizyon ve prodüksiyon firmasında devam ettim. Çok ciddi kurgu tecrübem oldu bu nedenle, çok sayıda kısa film yapma imkanımız oldu.

GÖNÜLLÜ OLDUM

-Peki Altın Kedi İzmir Kısa Film Festivali ile nasıl tanıştın?

SAYGI: Kısa Film Festivali’nin ilk yıllarında öğrenciydim, izlemeye gidiyordum. Film Günleri’ydi adı o dönem. Koşuşturmaları, organizasyonu takip ettim. Benim çektiğim, kurgusunu yaptığım ya da kamerayı kullandığım filmler de festivalde gösteriliyordu. Festivalin müdavimi idim. Altıncısından sonra da festival için gönüllü çalışmaya başladım.

-Bu sene 17. kez düzenleniyor Kısa Film Festivali, sen  ne zaman üstlendin festival organizasyonunu?

SAYGI: 15. Altın Kedi Kısa Film Festivali’nden beri organizasyonu tümüyle ben yapıyorum.

20 BİN SEYİRCİ

-Geçen sene ne kadar seyirciye ulaştınız?

SAYGI: 20 bine yakın izleyicimiz vardı geçen sene. Altı gün, günde altı seans gösterimiz oldu. 400 film vardı. Gösterimler ücretsiz. Gelen arkadaşlar yerde de olsa film izlemeyi seçiyorlar. Onlar için illa bir koltuk bulma sıkıntısı yok. Festivalin o samimiyeti de var açıkçası.

-Hangi salonlarda olacak bu yıl film gösterileri?

SAYGI: Merkezde üç salonda gösterimimiz olacak. Fransız Kültür MerkezM, İzmir Sanat ve Karşıyaka’da Karşı Sanat merkezi ve dört üniversitede olacağız.

-Yarışma ve ödüller için nasıl bir seçme yapıyorsunuz?

SAYGI: Kategorilere ayırıyoruz, kurmaca, belgesel, deneysel ve animasyon dalında kategoriler var. Yurtdışından gelen filmlerde sadece kurmaca kategorimiz var.

BU YOLUN YOLCUSUYUM

-Peki sen deli misin ki böyle zor bir işe gönlülü olarak soyundun, cebinden para harcayarak üstlendin?

SAYGI: Açıkçası zaten içindeydim. Gelen sinemacı jüri üyeleriyle iletişimimiz, söyleşilerimiz, ekibin içinde yer almamız bu sinema yolculuğumuzda hep yapmak istediğimiz şeylerdi. Bunun en somut örneği de Tayfun Pir Selimoğlu 14. Festival’de tanıma fırsatımız oldu. Sonra İzmir’de film çekti. Biz devam etmeseydik, 15. yılında festivali üstlenmeseydik Türk Sineması’nın 100. Yılında bu festival yarıda kalacaktı. Sinema ve İzmir yara alırdı, büyük hayal kırıklığı olurdu. Bu da açıkçası benim kalbime çok dokunurdu.

-İyi ama sonuçta para kazandırmıyor sana festival...

SAYGI: Para yok ama... İzmir’de sinema sektörüyle ilgili birçok şey gelişebilir. Ben de bu yolun yolcusuyum. İzmir’de sinema ile ilgili bir şeyler yapmak istiyorum. Burada ne kadar çok şey yapılırsa bakarsan İzmir’de Yaşar, Ege, Dokuz Eylül ve Ekonomi Üniversiteleri’nin sinema televizyon bölümleri var, reklamcılık bölümleri var. Bu işe kaaynak olabilecek pek çok potansiyel var İzmir’de.

-Sinema için coğrafya ve iklim olarak da uygun bir yer İzmir...

SAYGI: Zaten bu herkesin dilinde. İstanbul’dan hangi yönetmen gelse yılın 300 günü güneşli, İstanbul’a göre çok daha ekonomik ve kullanışlı olduğunu söylüyorlar. Bizim İstanbul’dan rol çalmak diye bir şeyimiz söz konusu değil ama Bağımsız Sinema diye tabir edilen işlerin İzmir’de daha fazla yer bulabileceğini düşünüyorum.

KISA FİLM DENİNCE...

-Festival hangi noktaya geldi?

SAYGI: Festivali düzenlediğimiz son iki yılda bunun gerçekten ne kadar zor şartlar altında yapıldığını gördük. Zaten belli bir yere gelmişti, biz üstüne ne koyabiliriz çabasında olduk. Üniversite öğrencilerinin ayağına götürdük, yerel yönetimlerin daha çok sahiplenmesi için çaba sarfettik, kentin reklamı anlamında İzmir Kısa Film Festivali adı ulusal ve uluslararası platformlarda daha çok duyulsun diye çaba sarfettik. İzmir Kısa Film Festivali’nin adının daha geniş platformlarda bilindiğini ve önemsendiğini duydukça gördükçe, memnun oluyoruz. Kısa film dendiğinde İzmir akla geliyor artık. İzmir’deki bu hareketlilik çok iyi biliniyor. Çünkü İzmir’in çok iyi bir festival seyircisi var. İzmir’deki insanlar bu tarz etkinliklere daha duyarlı, katılıyorlar. Yurtdışından gelen konuklar, ‘İzmir’de salonların bu kadar dolu olması bizi çok heyecanlandırdı’ diyorlar. İzmir’i sinema konusunda pekiştirmek istiyoruz.

İZMİR’E RAĞMEN...

-Ayrıca Kare Film adlı bir şirketin var, orada neler yapıyorsun?

SAYGI: Biz İzmir şartlarında reklam ve tanıtımla ilgili işler yapıyoruz. İzmir’e gelen sinemayla alakalı yapım firmalarına da prodüksiyonla alakalı hizmet vermeyi amaçlıyoruz. İstanbul’un dışına çıktıklarında rehberlik ihtiyaçları da oluyor. Örneğin hangi iznin nereden alınacağı, nereden çekim izni alınacağı gibi çok farklı konular var. Sinema dünyasını İzmir’le yakınlaştırmaya çalışıyoruz da denebilir.

-Ne tür şeylerle karşılaşıyorsunuz bu esnada İzmir’de?

SAYGI: Şunları duyuyorum İstanbul’dan gelenlerden: ‘İzmir’e rağmen İzmir’de çekiyoruz filmi’ sözünü duyuyoruz. Son iki yılda üç yapımcı arkadaştan duydum bu tür serzenişleri. Bunun olmaması için çabalıyoruz bizde.

-Gönül ister ki, Büyükşehir Belediyesi’nde bir sinema birimi olsun mu diyorsun?

SAYGI: Sadece Büyükşehir Belediyesi’nde değil, yurtdışında nasıl eyalet bazında ya da şehir bazında konsüller var. Bu film bürolarında size yol gösteriyorlar, sinemacı biliyor ki oraya başvurduğumda bütün izinlerimi alacağım.

EN İYİ TANITIM ARACI

-Festivaller bir kentin en önemli tanıtım aracı olmuyor mu aslında?

SAYGI: Şimdi reklam ve billboardlar insanların gözünde farkındalık yaratıyor ama örneğin sosyal medyada gördüğünüz kısa bir film hepsinin önüne geçebiliyor. Çok daha fazla kişiye ulaşabiliyor. Tanıtım için sinema gibi, kısa film gibi ögeler çok daha fazla kullanılabilir gibi geliyor bana. Bunun örneği olan, tanıtm aracı olarak kullanılan birçok örnek film biliyoruz. Bunlar birçok yerde yayınlanıyor, çok fazla kişiye ulaşıyor. Örneğin İzmir’e gelen cruise gemisinden çıkan beş yolcu, bu beş yolcunun öyküsünü beş ayrı yönetmen beş ayrı kısa film çekebilir. Bunların örnekleri var dünyada.

-Bu hayaller çok güzel ama İzmir bu hayaller için biraz dar mı kalıyor, ne oluyor?

SAYGI: Aslına bakarsan (gülüyor) İzmir’in potansiyeli dar ya da küçük değil. Zannedersem sürekli alışılagelmiş yollar sürekli kullanılıyor. Şehrin oturmuş bazı davranışları var, bazı yerlerdeki kişiler aynı şekilde düşünüyor ve davranıyor. Görüşleri ne kadar zorlasak da değişmiyor. Çünkü biliyorsun yıllar değişiyor, gençlerin beğenileri değişiyor. Artık benim tanıdığım hiçbir çocuk tv izlemiyor. Tv’yi bile internet üzerinden izliyorlar. Artık tv’den internete doğru, daha kısa filme doğru bir geçiş var.

47 ÜLKE KATILIYOR

-Altın Kedi İzmir Kısa Film Festivali bu yıl hangi tarihler arasında yapılıyor?

SAYGI: 1-6 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. 47 ülkeden film gösterimimiz var. 427 yerli yabancı film gösterilecek. Sadece Avrupa’dan değil Yeni Zelanda, Meksika, Brezilya, Güney Amerika’dan ülkeler var. Uzakdoğu’dan çok katılım var. Çok fazla İran var, Irak var. Gelen filmlerden anlıyoruz ki, dünyada mülteci sorunu ne kadar yaygın bir problem. Hemen her filmde bir mülteci karaktere rastlıyorsunuz örneğin.

-Festival nasıl ayakta duruyor? Cebinden katkı koyduğunu biliyorum.

SAYGI: Kültür Bakanlığı’nın ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün büyük desteği var maddi olarak. İzmir Kültür Müdürlüğü’nün de aynı şekilde. Ne yapıyoruz, konukların biletlerini cambazlık yapıp çok önceden satın alıyoruz. Ne yapıyoruz, çevremiz yardım ediyor. Yerel yönetimler katkıda bulunuyor. Son üç ay zaten sadece festival için çalışıyoruz.

YEREL DESTEK

-Yerel yönetimlerin ne gibi desteği var?

Başta Büyükşehir Belediyesi bizim kapanış gecemizi organize ediyor. Buca Belediyesi açılış gecemizi organize ediyor ve çok güzel bir açılış konseri düzenleniyor. Konak ve Bornova Belediyeleri’nin destekleri var. Karşıyaka ve Bayraklı Belediyeleri’nin de katkıları var. Yerli ve yabancı konuklarımızın ağırlanmasına yemek organizasyonlarıyla katkılar var.

Festivalde kaç kişi görev alıyor?

SAYGI: 20 kişi kadar görev alıyor. Çoğu gönüllü ama ben çeviri yapan arkadaşlarıma, salonda bulunan arkadaşlarıma katkıda bulunmaya çalışıyorum.

-Kaç film için çeviri yapılıyor?

SAYGI: 200 kadar filmin çevirisini yapıyoruz. Dörtyüz kadar filmin de sinopisi ve yönetmen özgeçmişi, filmin temasını vs.. hepsini türkçe – ingilizce olarak çeviriyoruz. Tüm bu çabalarımıza karşı AB’nin sanatsal anlamda bir destek kurumu olan Creative Europa’ya başvurup destek almak istediğimizde 100 üzerinden 33 puan alıyoruz mesela. 30 bin Euro destekleri var ama henüz almayı başaramadık. En son olarak Türkiye’nin bu fondan çıkarıldığını duyduk. Bakalım seneye standartı yükseltip tekrar deneyeceğiz.

-Yabancı konuklar da geliyor sanırım...

SAYGI: Almanya’dan Bremen Film Büro yöneticisi İzmir’e geldiğinde sizin seyirciniz daha ilgili diyor mesela. Şehri çok beğeniyor, onlardan bir yönetmen geliyor, biz bir yönetmen gönderiyoruz. Orada bizim filmlerimiz gösteriliyor. Kuzey Irak Film Derneği’nden konuklar geliyor, İspanya’dan kendi masraflarını karşılayarak gelen gazeteci arkadaşlar var.

NEDEN KISA FİLM?

-Kısa film dediğimizde kaç dakikalık bir film anlamalıyız?

SAYGI: Genelde 30 dakikaya kadar olan filmlere kısa film diyoruz. 30 dakikadan sonra orta metraj başlar, 60 dakikanın üstü de uzun metrajdır. Zamansal olarak baktığımızda böyle. Ama kısa film daha çok olguları anlatır. Karakteri değil, onun yansıttığı genel çerçeveyi izlersin.

-Kimler kısa filmi tercih ediyor, ne tür yönetmenler?

SAYGI: Anlatmak istediği hikayeyi daha güçlü veren bir dil kısa film. Çünkü yaratıcılığını daha kısa sürede vermek zorundasın. Daha vurucu olmak zorundasın kısa filmde, o nedenle bence kısa film dah etkili daha akılda kalıcı bir görsel.

-İzmir ve sinema dersek... Ciddi bir kan kaybı var kentte aslında.

SAYGI: Evet, son olarak Karaca sineması kapanmıştı ama şimdi Başka Sinema Karaca sinemasında gösterimlere başlıyor. Aslına bakarsak aynı sorun İstanbul’da da var. Filmler salon bulamıyor gösterim için.

SİNEMA HEP AKLIMIZDA

-Eskiden sinemaya giderdik, şimdi AVM’ye gidip elimizde paketlerle bir de sinemaya gidelim diye düşünüyoruz.

SAYGI: Evet, şimdi alışveriş yapalım yemek yiyelim sonra da bir film izleyelim deniyor. Sayılara bakarsak film izleyicisi artıyor. Gişelerde artışlar var ama nitelik arasak gerçek anlamda sinema arasak, bundan 10 – 20 yıl sonra izleyebileceğimiz filmler değil. Biraz daha sabun köpüğü filmler yapılıyor.

-Çılgın bir yatırımcı çıksa... İzmir’de eskiden olduğu gibi kadife perdeli dev bir sinema salonu açsa, işletilebilir mi sence?

SAYGI: Eğer bu kentte belediyelerin etkinliklerinde salonlar doluyorsa, eğer kısa film festivalinde salon doluyorsa, eğer Başka Sinema’nın gişeleri iyise bence düzgün bir işletmeyle yapılacak organizasyonel bazda çeşitliliklerle çok başarılı olunabilir. İnsanların alışkanlığı var zaten, söyleşisiyle, imza günüyle, dönem sinemalarıyla farklı sürprizlerle çeşitli şeyler yapılabilir. Zaten sinemayla uğraştığınız için artık bakarken her şeyi sinemaya bir şeyler katmak için süzgeçten geçiriyorsunuz. Sinema hep aklımızda.

SİNEMA SİLAHINI KULLANMIYORUZ

-Özel sektör nasıl bir katkıda bulunuyor festivale?

SAYGI: Özel sektör belki de sinemanın etkisini bilmiyor. Büyük holdinglerle konuştuğumuzda “Biz kalıcı işlere sponsor olmak istiyoruz” gibi yanıtlar alıyoruz. Sinemadan daha kalıcı ne olabilir bilemiyoruz tabii. Bilgi eksikliği olabilir belki de. Halbuki bu Kültür Bakanlığı’nın desteklediği bir organizasyon, bundan gelir vergisi konusunda indirim yapılıyor, yatırılan tüm katkı vergi indirimine tabii oluyor.

-Bu avantajlar bilinmiyor olabilir...

SAYGI: Kültürel sanatsal etkinliklere destek ile ilgili avantajları bilmiyor olabilirler. Kalıcı bir iş olsun istiyoruz deniyor. Ama film, dünyanın en uzun ömürlü saklama formatıdır. Şunu bile yapabiliriz, İzmir’de üretilen kısa filmleri şehrin tanıtımı için kısa film seçkisi olarak gönderebiliriz dünyanın dört bir yanına. Şu anda biz İrlanda’ya ve Belçika’ya, Japonya’ya, Budapeşte Film Festivali’ne İzmir Kısa Film Festivali’nden film seçkisi gönderiyoruz.

-İzmir’i sinema yoluyla tanıtmamak için hiçbir sebep yok yani...

SAYGI: İzmir zaten sinema yoluyla tanıtılmalı. En güçlü tanıtım silahı sinema olmalı. İzmir’in  markalarından biri mutlaka sinema olmalıdır. Ama biz bu silahı hala elimize almıyoruz, kullanmıyoruz.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 atakan kurtcu
 2 Kasım 2016 Çarşamba 15:37
yusuf saygı hakkaten adam gıbı adamdır..yolu acık olsun..
Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz