MENÜ
İzmir 17°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ben asla pes etmem
11 Eylül 2019 Çarşamba 00:00

Ben asla pes etmem

Hanzade Ünuz, “Oceans Seven” yüzücüsü Emre Erdoğan ile konuştu.

Denize girdiğinizde en fazla kaç kulaç atıp yorulursunuz?

Ben 40 kulaç kadar atar, dinlenirim.

Emre Erdoğan her tür ölçüyü alt üst eden bir adam.

Hatta ona “Ölçüsüz” diyebiliriz.

Daha doğrusu onun ölçüleri bizden çok farklı…

Çünkü Emre denize atladıktan sonra…

Tam 40 bin kulaç attıktan sonra duruyor.

Rakam hatası yok, doğru okuyorsunuz 40 bin kulaç…

Hem de 1.400 metre derinlikteki 11 derece buz gibi bir denizde…

Yaklaşık 10 saat hiç durmadan yüzerek dev dalgalı, akıntılı boğazları geçiyor.…

Deniz dediysem, köpekbalıkları ve deniz analarıyla dolu bir okyanustan bahsediyorum bu arada…

Emre Erdoğan’ı tanıyınca insanın zor kavramına bakışı değişiyor, insanın hayatını sorgulayası geliyor.

Okyanusları kulaç atarak aşan açık deniz yüzücüsü Emre Erdoğan kimdir?

Zoru neymiş derseniz şöyle başlayayım anlatmaya…

İzmirli Emre, 33 yaşında bir açık deniz yüzücüsü ve spor eğitmeni.

Yaz kış, 365 gün ya Çeşme’de ya da Urla’da 5 kilometre yüzüyor.

Yağmur yağsın, fırtına çıksın, hava buz gibi olsun…

Emre yine şapada şupada yüzüyor.

Aslında Emre iki yaşından beri yüzüyor.

17 yıl su topu oynadıktan sonra, çok sayıda şampiyonluğun ardından…

ABD’de dört farklı dalda diploma alarak üniversiteden mezun olmuş.

Finans alanında çalışmak yerine sporu ve doğayı seçmiş.

Oceans Seven’ı tamamlayan dünyadaki 15 kişiden biri olmayı hedeflemiş.

Oceans Seven nedir?

Açık denizlerde seçilmiş en yoğun akıntı, en soğuk su, en uzak mesafeli ve tehlikeli yedi deniz etabı.

Emre Erdoğan yedi en zor okyanusun dördünü aştı, Türk bayrağını dalgalandırdı, şimdi kaldı son üç hedef.

Emre son derece kibar ve sevimli, neredeyse afacan yüzlü genç bir adam.

Ama ne zaman denizden, pes etmemekten, mücadeleden bahsetmeye başlıyor…

İşte Emre o zaman başka bir şeye dönüşüyor…

Bakışları korkutucu bir keskinlik alıyor, ses tonu değişiyor.

Yüzmekten bahsederken bir tür transa giriyor.

Öte yandan yine bakıyorum Emre’ye…

Okyanusları aşan aslında kürek gibi olmasını bekleyeceğiniz elleri son derece zarif.

Devasalaşmamış, narin bir yapısı var.

Emre Erdoğan’nın Dünya Açık Su Komitesi tarafından belirlenen…

Dünyanın en zor yedi parkuru olan Oceans Seven’daki macerası 2015 yılında başladı.

İlk önce Cebelitarık Boğazı’nda yüzdü, 17 kilometreyi 4 saat 40 dakikada geçti.

2016 yılında Manş Denizi’nde aslında 36 kilometre olan etabı akıntı nedeniyle 45 kilometre yüzdü.

9.5 saat boyunca hiç durmaksızın 40 bin kulaç attı, “En hızlı erkek yüzücü” seçildi.

Ertesi yıl ABD’deki Catalina Boğazı’nda 35 kilometreyi büyük beyaz köpek balıkları arasında 9 saat 50 dakikada yüzdü.

Üzerinde koruyucu kıyafet olmadan yüzen Emre, 15 gün önce akıntıya karşı 9 saat yüzerek Japonya’daki Tsugaru Boğazı’nı aştı.

Başka bir kafada, başka bir ritmde, çok farklı bir disiplinle yaşayan Emre Erdoğan’ı dinlediğinizde…

İdeallerinizi, hedeflerinizi, göze aldığınız zorlukları, hayata bakışınızı gözden geçiriyorsunuz.

Emre Erdoğan başka türlü bir adam…

Öyküsü başka türlü bir öykü…

Bir dakikada 77 kulaç ritmiyle yüzen “Vapur” lakaplı Emre Erdoğan…

Türk bayrağını dünya denizlerinde dalgalandıran bir kahraman.

Yüzerken aynı zamanda da uyuyabilen Emre, neden ve nasıl…

Asla pes etmediğini anlattı…

 

-İnsan 1400 metre derinlikteki karanlık sularda 10 saat boyunca aralıksız nasıl yüzer? Anlamak oldukça zor… Hiç mi yorulmaz insan?

Yoruluyorum ama şu da var; pes edecek misin? Kaslarının sana söylediğini mi dinleyeceksin, ruhunun söylediğini mi? Çünkü beynin kaslarından üstündür, kaslar bir yere kadar dayanabilir süresi vardır. Bir yerden sonra ona ruh katmak zorundasınız, pes etmeden devam etmek zorundasın. Hatta ben bazen suda yüzerken uyurum.

-Hadi canım yok artık…

Evet, yüzerken uyuduğum olur. Beynimi öyle bir kapatırım ki, bazen rehber tekneye çarpmayayım diye düdük çalarlar. Gözüm kapalı yüzerim, giderim. Babam bir keresinde kafama şişe attı ben uyurken, “Uyan artık” diye… (Açık denizde yüzerken uyuduğu videoyu gösteriyor). Manş’ta yüzerken (İngiliz Boğazı) 9 saat 25. dakikada bu görüntüler, bir kolda yırtık var finişe gidiyorum. Beynin bir tarafı kendini kapatarak dinlenmeye alıyor, artık sadece kas gücü değil mental güç de devrede oluyor.

ÖLÜMÜNE MÜCADELE-Ne oluyor o sırada kaslarda ve beyninizde?

Yoruluyorsunuz, ağrı ve yanmalar devam ediyor ama siz beyninizi o kulacı atmaya ikna ediyorsunuz. “Devam edeceksin. Ya bu tekne yanda olmasaydı, bırakacak mıydın? Ölmeyi mi tercih ediyorsun”. İşte oradaki ölümüne mücadele öyle başlıyor. Ben sudan çıkmam çünkü benim bir hedefim var. Pes etmek insana mahsus bir şey, hiçbir hayvan pes etmez sadece oyun biter.

-Hayal etmesi bile güç…

Ben o denizi geçmeyi hak edeceksem, o mücadeleyi vermem gerekiyor. Japonya’da Tsugaru etabına başlamadan önce organizasyon yetkililerine hava nasıl diye sordum, berbat. Akıntılar nasıl, berbat. Köpekbalıkları dedim, her yerdeler. Ben dünya rekoru kırmaya geldim dedim, “Bu havada rekor kıramazsın” diye bana güldüler. Gece 12.00’de tekneden atladım, yüzme başladı. İki saatte 10 kilometre geçtim, ki o parkurun rekoruydu. 13. kilometrede hava patladı, 24 knotla karşıdan esiyordu ben hızımı hiç kesmedim. İkibuçuk saatin sonunda altıma kaplan köpekbalığı geldi, dibime kadar girdi. Ama ben durmadım, beni sudan çıkarmasınlar diye ekibe söylemedim, yüzmeye devam ettim. Allahtan elektrikli sonar kovucuya denk geldi ve kaçtı.

EN FAZLA BAYILIRSIN…-Fırtınada açık denizde kilometrelerce nasıl yüzülür, hiç mola yok mu?

40 dakikada bir 15 saniye su molası var ama tekneye çıkmak kesinlikle yasak, tekneye dokunmak bile yasak diskalifiye olursun. Kapkaranlık zor bir etap, bir de deniz anaları çarpıyor sürekli. Tsugaru Boğazı’nı geçerken son 4 kilometrede geldiğim yöne iten bir akıntı başladı. Ben normalde çok hızlı yüzerim, 13 dakikada bir kilometre geçerim. 3 bin 800 metreye gitmem yarım saatimi aldı. Akıntı beni sürekli geriye ittirdi, son 1 kilometre kaldığında yarım saat boyunca yüzdüm bir metre bile ilerleyemedim. Sürekli kulaç atıyorum ama aynı yerdeyim. Yarım saatte bir soruyorum kaç kilometre kaldı, hep 1 kilometre diyorlar. Yarım saat sonra 700 metre, bir yarım saat sonra 600 metre. Tekneyle bir sohbet sırasında akıntı bir dakikada 400 metre geri attı beni, yine 1 kilometreye çıktı.

-Bu mücadelenin bir sonu yok mu, devam edilemeyecek an neresi?

Bütün depolar sonlandıysa eğer en fazla bayılırsın. Kolun kalkmaz, kıpırdatamazsın. Burada antremanlılığın da önemi var, ben o parkura damdan düşer gibi gitmedim. Her gün antreman yaptım, sabah 4 kilometre yüzdüm akşam da ağırlık kaldırdım. Ben haftada ortalama 20 saat antrenman yapıyorum. Ayda 80 saat antrenman demektir bu. Denizde 7 saat yüzmeye hayli hayli dayanır vücudum, 20 saat de yüzebilirim.

-Asıl mesele nedir, işe ruh katmak mı?

En önemlisi azim. Doğayla bütünleştikçe güdüleriniz artar, belirli şeyleri hissedersiniz. Japonya’da parkur bittiğinde sahile değdikten sonra yorgundum yavaş yavaş tekneye yüzüyordum içimden bir ses “Emre çabuk çık sudan” dedi. Hızla tekneye çıktım, arkadan 3 metre köpekbalığı geldi. Bu bizim altıncı his dediğimiz şey.

KORKMUYORSAN PSİKOPATSIN DEMEKTİR

-Köpek balığıyla karşılaştığınızda korkmuyor musunuz?

Korkmaz olur muyum, korkuyorum. Zaten korkmuyorsan psikopatsın demektir. Korkuyu yönetmek gerekiyor. MacArthur söylemişti sanırım, “Önemli olan korkmamak değil korkunla başa çıkıp yapabilmektir. En iyi askerler korkmasına rağmen yapabilen askerlerdir” diye. Korkmamak yanlış zaten, ya düşünemiyorsun ya da riskleri algılamayı reddediyorsun anlamına gelir.

Önemli olan korkmana rağmen yapabilmektir, ben köpekbalığından çekiniyorum evet. Ama çok da saygı duyuyorum, ben onun evinde misafir olduğumu biliyorum. Ona karşı çok büyük bir sevgi ve saygı besliyorum, ben de isterim sıfır köpekbalığı ve sıfır deniz anasıyla süt gibi denizde yüzmeyi. Ama ben onların evinin denizler olduğunu biliyorum. Her gün trafiğe çıkıyorsan, sen de her gün ölümle karşı karşıyasın demektir. Benim de canım bir tane ama amacım farklı, amacım için hayatımı tehlikeye atabilirim.

-Ölmek de var o sularda…

Ben bir şeyi korku yüzünden yapamamayı anlamıyorum. Yaşarken ölmeyi kabul eden insanları anlamıyorum. İnsanlar acı çekmeyi, intihar etmeyi kabul ediyor ama sevdiği şeyi yapmaya elini uzatmıyor. Ben bunu anlamıyorum, insanlarda dirayet yok. Herkes hemen CEO olmak istiyor, kimse işin boktan yanını çekmek istemiyor. Kardeşim biz sanki anamızın karnından kuyrukla doğduk, bizim de anamız ağladı havuzlarda yüzerken. Dalağım şişti, kollarım bitti, nefes alamıyorum diye ağlamadık mı? Hepsi oldu, ne yani sen bir sabah uyanınca Phelps mi olacaksın?

ZİHNİNİZDEKİ KÖPEKBALIĞI DAHA KORKUNÇ-Arkadaşlarınız ne diyor bu işe?

Arkadaşlarım sen insan değilsin diyorlar. Özellikle disiplinime takılıyorlar, biraz gevşe diyorlar. Beni silahla vursan o karanlık denize girmem diyorlar. Neden? Hayatlarını hep kontrol altında tutmaya alışıklar, güvenliksiz ortamı tanımıyoruz. İşte o sular güvenliksiz ortam ama gerçek özgürlük de orada. Ben o suya atladığımda kendimi evimde hissediyorum, mutlu ve mesudum. Suya atladığımda korkularım kayboluyor. Zihninizdeki köpekbalığı, sudaki köpekbalığından çok daha korkunç.

-Bazen yalnız hissettiğiniz oluyor mu?

Arada yalnız hissettiğim olmuyor mu, oluyor. Üzgün hissediyorum. Çocuklara bakıyorum anne babalarının hırsları altında kaybolan rüyalarını görünce çok üzülüyorum hepsi dünyaya yeni bir ümit olarak gelmiş ama tek tek yolunmuş çiçek gibiler. Yaşadığımız endüstriyel dünyada en çok onlar için üzülüyorum.

365 GÜN DENİZDEYİM-İlk ne zaman yüzmeye başladınız?

Babam iki yaşımdayken tekneden denize atmış beni. Bir batıp çıkmışım suya sonra o da atlamış suya, ben de yanına doğru yüzmeye çalışmışım. Riskli bir yöntem tabii, korkup bir daha hiç suya girmeyebilirdim. Beş yaşında deniz gözlüğüyle izlemeye başladım balıkları, dipleri izleye izleye nasıl hareket ettiklerini öğrendim. Komiktir ben ilk elle balığımı da 9 yaşımda yakaladım. Hala istediğimde elle kaya balığı yakalarım. Ahtapotları 12 yaşımda yakalıyordum, bu sayede iddiadan çok para kazanmışlığım vardır.

-Yüzmek, denizde olmak ne ifade ediyor?

Özgürlük ve hayat… Yüzerken denizdeyiz, doğadayız. Yani sınırları olmayan, gerçek anlamda özgürlüğü tattıran bir yerdesiniz. Denizde insan yapısı yok, tamamen doğa anaya dönüş benim için denizler. Ruhumu arındırıyor, o nedenle ben dışarıda olmaktansa denizde olmayı tercih ediyorum. İnsanları toprak, şehirler mutlu eder genelde, ben denizde mutlu oluyorum. Ben İzmir’de 365 gün denizdeyim, Urla’da ve Çeşme’de yaz kış günde bir saat yüzerim. Deniz insanı yumuşatır, denizdeki canlılar narindir çekingendir. Örneğin balina bile seçerek gelir o ortama.

-Denizin bir parçası olmuş gibi anlatıyorsunuz…

Denizde doğanın düzeni içinde bulunmak beni müthiş rahatlatıyor. Denizler insanın en büyük kompleksi olan her şeyi kontrol etme refleksini en az uygulayabileceğiniz yerdir. Denizde hiçbir şeyi kontrol edemezsiniz, bu da aslında en büyük özgürlüktür. Biz günümüzün her saatini bir şey yapmak üzere planlıyoruz, beynimiz aşırı meşgul ve bu nedenle hasta oluyoruz, birbirimize düşman oluyoruz. Ama denizde kaparsınız kulaklarınızı her şey biter. Denizde yaşama konsantre olursunuz, beyniniz kaygıdan uzaktadır başka hiçbir şeyle meşgul olmaz. Sadece doğa ve akış vardır, açıkçası deniz insanı her şeyden kurtarır.

OCEANS SEVEN NEDİR?-Neden açık su yüzücülüğünü seçtiniz, Oceans Seven nedir?

Ben eski bir su topçuyum aynı zamanda, 10 yaşımda başladım ve 17 yıl oynadım. Sonra açık su yüzücüsü oldum. Denizlerdeki en zor 7 parkuru yüzmeyi kapsayan “Oceans Seven” da önce Cebelitarık Boğazı, Manş Denizi, Catalina Boğazı ve en son Japonya’da Tsugaru Boğazı’nı geçtim. Kalan üç parkuru da 2022’ye kadar tamamlar, bu işi bitiririm. Açık su yüzücülüğünde her koşulda güçlü olmanız gerekiyor, hem fiziksel hem de mental olarak. Koşullar değiştiğinde dirayetli davranmanız önemli. Deniz anası çarptığında canınız çok yanıyor, sudan çıkmak istiyorsunuz ama çıkmamanız gerekiyor. Köpekbalığı kovucuya güvenmeniz gerekiyor. Kolay değil gece karanlıkta 1400 metre derinliğinde denize atlıyorsunuz.  

-Tsugaru Boğazı’nı geçerken yanınızda yakınlarınız var mıydı?

Teknede eşim Gizem ve babam vardı. Onların işi de çok zor, kolay değil gece vakti kapkaranlık sudayım. Korku içindeler, hatta gün doğduğunda etraf köpekbalığı yelesi doldu. Hava fırtına, dalgalar bana çarpıyor. İşin içinde olmadan tekneden izlemek daha zor, onların işi daha zor bence.

ASLA PES ETME-Açık su yüzücülüğünü dünyada kaç kişi yapıyor?

Açık su yüzücüleri çok var ama bizim yaptığımız Oceans Seven daha zor bir parkur. Boğazlardaki akıntı, soğuk su, köpek balığı, deniz anası, gemi trafiği bunların hepsi aşmanız gereken zorluklar. Burada en hızlı olmak, en yavaş olmak önemli değil. Oceans Seven’ı yapabilecek insanların bazı özellikleri taşımaları gerekir. Birincisi hiçbir koşulda pes etmeme özelliğine olması gerekiyor. Her koşulda savaşmaya and içmiş olmanız lazım. Aşırı sabırlı olmanız gerekiyor, bir yüzüş 7 saat de sürebilir, 20 saat de. Bir inanışa ve felsefeye sahip olmanız gerekiyor, çünkü o suya sadece matematik hesabıyla giremezsiniz. Çok büyük riskler var, bugüne kadar bu yüzmeyi yapanlarımızdan 8 ölümüz, 90’nın üzerinde ağır yaralımız var. Ben dünyada Oceans Seven’ı tamamlayan 15 kişiden biri olmak istiyorum.

-Türkiye’de açık su yüzücüleri var mı?

Çok vardır ama orta seviyede, keyif için yapanlardır. Türkiye’de 5 kilometreyi 1 saat 15 dakikanın altında yüzen toplasak 20 kişi çıkarız. Ben 1 saat 1 dakikada yüzüyorum, hızlı yüzücü statüsündeyim.

-Her etap en az 15 bin Dolar’a mal oluyormuş. Başarılarınız destek görüyor mu?

Sensodyne Promine sponsorum, her koşulda güçlü ol mottosuna uygun olduğumu düşündüler. Ben de öyle düşünüyorum, onlar da doğayla ilgili çok duyarlılar doğru bir buluşma, iyi bir evlilik oldu.

LAKABIM VAPUR…-Siz nasıl eğlenip, dinleniyorsunuz?

Çok eğlenen biri değilim, en sevdiğim şey arkadaşımın Pecos Barı’na gidip akşam 20.00 gibi bir kahve içip sohbet etmek. Zaten saat 22.30’da yatıp, sabah 06.00’da kalkarım önce köpeklerimi gezdiririm. Saat 06.30’da denize girip bir saat yüzmemi yaparım sonra işime geçerim. Kendi spor salonumda ortağımla çalışıyorum, bazı günler 13 saat ders veriyorum. Özel müşterilerim var, mesela dizi sakatlanmış İstanbul’dan geliyor çalışıyoruz. Şu ana kadar dört kişi ameliyattan kurtuldu. Obez seviyesindeki kişileri normal hale getirdim ama bu bende bitmiyor, kimseye zorla bir şey yaptıramazsınız.

-Lakabınızın “Vapur” olduğu doğru mu?

Aynen (gülüyor), yarışlarda aynı hızla başlayıp aynı hızla bitirdiğim için “Vapur gibi herifsin hiç yavaşlamıyorsun. Dalga geliyor hala patır kütür gidiyorsun önümüzde” derler. Bir de ben kulaç attığımda çok dalga çıkıyor ondan bana “Vapur geldi, vapur gitti” derler. Yüzerken benim tempom hep aynıdır, Japonya’da bile adam “77 kulaçla başladın, 77 kulaçla bitirdin” dedi. Manş'ta da öyle yüzdüm, ben dakikada 77 kulaç atarak yüzüyorum. O benim konsantrasyonumla öyle başlar ve gider.

-Beyninin içine elini sokup duruma müdahale etmek gibi...

Kararlı bir adam, kararsız çok kuvvetli bir adamdan daha kuvvetlidir. Çiroz kadar bir adamı alıp yerden yere vurursun ama her defasında geri gelirse o zaman senin gücün erimeye başlar. Kararlılığı karşısında pes edersin.

MÜCADELEYİ KÜÇÜK BALIKLARDAN ÖĞRENDİM

-Siz hep böyle miydiniz, yaradılışınız mı farklı?

Hayır sonradan oldu. Benim de depresyona girdiğim çok zamanlar oldu, pes etmeyi düşündüğüm zamanlar oldu. Ama doğa bana gösterdi, o küçücük balığın mücadelesini gördüm. O yosunların arasına girişi, ben de varım diye gösterdiği mücadele beni etkiledi. Yaşamak için her şey mücadele ediyor.

FOK BALIĞI GİBİ OLDUM-11 derece suda saatlerce yüzüyorsunuz, hipotermi olmuyor mu?

Her memelinin sahip olduğu kahverengi yağ hücreleri var. Bu boynumuzdan başlar omurga hizasında aşağıya doğru gider. Soğuğa maruz kaldıkça bu kahverengi yağ hücreleri gelişir, soğuya karşı dayanıklılık artar. Bunun tek yolu soğuğa maruz kalmak ve soğukla yüzleşmek. Güzel yanı yağ yakımınız artıyor, bağışıklık sisteminiz güçleniyor. Bu bende gelişti, şu ana kadar en soğuk 9 derece suyu gördüm onda da zorlanmadım. Derim dirayet kazandı, artık deniz anası çarptığında kabarma da olmuyor anlık acı veriyor. Derim fok balığı gibi oldu.

-Deniz anasını parçalayıp omuza sürme meselesi nedir?

Manşt'a yüzerken omzum yırtıldı, baktım deniz anası çarptığında önce acıyor ama sonra uyuşuyor. İki ağrı kesici hakkımı da kullanmıştım. Çok kötü ağrım olduğu için deniz anasını aldım, omzumda ezdim. Dışı yandı ama içinde ağrısı o kadar rahatladı ki oh dedim. Sonra bir yerde okudum, yunus balıkları da bir yerleri ağrıdığında kendilerini deniz analarına çarptırıyorlarmış.

İNSANIN 60 MİLYAR DOLARININ OLMASI BİR HASTALIK

-İzmir’de su topundaki başarınızla ABD’ye giderek burslu okumuşsunuz…

Evet uluslararası ticaret, yan dal işletme okudum. Finans mühendisliği ve pazarlama eğitimi de aldım. Master dahil 5 yılda bitirdim, 4 üzerinden 3.4 ortalama ile mezun oldum. Kürek, yüzme ve su topu oynuyordum aynı zamanda. Su topu takımı yardımcı antrenörlüğü ve kişisel antrenörlük de yapıyordum.

-Ama sonra profesyonel iş hayatına atılmamışsınız…

Türkiye’ye döndüğümde aile restoranımız Tuval’de çalıştım ama kendimi oralarda bulamadım. Gidip bir firmada finansmancı olayım diye düşündüm ama bana gerçekten de yakın gelmedi. Çok iyi yaptığım enstrümanlardı bazıları, hala kendim için yatırımlar yapıyorum para kazanırım. Ama bunlar beni hayatta açıklayan şeyler değil, bu ben değilim. Bunlar survive etmek için yaptığım işler. Ben hedefimin üzerinde para kazanmak istemem, ondan fazlası açgözlülüktür. Bir insanın 60 milyar dolara sahip olmasını hastalık olarak görüyorum. İnsanın sınırı olması lazım.

-Sizin yüzerken sınırınız var mı?

O farklı bir şey, ben 40 kilometre boyunca köpekbalıkları arasında yüzüyorsam en büyük amacım insanlara doğadan korkmayın, doğaya sahip çıkın mesajı vermek. Benim hayattaki en büyük amacım doğaya sahip çıkılmasını sağlamak. Dünyada en önemli şeyin para olduğunu düşünüyorsanız, ne olur burnunuzu ve ağzınızı kapayın ve bir dakika nefesinizi tutmaya çalışın. Bundan sonra konuşalım neyin daha önemli olup olmadığını.

ARTIK ASLA YÜZEMEYECEKSİN-Çok ciddi sakatlıklar atlatmışsınız…

1.5 sene önce bana bir daha asla yüzemeyeceksin dediler. Catalina’da yüzerken büyük bir sakatlık geçirdim, iki omzumda tendon yırtıldı. Dünya rekoru kıracağım diye çok hızlı gittim, yanlış yaptım. Cezasını da çok ağır çektim, doktorlar bana buna alış artık en fazla bir iki kilometre yüzersin dediler. Hırs yaptım, ABD’den yirmiye yakın kitap getirttim. Hepsini tek tek hatmettim, homeopati, fizyoterapi, kayropraktik çalıştım. Hangi kasımı güçlendirirsem düzeneği oturtabilirim diye çalıştım, osteopat gibi vücudun bütününe bakmayı öğrendim. Pes etmedim, denize gitmeye devam ettim. Önce günde 2.5 kilometreyle başladım, 20 kilometreye çıktım. Derken bugünlere gelerek dünya şampiyonasına geri döndüm.

BALIK YAPIYORSA, BEN DE YAPARIM

-İnsan tendonunu kendi başına nasıl iyileştirebilir ki?

Ağrıdan duramıyordum, dirseklerime boynuma inanılmaz sancı giriyordu. Doktor doktor gezdim, ne paralar harcadım. Sonunda oturdum kendim çalıştım ve geçirdim. Eşim Gizem’e homeopatik iğne yapmayı öğrettim, çünkü doktor reddediyordu yapmayı. Ben çözümü dengeli kas hareketlerinde buldum, yani vücudun dengeli olmasında. Ayak başparmağından kulak memenize kadar oluşacak denge hareketlerinde buldum çözümü. İzometrik yani düz sabit tutmalarda buldum. Ozon tedavisi ve nöral terapiyle çözdüm sakatlığımı. Bunların hiçbiri modern tıp tarafından şu an geçerli kabul edilmiyor ama ben tamamlayıcı tıbbın çok büyük faydasını gördüm.

-Kendinizi tamir etmişsiniz…

Ben bir balığın kuyruğu koptuğunda yüzmeyi bıraktığını görmedim. Adapte olup hayatına devam ettiğini gördüm, o yapabiliyorsa ben de yapabilirim. İnsanlar tutkularına kapılıyor, örneğin kadına aşık ve onsuz olamam diyor. Onsuz olabilirsin, acı da böyle bir şey. Her şeyi bırakabilirsiniz, acı sinir sisteminin getirdiği elektrik bağlamıdır ve bir sinyaldir. Bu sinyalleri kesebilirsin, ben o acıyı umursamayı seçmiyorum.

ORKALAR İDOLÜM

-İdolleriniz var mı, kahraman olarak gördüğünüz bir kişi?

İdol olarak aldığım insanları idol olarak tutamadım. Ama idol bir canlı olarak orkaları (balinalar) görüyorum. Aile yapıları, birbirlerini kollayışları, beraber hareket edişleri, yavrularını koruyuşları, aynı sistemle yetiştirmeler, sürüyü yalnız bırakmamaları, yaralılarını yanlarında götürmeleri, dünyanın her suyuna girişleri, korkusuzlukları… Benim idol canlı olarak aldığım orkalardır. Giderler yunus yavrularını kurtarırlar, ben onların doğadaki fedakarlıklarını idol alıyorum. Milyonlarca yıldır bu düzenlerinden sapmamışlar. Orkayı ayartamazsın, orkalar ailesini satmaz, çocuğuyla kalır. Bizler o anlamda çok da idol alınacak canlılar değilliz.-Her yüzme antremanından sonra denizden bir dolu çöple çıkıyorsunuz…

Evet ben deniz temizliğiyle çok ilgiliyim. Ocean Recovery Alliance’ın (Okyanus İyileştirme Birliği) gönüllü üyesiyim. Her gittiğim yerde bulunduğum koyun dibini, dışını temizliyorum. Eşim de bana çok yardımcı oluyor. Dört yıl önce kimse denizden çöp toplamıyordu, bugün yakın çevremde yüz kişi çöp topluyor ve bu dalga dalga yayılıyor. Bu artık hükümetlerin de problem olmaya başladı, en kötü politikacı bile sıfır atık diyor, denizlerimizi koruyalım diyor. Okyanusta yüzerken kafama bidon çaptığını bilirim ben, durum o kadar vahim aslında.

KARAKTER EKSİKLİĞİ VAR

-Etap bitince ne hissediyorsunuz, teknede Türk bayrağıyla verdiğiniz bir mesaj vardı?

Bitmişlik, yorgunluk var ama bir gururlusun . Duygu boşalımı oluyor, düşünün bir sene boyunca bir şeye çalıştığınızı. Bu ÖSS gibi değil, ÖSS’de tam sınavı bitiriyordum yanda sizi kaplan kapacak diye bir şey yok. Sevdiğiniz şeyi haykırıyorsunuz, şu toprak parçasındaki şansımızı anlamaları için o denizleri görmek lazım. O zaman gelip Ege denizinin taşlarını parlatırlar, balığı beslerler. Oradaki vahşi denizi görseler suya parmak sokamazlar. Saygı duruşuyla önünden geçersin ancak. Biz burada sahillerde, kumsalda sırtüstü yatıp güneşleniyoruz, bizde en büyük tehlike jet ski ve tekne.

-Japonya’da 7.5 saat sonra denizden çıktığınızda Türk bayrağıyla “Ölürüm Türkiyem” diye şarkı söylemeniz çok konuşuldu…

Ben bir vatanperverim, bu topraklar bu bayrak benim için altın. Bu bayrak benim kırmızı çizgim, ben bayrağımızı her yere götürürüm. Benim karşıma köpekbalığıyla, canavarla çıkmasınlar. Denizden çıkıp tabii ki yarabbim çok şükür diyeceğim, bayrağımı alır bağırırım. Öyle sosyal medyada yazmakla olmuyor bu işler. Ben 7.5 saat dua etmişim zaten, denizden sapa sağlam ve canlı çıkmışım. Tabii ki, “Ölürüm Türkiyem “ diye bağıracağım. Sen suya atlamadan adam üç kere soruyor, burada ölmeyi ve riskleri kabul ediyor musun diyor. Buna imza atıyorsun. Ben bayrağımızla çıktığımda, “Ölürüm Türkiyem” dediğimde sen neden rahatsız oluyorsun?

-Rahatsız olanlar mı oldu?

Şöyle… İnsanlarda vatan sevgisi yok olmaya başladı. Belirli politik şeylere çekilip bu ülke için ölmüş insanları unuttuk. Çanakkale’de 15 yaşındaki çocuklar topların önünde öldü, sen bugün rahat et diye. Benim yaptığım nedir onun yanında… Kimse bu ülkeyi bırakalım kaçalım deme lüksüne sahip değil. Ben bunu korkmuşluk ve karakter eksikliği olarak görüyorum.

RAKI MASASINDA OLMUYOR…-Şartlar itibarıyla siz son model arabasıyla gezinen şımarık bir genç adam da olabilirdiniz…

Benden o bekleniyor ama ben o değilim. Bir dönemim geçti öyle evet yalan söylemem ama işin gerçeğini görmemiz lazım. Rakı masasında “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” demek değil. Bunu sulandırmak olarak görüyorum, Atatürk’e düşman yaratmak olarak görüyorum. Ben Atatürk’ün hayatını Iona’da katolik okulunda ingilizce kaynaklardan da okudum. Bu kadar üst düzey bir diplomat, dini konulardaki felsefik görüşleri, imamlarla sohbetleri, birleştirici unsuru… Nasıl inançsız olur bu adam? Bir kısım rakı içti diye her şeyini karalıyor. Bazıları “Atam izindeyiz, sirozdan öleceğiz…” diyor, öyle laf mı olur ulan eşşek kafalılar.

-Kişisel hedefiniz nedir?

Atatürk bu ülkeyi muassır medeniyetler seviyesine getirdi. Benim bir Türk genci olarak yapabileceğim şey Türkiye’yi yüzmede bir yere taşımak. Oceans Seven ile dünyanın 7 denizinde Türk bayrağını dalgalandırmak istiyorum. Yanımda yüzücüler yetiştirmek, doğasever insanlar kazandırmak istiyorum. Ben okuduğum kitabı da paylaşırım, herkes okusun isterim. Bana mesaj atan tüm gençlere yanıt veriyorum, ben her hareketime dikkat ediyorum. Denizden çıkarken de o çöpü toplarım gocunmam, gerekiyorsa kadının oturduğu yerdeki örtünün altından plastik çöpü çeker alır, atarım.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 MUHARREM ALPASLAN
 13 Kasım 2019 Çarşamba 17:43
MERHABA EMRE BEY.RÖPOTAJINIZI OKUDUM.ARZULADIĞIM GİBİ YAŞAM TARZINIZ VAR.BEN DE YAZ-KIŞ HAFTADA İKİ GÜN YÜZMEYE ÇALIŞIYORUM.KIŞIN TERMAL HAVUZDA YÜZÜYORUM.SİZİ TANIMAK İSTİYORUM.BEN EMEKLİ SAĞLIK MEMURUYUM,NARLIDERE DE ÇARE EVDE SAĞLIK KABİNİ Nİ İŞLETİYORUM.URLA DA NEREDE VE NE ZAMAN DENİZE GİRİYORSANIZ BİR GÜN SİZİ YÜZERKEN GÖRMEK VE TANIŞMAK İSTERİM.SİZİN GİBİ GENÇ DEĞİLİM,62 YAŞINDAYIM AMA DAHA YAPACAK ÇOK ŞEYİM VAR DİYORUM...MUHARREM ALPASLAN-0532 6969537...SELAM VE SAYGILARIMI SUNUYORUM...
 Marilyn
 12 Eylül 2019 Perşembe 17:58
İnanılmaz bir başarı öyküsü tüm gençlerimizin feyzalması dileğiyle...
 Sema istanbulluoglu
 12 Eylül 2019 Perşembe 10:18
Emre benim komşumdu kışın ben ve emre köpeklerimizi çıkarırdık ben sogukdan donardım emre şort ve kısa kollu tişörtle çıkardı emre seni böyle görünce donuyorum derdim kışın hep kısa şort ve tişörtle gezerdi harika bir insan yolun açık olsun emrecim tşkler hanzadecigim
 Uğur gündüz
 11 Eylül 2019 Çarşamba 23:56
İnanılır gibi değil suda o kadar uzun süre yüzmek rekor kırmak büyük başarı rekortmen yarışmacımızı tebrik eder bize de böyle başarılı kişileri haber yapıp tanıttığı için yazar kızımızın kalemine sağlık teşekkür ederiz
 Helal olsun
 11 Eylül 2019 Çarşamba 19:31
Bir İzmirli olarak gurur duydum.
 Sinan şekercioğlu
 11 Eylül 2019 Çarşamba 17:20
Toplumda haber değeri olmıyacak mış gibi bir konu ve kişiyi gündeme getirip gereken değeri gündeme getirdiğiniz için tebrikler, Tabi kii gazeteniz de röportajınıza değer katan editörlerinize de;)) Röportajınızı sosyal medyada da yayınlanıp Bu genç rekortmen sporcumuzu genç neslin örnek alması dileğim ile emeği geçenlere Tebrikleerrr . . .
 izmirli
 11 Eylül 2019 Çarşamba 16:40
Tebrikler
Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz