MENÜ
İzmir 17°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Para adres sormaz!
Hasan KÜÇÜKKURT
27 Aralık 2016 Salı 00:00

Para adres sormaz!

İZSİAD Başkanı Küçükkurt gazeteciler Fahrettin Dokak, Fatih Yapar, Gönül Soyoğul, Hanzade Ünuz ve Onur Deniz’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı…

Her gün 35 bin kişiyi doyuruyor.

Ama açlığın ne olduğunu iyi biliyor.

Hasan Küçükkurt...

Yokluğu da tanıyor, varlığı da.

Hayata kelimenin tam anlamıyla sıfırdan atıldı.

Bugün sahibi olduğu Bortar Yemek Fabrikası’yla İzmir ve Ege Bölgesi’nde yüzlerce işletmeye hizmet veriyor.

İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği-İZSİAD Başkanı Hasan Küçükkurt, ele avuca sığmaz bir model.

Farklı bir patron.

Herkesle ahbap...

Her yere yetişen...

İyi günde, kötü gündenin hakkını veren...

Olanla, olmayanı buluşturan...

Sevinci de, öfkesi de yüksek bir karakter.

En önemli özelliği çalışkanlığı.

Ve organizasyon yeteneği.

Paylaşmayı ve paylaştırmayı sevdiği için sosyal yardımlaşmada çığır açtı desek yeridir.

Olan imkanları, Olmayan imkanlarla buluşturmak gibi bir maharete sahip.

Üşüyen çocuklar mı var?

Öğrencilerin ayakkabıları mı yok?

“Alo ben Hasan...”

Hasan Küçükkurt güvenilirliği ve ikna becerisiyle bugüne dek binlerce insana dokunan yardımlar toplayıp ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı başardı.

Kendi hayat felsefesini, “Verdikçe büyüdüm” diye özetliyor.

25. yılını kutlamaya hazırlanan İZSİAD’ın Başkanı Hasan Küçükkurt, “Çok paranız olabilir ama bu mutlu etmiyor. Türkiye’de terörü de birlikte yeneceğiz aksi takdirde fabrika konuşmanın anlamı yok” diyor.

Hasan Küçükkurt piyasaya can suyu niteliğindeki KOBİ nefes kredilerinde hakkaniyetli bir paylaşım olacağına inancıyla, “Para adres sormaz” diye düşünüyor.

-2016 yılını İzmir açısından nasıl değerlendiriyorsunuz, 2017 için öngörüleriniz neler?

KÜÇÜKKURT: 2016 çok kötü bir yıldı. Seçimler, arkasından darbe teşebbüsü yaşanmış, arkasından canlı bomba terör eylemleri ve Suriye ile gerilimler dolayısıyla diken üzerinde bir yıl geçirdik. Yabancı sermayede çıkış var. Sermaye güvensiz ortamı sevmez. Yatırım yapacak olan sanayici de önünü göremediği için çok fazla bir şey yapamadı 2016’da.

2017’den umutlu olmak istiyoruz ama son yaşanan olaylar da açıkçası bizi karamsarlığa sürüklüyor. Rus Büyükelçisi’nin öldürülmesi, Kayseri’deki canlı bomba, İstanbul’daki canlı bomba…  Arkası kesilmiyor. Dolayısıyla bunlar da bizi karamsarlığa itiyor diyebilirim. İzmir de tabii Türkiye’den bağımsız bir kent değil. Türkiye’de ne yaşanıyorsa aynısı İzmir’de de yaşanıyor. Ekonomik olarak ülkeden bağımsız bir kent değiliz aynı şekilde kentimize yansıyor ulusal düzeydeki ekonomi.  

-İZSİAD’ın kaç üyesi var, hepsi üretim yapan işverenler mi?

KÜÇÜKKURT: 400 üyemizden yaklaşık 150’si sanayicidir, 30’u müteahhittir. Avukatlar ve mali müşavirler vardır. Ama ağırlıklı üreten insanlar iş adamı ya da sanayicidir.

PARA MUTLU ETMİYOR

-Üyeleriniz İZSİAD Başkanı olarak sıkıntılarını paylaşıyorlar mı sizle?

KÜÇÜKKURT: Genellikle sohbet esnasında konuşuluyor tabii bunlar. İZSİAD aynı zamanda Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın da damarıdır. Oradaki arkadaşlar da mutsuz. Ben kendimden pay biçeyim, sabah kalkınca bir kötü haber olmasın, askerimiz polisimiz şehit olmasın istiyorum. Çok paranız olabilir, işiniz çok büyük olabilir ama bu sizi mutlu etmiyor.  Önemli olan bırakın ülkemizi komşularımızla iyi olabilmemiz, kendi mahallemizdeki  komşumuzla iyi olabilmemiz. Askerimizin polisimizin iyi olması, halkımızın iyi olması. Önemli olan o. Bu ortamda ekonomiyi konuşmak ne kadar doğru bilmiyorum.

TERÖRÜ BİRLİKTE YENECEĞİZ

-Ekonomi ikinci, üçüncü planda mı kaldı şu anda?

KÜÇÜKKURT: On beşinci bile diyebilirim. Önce bizim ulusal güvenliği sağlamamız, komşu ülkelerle aramızı iyileştirmemiz gerekir. Bütün herkesin gözü Türkiye’de. Emperyal  güçler, taşeron örgütleri kullanarak ülkemiz üzerinde hesaplar yapıyor. Rus Büyükelçisinin öldürülmesi bile hesap işi, taşeron bir örgütün işi. Bunu bilmek için çok fazla kitap okumaya ya da çok fazla bilgili olmaya gerek yok. Canlı bomba eylemlerini işte biliyorsunuz. Dolayısıyla üzerimizde çok ciddi oyunlar oynanıyor. Bir an önce bu oyunların atlatılması lazım. Allah’tan Türk halkı kolay kolay provokasyona gelmiyor. Normalde başka bir ülkede olsa şimdi kan gövdeyi götürürdü. Provokasyonlara gelmiyor halkımız, kenetlenmiş durumda.

Düşünebiliyor musunuz Diyarbakır’da, Batman’da teröre karşı eylemler düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor. Sözüm ona bu şehirlere PKK’nın güçlü olduğu yerler deniyor ama asla değil. İnsanlar teröre karşı hakikaten tek yürek olmuş durumda. Bunu daha çok kaynaşarak iyileştirebiliriz diye düşünüyorum. Terörü ancak böyle atlatabiliriz. Terörü biz yenmezsek, birlikte yenmezsek yani devletin güçleri olur, halk olur, polis olur adı ne olursa olsun. Terörü birlikte yenmezsek  o zaman fabrikalarımızı filan konuşmaya gerek yok.

PARANIN DİNİ YOK, İDEOLOJİSİ VAR

-Nasıl bir refleks gösteriyor şu aşamada iş dünyası ?

KÜÇÜKKURT: Biraz önce sermayenin tarifini  yaptım, sermaye güvensizliği sevmez. Dolayısıyla ona göre hareket ediyorsunuz. Sermaye önünü göremediği yatırımı yapmıyor, bu çok net. Türkiye’ye özgü bir şey de değil. Tüm dünyada bu böyledir. Sermaye güvensiz ortamı sevmez. Biz Türkiye’de sermaye olarak dış ülkelerden bağımsız bir konumda değiliz ki, onlarla entegreyiz.

Burada AK Parti’li, MHP’li ya da CHP’li olmak bir şeyi değiştirmiyor. İdeolojinize ait bir şey değil. Paranın kendine ait bir ideolojisi var. Para bir ideoloji. Paranın dini, ırkı yok ama paranın bir ideolojisi var. Paranın karakteristik özellikleri vardır. Dolayısıyla benim paramın ya da Amerika’daki bir yatırımcının parasının arasında herhangi bir fark yok. Paranın şekli aynıdır. Önünü göremeyen sanayici yatırım yapamıyor.

Son dönemde hükümetin açıkladığı paket bana göre çok yerinde ve isabetli bir karar. Bankalar ufak tefek hareketlere başlamışlardı. Sanayiciye verdiği parayı geri çağırmaya başlamıştı. En azından soluk alacak ekonomi gerçekten üzerinde ciddi çalışma yapılmış bir proje. Gerek Maliye Bakanlığı, gerek Çalışma Bakanlığı, gerekse Başbakanlık kurmayları iyi çalışmışlar. Ondan dedim aslında, Ocak ayı gelse de rahatlasak diye.

-Ne kadar bir rakam verilecek toplamda?

KÜÇÜKKURT: 250 milyar lira KOBİ’lere nefes kredisi dağıtılacak..... 

KOBİLER NEFES ALACAK

-Piyasaya girmesi beklenen rakam nedir ?

KÜÇÜKKURT: 650 milyar lira diye ifade ettiler. Çok büyük bir para, çok ciddi nefes aldırır. Bir de KOBİ’nin tanımını değiştirdiler. O hala yasallaşmadı gerçi ama 40 milyona kadardı KOBİ’nin tarifi, şimdi 120 milyona çıkardılar. Bir çok insan faydalanacak bundan. Mesela ben KOBİ’ye girmiyordum, bizim ciromuz yüksek kalıyordu. KOBİ’nin tanımına artık ben de uyacağım.  Ya 40 milyon lira ciro ya da 250 kişiydi. Bizde çalışan 250’den fazla, ciro da 40 milyondan fazla dolayısıyla biz de şimdi KOBİ olacağız, avantajları var o anlamda yani. Bana avantajı olmasa bile ülkedeki KOBİ’ye avantajı olması demek aynı zamanda bana da avantaj sağlaması anlamına geliyor. Para sokağa çıkıyor. Bakkala, kasaba, manava faydası olunca, KOBİ  nefes alınca ben de nefes alıyorum, gazeteci de nefes alıyor.

-Terör gündemi değiştirmedi mi?

KÜÇÜKKURT: Bir memur, öğretmen, bürokrat için gündem değişmiş olabilir ama iş yapan adam için gündem değişmedi. Hala Başbakan’ın açıkladığı programda onun kafası. Yani o çok etkili olmaz. Adam parayla ilgili.

-Peki bu paranın gideceği şirket ve KOBİ sayısı belli mi? Herkese yetecek mi ?

KÜÇÜKKURT: Bana göre şu ana kadar verilen en büyük para diye düşünüyorum. 50 bin lira KOBİ başına 1 yıl faizsiz, 3 yıl geri ödemeli.

HÜKÜMET MANZARAYI SEZDİ

-150 bin kişinin başvurduğundan bahsediliyordu…

KÜÇÜKKURT: Tornacıya veriyor. Tornacı soluk alınca tornacıda çalışan da soluk alıyor. Ya da pompalı tüfek üretiyor adam ona veriyor, o da gidip tornacıya veriyor. Dolayısıyla 150 bin başvurunun 15 binine versin çok önemli değil. Ama limit var, KOBİ’lere toplam 250 milyar lira para dağıtacaklar. Dolayısıyla önemsiyorum ben bunu. Başbakan’ın açıkladığı paketin üzerinde çalışılmış, salla pati bir şey değil. Hakikaten uzmanlar üzerinde çalışmışlar. Dolayısıyla ben destekliyorum ve çok yerinde bir proje olduğunu düşünüyorum.

-Bu desteğin verilecek olması hükümetin bazı şeyleri önceden gördüğünü işaret etmiyor mu ?

KÜÇÜKKURT: Evet, hükümetin manzarayı sezdiğinin bir işaretidir bu paranın verilmesi kararı. KOBİ’lere 250 bin lira nefes kredisi verilecek, ama toplamda 650 bin lira bu destek.

ÜZERİNDE ÇALIŞILMIŞ BİR PROJE

-Kredinin kime verileceği konusunda nasıl bir yol izlenecek, mali veriler mi ölçüt alınacak sizce ?

KÜÇÜKKURT: Mali veriler ya da geçmişe dönük bir inceleme olabilir yani bu adam düzgün çalışıyor mu diye bakılır. Sigorta primini düzgün ödemiş mi diye bakılır. Vergisini düzgün ödemiş mi diye bakılır.

-Yani bunun bir kurtarma parası olduğunu düşünürsek bu para kimi kurtaracak ?

KÜÇÜKKURT: 50 bin lira ile ancak KOBİ’yi kurtarırsınız.

-Hangi KOBİ?

KÜÇÜKKURT: Hakikatten samimi söylüyorum, bu samimi bir para. Ben şimdi bunu adrese teslim yapsam ne istihdama katkısı olur, ne de reel  ekonomiye katkısı olur. Bunu zaten yapmazlar. Bu hakikaten üzerine çalışılmış bir proje.

-Para adres sormayacak diyorsunuz?

KÜÇÜKKURT: Sormayacak, sorarsa zaten bu sefer yanlış hesap olmuş olur. Çünkü Başbakan’ın hesabı katma değeri arttırmak, istihdamı arttırmak. Bunu da bilinçli ve zekice yapmışlar.

BİZDEN FETÖ’CÜ ÇIKMADI

-Memlekette o kadar çok FETÖ’den tutuklanan oldu ki şaşırıyoruz.  Sizin içinizden oldu mu tutuklanan, gözaltına alınan?

KÜÇÜKKURT: Şu ana kadar bizden FETÖ’cü çıkmadı. Bizde yok, özellikle  varsa ihbar edeyim diye bakıyorum ama bizde yok. Onları almamaya özellikle dikkat ediyoruz.

-Başvurdular mı daha önce?

KÜÇÜKKURT: Belki başvurmuşlardır bilmiyorum.

-FETÖ’den alınan bir çok iş adamı, sanayici var. Büyük rakamlardan bahsediyoruz, bu durum ekonomiyi nasıl etkiler ?

KÜÇÜKKURT: Ekonomiyi kötü yönde etkiler. 1.300 tane gayrimenkul ya da iş yeri satılıyor şu anda. Bu kötü orada çalışanlar boşta kaldılar şu an yani işsizler ordusuna katıldılar. Yine söylüyorum, paralarına kadar el koysunlar. Çünkü bunlar tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediler. Kurban keseceğiz, himmet parası dediler, bunlar ahlaksız. Alsınlar paralarını zerre kadar acımıyorum. Yani geçmiş dönemde kayyum atanan şirketleri vardı zor durumda onlara üzülüyorum. Ama bunlara üzülmüyorum ki. Zaten bu para kendilerinin değil, bunlar FETÖ’nün parası.

BAŞKANLAR KAVGALI

-STK’larda, İzmir’de her yerde kendi örgütlerini kurdular. Meslek örgütlerinin bundan sonraki gelişimi nasıl olur?

KÜÇÜKKURT: Bence çoğalsın. Sivil toplumun güçlü olduğu ülkelerde demokrasi de güçlü olur. Almanya’da ya da Fransa’da sıradan bir vatandaşın yedi farklı STK’ya üye olduğunu ben biliyorum örneğin. Bize sorsak 50 kişide bir tane çıkmaz. Sivil toplumculuk başka bir şey.

Örneğin diyelim ki herkes gitti İZSİAD’a üye oldu ve EGİAD’ı kapattık. 3 bin tane üyesi oldu İZSİAD’ın, orada etkiyi sağlayamazsınız. EBSO’da 6 bin üye, Ticaret Odası’nda 65 bin tane üye var ama etki yok. Sivil toplumculuk bu değil ki. Ama İZSİAD’da 400 kişi bir araya geldiği zaman hareket sağlıyor. Sivil toplumculuk böyle bir şey, 65 bin üyeye sahip olmak çok güçlü olmak anlamına gelmiyor.

-Aidat topluyorlar, bir etkinlik yok.

KÜÇÜKKURT: Odalarla ilgili konuşacak çok şeyim vardı ama şimdi hiç konuşmayayım. Bizim derneklerimiz İZSİAD, EGİAD yine bir şeyler yapıyoruz biz.

-İzmir Ticaret Odası ile EBSO uzun zamandır farklı konularda karşı karşıya geliyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?

KÜÇÜKKURT: Bunlar Başkanlardan ötürü. Normalde geçmişine baktığınızda kardeş iki örgüttür İTO ve EBSO.  Ender Yorgancıları da, Ekrem Demirtaşı da yakından tanırım. Ender (Yorgancılar) aynı zamanda sanayicidir, patrondur üretim yapar yanında yüzlerce adam çalıştırır. Dünyaya bakışını da bilirim, dik duruşunu da bilirim. Ekrem’i (Demirtaş) de bilirim. Ekrem dik durmuyor demiyorum ama Ekrem Demirtaş’ın kendine göre doğruları var. Aziz Kocaoğlu ile kavga etti zamanında, sonra Ender Yorgancılar’la kavga etti. Ben de bunu anlamış değilim yani.  Benimle barışık, biz konuşuyoruz.

İZMİR EGE TV’Yİ DESTEKLEMEDİ

-EGE TV’nin kapanmasını nasıl yorumluyorsunuz?

KÜÇÜKKURT: Buna inanılmaz üzüldüm. Bir gazetecinin üzüldüğü kadar üzüldüm gerçekten,  çok canım sıkıldı. Bir de ben tabii o TV’yi yakından tanıyorum. Başındaki arkadaşımızı, Cem Bakioğlu’nu tanıyorum. İzmir’in bir markasıydı.

-Siz İzmir’i de tanıyorsunuz. Neden kapandı sizce EGE TV?

KÜÇÜKKURT: Şimdi bizim öğrendiğimiz, Cem Bakioğlu “Ayda 80 bin lira zarar ediyorduk. Artık zarar etmeye dayanamaz hale geldik” diyor. Bu televizyona sahip çıkmadı Egeliler, İzmirliler diyor adam. Haklı bir serzeniştir. Ben birkaç yerde oturduğumda arkadaşlara  “80 – 100 kişi bir araya gelelim reklamlarımızı verelim” demişimdir.  Ki ben ciddi reklam veriyordum. Reklamlarla bu televizyon yaşasın. Çünkü İzmir’in televizyonu bu yani.

-Reklam vermeme gerekçeleri neydi?

KÜÇÜKKURT: Birkaç yere söyledim ama kimse cevap vermedi.  Özellikle İzmir iş adamlarının olduğu yerlerde dedim ki arkadaşlar “Bu televizyonu göz göre göre kapatmayalım, sahip çıkalım” dedik. Herkes 100 lira, 200 lira koysun… Ki İzmir’de bu paraların 10 katını verecek güzel abilerimiz de var.

-İzmir sizce bu konularda neden pasif davranıyor, İzmirlinin İzmirliye karşı katkı koymaktan çekindiğini biz de söyleyebiliriz…

KÜÇÜKKURT: Ben öyle bakmıyorum. Ege Orman Vakfı’nı büyüttü gitti mesela Cem Bakioğlu, o da İzmir’in markası ama demek ki bazen oluyor ama onu da hakikaten anlamıyorum.

-Böyle bir teşhis var İzmirliyle ilgili....

KÜÇÜKKURT: Doğrudur ama yani ben bilmiyorum. Ben de çözemedim.

EN BÜYÜK DERDİMİZ TAHSİLAT

-Sizin şirkette, Bortar’da  işler nasıl gidiyor?

KÜÇÜKKURT: İyi gidiyor. Tek problemimiz tahsilat. Şu anda piyasada para dönmüyor. Onun dışında para kazanıyoruz, üretiyoruz. 750 kişi istihdam ediyoruz. En büyük derdimiz mal satmak değil. Tahsilat. Onu da yapabilsek hiç bir problemimiz kalmayacak. Özellikle son iki üç aydan beri bu devam ediyor.

-Karşılıksız çeklerde de bir artış oldu mu?

KÜÇÜKKURT: Kısmen. Temennimiz bu dönemde artarak devam etmemesi yönünde. Yine dönüp dolaşıp Başbakan’ın açıkladığı programa geliyorum.  Bu program, bu tip şeylerin çoğunu engelleyecek. Karşılıksız çekleri engelleyecek. Düşünebiliyor musunuz yani Türkiye’ye milyar para birden girmiş. Ve reel sektöre girmiş, inşaata filan değil direkt üretime girmiş. Birçok olumlu etkisi olur.

ÖNCE İŞİME BAKARIM

-Kişisel planlamanız nedir? İZSİAD Başkanlığı sevdiğiniz bir  görev oldu. İzmir’deki yolculuğunuzdaki hedefleriniz neler ?

KÜÇÜKKURT: Kimisi Konak Belediye Başkanı olacağımı söylüyor, kimisi Bornova Belediye Başkanı olacağımı söylüyor. Yemin ederim ki, hiçbir planım yok bu konuşulanlara dair. Benim öncelikle işime bakmam lazım.

-Peki ilginizi çeker mi? Yaşadığınız kente dokunuş fırsatı, bir şeyi iyileştirmek, dönüştürmek anlamında...

KÜÇÜKKURT: Sokağa çıktığımızda da duyuyoruz ediyoruz. İyi niyetle abi artık yeter seni bir yerde görelim diyorlar. Ama yemin ederim ki bu konuda bir planım, idealim yok.

İZSİAD OKUL GİBİ

-İZSİAD’dan siyasetçi çıkıyor ya, ondan dolayı insanlar bu konuda konuşuyorlar...

KÜÇÜKKURT: Evet  İZSİAD o anlamda biraz okul gibi, milletvekili çıkıyor, belediye başkanı çıkıyor, il başkanları çıkıyor. Mesela CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven, o da İZSİAD üyesiydi.  Hüseyin Mutlu Akpınar da bizim üyemiz.

-Düşünceniz olmayabilir ama ilginizi çekiyor mu?

KÜÇÜKKURT: Hayır şu anda ilgimi çekmiyor. İşim daha çok ilgimi çekiyor şu an. Bu durumda ne ilgi çekecek. Biraz ekonomik olarak da iyi olman lazım arkadaşlar. Belediye başkanlığı yapabilmem için işlerimin de iyi olması lazım.

-Para kazanmanın dışında ne lezzetli geliyor size?

KÜÇÜKKURT: Sosyal projeler hoşuma gidiyor. Bu tür şeyler beni çok mutlu ediyor. Yakınıma, dostlarıma, İzmir’e ortak olmak onların projesine sahip çıkmak beni çok mutlu ediyor.

HEP VEREREK BÜYÜDÜM

-Sizin böyle bir maharetiniz var, insanları bir araya getirmeyi başarıyorsunuz.

KÜÇÜKKURT: Tabii maharet, bunu kimse kolay beceremez. Ben bugüne kadar hep vererek büyüdüm. Yoksulluğu da gördüm.  Vere vere büyüdüm ben çünkü. Dolayısıyla ektiğimizi biçiyoruz gibi düşünün yani. Mesela son iki ayda 10 bin çift ayakkabı dağıttım çocuklara. İZSİAD bünyesinden 10 bin çift ayakkabı dağıttık. Çok ciddi bir rakamdır, 6 bin çift çorap dağıttım. Arkadaşlar 10 bin ayakkabıyı bulmak da bir dert, dağıtmak da bir dert. Biz dağıttık bunların hepsini, çocuklara giydirdik. Köy okullarına gittik, ta Batman’a kadar gitti bizim ayakkabılarımız. Diyarbakır’a gitti. Facebook’ta görmüş mesela adam mesaj yazdı. Gönder kızım 200 çift ayakkabı dedik. Bunları seviyorum ben yani.

İZSİAD’da hedefiniz nedir? Ölünceye kadar Başkan olacağım mı diyor musunuz ?

KÜÇÜKKURT: Hayır. 2018 Ocak ayında görevim bitiyor zaten.

-Siyasette olmayacaksanız, EBSO, İTO o tarafa doğru mu gideceksiniz?

KÜÇÜKKURT: Ben temayül gereği İZSİAD Başkanı olmasam bile Danışma Kurulu Başkanı olacağım. Yine İZSİAD’da olacağım. Onun dışında EBSO filan gibi bir iddiam yok, İZSİAD’da devam ediyor yani. İnsanlarla güzel ilişkilerimiz var.

ÇABUK SİNİRLENİRİM

-Benim en güçlü ve en zayıf yanım diye düşündüğünüzde nasıl tanımlarsınız ?

KÜÇÜKKURT: Çok duygusal olduğumu söyleyebilirim. Bir sinema filmine bile ağlayabilirim.

-Bu zayıflık değil, güzel bir meziyet. En güçlü yanınız mesela...

KÜÇÜKKURT: Çok çalışkanım, çok dirençli bir adamım. Kolay pes etmem.

-Zayıf yanınız?

KÜÇÜKKURT: Duygusallığı zayıflık olarak görmediniz onun dışında bilmiyorum.

-Çabuk sinirlenir mesela bazı insanlar..

KÜÇÜKKURT: Evet çabuk sinirlenirim. Çok çabuk geçer ama saman alevi gibi. Mesela en yakın arkadaşıma, hıyar ne yapıyorsun der çıkarım. Çok sinirlendiğimi söylüyorum kendi kendime sakin ol diyorum.

TEMBELDEN NEFRET EDERİM

-İş yerinde de böyle misiniz ?

KÜÇÜKKURT: Müdürlerime ve çalışanlarıma karşı inanılmaz iyiyimdir. Makas alırım, omuzlarına dokunurum, hepsine dokunurum. İşini yapana inanılmaz hastayım. Ama biliyorum ki o iş yapılmazsa…. Mesela hesapla ilgili bir şey var. Yapılmayınca deli oluyorum. Onun görevi onu yapmak. Sen burada bunun için varsın, yapamıyorsan git o zaman, istifa et. Yani işini yapmayan adamdan, tembel adamdan nefret ediyorum. Pratik zekası olacak. Hızlı üretecek. Bunlar benim ilgi alanıma giriyor işte.

-Yoksulluktan geldim dediniz.

KÜÇÜKKURT: Ben Konya Ereğli’den İzmir’e geldim. 1981’de geldim ve 5 yıl hamallık yaptım. Halkapınar’daydı o zaman sebze hali. Hamallık yaptım, sebze taşıdım. Sonra kardeşlerimin de geldi. Onlarla birlikte İzmir’de çıkmadığımız semt pazarı kalmadı. Manav, pazar filan derken…  25 sene önce biri yemek fabrikasını devrediyormuş. Çok kötü koşullarda bir yemek fabrikası aldık. Sonradan orayı adam etmek için neler çektik neler.

-Kaç kardeşsiniz ?

KÜÇÜKKURT: Biz 6 kardeştik. Şimdi 5 kaldık. Abim vefat etti 12 sene önce.

-Herkes birlikte mi çalışıyor ?

KÜÇÜKKURT: Evet hepimiz beraberiz.

-Kaç firmaya yemek veriyorsunuz ?

KÜÇÜKKURT: İzmir’de 200 civarında firmaya yemek veriyoruz.  Ama İstanbul’da da bir fabrikamız var, büyük kızım duruyor başında. Son bir yıldan beri de kişisel koruyucu iş ekipmanları satıyoruz. Baret, yelek, eldiven, maske gibi.

-Başka sektörlere yatırım yapıyor musunuz ?

KÜÇÜKKURT: Hayvancılık da var bizde biliyorsunuz.  8 yıldan beri süt besi hayvancılığı yapıyoruz Torbalı’da. Saruhanlı’da da bir zeytinyağı fabrikamız var.

-Kendi malzemenizi üretiyorsunuz bir anlamda ...  

KÜÇÜKKURT: İnsanlar yemiyor zeytinyağını. Egeli yer ama Van’dan, Tokat’tan gelmiş adama zeytinyağı verdiğin zaman kokuyor diyor.

-Siz ne kullanıyorsunuz?

KÜÇÜKKURT: Çiçek yağı.

-Kaç çeşit yemek üretiliyor sizde? Kategori anlamında yani...

KÜÇÜKKURT: Çok az,  çünkü biz 35 bin kişiye yemek yapıyorsak 30 bini aynı yemeği yiyor.  Başka türlü yetiştiremeyiz. Onun gibi 20 tane daha fabrika yapsanız yetiştiremezsiniz. Ulaşım da bize ait. 35 bin kişiye yemek götürüyoruz.  Dört  kap yemek ve salatalarını da veriyoruz.

BİR DE KÜL TABLASI GÖNDERİN…

-Peki sayın Başkan yemekten saç çıktığı zaman ne hissedersiniz ?

KÜÇÜKKURT: Çok kötü hissediyorum. Evinizde yemek yiyorsunuz, evin kadını yemek yapmış anneniz veya eşiniz yemekten kıl çıkar bazen. Çok mızmızsan, ya biraz dikkat et filan dersin. Bizde kıl çıktı mı, şöyle yukarıda tutuluyor, kameraya çekiliyor. Whatsapp’tan  atılıyor. Arka arkaya bir kaç defa böyle oldu öğrendim ki, yemek dağıtan kadın onların çalışanı ve o kadının saçı dökülüyormuş. Bone tak diyoruz kadına takmıyor.  Bizimki suistimale çok açık bir sektör . Kadın sevmiyor değil mi bizi ya da bizim şoförü sevmiyor. Şoför ona yan bakmış filan. Tık diyor atıyor yemeğin içine. Hadi buyur.

-Yaşandı mı bunlar gerçekten?

KÜÇÜKKURT: Kaç kere…  20 sene önce Çiğli Organize’de bir firma var, yuvarlak köftelerden gönderdik. Firmanın Genel Müdürü bir kadın, hepimiz de çok korkuyoruz kadından. Bir ısırmış köfteyi , metal girmiş kadının damağına. Adam çakmağın metal kısmını  sökmüş, köftenin içine yerleştirmiş. Çünkü kıyma makinasından geçmesi mümkün değil. Delikten geçmez, köfte yapılırken yerleştirilmiş. Biz tabii esas duruştayız kadını karşısında…. Efendim ne yapalım filan…. Neyse ertesi gün karavanada da sigara izmariti çıkıyor aynı firmada.  Genel Müdür açtı dedi ki, “Hasan Bey çakmak çıktı, sigarada var bir de kül tablası gönderin tam olsun.”

(Kahkahalar…)

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz