MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Varım da diyebilirim, yokum da...
16 Şubat 2018 Cuma 00:00

Varım da diyebilirim, yokum da...

Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, gazeteciler Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Hanzade Ünuz ve Mehmet İşler’in sorularını yanıtladı.

Alışık olduğumuz bir durum değil bu...

İlla da “Yine Başkan olacağım” demiyor.

“Kendimi tartacağım, motivasyonum heyecanım yerinde mi bakacağım” diyor.

“Hırs yapmamak lazım” diye düşünüyor.

Biz de “Çok değişik hareketler bunlar...” diye düşünüyoruz.

Bergama’nın CHP’li Belediye Başkanı Mehmet Gönenç.

Sade, açıksözlü, genç bir Başkan.

Hayal satmıyor.

Farklı bir siyasetçi.

“Yapacağız, edeceğiz’ monologlarının adamı değil.

10. yılına girmesine rağmen “Başkan” lık havasına mesafeli duruyor.

Mehmet Gönenç büyük başarılarını bile ölçülü anlatıyor.

Bergama’nın UNESCO Dünya Mirası’na kabul edilmesinden gürültüsüz bahsediyor.

Madencilerle ÇED savaşları yapıyor.

1.570 kilometrekarelik dev bir alanda yeni bağlanan 114 köye hizmet götürmek için çırpınıyor.

Başkan Mehmet Gönenç Bergama’yı tarihteki misyonuna yakışan bir kültür sanat kenti yapmak istiyor.

Peki bunun için 2019’da aday olacak mı?

İşte bu gizemli yanıtı iki ay içinde açıklayacak...

Bakalım ‘Gürültüsüz’ Başkan Gönenç’in Sonsöz’ü,

 “Var mıyım”, “Yok muyum” olacak...

 

SİL BAŞTAN DÖNEMİİlk dönemin sonuna doğru ikinci kez aday olmaya karar verdiğimde ikinci dönem daha kolay olur benim için dedim. Beş yıl Başkanlıkta bir deneyim kazandık, belediyenin mali ve ekonomik yapısını da nispeten toparladık, ikinci dönem kaldığımız yerden devam ederiz dedik. Ama Büyükşehir yasasıyla birlikte sil baştan bir dönem oldu, 114 köyümüz beş beldemiz hepsi mahalleye dönüştü. Bergama 18 mahallesi olan bir yerden 137 mahallesi olan bir ilçe olduk. Kırsalda iş görme tecrübesi, kültürü olmayan merkez ilçe belediyesiydik. Yeni bağlanan mahallelerin sorunlarıyla karşı karşıya kaldık. Arkamızda Büyükşehir yapısı var ama yapılanmasını tamamlaması zaman aldı. 2017’ye kadar uyum dönemi yaşadık. Bakırçay’da şantiye oluşturmasıyla beraber altyapı çalışmaları hızlandı, iş normale dönmeye başladı ama geldik gördük ki seçime de bir yıl kalmış. İkinci dönem sil baştan dönemi oldu özetle.

NELER YAPTIK?Biz Bergama’da nasıl bir belediyecilik yapmaya çalıştık? Belediye Başkanları yönettikleri kentin geçmişini, tarihi dokusunu iyi bilmelidir. Tarih size ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Bergama’nın ayrıcalıklı olduğu nokta 2.500 yıl içinde çok farklı kültürlerin yaşamış olması. Kültür ve sanat Bergama’nın genetik hafızasında var. Biz de kentin bu güçlü yanını öne çıkaran projelere odaklandık. Bergama Kültür Merkezi bunlardan birisi, restorasyon çalışmalarımız öyle,  eski Kale mahallesindeki eski evleri butik otele, pansiyona dönüştürdük. Bergama’nın kimliğinin bilinmesi ve korunması konusunda bilinç oluşturacak UNESCO Dünya Mirası adaylığı sürecini başlattık ve netice aldık, başardık. Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi’ni tamamladık, Atıksu Arıtma Tesisi’ni yaptık. Katlı otopark yaptık, spor salonları, Aquapark yaptık. Tenis kortları, mini futbol stadı yaptık. Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’nde çok çeşitli kurslar açıyoruz. Vatandaşlar bazen sokaktaki bütün yolların asfalt olmasını o şehirdeki kültürel yaşama tercih edebiliyor. Asfaltın şehre ne kadar sinema tiyatro geldiğinden çok daha fazla oy karşılığı var. İki türlü belediyeciliği de yapmak lazım.

114 KÖYÜMÜZ VARKöy mallarından bize yaklaşık 2 bin 100 tapu geçti. Bunların içinde 2 – 3 dönüm artık mallar da var, köylere ciddi gelir getirecek 30 – 40 dönüm yerler de var. Ekonomik anlamda bugün ya da yarın gelir getirecek yerlerle ilgili bir satış tasarrufumuz olmadı. Ama bizim sahip çıkamadığımız, 2 – 3 dönümlük yerleri satış yoluna gidiyoruz. Onları da köydeki vatandaş alıyor. Bunlar rant değeri olan yerler değil, Alaçatı’daki Çeşme’deki gibi değil. Bergama nüfusu son sayımda 103 bin olarak açıklandı, bunun 62 bini merkezde 41 bini 119 mahalleye dağılıyor. 1.570 kilometrekare büyüklüğünde çok geniş bir alandayız. Haritayı açıp Aliağa, Dili, Kınık’ı toplasan bir tane Bergama yapmıyor. Çok ciddi yol çalışmaları yapılıyor. Kırsalda hem üretim bağ, bahçe yolu, hem de ulaşım yolu söz konusu. Öncelikle buralar elden geçiyor, hala yapılması gereken çok yer var.

114 köyü birbirine bağlamak çok ciddi bir iş.  Buradaki dezavantaj üreticinin çok fazla kooperatif birlikleri yok. Büyükşehir Belediyesi’nin desteklerini burada anlatmakta biraz güçlük oluyor. Pamuk, tohumluk mısır ve salçalık domates üretiliyor, bunlar da kooperatifleşmeye çok ihtiyaç duymuyorlar. Süt üreticisi, sebze meyve üreticisi arttıkça bu birliklere ilgi de artacak. Şimdi yeni yeni İzmir Arı Yetiştiricileri Birliği ile beraber çalışmalar başladı. Büyükşehir Belediyesi Bal Tesisi’ni yeniledi, köylülere eğitim verdi. Ürünün bir kısmımı da satın alacak. Bu örneklerin çoğalması gerekiyor. Bu kooperatiflerin birliklerin sayısının artması gerekiyor.  

FISTIK ÇAMI SORUNUFıstık çamında 10 yılı aşkın bir süredir ciddi bir kayıp söz konusu. Bilimsel olarak ele alınması gerekiyor. Büyükşehir Belediyesi hava kalitesi ölçüm aleti yerleştirdi. Ama burada bilimsel geniş çaplı çalışmalar yapılması gerekiyor. Burada bir türlü çözüm üretilemedi, kalıcı bilimsel bir heyet çalışması yapılamadı. Gözleme dayalı tespit değil birkaç yıl sürecek ciddi bilimsel çalışmalar yapılması gerekiyor. Türkiye’nin çam fıstığı üretiminin yüzde 70’i Kozak bölgesinden sağlanıyor. Ama ürün rekoltesi yüzde 30’lara düştü. Ağaçlar gelir getirmeyince de arazi sahipleri kesip satmaya başladı. Kozak bir yayla ve toplam 16 köy var bu bölgede.  

KOZAK MADENCİLERE Mİ AÇILACAK?Türkiye şimdi Portekiz’den, İspanya’dan ithal çam fıstığı getiriyor. Bu ürün eskiden büyük oranda ihracat yapılırdı. Eskiden konuyla ilgili kişiler, devletin görevlendirdiği uzmanlar vardı, şimdi kimin ne yaptığı belli değil. Somut olarak yapılan bir çalışma yok. Devletin ikna edici, ciddi bir hamlesi yok. Aslında çam fıstığı örnek bir kırsal kalkınma modeli. Yakın zamana kadar Kozak’ta köylerini terk etmediler, Soma’da kömür madeninde karın tokluğuna çalışmıyorlardı. Ata, dede toprağında yaşamaya devam ettiler, sosyolojik yapı, gelenekler değişmedi. Çünkü ekonomik anlamda besleyen bir yapı vardı, şimdi Kozak’ta göç başladı. Göç olunca oralar kime açılacak? Madenlere açılacak. Biz cebelleşip duruyoruz, orada üç dört noktada Koza Altın Madeni açık ocak maden işletmeciliği konusunda çaba içinde. ÇED’ler, kavgalar devam ediyor.  Bu konuda şüphelerimiz, kaygılarımız yok mu, var. Koza Altın Madeni şimdi kayyum tarafından işletiliyor yani biz şimdi ÇED için itiraz ederken masanın iki tarafında da devlet var. Madeni işleten de devlet, açma ruhsatını veren de devlet.

ÇED DOSYASI YAĞIYOR2014’ten sonra köy ve beldeler de bize bağlandığı için yağmur gibi ÇED dosyası gelmeye başladı.  Alan genişleyince yağmur gibi dosya geliyor. Ne yaptık, belediyeye bir hukukçu daha aldık. Çevre mühendisi bir çevre danışmanımız oldu, eskiden bunlara ihtiyaç duymuyorduk. Şuna isyan ediyoruz, mesela Türkiye’de çok büyük bir firma geliyor çinko ve kurşun madeni işletmek için izin alıyor. Ve Bakanlık ÇED  gerekli değildir kararı veriliyor. ÇED gerekli değildir demek çevresel risk olmayacağının baştan kabulü demek. Ama sen çiftçi olarak gidersen çiftlik kurmak istediğinde senden ÇED istiyor, gübreni nereye atacaksın diye soruyor. Çandarlı Termik Santral konusu şaka gibiydi, kül döküm sahası olarak bizim Bakırçay ovasının yarısının sulandığı tarımsal sulama barajının 500 metre dibini gösterdiler.  Biz itiraz etmeseydik, Bakanlık’tan geçecekti neredeyse, “Ben kepçelerin önüne yatarım” dedim.

VATANDAŞ  ÇED DEĞİL, EKMEK DERDİNDEÇevre mücadelesi  başlı başına bir iş olmaya başladı, bizim adımıza bizi zora sokan ve zaman zaman da yalnızlaştıran bir durum. Karşı tarafta büyük sermaye grupları var, memlekette de ciddi bir işsizlik sorunu var. Adamın karnı aç, vatandaş diyor ki ‘Kardeşim sen itiraz ediyorsun, HES gelmesin, termik santral gelmesin de biz taş kökü mü yiyeceğiz”. Hakikaten Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin, şu anda memlekette insanlar açlıkla terbiye ediliyor. Böyle bir ortamda itiraz ediyorsun, vatandaşı ikna ediyorlar, “Bu CHP’li belediye yüzünden yatırım gelmiyor” diyor. Yarın evine ekmek götüremeyecek adama sen bak 30 sene sonra burası çöl olacak dediğinde, çoluğun çocuğun perişan olacak, kanser olacak dediğinde ikna etmek zor oluyor. O nedenle zaman zaman yerelden de eleştiriler alıyoruz. Türkiye’de çevre eylemlerinde çevreciler bazen işin ideolojik sosunu fazla da kaçırabiliyorlar. Bu da haklı çevre mücadelesine zaman zaman gölge düşürüyor. İnsanlar özellikle bizim köylü bu konuda çok hassas. İzmir’den gelen çevreci arkadaşlara da söylüyorum, “Gelin destek verin tamam ama işin merkezinde olmayın”. Bu işin merkezinde Bergama çevre gönüllüleri, o köyde yaşayan adam olmalı. Siz de gelin tecrübenizle destek olun diyorum. Şimdi bu denge oturmaya başladı.

ZEUS SUNAĞI  DÖNER Mİ?Sefa Taşkın Başkanın Zeus Sunağı’nın Türkiye’ye getirilmesi konusundaki çalışmaları önemli bir gayrettir. Ama ben yerel inisiyatif ile Zeus Sunağı’nın Bergama’ya dönüşünün mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu tamamen uluslararası hukuk işi, kaçırılış öyküsünün kaçırma kısmı da var,  Osmanlı döneminde resmi belgelerle parayla satılmış bölümü de var. Bence doğru olan bu mücadelenin Kültür Bakanlığı tarafından uluslararası boyutta sürdürülmesi. Belki BM ya da UNESCO’nun bu tür tarihi eserlerin anayurduna dönmesiyle ilgili alacağı ilke kararı da çözüm olabilir. Gerçi o zaman da Avrupa’da bir tane müze kalmaz, hepsi devşirme müze çünkü. Bizim UNESCO ile yapmak istediğimiz Bergama’da halen Zeus Sunağı kadar değerli ve ondan çok daha büyük anıtsal yapılar ve tarih hazineleri  var.  Bugünkü kuşaklara bunların önemi anlatmamız lazım, biz burada yaşıyoruz ve bir şekilde bunları değersiz olarak görmeye devam ediyoruz. Ben işin daha çok bu tarafıyla ilgili çaba gösterdim. Ama şu hakkı da teslim etmek gerekir Türkiye’de insanlar Bergama’nın adını iki şekilde duydu, altın madeni mücadelesi ve Zeus Sunağı konusu. Bunlar çok önemli girişimlerdir.

BERGAMA UNESCO DÜNYA MİRASI’NDA2500 yıllık tarihi ile UNESCO 999. Dünya Mirası olan ilkler şehri Bergama’mızı hep daha ileriye taşımayı amaçladık. UNESCO Dünya Mirası süreci bir uluslararası anlaşma, biz şimdi taraf olduk. Bu bir koruma projesi, Türkiye’deki tüm kurumlar Bergama’yı dünya mirası olarak koruma yükümlülüğü aldı. UNESCO’nun dünya miras sözleşmesine taraf olan ülkeler de bu korumanın içine girdi. Bu iş Mısır’da Asuan Barajı yapılırken başlıyor, baraj projesinde sular altında kalması söz konusu. Mısır hükümetinin parası yok, BM 80 milyon dolar topluyor. Abu Simbel Tapınağı’nı taşıyarak sular altında kalmaktan koruyorlar. BM de dünyanın birçok yerinde böyle şeyler oluyor diyerek 1976’da bir sözleşme hazırlıyor, kriterler belirleniyor. Dünya Mirası seçilen alanların yönetimini anlaşma yükümlülüklerine bağlıyor. Dolayısıyla Bergama‘da şimdi bu anlaşma yükümlülüklerinde koruma altındadır.

GENÇ NÜFUS BERGAMA’DA KALMALIBergama’nın en güçlü olduğu konulardan birisi turizm, diğeri de yenilenebilir enerji kaynakları konusunda Bergama Organize Sanayi bir kümelenme bölgesi oldu. Rüzgar ve güneş enerjisi elde etme sanayi konusunda ihtisaslaşma yaşanıyor. Yapılan yeni yol projeleri de bu gelişmeyi etkiliyor, Bergama zaten kuzeyde İzmir ve Çanakkale’ye uzanan alanda Türkiye’nin en verimli rüzgar sahalarından birisi. Lojistik olarak doğru bir noktayız. Kurulan fabrikalarda ciddi iş sahaları açılıyor. Bergama istihdam sıkıntısı nedeniyle Türkiye’nin en yüksek yaş ortalamasına sahip bir ilçe. Genç nüfusunun olmaması sosyal hayatın gelişmesini de olumsuz etkiliyor. Türkiye 65 yaş ve üstü ortalaması yüzde 7, İzmir yüzde 11, Bergama yüzde 14. Biz Türkiye’nin neredeyse iki katı yaşlı nüfusa sahibiz. Bu önemli, sadece iş ve istihdam açısından değil biz beyaz yakalı tabir ettiğimiz insanların daha fazla sayıda olmasını, Bergamalı gençlerin de burada kalmasını arzu ediyoruz.

MOTİVASYONUMU ÖLÇECEĞİMTekrar aday olmayı istiyor muyum? 2009’daki ya da 2014’teki kadar değil. Ama bu 2019’da aday olmayı istemiyorum ya da aday olmayacağım anlamına gelmiyor. Aday olup olmama konusunda net bir karar oluşturmuş değilim. 6 ay kala geç bir karar bence, ben bir iki aya kadar kararımı vereceğim. Neye göre karar vereceğim? Heyecan taşıyor muyum, aşkla şevkle yapabilecek miyim? O motivasyonum var mı ona bakacağım, insan kendisini bilir, kendi kararımı kendim vereceğim. Hakkımda çok olumlu yorumlar da, çok olumsuz yorumlar da olabilir. Öncelikli kriterim kendimde bu motivasyonu, heyecanı  hissediyor olmamdır.

Ben kazanıp kaybetmeye göre değil, kendimde bu gücü bulmam konusunda karar vereceğim. Ben 2009 ve 2014’te yapılan işlere baktığımda başarılı bir dönem olarak görüyorum. Biz biraz tehlikeli bir koltukta oturuyoruz, o koltuk size hırs verebiliyor, ego verebiliyor. Gerçeklerden  uzaklaştırabiliyor, iyi tahlil etmek lazım. Varım da diyebilirim, yokum da diyebilirim. Belediye Başkanlığı bir meslek değil, dört dönem daha yapayım diye bakmamak lazım. Ben bu konuya biraz farklı bakıyorum. Bu işin ideali bana göre 10 yıl, üçüncü dönem de zorlanabilir ama dördüncü dönem çok akıllıca bir iş değil bence.

BİR ELEŞTİRİ VAREleştiri aldığım bir konu var evet, o da Bergama Belediye Başkanı’nın çarşıda pazarda, sokakta kahvede fazla görülmediğim söyleniyor. Doğrudur o da. Vatandaşların genel şikayeti bu ve bunda da haksız değiller. 2014’ten sonra çok ciddi ve öngörmediğimiz bir iş yüküyle karşı karşıya kaldık. Ben belediyede daha fazla vakit geçirmeye başladık. Onun dışında tuttuğu sözü yerine getiremedi, başaramadı, akçeli işlere bulaştı gibi bir eleştiri asla yok. Onlar olsaydı üzülürdüm, yıpratırdı. Diğer kısmı son derece insani, insanlar sizi görmek, dokunmak istiyor. Ben seçimleri ilk dönemde yüzde 33 aldım, ikinci dönemde de yüzde 36 ile seçildim. Bergama’da solun ilk seçim kazanması 1989, SHP rüzgarıyla beraber. Sonra Sefa Bey bu başarıyı yeniledi. Sonra DSP’den bir Başkanımız oldu. 

KIYAK İSTİYORUZ, YAPMIYORAziz Başkan bu memleketin alışık olmadığı denli adaletli ve eşitlikçi davranıyor, zaman zaman biz de kıyak istiyoruz. Bize biraz daha fazla omuz vermesini istiyoruz, kayırmacılık talebimiz oluyor. Ama Aziz Başkan düz birisi, AKP’li  arkadaşlar ise tam tersini anlatıyor. Bir projemizde bize yüzde 60 destek vermişti, artırmasını istedim. “Hayır, geçen hafta Ödemiş’e yüzde 60 verdim, sana da yüzde 60 veriyorum” dedi. Bu benim birebir yaşadığım bir şey.  Hükümet belediyeleri ayırmıyoruz, İller Bankası’ndan aynı ödemeyi yapıyoruz  diyor ama Sağlık Bakanlığı geliyor hastane yapıyor, spor Bakanlığı geliyor stat yapıyor, biri geliyor baraj yapıyor, yol yapıyor. Başkan bunun hesabını yapmıyor.  Aziz Başkan gibi kırsala destek veren az bulunur, bizim hepimizi toplasan bir tane Bornova etmeyiz ama bunun hesabını yapmıyor Aziz Başkan. Bizim nüfusumuz toplam ne kadar, bize dağıtacağı parayla Karşıyaka’ya yatırım yapsa bunu daha çok oya tahvil eder. Ben Büyükşehirde bürokratik yapılanma ve karar alma mekanizmalarını eleştiriyorum, hepsinin bir fren mekanizması var.

ANKARA’YA AKP’LİLERİN KOLUNDA MI GİDECEĞİZ?Biz ise sadece kendi yağımızla kavruluyoruz. CHP’li belediye başkanları için Ankara diye bir kavram yok. Biz Ankara’ya gideceğiz de bir yatırım dosyası götüreceğiz, bizim işimiz olacak. AKP’li milletvekilleri şimdi çıkıp diyor ki, “CHP’li belediye başkanları bize gelsin”.  Belediye Başkanı’nın başvuracağı yer Ankara’nın bürokrasisidir, Bakanlıktır. Ben illa AKP’li milletvekilinin kolunda Bakanlığa gidersem mi benim işim olacak. Hatta ilçe başkanlarının. AKP İlçe Başkanlığı Bergama Belediyesine yazı yazmış, Bergama Belediyesi’nin destek istediği projelerle ilgili yazı yazacakmışım. Onlar da o işleri yaptırtmak için çaba içinde olacaklarmış. Bu sakat bir anlayış, o zaman ben burada neden belediye başkanıyım? Gelsin bir AKP’li bu işi yapsın. Seçime de girmeyelim o zaman, böyle saçma şey olur mu? Bu işin yolu bu mudur? Böyle bir devlet yönetimi ve anlayışı hakim oldu, ya benden olacaksın ya da bana biat edeceksin, benimle iyi geçineceksin.

AZİZ BAŞKAN ADAY OLMALIAziz Başkan’ın tekrar aday olma konusunda çok istekli olmadığı ortada. Bunu kendisi zaman zaman dile getiriyor. Biz hepimiz belediye başkanlığı yapıyoruz ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı çok ciddi bir iş. Büyükşehir Belediye Başkanlığında oturan bir Başkan var, 30 ilçe Başkanı var, kaç tane milletvekili var, dört milyon nüfuslu İzmir var. Bu yükü omuzlayabilmek, ortak ve anlamlı bir yöneticilik yapmak çok kolay iş değil. Herkesin harcı bir iş değil. Hem ağabeyliği olacak, hem de yeri geldiğinde mesafe koyacak, bazen otoritesini gösterecek. Böyle bir ağırlığı da olacak. Dolayısıyla böyle tarif edince Aziz Başkan’ın tekrar aday olması, devam etmesi gerekiyor. Ama kendisi en doğru kararı verecektir. Aziz Başkan’ın aday olmasını iyi olacağını düşünürüm. Aziz Başkan’ın kırsaldaki karşılığı merkezdekinden çok daha  güçlü. Zor ve yorucu bir görev, her türlü kararına saygı duyarız. Ama Aziz Başkan tekrar aday olursa belki de en mutlu olacak insanlardan biri ben olurum.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz