9oksan 7edi

“Ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğiel.

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaı.

Ardakai hfraliren srısaı krıaışk osla blie ouknyuor. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuoruz.”

**

Yukarıdaki paragrafı okuyamayan var mı aramızda? Yok değil mi? Bir miktar bocaladık belki ilk gördüğümüzde bu da neyin nesi diye ama beynimiz sonrasını hallediverdi bizim için.

Şaşırmayın…Nedeni gayet basit…

Psikologlar beynimizin bir kelimeyi okumadan önce her harfini sırayla taradığını söylüyor. Önce kelimeleri resim olarak tanırız. Gözlerimiz kelimeleri tanıdıkça beynimiz de anlamlarını ortaya çıkarmaya başlar.

Bu sözcükleri sanki yerleri değişmemiş gibi aynı hızda arka arkaya okumamızı sağlayan şey “cümlenin anlam bütünlüğüdür”. Kelimelere takılmadan cümleyi, anlam bütünlüğüne göre okuruz.

Aynı Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyeti gibi!

Atatürk’ün Cumhuriyeti “bir anlam bütünlüğü” taşır.

Devletin idaresinden medeni kanuna, din işlerinden ekonomiye, sanattan eğitime, tarımdan sanayiye, toprak bütünlüğünden egemenliğe, özgürlüklerden geleneklere, tarihten dilimize, kıyafetimizden fırsat eşitliğine kadar hepsi birbiriyle ilmek ilmek dokunmuş,  “dnalarıyla örülmüş”  birbirine sımsıkı yapışmış bir değerler bütünüdür.  

Atatürk’ün “9oksan 7edi yıl” önce başımıza ördüğü en değerli şapkamızdır. Başımızın üzerinde tutmamız ondandır.

Andımız okunmasa da bugün biz hala doğruyuz, çalışkanız.

Büyüklerimizi sayar, küçüklerimizi sonuna kadar koruruz.

Amacımız hep ileri gitmektir, geride neler yaşandığını gayet iyi biliriz,

Mücadelemizi varlığımızı Türk Milletine armağan ederiz.

Tarih çarpıtılsa da bazen, açık alınla “on yılda” çıktığımız her savaşı biliriz biz. Bütün Dünyanın saydığı Başkumandanın açtığı aydınlık yolda karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.

Tarihten önce de vardık, tarihten sonra da olacağız.

Cumhuriyetin özgürlük, insanca varlık yolu olduğuna,

Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu olduğuna,

Parolamızın “Yurtta sulh, Cihanda sulh” olduğuna,

Karartmaya kalksalar dahi ülkeyi ışıklarla donatacağımıza inananlardanız biz…

Harflerin yeri değişir, bazı harfler gider, bazı harfler düşer, bazıları sert ünsüzle benzeşir, yenileri monte edilir. Ama okurken hep aynıdır ne bir eksik ne bir fazla müthiş bir bütündür  “Atatürk’ün Cumhuriyeti”

Büyük kahramanlıkların, müthiş başarıların, canla başla her alanda yapılan mücadelelerin, dostça hikâyelerin, akıllıca had bildirmelerin, bolca dil uzatanlara inat dimdik ayakta durmaya ant içmiş bir milletin başucu kitabıdır “Atatürk’ün Cumhuriyeti.”

Beş bin parçalık bir puzzle gibidir, her bir parça Cumhuriyet’in her bir değeri gibi birbirinden bağımsız bir o kadar önemli ve bir o kadar diğer parçalarla birleşik ve yapışık…

Saatin kusursuz işleyen mekanizması gibi, maddenin beş hali gibi, yerçekimi gibi…

Bir çakıl taşının suya atıldığında bıraktığı dalgalar gibi iç içe, giderek büyüyen müthiş bir özlem, sevgi ve saygıyla Atatürk, Cumhuriyet ve biz bir bütünüz…

İstiklal Marşımız, Andımız, 10. Yıl Marşımız, Sinop’tan Anamur’a Edirne’den Ardahan’a her bir karışımız, denizlerimiz, dağlarımız, çeşmelerimiz, yaylalarımız, köylümüz, kentlimiz, çocuğumuz, askerimiz, polisimiz, doktorumuz, öğretmenimiz, müezzinimiz, çöpçümüz, muhtarımız, işçimiz, patronumuz, çiftçimiz, sanayicimiz, kadınımız, erkeğimiz, fabrikalarımız, ormanlarımız, sokağımız, kabirimiz, bayrağımız, kardeşimiz, bacımız, kanımız, canımız kısacası “BİZ, Atatürk’ün Cumhuriyetiyiz”

Aklımız karışmaz, beynimiz şaşmaz, vicdanımız doğruyu, yüreğimiz iyiyi hep bulur…Biz Atatürk’ün ve Cumhuriyetin bekçileriyiz.