MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Adaletin bu mu Dünya!
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Haziran 2017 Çarşamba

Adaletin bu mu Dünya!

İnsanlığın toplumsallaşmasıyla ortaya çıkan yönetilme ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılayan yöneticilerin oluşturduğu elit zümre, toplumsal hayata adalet kavramının girmesine neden oldu.

Ancak, herkesi kanatları altına alan bir adalet anlayışının yeryüzüne gelmişliği yok; sadece, muktedirlerin “adalet dağıtma” niyeti var.

Yönetenlerin adalet dağıtma niyeti hep olmuş… Fakat “herkes için adalet”in hiçbir zaman gerçekleşmediğini biliyoruz. Adaletten öncelikle beklenen, mülkiyet ilişkilerini düzenlemesi ve yönetenlerin güvenliğini sağlamasıdır.

Yeryüzünde adalet yok. İnsan yeryüzüne eşit olmayan koşullarda geliyor. Ve içine doğduğu olumsuz koşullarda hayatı ıskalamak korkusuyla, adalet vaat eden muktedirlerin peşinde, adil yaşamın yolunu gözlüyor. Umut dünyası işte…

Olmayan adaletin yarım yamalak dağıtıldığı Dünyamızda, bir de öyle zamanlar oluyor ki o yarım yamalak adaleti bile arar hale geliyoruz.

İşte ülkede tam da böyle bir durum yaşanırken, bir sabah, ana muhalefet lideri, bıçak kemiğe dayandı, dedi ve yollara düştü.

Ana muhalefet adalet istiyor. Kimden? İktidardan, yaptığı adaletsizliklere bir son vermesini istiyor.

Ülke yönetiminin tepesinden yanıt geliyor; Yollarda yasal olarak yürümeniz hükümetimizin bir lütfudur. Bu konunun tartışılacağı yer parlamentodur. Yargı yarın sizi de davet ederse şaşırmayın.

Yani iktidarın muhaliflere adalet dağıtmaya pek niyeti yok…

Peki, şimdi ne olacak?

Günümüz İslamcı kadroları, yerli ve milli “Yeni Türkiye”yi dizayn etmekle meşgul… Doğaldır, yollarına çıkan engelleri bertaraf ediyorlar. Özgürlüklerin ve insan haklarının tanımı ve kapsamı, ülkede yaşanan değişim ve dönüşüm bağlamında revize ediliyor. Dolayısıyla bakış açıları enikonu farklılaşmış iki cenah arasında uzlaşma neredeyse imkânsızlaşıyor.

Artık biliyoruz ki, 16 Nisan Referandumu’nda, tam ortadan ikiye yarılan Türkiye manzarasıdır bu.

“Adalet” yürüyüşünü, sabırların taştığı bir anda başlayan protesto gösterisi olarak anlamak mümkündür. Çözümün tartışılacağı bir mecra olmaktan ziyade, iktidarı kendisine çeki düzen vermesi için uyaran bir eylem… Bu nedenle, devamında nasıl bir yol izleneceği çok önemli.

Belli ki kendi bütünlüğü içinde yürütülmek istenen bir değişim ve dönüşüm programı var ve iktidar bundan taviz vermek istemiyor.

Sorun tam burada düğümleniyor; Adalet ama kimin adaleti?

Müslüman toplumun hukuku ile seküler toplumun hukuku, bir süredir, üniter devlette bir arada yürümüyor veya yürümesine izin verilmiyor.

Osmanlı devleti gibi emperyal yapılarda çok hukuklu sistem yaşayabildi; ancak Osmanlı bakiyesinden zuhur eden Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısı buna izin vermiyor.

Gerçekten İslami rejimin inşası söz konusu ise, islamcılar kendi hukukunu getirecektir. Aksi halde, kurmak istedikleri rejim ayakta duramaz.

Hal böyle olunca, islamcı kadroların yönetim tarzını eleştiren siyasi hükümlülerin aldığı cezalar, seküler toplumda ve islami toplumda faklı değerlendiriliyor. Laisite yanlısı bir Cumhuriyet yurttaşının haksız bulduğu cezayı, İslam toplumunun mensubu kişi az bile bulabiliyor.

Bu ahvalde, uzlaşma nerede olacak?

Toplumda uzlaşma arzusu varsa; çare, demokrasidir. Tarihsel olarak son bulmuş bir imparatorluğun küllerinden medet ummak çare değil. Ne ki, İslamcıların indinde demokrasi sadece bir vasıta…

Çok kritik bir zaman diliminde, hayati bir karar vereceğiz; Yeniden birlik olma yolunda değilsek, yol ayrımındayız. Herkesin olan bitenler üstüne tekrar tekrar düşünmesi lazım.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşü, sadece bir yürüyüş değil fakat aynı zamanda, sakin görünümlü bir başkaldırıdır. Muhtemelen bir dönemin siyaset biçimine son veriliyor.

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz