MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
17 Aralık 2020 Perşembe

Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya!

Dünya yeni bir yıla girmeye hazırlanırken, başına musallat olan bir  derdin dermanını bulmak için çabalıyor...

Sağlık çalışanlarımızın gayretli çalışmalarını yadsımadan; aşıdan  gelecek sese kulak kesilmiş bir vaziyetteyiz. 

“Elden vefa, zehirden şifa” umarak, insanlarımızı bu virüsten kurtaracak Covid-19 aşısının yurda girişini dört gözle bekleyen bir çaresizlik  içindeyiz.. 

***

Bir “10 Aralık” gününü daha geride bıraktık... 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 72. yılı münasebeti ile; günün anlam ve önemine dem vuran paylaşımlar yapıldı tüm yazılı / görsel basında ve de sosyal medya hesaplarında… 

Ne çare ki, bu paylaşımlar yapılırken; tüm kabuller yazılı metinlerde kalıyor ve biçare hayatlar aynı acımasız rutin içinde akıp gidiyordu...

O biçare hayatların yaşadığı acıları yalın bir dille satırlara döken; insan hakları savunucusu, şair yazar Gülten Akın’ın dizeleri ile;

“Ah kimselerin vakti yok 

Durup ince şeyleri anlamaya 

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar 

Evler, çocuklar ve mezarlar çizerek dünyaya”

Devam eden kadın cinayetleri, arkası kesilmeyen şehit haberleri, çocuk istismarı, taciz ve tecavüz sapkınlıkları ile yine yürekler dağlanıyordu, yine utanıyorduk ve yine önümüze eğiyorduk başımızı çaresiz... 

***

Oysa; biz İnsan Hakları Günü’nün bize hatırlattıkları ile silkelenmeliydik...

Bizi  biz yapan değerlerimizden uzak kalışlarımızla yüzleşerek...

***

Yıl 1258-1261...

Uçsuz bucaksız bir umman;  Mesnevi ve  Mevlâna felsefesi...

Ve 747. Vuslat yılında  Mevlana’yı anarken; tüm dünyanın bildiği Mesnevi’de yer alan “insan hakları” kavramları...

“Aynı renkte bir damladan var oluruz, daha sonra Hintlinin, Afrikalının, Kureys?li'nin rengini alırız, görünüşte ayrılırız. Fakat, ölüp de toprağın altına girdiğimizde, hepimiz aynı rengi alacağız” sözü ile ırkçılık karşıtı muhteşem öğretisi... 

Yıl 1927… 

Demokrasi ve insanlık ülküsü ile M. Kemâl Atatürk

Bir ders kitabı olarak okul  müfredatlarındaki yerini alması gerektiğine inandığım, 1927 yılında Mustafa Kemâl Paşa tarafından kaleme alınan ve 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında bizzat kendileri tarafından altı gün boyunca okunan büyük Nutuk…

İnsan haklarını en ince ayrıntıları ile anlatıyordu…

1- Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsesiz diye bir şey yoktur. Cumhuriyet böyle bir varsayımı asla kabul etmez. İnsan hakları yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcı ve destekçisi devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyetin savcılarıdır. Velev ki, kendilerini kimsesiz görenlerin her an ve zaman yanlarında haklarını aramakla yükümlü savcılar bulunduğunu asla hatırdan çıkarmamaları ve bundan emin olmaları gerekir.  

2- Memleket ve millet işlerinde; Adalet işlerinde duygulara, hatır ve dostluğa göre hareket edilmez. Bir ülkede “adalet” yoksa o ülkede anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet denen nesne de yoktur. Aslında orada hiçbir şey yoktur. O halde, dünyada bir “hak” vardır, hak ve adalet mutlaka ve behemahal kuvvetin üstündedir. 

İnsan haklarına saygı göstermeyen kişi ve milletler asla barışı sağlayamazlar.

İnsan hakları yeryüzünün en barışçıl silahıdır; bizi korur. Kurallar gibidir; nasıl davranacağımızı bize söyler. Yargıçlar gibidir; ona başvurabiliriz. Duygular gibi soyuttur ama duygular gibi herkese aittir. Ve her ne olursa olsun hep vardır.

Tıpkı doğa gibidir; ortadan kaldırılamaz. Tıpkı ruh gibidir; yok edilemez. Zamana benzer; zengin ve fakir, yaşlı ve genç, siyah ve beyaz, uzun ve kısa hepimize aynı biçimde davranır.

Bize saygı sunar ve bize de başkasına saygı duyma sorumluluğunu yükler.

İnsan hakları, insan olmanın kazandırdığı haklardır; başkası tarafından verilen bir söze yada teminata bağlı olarak ya da satın alarak elde ettiğimiz haklar değillerdir. İnsan hakları, insan olmamızın ve insan onurumuzun doğal bir sonucudur.

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kitlelerin durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir. (1935 )

***

Yıl 1948... 

Birleşmiş Milletler üyesi devletler tarafından hazırlanıp imzalan ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları evrensel Beyannamesi..

Buna göre;

Bütün insanlar özgür; onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar.

Herkes; cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi fark olmaksızın kanun karşısında eşittir. 

Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

***

Tasavvufi, millî ve dini bütün değerlerimizi, öğrendiklerimizi ya da unuttuklarımızı hatırlatırcasına dikiliverir karşımıza “insan hakları“ kavramı...

***

Ve 10 Aralık 2020..

Evrensel dinlerin bakış açısı ile insan haklarına önem veren tüm semavi dinlerin mensuplarının ayrımcılık bilmeden yüzyıllardır kardeşçe ve sevgi ile yaşadığı İzmir ve İzmirlilik vizyonu...

İzmir Barosu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan bir protokolle; İzmir, “İnsan Haklarının Başkenti” ilan edildi.

İzmir’e ve İzmirliliğe çok yakışan bu protokolün hayatın her alanında  uygulanacağına, dezavantajlı kesimlerin hukuk mücadelesindeki arayışlarına rehber olacağına…

Ve…

İzmir’in  insan haklarını esas alan örnek kent kimliği ile şiddet ve ayrımcılığın açtığı yaraları demokrasi ve adaletle saracağına yürekten inanıyorum...

İlimlerinin ve zihinlerinin incelikleri ile; insanoğlunu “ince şeyler düşünmeye” sevk eden tüm kadim öğretilere ve bu öğretilerin günümüz uygulayıcılarına saygı ile... 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Serap Koca
 14 Şubat 2021 Pazar 17:24
Ben Türk kadınına güveniyorum.Bu yazıyı bir Cumhuriyet Kadını yazdı.Bu yazıyı onurlu,kararlı mücadeleleriyle Türk Kadınları yazdırdı,bu yazıyı Türk Kadınına güvenen,değer veren,inanan ‘’Dünyanın hiç bir milletinin kadını,ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim diyemez’’ diyen ve Türk Kadınına layık olduğu hakları veren büyük Atam yazdırdı.Yüreğine sağlık İhsan’cığım,sen mücadeleye devam ediyorsun,biz devam ediyoruz.Sis perdesinden çekip çıkaracağız kadınlarımızı,uyandıracağız insanlarımızı.
 İhsan Özduran
 18 Aralık 2020 Cuma 09:12
Yazının içeriğini güçlendiren “mütalaa” niteliğindeki değerli görüşleriniz çok kıymetli.. Sağolunuz..
 İpek Ergür
 17 Aralık 2020 Perşembe 23:26
İzmir’in, “İnsan Haklarının Başkenti” ilan edildiğini ilk kez “yazınızdan” okudum. Baro ve Belediye arasındaki protokolü de??. Yorumlama farkından da olabilir Oysa ki sabah ve akşam haberlerini kaçırmamaya çalışıyorum, yoğunluk ne olursa olsun!!. Teşekkürler bu harika bilgi ve güzel anlatım için ??
 Sabri BAYLAV
 17 Aralık 2020 Perşembe 20:28
İhsan ÖZDURAN, bu anlamlı yazısında da, okuyucularını, "ince şeyler düşünmeye" yöneltmiş. İnce şeyler... Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk`taki sözlerinde demiş ki; "Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak, hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz." Ve yıl 2020 hatta günler kaldı 2021. Bizler, vicdanımızın ve usumuzun seslerini, ne denli duyabiliyoruz? Unutmayalım ki, yalnızca bu iki ses, doğru ve yanlış olanı fısıldıyor. Benliğimizi, işte bu seslerle yargılıyoruz. Bu çeşit sürekli yargılanmalar da, erdemli olmanın, onurlu olmanın, yolunu açıyor bize.
 Enver Olgunsoy
 17 Aralık 2020 Perşembe 20:04
mukemmel saptamalariniz icin sizi alkişlıyorum..Izmir imizin başkentlilik konusu da Izmir e çok yakisti dogrusu..Baro muzu ve BBBaskanligimizi da kutluyorum..
 H.Serap Koca
 17 Aralık 2020 Perşembe 17:05
Canım arkadaşım yüreğine kalemine sağlık.O kadar anlamlı ve naif ince geçişlerle o kadar değerli bir yazı ki,tüm okurları düşündürecek ve genç yazarlara feyz olacaktır.Kutluyorum başarılarının devamıyla sevgilerimi iletiyorum.Resmi dil kullanamıyorum yüreğin,yüreğim sımsıcak içimden geldiği gibi dökülüyor sözcüklerim
 Nergis Aktay
 17 Aralık 2020 Perşembe 13:35
İhsan hn. cım bizi yine bilgilendiren yazınızı zevkle okudum , yüreğinize sağlık... Daha önceki birkaç yorumumun soyadımı yazmadığım için iletilmediğini yeni farkettim ?? Selamlar sevgiler ????????????
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz