MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Alçak gönüllü uygarlık
Engin ÖNEN
YAZARLAR
25 Nisan 2020 Cumartesi

Alçak gönüllü uygarlık

Sağlıkçılar aşı ve tedavi yöntemlerine kafa yorarken, sosyal bilimciler ve felsefeciler de geleceği tartışmaya başladı. Yani salgın sonrası toplumsal yaşam nasıl şekillenecek sorusuna yanıt arıyorlar.

Hemen hemen herkese “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” önermesinde hemfikir gibi. Ama nasıl olacağı konusunda çeşitli varsayımlara rastlamak mümkün. Varsayım diyoruz, çünkü toplumsal hayatın geleceğini tam bir kesinlik içinde öngöremeyiz.

Toplum ve gelecek bizlerin eylem ve iradeleri ile kurulur. Ve farklı tarihsel dönemlerde toplumu şekillendiren aktör ve dinamikler de farklıdır. Dolayısıyla geçmişte olup bitenlere bakarak, otomatik bir gelecek öngörmek mümkün değildir. 1929 büyük buhranından sonra, faşizm yükselmişti. Şimdi yine büyük bir buhranın içene doğru hızla giden bu dünyadan nasıl bir akım çıkacak? Otoriter rejimler mi yoksa demokrasi mi yükselecek?

Geçen gün Kemal Kılıçdaroğlu imzası ile Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan makalede Alçakgönüllü Uygarlık İnşasından söz ediliyordu. Yani bu krizden sonra insanlığın yeni bir uygarlık inşa etmesi gerektiği ve bu uygarlığın da mevcut olandan farklı olarak alçakgönüllü olması gerekliliği üzerinde duruluyordu.

Yüzyıllardır dünyaya egemen olan uygarlık, doğa ve insan sömürüsüne dayanan, derin eşitsizlikler üreten bir uygarlıktı. Uzaya istasyon kuran ama dünyadaki açlık sorununu çözmeyen bir uygarlık bu.

Bunlar son kırk elli yıldır, aslında ekolojistler tarafından vurgulanmaktaydı. Yani insanın doğa ve insanın insanla daha uyumlu ilişkisini içeren bir uygarlık fikri yeni değil. Küresel ısınma, iklim krizi, toplumsal adalet yoksunluğu üreten bu uygarlığın sürdürülemez olduğunu vurgulayan epeyce teori üretilmişti.

Peki, şimdi neden tekrar bu noktaya geldik? Ya da doğa ve insanla uyumlu bir uygarlık arayışı neden gündeme oturdu?

Doğada yarattığımız tahribat yeni mi? Hayır. Açlık, yoksulluk ve savaşlar yeni mi? Hayır. O halde bunca sorun varken yeni bir uygarlık arayışımız bu denli canlı değilken, şimdi virüs sayesinde neyi keşfettik?

Virüs, hiçbirimizin; siyasi hareketlerin, partilerin ve sosyal teorilerin yapamadığı kadar sarstı zihinleri. Sanayi ve kapitalist uygarlığın defolarını herkesin anlamasına yarayacak bir bilinç yarattı.

Doğaya ve insana üstünlük kurma araçlarını yücelten bu uygarlığın tıkanabileceğini sert bir şekilde gösterdi. Teknolojik ilerlemenin, zorunlu olarak sosyal ilerleme olmadığının anlaşılması için yeterli kanıtları ortaya koydu.

Şimdi eğer, bu uygarlığın sonu gelecekse, insanın doğa ile ve diğer insanlarla ilişkilerinde egemenlik değil, uyum arayışına dayanan, daha alçakgönüllü bir uygarlık inşası çabalarına güç vermekten başka çaremiz yok gibi. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 M .mekki özcan.
 25 Nisan 2020 Cumartesi 13:38
Son cümlede ki ifade
 yalçın
 25 Nisan 2020 Cumartesi 12:26
Bu devlet ve millet yüzyıllardır savaş, terör doğal afet, açlık, kıtlık gibi olumsuzluklarla karşılaşan her kese din, ırk mezhep ayırt etmeksizin yardım elini uzatarak alçak gönüllülüğünü kanıtlamıştır zaten.Bize çağdaşlığın, uygarlığın merkezi diye gösterilen batı dünya coğrafyasının her yerinde kendisi için gerekli olan ham madde ve enerji kaynaklarını sömürmüş geride milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş kan, acı ve gözyaşı bırakmıştır.Şimdi ise Alçak Gönüllü Uygarlıktan mı? söz ediyorsunuz biraz geç olmadı mı?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz