MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aşure Anadolu Gibidir…
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
22 Ağustos 2020 Cumartesi

Aşure Anadolu Gibidir…

Barışçıl, hoşgörülü, dönüştürücü…Aşure ne kadar çok kapıya dağıtılırsa o kadar hayırlıdır” . Sanıyorum gastronomi ile ilgili olarak öğrendiğim ilk bilgi bu. Yaşım 7-8 olmalı… Aşurenin konu-komşuyla, eş- dostla paylaşılması şart… Günümüzde şehirleşmeyle birlikte komşuya bir kâse yemek ikram etme adeti pek kalmadı. Sevgili Şengül Kavasoğlu gibi güzel bir arkadaşımız Mavişehir’de bizi aşuresiz bırakmaz Sevdiye Teyzemiz de her yıl gönderir sağ olsun… Malum; büyük apartmanlarda yaşama geçildikten sonra insanlar yiyeceklerini sadece kendilerine kadar hazırlayıp yer oldular.

Gelenekleri koruyanlar ne güzel insanlar… Eskiden müstakil evlerin olduğu mahallelerde, yerleşmiş birliktelikler yaşanıyordu. Komşular arasında yiyecek paylaşmak çok sık rastlanan bir alışkanlıktı. Üstelik dolu gelen kap boş gönderilmezdi. Ya sonra? Ya şimdi?

Bu yaz hiç kalmadığımız kadar vakit geçirdik Balıklıova’da eşimle birlikte. Ayşecik bile bizimle oldu sık sık…  Çok da mutluyuz açıkçası. Bir de komşularımız var ki, aramakla bulunmaz. Unuttuğumuz lezzetleri, zahmetli yemekleri bizlerle hep paylaşıyorlar.

Sevgili Nuray Kızılpar Hanım reçel yapar getirir, börek açar yollar. Girit yemekleri ise Zehra Hanım’dan sorulur. Açıkçası çocukluğumun lezzetleri ile yeniden buluştum. Ayfer ve Aysel Hanım kardeşler dün bu yılın ilk aşuresini sıcak sıcak getirmesin mi… O zaman bu yazıyı yazmak şart oldu…

Hicri takvime göre yeni yılın ilk ayı olan Muharrem'in onuncu günü, bir başka adıyla Aşure Günü. ("Âşûrâ" Arapça "onuncu" demek.)  “Âşûrâ Gününde aşure pişirilip dağıtılması en yaygın gelenek. Aşure'nin Kerbela'da Hz. Muhammed'in torunu İmam Hüseyin ve arkadaşlarının öldürüldüğü günle bağlantısı büyük. Bugünün yasını tutanlar bu ayın ilk 10 ila 12 günü “Muharrem ya da Aşure Orucu” tutuyorlar. Sonrasında da aşure pişirip dağıtıyorlar.

Aşure gelenekleri ve efsanesi aslında Nuh'un Gemisine kadar dayanıyor. “Gemidekiler”, tufandan kurtulmanın sevinci ile ambarın dibinde kalan tüm kuru erzak ile bir “Şükran Çorbası” pişiriyorlar. Aslında bir uyum beklenmez gibi görünür ama buğday ve kuru meyveler emsalsiz bir ortak lezzet yaratır. Aşureye herkes kendi inancına göre belli sayıda "dünya nimeti" katıyor. Yedi çeşit katan da var, on da, on iki de, hatta kırk da... Ermeni dostlarımız yılbaşı günlerinde Anuşabur yapıyorlar, Sakız ve Samos adalarında sonbaharda en sık ikram edilen kuru bir aşure tanımıştık, adı “Godiva” idi… Aleviler 12 İmam'a atfen 12 tür malzeme kullanılmasını öngörüyorlar. Üzerine konan yemişler ise Kerbela şehitlerini temsil ediyor.

Aylin Öney Tan’ın eski bir yazısından öğrenmiştim: Malzemede kırkı tamamlayanlar da var. Ama bu iş herkesin harcı olamayacağı için de eskiler şöyle buyurmuş: “Kırkı tamamlayamayan bir kaşık bal koysun. Nasıl olsa arılar kırk tür çiçeğin nektarını almıştır” Dinsel anlam yüklenen pek çok yiyecek, benzeri günlerde, benzeri amaçlarla pişiriliyor, benzeri amaçlarla yeniyor: Taze başlangıçlar yapmak, yeniden doğmak , kötülüklerden arınmak, kefaret ödemek, şükran sunmak, bolluk ve berekete kavuşmak...  Aşureyi her yiğidin kendine göre bir pişiriş tarzı var.

***

AŞURE ve PAELLA

Değerli araştırmacı İskender Haytabay’ın Paella ve Aşure üzerinden yaptığı tespitleri de paylaşmam lazım sizinle…

Anadolu coğrafyası farklı kültürleri çatıştırmak yerine bir arada tutmayı onları birbirine karıştırıp dönüştürüp ayrılamaz hale getirmeyi başarmış bu sayede toplumsal barışı sürdürebilmişken İber yarımadası tarih boyunca kültürler arası çatışmanın odağı olmuştur. Musevi ve Müslümanların yarımadadan kovulması ile başlayan kültürel saflaştırma, Hristiyanlaştırma süreci yüzyıllar boyunca süren savaşlar ve iç savaşlara yol açmıştır. Anadolu insanı ise farklı kültürleri içinde, özünde yaşantısında ve hatta genlerinde barındıran “her şeyden biraz” diye özetleyebileceğimiz karışım ile ortaya çıkarken İber coğrafyası güçlü olan kültürün diğerlerini yok ettiği veya kontrol altında tuttuğu savaşlar ve iç savaşlar coğrafyası olarak şekillenmiştir.

Anadolu’nun barışçıl, hoşgörülü, dönüştürücü yapısı ile İber coğrafyasının her daim çatışma ortamı günlük hayata ve yemek kültürüne kadar yansımıştır. Anadolu coğrafyasının her yerinde, her evde pişebilen, en bilinen yemek Aşure iken İber coğrafyasının ana yemeği Paelladır. Aşure, Anadolu insanı gibi birbirinden farklı hatta bazen birbirine zıt tatlardaki ürünlerin karıştırılarak pişirilmesi ile yapılır ve ortaya çıkan yeni ürün başlangıçta katılan ürünlere hemen hiç benzemez. Ayrıca, aşurenin başlangıçtaki bileşenlerini geri almak olası değildir. Aşure Anadolu insanın kültürel karışımının ve bu anlamda toplumsal hoşgörü ve barışının simgesidir.

Paella ise ayrıştırılabilir bir yemektir. Aşureyi başlangıçtaki haline dönüştürmek mümkün olmazken paellanın bileşenleri istenirse yemeğin içinden aslına uygun olarak ayıklanabilir. Paella, kültürlerin birbirlerine karışmasına fırsat tanımayan, çatışmanın ve hep savaşların yaşandığı bir coğrafyanın, İber yarımadasının yemeğidir. 

Bu durumda ister istemez akla bir soru gelmekte; bu iki coğrafyanın farklılığı toplumu nasıl etkilemiş olabilir? Anadolu insanı için hayatın çatışmadan çok uzlaşma, hoşgörü ve denge arayışı üzerine kurulduğunu görürüz. Mevlana gibi Yunus Emre gibi barış ve hoşgörünün simgesi yüreği geniş insanların bu topraklardan çıkması veya farklı mimari özellikleri bir kubbe altında olağanüstü güzellikte toplayabilen Mimar Sinan’ın Anadolu insanı olması rastlantı değildir. Onlar aşurenin simgelediği hoşgörü ve birleştiriciliğin yetiştirdiği yüreği geniş, yaratıcı Anadolu insanlarıdır.

İber insanları için ise yaşanan çatışma ve savaşlar yüzünden, hayat gerçeklerden kaçma gerçeği kabullenebilir hale getirebilme veya dönüştürebilme çabasına dönüşmüştür. Egemen kültürün her seferinde kendi gerçeğini dayatıp diğerlerini ortadan kaldırma çabası, kanla yazılmış tarih ve bu acı gerçekle yüz yüze yaşıyor olma, gerçeküstücülüğün bu topraklarda filizlenmesine yol açmıştır.

***

Yüzlerce Aşure tarifi var. En iyisi herkesin kendi inancına, zevkine, kesesine ve sabrına uygun olanını yapması.

Aşure günlerinde ağzımızın tadı eksik olmasın…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Esin Kurt
 24 Ağustos 2020 Pazartesi 21:56
Aşure pişirmek benim için de bir gelenek oldu. Az da olsa her yıl pişiriyorum. Bu yazıdan sonra hemen gündemime girdi . Yakın olsak ikram ederdim....
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz