MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Atatürk’ün Fransız elçisine verdiği ders!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
30 Haziran 2019 Pazar

Atatürk’ün Fransız elçisine verdiği ders!

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

Bu anıyı anlatarak bugünlere taşıyan…

Ruşen Eşref Ünaydın, Tevfik Rüştü Aras ve Kılıç Ali ile…

Yazarak kitaplaştıran İsmet Bozdağ’ı…

Saygıyla analım…

***

1933 Ekimi’nin ilk haftasıydı…

Bütün yurtla birlikte Ankara…

Cumhuriyet’in 10’uncu yılını kutlamaya hazırlanıyordu…

Heyecan büyüktü ve…

Büyük heyecanı yaşayanların başında Atatürk geliyordu…

O gün…

Çankaya’da akşama kadar çalışmış…

Sonra arkadaşları ile Ankara Palas’a gelmişti…

Köşedeki masaya oturdular…

Salonda bir kaç milletvekili ve…

Kordiplomatikten birkaç kişi vardı…

Fransa Büyükelçisi de bunlar arasındaydı…

***

Büyükelçi karısını Paris’e gönderdiği için yalnızdı…

Bar’da tek başına viskisini yudumluyordu…

Atatürk’ü saygıyla selamladı…

Ulu Önder de karşılık verdi…

Masada, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü…

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Ruşan Eşref (Ünaydın), Nuri Conker, Cevat Abbas, Kılıç Ali ve Salih Bozok vardı…

Atatürk…

Her yerde eşiyle birlikte görünen…

Fransa Büyükelçisinin yalnız olduğunu fark edince…

Tevfik Rüştü’den nedenini sordu…

Cevap ilginçti:

“Paşam, Cumhuriyet Balosu’na hazırlanması için karısını Paris’e göndermiş, bugünlerde bekar…”

Fransa Büyükelçisi’nin…

En büyük bayramımıza verdiği önem, Atatürk’ün hoşuna gitti…

Elçi’yi masasına çağırdı…

Elçi böyle bir davete can atıyordu…

Türkiye’nin “1 Numaralı” insanı ile masada oturmak…

Kariyerine katkı yapardı…

Hevesle koşup…

Kendisine gösterilen sandalyede oturdu…

Atatürk ilgi göstermek için büyükelçiye laf arttı:

“Görüyorum ki, benim gibi siz de bekarsınız… Zarif eşiniz Paris’teymiş… Paris bu mevsimde kim bilir ne kadar güzeldir?”

Elçi, aradığı fırsatı yakalamıştı…

Sonbahar Paris’ini ballandıra ballandıra anlatmaya başladı…

Ruşen Eşref tercümanlık yapıyordu…

Masada tatlı bir hava vardı…

Birden elçi Atatürk’e sordu:

“Paris’te bulundunuz mu ekselans?”

Atatürk iç geçirdi:

“Evet… Hem de o her şeyin çok iyi yaşandığı altın yıllarda… Çok sevdiğim Paris’i…”

Büyükelçi, umulmadık bir soruyla devam etti:

“Ekselansları acaba bu güzel şehrimizi bir kez daha görmek isterler mi?”

Atatürk, içinden geleni söyledi:

“Hiç istemez olur muyum?”

Fransa Büyükelçisi bir adım daha ileri gitti:

“Devlet’im, ekselanslarını kendi memleketinde görmekten büyük şeref duyar… Müsaade buyurulursa, Fransız Donanması, sizi İzmir’den veya işaret buyurduğunuz her hangi bir limandan  bütün direklerine Türk bayraklarını çekerek almaktan gurur duyacaktır… Akdeniz’de Fransa donanması buyruğunuzdadır… Marsilya’da karaya ayak bastığınız an, bütün Fransa Orduları’nın Başkomutanı olarak karşılanacaksınız… Fransa, geleneksel Türk dostluğuna ne ölçüde değer verdiğini kendi topraklarında ekselanslarını görmek heyecanı içindedir…”

***

Ruşan Eşref, büyükelçinin söylediklerini Atatürk’a aktardıkça…

Atatürk’ün yüzü karışıyordu…

Çeviri bitince Ruşen Eşref’e sordu:

“Sor bakalım, bu centilmen kendi hesabına mı, yoksa memleketi hesabına mı konuşuyor? Hükümeti ile bu konuda bir uyuşması var mı?”

Atatürk’ün sözlerine büyükelçi heyecanla karşılık verdi:

“Bu konuda hükümetimle hiçbir konuşma yapmadım ama Devlet’imin ekselanslarına olan duygu ve hayranlığını yakından bildiğim için önerilerimi Fransa’nın önerileri olarak kabul buyurabilirler…”

***

Atatürk’ün yüzünde bu öneriyi benimseyecek bir hava yoktu… Tersine sinirlendiğinde yaptığı gibi, altın kaşlarını kaldırıp indiriyor, ince dudaklarını hafifçe kemiriyordu… Elçi’ye karşılık verdi:

“Çok teşekkür ederim... Şimdilik böyle bir gezi düşünmüyorum…”

***

Elçi az sonra Atatürk’ten izin isteyerek masadan kalkıp gitti… Salondan çıktıktan sonra Atatürk yanındakilere şöyle dedi:

“Bunlar, hala bizi anlayamadılar… Bize, Doğulu Devlet gözüyle bakıyorlar… Görmüyor musunuz, bir aşiret şeyhini imrendirecek tantana teklif ediyor bana… Fransa Donanması Türk bayrakları ile donanacakmış da ben Marsilya’ya Fransa Orduları’nın başkomutanı olarak ayak basacakmışım da, yok Fransa Milleti geleneksel dostluğunu gösterecekmiş de… Bu efendi, hangi Batılı devlet başkanına böyle bir öneride bulunabilir? Gülerler adamın yüzüne! Şaşarım aklı perişanına… Evet, hala bizi tantana ile ele geçirebileceklerine inanıyorlar… Öğrenemediler bir türlü… Ama öğreneceklerdir!”

Nokta…

Sonsöz: “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline değiştirmektir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…"

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sarı Çizmeli Memed'A.
 30 Haziran 2019 Pazar 12:59
Her yönüyle/aşamasıyla ders alınacak nitelikte bir yaşam... Boşuna BÜYÜK olmadı.
 Mustafa MOROĞLU - Buca
 30 Haziran 2019 Pazar 10:36
Sayın KARABEL, Devletin hazinesinin debdebe ve şatafatlı bir yaşam içinde boşaltıldığı, yedek akçelere el atıldığı bir dönemde bu olayı tekrar zihinlerimize nakşetmeniz anlayanlar için çok düşündürücü, işte Mustafa Kemal bu nedenle bin yılın lideri ve asla o ölçekte bir lider gelmedi dünyaya , özenti ve şatafatın itibar göstergesi sayıldığı ülkemde ancak Mustafa Kemal gibi düşünerek ayağa kalkabiliriz, israf ve savurganlık ülkenin de halkında belini bükmekten başka bir işe yaramaz bizi sömürge yapar.. Vah ülkem vah...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz