MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
“Bazı ihtimaller, ihtimal olarak kalmaya mahkumdurlar...”
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
16 Haziran 2015 Salı

“Bazı ihtimaller, ihtimal olarak kalmaya mahkumdurlar...”

Erdoğan ve Gül arasındaki yoldaşlığa (onlar kardeşlik hukuku diyor) ilk kez 2002’de gıpta etmiştim. Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması sebebiyle 58. Hükümeti kuran Başbakan Abdullah Gül’ün, Erdoğan’ın Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi’yle meclise girmesinden sonra istifa etmesi… Başbakanlığı, Erdoğan’a takdim edip kurulan 59. hükümette Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev alması, ‘dava ve arkadaşlık’ adına sahiden takdir edilesi bir davranıştı.
Halk deyişiyle ‘attan inip eşeğe binmek’, gülümseyerek ve büyük vakurla emaneti sahibine teslim etmek; siyasi tarihte öyle pek de sık rastlanır örneklerden değildi zira.
Bırakın siyasi tarihi, kişisel tarihlerimizde, kıytırık ortaklıklarda dahi nasıl çıngarlar çıktığını, pislik yaşandığı, bu topraklarda yaşayan her insan evladı gibi siz de bilirsiniz.
AKP’nin kurucu bu iki şahsiyetinin o dönemde (görünürde) gösterdikleri olgunluk/güven/dayanışma veya adına her ne derseniz, son derece etkileyiciydi ve bu muhteşem uyumun, AKP’nin gelişip büyümesinde pek çok etkenle birlikte önemli bir katkısı olmuştu.
13 yıl önce başlayan bu masal gibi birlikteliğin ilerleyen iktidar zamanlarında aslında pek de görüldüğü gibi olmadığı gerçeğini siyaseti iyi okuyanlar ve perdenin biraz olsun arkasını görme şansı yakalayanlar biliyordu zaten ama… Bugünlerde satışa sunulan kitaba ulaşan ya da kitabı didikleyen gazeteleri okuyanlar, ekranlardaki lehte/aleyhte konukları dinleyenler de öğrendi artık. Cumhuriyet’in başlığındaki gibi, Gül ve Erdoğan’ın ‘meğer kardeş olmadıkları’ gerçeğini…
 
Abdullah Gül’ün 12 yıllık danışmanı gazeteci Ahmet Sever’in ‘Abdullah Gül ile 12 Yıl’ adlı ilk baskısı tükenmiş, 40 binlik ikinci baskısının yapıldığı söylenen kitabını aldım, şöyle bir karıştırdım ama henüz okumadım. Aslında acelem de yok, gazetelerdeki röportajlar/haberler/köşe yorumcularının takdirleri, merakımı fazlasıyla gidermiş durumda.
8 yıl önce 2007 genel seçimlerinin ardından Erdoğan’ın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı yolunu kesmek için el altından yürüttüğü çabalarını, kendisine yakın işadamları ve siyasetçiler aracılığı ile inanılmaz kulisler yapıldığını ve fakat sonuç vermediğini…
Gül’ün Köşk’e taşınmasından sonra çekişmelerin first layd’ler aracılığıyla basına yansıdığını, Hayrünisa Gül ile Emine Erdoğan’ın birbirlerinden zerre haz etmediklerini, geçmişte yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen bu iki ailenin arasının açık olduğu dedikoduları ayyuka çıkınca devreye algıcıların girip… ‘Yok aslında hiçbir şey, iki aile eskiden olduğu gibi çok arkadaş, çok mutlu’ fotoğraflarıyla medyaya gülücüklü fotoğraflar saçıldığını… Hatırlayacaksınızdır bu vesileyle…
Ahmet Sever’in kitabı bu dedikodulara kadar eğilmiyorsa da… Okuduklarıma/dinlediklerime dayanarak “Abdullah Gül ile 12 Yıl”, kırık kolun yen içinde nasıl kaldığını…
Bu süre zarfında Gül’ün nasıl alınmış, üzülmüş, canı sıkılmış, kızmış, gücenmiş, darılmış, kederlere gark olmuşluğunu anlatmaktan öte geçmiyor.
Ha bir de tabi, en yüce makama çıksa da ‘Erdoğan’ın gölgesinde kalmış’ ama fırsat verilse ondan daha iyi başbakanlık yapacağı gül gibi belli olan bir şahsiyetin ‘aslında ne kadar sevecen, ne kadar öngörülü, ne kadar demokrat, ne kadar adil v.s’ olduğuyla ilgili de fikir sahibi olacağız kitabı okuyunca.
Bunca yıl Erdoğan’ın yaptıklarına bir kerecik ‘dur’ dememiş, mutedil sözlerinden veya suskunluğundan anlamlar çıkarmamızı beklemiş eski cumhurbaşkanımızın bir kere daha ‘karnından konuşmalarından’, danışmanının cümleleriyle anlattıklarından feyz alacağız.
Aklımızın ve kalbimizin bir kenarına işleyeceğiz ki “Gül’lü AKP” aslında bütün sıkıntılarımızın çözümü olur!
 
Muhalefetin Erdoğan’ı “cumhurbaşkanlığı sınırları içine çekme, koalisyon görüşmelerinden elini eteğini çekmesi” kabilindeki tutum ve davranışları sürerken, bu kitabın zamanlamasının manidar olduğuyla ilgili yorumlara katılıyorum. Ama şöyle. ‘Zamanlama manidar’, zira ‘Abdullah Gül ile 12 yıl’ tam da tatile giderken bavulun içine atılacak hafif içerikli kitaplardan biri… ‘Yaz kitapları’ diye bir şey var; havuz/deniz kıyısında güneşlenirken, uyku sizi çağırdığında elinizden düşüveren, sonra kapağı açıp tekrar okumaya başladığınızda ‘nerede kalmıştım’ dedirtmeyen, kafayı yormayan, okuması anlaması kolay kitaplar hani. Bu da öyle bir kitap. İçinde Mevlanalı Şemsli aşk yok, cinayet yok, Ankara’nın gizli dehlizlerindeki derin devlet oyunları hiç yok ama iki ağır abinin (yüzeysel) siyasi manevraları, bizim gibi Türk usulü siyasete şerbetliler için limonata tadı verebilir… Avare zamanlar için iyi gider…
 
 ‘Meğer kardeş değillermiş’in anlatıldığı ‘Abdullah Gül ile 12 yıl” kitabından çıktık, oradan yaz kitaplarına geldik madem; ‘tatil bavuluna atılacak kitaplar listesi’ne küçük bir katkı koyayım ben de. Günün önem ve anlamına binaen, kitapların içinden seçilmiş manidar alıntılarla! 
İşte yaz listem:
"- Zekâca kimseden aşağı değildi. Tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir insandı. Ama hiçbir şey yapmadı.
-Niçin? Ne yüzünden?
-Ne yüzünden mi?.. Oblomovluk! " (Ivan Gonçarov – Oblomov)
 
“İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları kişiyi anlatırlar.”
"Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz."
 (Aylak Adam, Yusuf Atılgan)
 
“Birçok meseleyi askıda bırakıp gittin. Beni bıraktın bu makinenin çarkları arasında. Ben de dişlilere ceketimi kaptırdım...” (Tutunamayanlar, Oğuz Atay)

"Nefrete sevgiden daha çok güvenirim," dedi şeytan. "Çünkü nefretin sahtesi olmaz." (Şeytanın Fısıldadıkları, Emre Yılmaz)
 
"Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben o'nu kaybettim..." (Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali)
 
“Bir anarşist gibi hissediyor, bir aristokrat gibi acı çekiyor, bir küçük burjuva gibi kaçıyorum.” (Yüksek Topuklar, Murathan Mungan)
 
“Ressamın eli kayınca yanlışlıkla ekleyiverdiği bir fırça darbesiyim.” (Siyah Süt, Elif Şafak)
 
“Eğer İsa çarmıha gerildiğinde kahkahalarla gülmüş olsaydı, Romalıların üzerine tükürseydi veya acı çekmekten başka bir şey yapabilseydi, çocuk kiliseyi daha çok sevebilirdi.” (Tıkanma, Chuck Palahniuk)
 
“Dostum, her şeyin farkında olduğun için mi yalnız ve mutsuzsun?” (Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Barış Bıçakçı)
 
“Bir şeyin değişeceği beni ürkütüyor, bir şeyin değişmeyeceği de.” (Kalanlar, Tezer Özlü)
 
“Halbuki ben bir masalı olan adamdım.” (Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar)
 
“Gerçek, hem kendini hem de gerçek olmayanı gösterir.” (Ölümcül hastalık umutsuzluk, S.Kierkegaard)
 
“Bazı ihtimaller, ihtimal olarak kalmaya mahkumdurlar...” (Korkma Ben Varım, Murat Menteş)
 
“Dudaklarımdan yalanlar dökülecek; ama bunların arasına karışmış bazı gerçekler de olabilir.” (Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf)
 
 “Öyleyse kendini yargılarsın, dedi kral. Kendini yargılamak başkasını yargılamaktan daha zordur. Kendini iyi yargılamayı başarırsan, gerçek bilgeliğe eriştin demektir.” (Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry)
 
“Sıçramaya hazırlanan hareketsizliğin hamlesi içinde çıkış için hazırlanıyordum.” (Molloy, Samuel Beckett)
 
"Doğdun doğalı kimin mecazısın?” (Yüzünde bir yer, Sema Kaygusuz)
 
“Zevklerim var ama iştahlarım yok, gülüyorum ama çok seyrek gülümsüyorum, beklentilerim var ama umutlarım yok, esprilerim var ama mizahım yok, atak biriyim ama hiç cesaretim yok, açık sözlüyüm ama içtenliğim yok, çekiciliği güzelliğe tercih ederim, rahatlığı da yararlılığa tercih ederim. Güzel kurulmuş bir cümle, anlamlı bir cümleden çok daha iyidir. Her şeyde yapaylığı tercih ederim.” (Katya’nın Yazı, Trevanian)
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ByBaro
 17 Haziran 2015 Çarşamba 00:21
'Oblomov' ve 'Tutunamayanlar'ın üstüne; 'Martin Eden--J.LONDON' kaymaklı kadayıf olur Gönül Hanım.. Eski tabirle: 'Ekmeğini kalemle kazananlar'ın finali, Martin Eden'dir naçizane..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz