MENÜ
İzmir 16°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Benim gazetem Cumhuriyet
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
27 Temmuz 2017 Perşembe

Benim gazetem Cumhuriyet

1996 yılıydı sanırım. İsrail’de yaşayan bir arkadaşım sık sık davet ediyordu. Ben de çok hevesliydim. Ama İsrail’e gitmek istememde en büyük etken Cumhuriyet’in ‘’Pazar Yazıları’’ sayfasıydı. Cumhuriyet Gazetesi her Pazar günü gazetenin en arka sayfasını, yurt dışında yaşayan muhabir ya da temsilcilerinden gelen yazılara ayırmıştı. Farklı ülkelerin günlük yaşam tarzından, bilmediğimiz sorunlarına dek değişik konuları, ilginç anlatım tarzlarına sahip kalemlerin dilinden okumak çok keyif vericiydi. Ben de bu sayfanın bir parçası olmak, o zamanlar pek bilinmeyen İsrail’e giderek, orayı ve orada yaşayan Türkiyelileri anlatan hikayeler yazmak istiyordum.

Sağolsun bir gazeteci arkadaşım, ısrarıma dayanamayarak beni o zaman yanlış hatırlamıyorsam Cumhuriyet’in haber müdürü olan ve halihazırada FETÖ terör örgütüne üye olmakla  suçlanan ve dokuz aydır tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hakan Kara’ya götürdü. Hakan Kara bana umduğumdan daha comert davrandı. Tel Aviv’den Cumhuriyet’in Pazar Sayfası’na yazılar göndermek isteğimi onayladı. İlk yazım yayımlandığında yaşadığım sevinci asla unutamam. Benim için ülkemin en aydın fikir insanlarının tezgahından geçtiği, Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk gibi nice değerli yazarların demokrasi mücadelesine öncülük eden ve fikir ocağı olan Cumhuriyet Gazetesi için yazmak ve yazılarımın Cumhuriyet’de yayımlanması büyük bir gurur vesilesiydi. Üstelik Cumhuriyet gazetesi çocukluğumda evimize giren tek gazeteydi. Doğru ve dürüst yayıncılık ilkesine sarsılmaz güven duyduğumuz, demokratik değerlerin savunucusu ve evimizin en vazgeçilmez haber kaynağıydı...

 Tanışıklığımızın çok kısa sürdüğü Hakan Kara ile ilgili hiç unutamadığım bir anekdotum vardır. Kendisinin kişiliği ve gazetecilik anlayışı hakkında çok önemli ipucu veren bir diyalog yaşanmıştı aramızda. Bir konu hakkında tartışıyorduk ve ben elimde delil olmadan sadece fikir yürütüyordum. Bana dedi ki ‘’Neşe bu söylediklerinin doğru olduğunu nereden biliyorsun? İstatistik mi yaptın ya da yaptırdın? Bilginin dayanağı nedir?’’. Hakan haklıydı. Ben fikrimi herhangi bir araştırmaya dayanmadan açıklarken aslında bir tür ‘’dedikodu haberciliği’’ yapıyordum. Hakan sonra şunu da ilave etti ‘’elinde somut bulgular ya da istatistiki bilgiler olmadan haber yapılmaz. Bu tür yapılan habercilik, hakkında haber yapılan kişilere iftira olur ve zarar verir’’.

Hayatın şu acı cilvesine bakın ki şimdi aynı türden bir ‘’iftira ve karalama’’ kumpası ile Hakan Kara ve kendisi gibi tutuklu diğer Cumhuriyet Gazetesi çalılşanları nezdinde, özgür basın, tarafsız ve ilkeli habercilik yapan gazete ve gazeteciler tamamen susturulmak isteniyor. Dün, tutuklu bulunan Cumhuriye Gazetesi çalışanları ve Hakan Kara’nın savunmalarını okudum.. İçimin bir köşesi cız etti... Nasıl bu kadar haksız ve temelsiz iddialara dayanarak yargılandıklarını anlamak mümkün değil... Şimdi size o kısacık tanışıklık süreci içerisinde tanıdığım Hakan Kara’nın, FETÖ terör örgütüne üye olmak yaa da yardım etmek şöyle dursun, karıncayı dahi incitemeyecek kadar nasıl insancıl, kibar ve nazik biri olduğunu ya da demokratik değerlerden yana ne kadar aydın görüşlü bir gazeteci olduğunu söylemek istesem bir faydası olur mu? Hani bazı vicdan ve akıl sahiplerinin yüreğine değer mi? Yazıktır, günahtır, bu ülkenin bunca değerli aydın ve demokratik fikir adamlarına sadece iftiralara dayanarak kıymayın. Tıpkı Hakan Kara’nın bir zamanlar bana önerdiği gibi kendinize şu basit soruyu sorun ‘’elimizde, Hakan Kara ve diğer gazetecilerin, FETÖ terör örgütüne üye ya da yardımcı olduklarını ispatlayacak somut ya da güvenilir deliler var mı?’’.

Okuduğum savunma ve iddianamelerden şu ana kadar hakim ve savcıların elinde böyle bir somut delil bulunmadığını anlıyorum. O zaman dokuz aydır mesnetsiz bir şekilde bu insanları hapiste tutmak neyle izah edilebilir? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz aslında... Öyle anlaşılıyor ki gerçekte tutuklanmak ve kelepçelenmek istenen bütün totaliter rejimlerde olduğu gibi özgür basındır! Ancak bunu umanların unuttuğu bir şey var. Artık özgür basın kavramı değişti. Sosyal medya tüm dünyada basının en önemli kolu ve bilgi kaynaklarından biri oldu ve şimdi sosyal medyanın parçası olan herkes kendi çapında bir muhabir, gazeteci veya yayıncı sayılır... Üstelik sayısı milyonlarca... Nasıl susturacaksınız bunca insanın gerçeği haykırmasını? Neyle engel olacaksınız? Bütün dünyayı tutuklayamazsınız ya! SUSTURAMAZSINIZ! TARİH SUSTURALAMAZ! GERÇEKLER SUSMAZ!

Sayın Emra Kongar’ın mottosuyla; DAYAN DEMOKRASİ; DAYAN ADALET; DAYAN CUMHURİYET GAZETESİ!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 28 Temmuz 2017 Cuma 18:14
Bir gazetenin çizgisindeki sapmanın faturasını kesen okurlarıdır. Üç yıl öncesine kadar 52.000 civarı satan Cumhuriyet, bugün 38.000 satıyor. Önemli sayıda okur kitlesinin o iddiaları sorguladığı ve gazeteyi almaktan vazgeçtikleri ortada. Aslında her şey ortada da işte bu internet gazetesi gibi batı hayranı gazetelerde yazanlar görünen gerçeklerin üstüne perde çekmeye çalışıyor. Ancak Cumhuriyet gazetesinden vazgeçen okur bunlara bakmıyor bildiği yolda yürüyor.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz