MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir arada yaşamak güzel…
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Kasım 2017 Perşembe

Bir arada yaşamak güzel…

Bu topraklarda kimin ne kadar müslüman, ne kadar laik, ne kadar Türk, ne kadar Kürt olduğunu sorgulama ihtiyacı, postmodernitenin başımıza açtığı işlerdendir.

Kimlik siyasetiyle ete kemiğe büründürülen ayrışmanın toplumsal barışı ortadan kaldırması sonucu değişen kimlikler ve aidiyet meselesinin ele alınış biçimi, cemaatleşmeyi teşvik etti.

Cemaatleşmeyle birlikte inanç ve etnisite gruplarında kışkırtılmış bir özgürlük talebinin ortaya çıkması, yönetimlere, bölerek yönetmenin bütün avantajlarını sundu.

Gündelik hayatta işleri çığırından çıkaran bir diğer sorunlu tutum da, ekonomideki fazlanın paylaşımı ve devlet imkânlarıyla kendi sermaye gruplarını yaratma arzusundan kaynaklanıyor. Bu arzuya siyasetin finansmanı da dâhildir.

Devlet hazinesini kendi cebi gibi görenlerin devri aslında kapanmış olmalıydı; Modern Dünya bu ikisini birbirinden ayırmıştı. Ne ki şimdilerde bitpazarına nur yağıyor…

1789 Fransız İhtilali sonrasında halk kavramı siyaset biliminde yerini aldıktan sonra, halkları yok sayan yönetimler gözden düşmüş, özgürlüğü, eşitliği, adaleti savunan yönetim biçimleri öne çıkmıştı. Devlet ile Kendi arasında fark görmeyen muktedirlerin devri batıda son bulmuştu. Krallar, imparatorlar, padişahlar tarihe gömülmüştü. Sadece en geri toplumlarda karşılık bulabilen eski tip efendiler, modern toplumda ancak sembolik bir yer tutabiliyorlardı.

Ne var ki Dünya sistemi kapitalizmin içinden geçtiği büyük bunalım, “Sistemin sonu mu geliyor?” sorusunu akıllara düşürünce, “kendi yoluna gitmek” fikri kimi liderlere çok cazip gelmeye başladı. Batıda ırkçı, doğuda dinci hareketler bu yüzden giderek güçleniyor.

Bu liderlerden biri de Erdoğan’dır. Kendi yoluna gitmek için, bilinen en geçerli yolu deniyor; Mutlak otorite kurup kendi yoluna gitmek… Bu uğurda neredeyse Dünya’ya meydan okuyor.

Erdoğan önce postmodern toplum projesini destekledi; şimdi de modernitenin Türkiyesi’ne geri dönüş yapıyor… “Atatürk” falan diyor… Davası uğrunda nelere katlanıyor, yarabbi!

Öte yanda, seküler toplum da İslamcıların kurmaya çalıştığı yeni rejimin yazboz uygulamalarına katlanmaya çalışıyor...

Bu katlanma ilişkisi çok netameli… Gruplar birbirine katlanamadıklarında ne olacak?

Sorun şu ki sistemi islamlaştırma sürecinde doğan otorite boşluğu, ayrışan toplumu bir arada tutacak iradenin oluşmasına imkân tanımayabilir. Yani ülke bölünebilir.

Cumhuriyet devriminin Osmanlı bakiyesinden ortaya çıkardığı modern devletin üniter yapısı bu şekilde çökerken, yerine ne geleceğini o kadar da bilmeyen islamcıların, laik devlete son vermek için Atatürk’e sarılacak kadar oportünist olması, tehlikenin ne kadar büyük olduğu konusunda bir fikir veriyor olmalı.

Bir yanda, din ve etnisite gruplarının özgürlük talepleri; diğer yanda, ekonomideki fazlanın paylaşım kavgaları… Her iki alan da çok sorunlu…

Yeni sosyoloji ve servetin yeni sahipleri ülkeyi değişmeye zorluyor; Ancak, iktidar grubu, toplumu ve sistemi, bu yeni duruma göre yapılandırma ve örgütleme konusunda başarılı görünmüyor.

Yanı sıra, bilişim devrimine uzak kalmak ve bilgi toplumunu ıskalamak gibi olumsuzluklar, giderek büyüyecek sıkıntıların habercisi...

Dert çok, derman nerede belli değil. Ortalık toz duman. Göz gözü görmüyor. Ne iktidarında ne muhalefetinde umut var. Sorunları çözecek, yeni toplumsal mutabakatın koşullarını oluşturacak yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç var.

“Bir arada yaşadığımız günler çok güzeldi!” diye hayıflanacağımız günler umarım hiç gelmez.

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ferudun demirel
 17 Kasım 2017 Cuma 22:26
çok güzel bir durum saptaması yapmışsınız.Tesekkürler.Umarım en son cümledeki hayıflanmamız hiç olmaz
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz