MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir ‘arı’ kadar olamadık gitti!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
15 Mayıs 2020 Cuma

Bir ‘arı’ kadar olamadık gitti!

Korona belası yüzünden işini kaybedenler…

Eve ekmek götüremeyenler…

Sokağa çıkamadığı için…

70’inden sonra aldığı dört saatlik izinde çocuk parkında…

Kaydıraktan kayan nineler, dedeler…

Bu korona…

Sadece “ölüm korkusu”nu taşımakla kalmadı hayatımıza…

Çaresizlikle yoğrulmuş…

Eşi benzeri görülmemiş bir “tembelliği” de peşinden getirdi…

Çok mu “tembel” olduk?

Galiba, evet…

***

Evdeki tembellik saatleri…

Bize olmayacak şeyler yaptırıyor…

Mesela…

Can sıkıntısından kendi saçımızı kesmeye heves ettik…

Gören, gülmeye başladı…

Evde ekmek yapmaya kalkıştık…

Yoğurt profesörü olduğumuzu ele güne kanıtlamaya çalıştık…

Ondan da vazgeçtik…

Bir arkadaşım can sıkıntısından…

Arızalı olsun, olmasın…

Evde ne kadar elektronik eşya varsa söküp, yeniden birleştiriyor…

Tabii ki, başaramıyor!

Çalışıp, çalışmaması önemli değil…

Acaba içinde neler var, merakı…

Tabii, o saç kurutma makinesini…

Bak bakalım bi’daha kullanabiliyor musun?

Muhtemelen…

Karantinadan sonra part-time elektronikçi olacak(!)…

Sosyal medyada denk geldiğim 10 fotoğraftan yedisinde…

Ya ekmek yapılıyor ya da yoğurt mayalanıyor…

En komik olanı da…

Hayatında mutfağa girmeyenlerin…

Oradan buradan buldukları tariflerle…

Yaptıkları kekleri - börekleri face’te paylaşarak…

Birbirlerine meydan okumaları…

***

Şimdi, haklı olarak diyeceksiniz ki…

“Göbeğini kaşıyarak, bütün gün evin içinde pijamayla dolaşmaktan iyidir…”

Ama…

Bu gayretler(!) “çalışmak” kelimesinin içini doldurabiliyor mu?

***

Mesela…

Bir dostum, hafta sonu “baklava yapmaya” niyetlendi…

Bir yandan da düşünüyordu:

“Bi’ton masraf; ayrıca kim yiyecek? Zaten tadımız kaçmış…”

Bi’anda vazgeçiverdi…

Tembellik, ağır basmıştı…

***

Neden, kimilerinin çalışkanlığını övmek adına…

“Maşallah, arı gibi çalışıyor” deriz; hiç düşündünüz mü?

Ve, tabii ki…

Neden bir “arı” kadar olamıyoruz?

***

Arıları “kıskanmamızın” bi’değil, bir kaç sebebi var…

Aklınız durur…

Rakamlarla konuşalım, daha iyi anlaşılır…

Arılar, topu topu yarım kilo bal için…

3 milyon 750 bin kez çiçeklere konup, kalkar…

Bir kilogram bal için…

40 bin arı, 6 milyon çiçeğin üstünde dolaşır…

Mesela…

Bal arıları bir peteği doldurabilmek için…

100 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve…

100.000 kilometre kanat çırpıyor…

Bu deli çalışmanın arasında, dönüp dönüp…

“Öbür arı benim kadar dolaşıyor mu?” diye, kontrol bile etmiyorlar…

Birbirlerine…

Tam bir güven içinde sadece hedeflerine odaklanmışlar!

Bir arı kolonisinde…

Cinlik yapmak için, “Birkaç gram bal da kendime saklayayım” diye…

Peteği “hortumlayan”a şimdiye kadar hiç rastlanmamış…

Onlar bu işi canla başla yapıyor ve…

Arılarda nesilden nesile aktarılmış bir tembellik asla söz konusu değil…

***

Mesela…

Hepsi güneşin “kalk” ziliyle çalışmaya başlıyor…

Güneşin “paydos” ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar…

Hiçbir arı, “Kraliçe işin kaymağını yiyecek diye ben geberene kadar çalışmam abi...” demiyor…

Kovanı terk edip, başka kovanlarda “Cumhuriyet kurmayı” düşünmüyor! Karşı kovandakileri kıskanıp o peteğe dadanmıyor!

Bir düzen tutturmuşlar, milyon yıldır hayatına fesat sokmadan “ilahi bir sorumluluk" peşindeler!

Arıların “ayıkla pirincin taşını” diye bir atasözleri yok…

Başka arıların pisliklerini(!)

Onların hayatlarını kısıtlayarak temizlemek zorunda değiller!

Bi’düşünün; siz, biz, hepimiz…

Hiç, “bir arının diğerini soktuğunu” duydunuz mu?

***

Nobel ödüllü teorik fizikçi Albert Einstein...

Hep şunu söylemiş:

“Eğer arılar ölürse sonraki yıllarda insanlar da ölür…”

Gerçekten de…

Giderek o çalışkan arılar “rahatsız edici” biçimde ortadan kaybolmaya başladılar, yani ölüyorlar…

Özetle…

Dünya, giderek tembellere kalıyor…

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Eskimeyen bir “Nasreddin Hoca” fıkrası ile…

Efendim…

Nasreddin Hoca sabah namazını kıldırmış evine gelmiş…

Eşini tembihlemiş:

“Hatun, ben azcık divanda uzanıyorum… Sonra kalkıp çift sürmeye gideceğim, bir saat kadar sonra beni kaldır…”

Bir saat sonra eşi hocaya seslenmiş ama…

Bakmış hoca tembellik ediyor, dayanamamış lafı çarpmış:

“Efendi, efendi… Bugünkü uyuşukluğunla kaplumbağalar bile seni geçer…”

Hoca çaresiz ayaklanmış, tarlaya varmış…

Çift ürerken pulluğun önünde bir kaplumbağa görmüş…

Kımıldamadan öylece duruyor…

Devam etse kaplumbağayı canlı canlı toprağa gömecek…

Çaresiz seslenmiş hayvana:

“Hey kaplumbağa; bakıyorum buraya benden evvel gelmeyi becermişsin… Ama öyle tembellik edeceğine bana bak da çift sürmesini öğren!”

Nokta…

Sonsöz: “Zor bir işi yapmak için tembel birini seçerim… Çünkü, tembel bir insan, onu yapmanın kolay bir yolunu mutlaka bulur… / Bill Gates – Microsoft’un kurucusu…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz