MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Boşanan aileler: Aldatmak
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
24 Mart 2018 Cumartesi

Boşanan aileler: Aldatmak

İki haftadır boşanan aileler üzerine yazıyorum, boşanma konusu uzun, çok yönlü ve toplumsal bir konu. Eşler arası aldatmaya geçmeden “Aldatma” konseptinin üzerinde durmak istiyorum…

Ne zaman başlar aldatma yaşamımızda? Önce çocukken birçok anne çocuğunu aldatır, Ağzına bir lokma koymak için gereksizce “Aaa bak kuş geçiyor”. Düştüğünde “Öptüm, geçti” misali… Çocuk aldanır mı? Kuş uçmadığını görür, annesi öptüğünde acının geçmediğini fark eder ve o andan itibaren annesine tam güvenmemeye başlar. Ayrıca, aldatmanın kabul edilir olduğu kafasına yerleşir. Zamanla o da annesini aldatmaya başlar. “Ben kırmadım” der, bardağı düşürüp kırdığında…

“Okuldaydım” der ergenliğinde okuldan kaçtığında… Kopya çektiğinde öğretmenine “Çekmedim” der. Annesinden küçücük yaşta öğrendiği aldatma konusunda uzmanlaşmaya başlamıştır… Aslında, gerçekte aldattığı kimdir? Kopya çektiği için o dersi öğrenememek öğretmene mi zarar verdi, kendisine mi? Annesini aldatarak annesi ile dürüst, yakın ilişki kuramamak, dik durup hatasını üstlenememek onu zayıf karakterli mi yaptı, güçlü karakterli mi? 

Sonra işyerinde aldatmaya başlar. Arkadaşı iyi bir iş yaptığında patrona kendisinin yaptığını söyler, aferin alır aldatmasının karşılığında. Bir hata yaptığında arkadaşının üstüne atar, yine aldatarak kazanır… Ancak, bu arada arkadaşının güvenini, dostluğunu kaybeder, en önemlisi korkak, ikiyüzlü duruşu ile onurunu kaybeder…

Şimdi bu kadar aldatma (ve kaybetme) kültürü ile büyümüş bir çocuğun evlendiği zaman aldatmamasını beklemek ne kadar gerçekçi? Flört ederken sağa, sola söylediği yalanlar aslında bir işarettir ama gönül ferman dinlemez, bu ayrıntı o gençlik günlerinde fark edilmez... Ancak, huylu huyundan vaz geçmez, eşini de aldatır… Kim kaybeder? Aldatan eşini kaybeder…

Bir de aşırı aldatma/kaybetme kültürü içinde büyümediği, çok zayıf karakterli olmadığı halde sonradan eşlerini aldatanlar var. Burada, bir ilişki sağlam temellere oturarak başladıysa, içi doluyorsa, yani eşler fikren, zeka, yaş, tecrübe, entelektüel birikim, eğitim, sosyo-kültürel eşitlik, duygusal doyum (sevgi, saygı), sorumluluk varsa, gözleri başkasını aramaz, aldatma söz konusu olmaz. Bir tarafı boş kalan ilişkide eş, o boş tarafı doyurmak için çevresindeki diğer kişileri fark etmeye, onlara ilgi duymaya ve sonuçta aldatmaya başlar. Burada da, kaybetmenin asıl nedeni, eş seçerken dengini seçmemiş olmasıdır…

Günümüzde bazı evlilikler de bir iş anlaşmasına dönüşmeye başladı. Yaşı ilerleyip saçları ağaran erkekler maddi birikimleriyle hem sosyal, hem ekonomik olarak daha yüksek bir “satın alabilme” potansiyeline sahip oluyor.  Gösteriş yapmaya gereksinme duyan bir kısım erkek nasıl eski, daha ekonomik otomobilini daha pahalı bir otomobil, mütevazi evini daha lüks bir evle değiştirebiliyorsa, saçları ağarmış karısını da daha genç; o ev, bir yurt dışı seyahat veya otomobil uğruna yaşıtı genç erkekten vaz geçecek daha alt sosyal veya ekonomik gruptan biriyle değiştirmeyi düşünebiliyor.

Yaşlı doktor kendisinden 20 yaş genç hemşiresiyle, yaşlı işadamı kendisinden 15 yaş genç sekreteriyle evlenebiliyor, daha somut bir ifadeyle. Bu bir iş sözleşmesi, bir ticaret anlaşması aslında, gerçekçi gözle bakıldığında. Genç kadın gençliğiyle ev ve otomobili satın alırken, yaşlı erkek de malı veya toplumsal satütsüyle genç kadını satın alabiliyor. Aldatmaya ve erkeğe ayrıcalık tanımaya çok alışmış toplum bunu yadırgamıyor ama bir süre sonra genç kadın doğal olarak genç bir erkek özlemiyle yaşlı kocasını genç erkekle aldatmaya başlıyor, Aşk-ı memnu veya Anna Karenina misali. Kısacası, bu ticaret anlaşması da kimseye mutluluk getirmiyor, herkes aslında diğerlerinden önce kendini aldatıyor…

Sanırım işe çocuklarımızı küçük bahanelerle aldatmaktan vaz geçmekle başlamak gerek… kendimizi kandırmak istemiyorsak…          

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz