MENÜ
İzmir 10°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bu Cumhuriyet’i çok ararsınız...
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Ekim 2014 Salı

Bu Cumhuriyet’i çok ararsınız...

Modernite ve Aydınlanma düşüncesiyle doğan Cumhuriyet’i her fırsatta linç etmeyi marifet sayan İslamcılar, Kürt milliyetçileri, liberaller ve kimi sol çevreler yolun sonuna geldiler.
Kimlik siyasetiyle beslenen ve ülke genelinde derinleşmekte olan toplumsal ayrışmanın yol açtığı husumetin ölümlü çatışmalara dönüştüğüne tanık oluyoruz.
Kimin kimi hangi saiklerle öldürdüğü, bundan böyle sadece spekülasyondur. Bilebildiğimiz tek şey, artık can güvenliğimizin kalmadığıdır. Türkiye, yönetilebilir bir ülke olmaktan hızla uzaklaşıyor.
 
Türkiye’nin ulusal yararı ve çıkarları, Erdoğan-Davutoğlu iktidarının bekası için göz ardı ediliyor; Hâlbuki AKP’yi destekleyen sermaye çevreleri de bu tutumdan zarar görüyor.
Ha keza, Erdoğan’ın kendi yoluna gitme arzusu, uluslararası sistemde derin kaygı yaratıyor.
Erdoğan ve yakın çevresinin sorunlu yönetim biçimi artık sadece çözümsüzlük üretiyor.
 
Cumhuriyet değerlerine saldırmak, AKP iktidara geldiğinden beri çok prim yapıyor. Laisiteyi yok ederek seküler toplumu din toplumuna dönüştürmek, Cumhuriyet kadrolarını tasfiye etmek, kuvvetler ayrımına son vermek, hukuk devletini kanun devleti ile ikame etmek, Öcalan ile pazarlığa oturmak ve benzeri açılımlar sonucu ülke kritik bir yol ayrımına geldi.
İslamcılar ve Kürtler, Cumhuriyet’in fiilen bittiğini ve yerine yeni bir Cumhuriyet kurmak gerektiğini söylüyorlar. Ülkenin diğer yarısı ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesini savunuyor.
Bu karşı karşıya geliş sürecinde yeni bir sosyal sözleşmenin koşullarının oluşması, barış ortamında mümkündü; Ne ki, tek adam yönetimi altında inanç ve etnisite grupları arasında husumet başlayınca, toplumsal mutabakata giden yollar tıkandı.
 
Türkiye Cumhuriyeti, Batılı olduğunun teyidini Avrupa’dan almak ihtiyacında olmayan bir devletti. Biliyorduk ki; Batı uygarlığı, Doğu Akdeniz’den, Anadolu topraklarından başlar.
Bugün ise, Türkiye kendini Ortadoğu İslam dünyasının parçası olarak ifade eden ülke konumundadır. Artık bölgesine değer katan bir ülke değildir.
 
Cumhuriyet’i salt vesayetle yönetilen ceberut bir devlet olarak gören zihniyet; zalim beyaz Türklerin zulüm yaptığı mazlum dindarlar ve Kürtler şablonu üzerinden yarattığı algıyla halkı böldü.
Bölünme, Cumhuriyet’i değersizleştirmek ve kurumları gözden düşürmek isteyenleri cesaretlendirdi. Ve bu cesaretle alıp başını giden Erdoğan, çapını aşan işlere kalkıştı; Tek adam yönetimi, “Yeni” Türkiye’yi inşa etmek için kendi vesayet rejimini kurdu.
Bugün, bütünlüğünü ve tutarlılığını yitiren devlet kurumları ve devlet yönetimi, üst üste gelen krizleri çözmek veya yönetmek bir yana; krizin bizzat kendisi oldu.
 
Elbet de devlette hepimizin yakındığı sorunlar var. Devletin yapısal sorunları üstüne düşünmek ve çözüm aramak yerine askeri darbelerle devlette düzeltmeler yapmak, sorunları kronikleştirdi.
Devlet yönetiminin sivilleşmesi hepimizin arzusudur; ama sivilleşmenin islamcı vesayetten geçtiğine dair bir bilgimiz yok… 
Asıl mesele, demokrasinin önünü kesen siyasi partiler yasasının ve seçim yasasının yarattığı sorunlu temsil iken, topluma bambaşka hikâyeler anlatılmaktadır. Dün de böyleydi, bugün de…
Askerleri kullanmak işlerine geldiği sürece vesayetten rahatsız falan oldukları yoktu; Vesayetler arası çatışma çıkınca, askeri vesayet demode, islamcı vesayet moda oldu…
 
Cumhuriyet’in sorunları, Aydınlanma ve Moderniteden kaynaklanmıyor. Modernite ve Aydınlanma, kapısında beklediğimiz AB ülkelerinin varoluş biçimini ifade ediyor; Postmodern mülahazaların bu gerçeği değiştirdiğini düşünmüyorum. Kapitalizm, postmodern zamanların henüz şafağında…
Ulus-devletin itibarsızlaştırılması, yeni sermaye birikimi biçiminin getirdiklerindendir. Bu değişim, insanlığa daha iyi gelecek vaat etmekten ziyade, kapitalizmin geçirdiği değişimin sonucudur.
Bu durumu fırsat bilen islamcılar, yıktıklarının yerine yeni bir şey getirmiyorlar ama islamın o bildiğimiz ortaçağ dünyasında kendilerine yer açmaya çalışıyorlar.
 
Cumhuriyet’in Osmanlı’dan günümüze önemli deneyim ve birikimleri barındırdığını göz ardı ederek sözüm ona Osmanlıcılık yapmak ve ülkeyi İslami rejimin kucağına atmak, sonu başından belli bir maceradır. Bu macera, Türklerin dirlik ve düzenine, kadim tarihine yapılmış bir saldırıdır.
Cumhuriyet’i yok sayan “Yeni Türkiye” hayalciliği, yurtta ve dünyada boyunun ölçüsünü alıyor. Umudumuz odur ki, geri dönülmez bir yola girilmiş olmasın.
 

Türkiye’de Aydınlanmanın, modernitenin, çağdaşlığın yolunu açan Cumhuriyet, kuruluşunun 91. yılında… En büyük bayramımız kutlu olsun! Varsın içimiz biraz buruk olsun.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 taylan özgür
 30 Ekim 2014 Perşembe 21:14
emperyalizmin eski yandaşları cumhuriyetimizin kurucularından nasıl ders aldılarsa ; yeni iş birlikçiler de aynı ders ve cezayı görecektir.Yönetemeyenleri cezalandıracağız günler ölüm haberleri ile gelse de..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz