MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çekmecemdeki minimalist arı
Hanzade ÜNUZ
YAZARLAR
27 Ağustos 2018 Pazartesi

Çekmecemdeki minimalist arı

Bu aralar minimalizm üzerine okuyorum.

Regina Wong’un “Hayata Yer Aç” adlı kitabı bir sadeleşme rehberi...

Biriktirmemek, hafif olmak üzerine...

Daha az ama daha doğruyla yaşamayı öneriyor...

Sadece eşyalar konusunda değil bu çekici teklif...

Zihinsel ve duygusal anlamda da hafiflemek mümkün diyor Wong...

Kaygı, korku, öfke biriktirmeden...

Neşe, coşku ve sadeliğin dinginliğine kavuşmak...

Daha çok sahip olmak yerine...

Daha çok olmaya odaklanmak üzerine...

Kafa yoruyorum şimdilerde diyebilirim.

Yoğun bir eleme modundayım anlayacağınız.

***

Bayram tatili boyunca elimden düşürmediklerimden...

“Hayata Yer Aç” ta minimalizm şöyle tanımlanmış:

“Özgürlüğümüzü bize kazandıran bir araçtır. Sorumlulukların altında ezilmekten, gerekli olmayan şeylerden, tüketim kültüründen, zihinsel dağınıklıktan, duygusal blokajlardan ve olumsuz ilişkilerden, borçlardan ve keyifsiz koşuşturmalardan kurtaran bir özgürlük.”

Tüketim toplumunu alaycı bir dille analiz eden...

Fight Club’ın da yazarı olan minimalist akım öncüsü Amerikalı Chuck Palahnuik’in kitaptaki süzme cümlesi ise şöyle:

“Sahip olduğun şeyler günün birinde sana sahip olurlar...”

Ben de tam bu noktadayım.

Sahip olduğumuz şeylerin bizim kim olduğumuzu ve değerimizi belirlediğine inanmaya yönlendiriliyoruz.

Ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar mutlu olacağımızı düşünerek biriktiriyor ve tüketiyoruz.

Eşyalar bize hizmet edeceğine...

An geliyor biz onlara hizmet etmeye başlıyoruz.

Saklamak, tasnif etmek, korumak zorunda olduklarımız ayrı...

Temizlemek, toz almak ve baş edemeyip depolamak zorunda olduklarımız ayrı...

Karıncalar gibi yuvaya taşıdığımız onlarca şey...

Kullanmadığımız, bir daha ne zaman kullanacağımızı bilmediğimiz...

Hayat alanımızı gasp eden, bizi esir eden eşyalara dönüşüyor. 

***

Ben gerçi eskiden beri “Atma” huyumla tanınırım.

Fazlayı tutamam.

Bozuğu, kırığı saklamam.

Üst üste yığmayı sevmem.

Kalabalığın arasında boğulurum.

Birikmişlerden hoşlanmam.

Tek istisna olsa olsa mutfaktaki bulaşıklar olabilir.

Maillerimin birikmesine de tahammül edemem.

Bana batar.

WhatsApp ekranındaki eski satırlar beni yorar, silerim.

Bir daha okumayacağım, özel olmayan kitaplarımı dağıtırım.

Kapsül gardırop taraftarıyımdır.

Kullanmayacağımı bildiğim eşyalarımı...

Giysilerimi, çantalarımı, ayakkabılarımı veririm.

Ailem, yakınlarım, sevdiklerim bu takıntımı bilir.

Muzdariptirler, söylenirler.

Onlar adına da atarım çünkü.

O yüzden bu minimalizm mevzuu bana iyi geldi.

***

Bayram dönüşü evde bir atma harekatına giriştim hunharca...

El atmadığım az sayıda kalmış çekmeceye daldım...

Verilecekleri, atılacakları ayırırken...

“Hayata Yer Aç” ta önerilen tüyoyu uyguladım...

Eşyaları ayırırken ona ihtiyacım olup olmadığını...

Ya da onu isteyip istemediğimi sormak yerine...

‘Neşe saçıp saçmadığını’ sordum.

Kimileri bu kez gümbürtüye gitti.

Vedalaştık.

Kimilerini de artık kullanmayacağımı bildiğim halde...

Neşe saçtığını hissettiğim için...

Özel anısı olduğu için kayırdım.

Gözüm gibi koruduklarım çekmecesine sakladım...

***

Bir de güzel sürprizle karşılaştım son çekmecede...

Son üç bayramdır artık aramızda olmayan babamın hediyesiydi.

Evime taşındıktan sonra...

Yüzünde tam da Günhan Ünuz ifadesiyle vermişti...

Utangaç, muzip ama hediyesinden de memnun küçük bir gülümsemeyle...

Birlikte çizgi film seyretmeye bayıldığımız babam...

Onu ne kadar çok sevdiğimi söylemekte...

Yeterince bonkör olamadığım babacığım bana harika bir lamba almıştı.

Minik bir bal arısı şeklinde...

Pirize takılan türde küçük bir led aydınlatma...

Paketinde duruyordu.

Daha önce de elime almıştım defalarca, sevgiyle bakmıştım.

Ama açıp kullanmamıştım.

Seksen küsur yaşındaki babacığım...

Kırk küsur yaşındaki kızına...

Gülen bal arısı bir gece lambası hediye etmişti.

Başında beyaz tacı, beyaz kanatlı, sarı tombik gövdeli mutlu bir bal arısı...

Hemen kabından çıkardım..

Bana neşeyle baktı...

Pirize taktım.

Tacı enfes bir maviye, kanatları pembe, yeşil ve kırmızı renge büründü..

Yanıp yanıp söndü karanlıkta...

Dünyanın en sevimli, en minnoş bal arısı gülümseyerek bana bakıyordu...

Gözümden yaşlar süzüldü.

“Sende minimalist bir arı tipi var” dedim.

Kafasını salladı...

“Hafiflemek için bana yardım eder misin” diye sordum.

Tek gözünü kırptı...

Hayatına yer açmak için açtığın bir çekmeceden,

Bazen çok özlediklerin...

Bazen minimalist bir arı çıkabiliyor...

Aslında en güzeli...

Güzellikleri koruyup sakladığın,

Gizli bir çekmecen olması belki de...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Reyhan
 27 Ağustos 2018 Pazartesi 11:45
Duygusal anlatımın çok güzel ,her zaman yapmayı düşündüğümüz ama hep ertelediğimiz bir şey.Hafiflemek için bunu yapmak gerekiyor .
 Oğuz
 27 Ağustos 2018 Pazartesi 09:57
Çok güzel duygulu ve eğitici
 Dr İnci Erkin
 27 Ağustos 2018 Pazartesi 09:51
Ne güzel ifade etmişsiniz.Bu minimalist akım gerçekten güzel, ama eşyalardan da önemlisi var ! Olumsuz duyguları ve olumsuz bizi mutsuz eden anıları da fırlatıp atalım ki, yeni, güzel mutlu duygulara yer açılsın.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz