MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Cesaret çocuklar
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
12 Haziran 2016 Pazar

Cesaret çocuklar

İlk maçımızı oynadığımız Hırvatistan karşısında, Fatih Hoca` nın öğüdüyle "keyif almak" istedik, ama üzüldük. Üzüntümüz ulusal takımımızın yaptıklarının bize utanç vermesinden ziyade yapamadıklarımızın bizi çok daha farklı yerlere taşıyabilecek olmasındandı.

Örneğin: Elimizde bir Çalhanoğlu var... Bundesliga` ya transferi için Dortmund tarafından 16 milyon sayılmış tabanca gibi bir Emre var. Kalecimiz Volkan iyi. Her ne kadar Barça`da pek fazla şans bulamasa da bir Ardamız var.

Caner Avrupa`nın her kanadını felç edebilir. Gökhan deneyimiyle sağlam. Hakan Balta da ona keza. Ozan fizikli, geleceğin oyuncusu. Volkan Şen delici, şutu öldürücü bir isim.

Rakipte ne var:                  

Kabaca bakarsak, Rakitic (Barcelona), Modric ve yedekte Kovacic (Real) ve de Mandzukic (Juventus)... Üç aşağı-beş yukarı böyle... Sahada ki performansları ise isimlerinden daha da geride.

Ulusal takım için galibiyet neredeyse gruptan çıkmanın sigortası... Ne var ki ilk yarıda topla oynama süresinin üstünlüğüne karşın bir türlü rakip kaleye gidemeyen bir oyun anlayışı...

Gitsek bir şeyler olacak. Örnek mi? Ozan`ın kafası... 

Ve kalemizde görülen bir ayak üstü vuruşla Modriç`in golü...

İkinci yarıda direklerimizden dönen toplar, rakibin kaçırdığı fırsatlar var. Ancak oyun toplamına baktığımızda skor 1-0 ve skor olarak, oyun olarak ezilen bir ay yıldız yok.

Üzüldüğümüz nokta artık Avrupa futbolunda bir "level" atlamamızın zamanı gelmesine karşın, edilgen bir futbolla önce rakibin ne yapacağını tartmak, sonra da "biz bitti demeden bitmez" demek üzere oyunun sonunu beklemek.

Artık şerefli mağlubiyetler devri çoktan geride kaldı. Türkiye`nin böyle bir misyonu kalmadı. Gençler bilemez ama bir üst kuşak iyi anımsar. Her organizasyona (Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası) abone olan ve mutlaka orada bulunan Yugoslavya ekolü karşısında eskiden nefes almamız bile olası değildi. Ancak köprünün altından çok sular aktı. İnsan böyle bir görüntünün ardından gerçekten kaçan fırsatlara üzülüyor. Şu turnuvaya çok daha iyi başlayabilir, çok daha farklı rotalara dümen kırabilirdik. Yazık.

Terim`in deyişiyle "biz bitti demeden bitmez" diyebilmek için önce başlamak gerek.

Futbol düşünselimizde öncelikle üretmek, söke söke almak olmalı. Dakikaları tüketip son dakikalarda bir anafor golle kahraman olmak değil.

Buraya gelişimizi anımsayın. Mucize eserinden bir sonuçlar sinsilesi ve Selçuk`un ayağından bir frikik golü...  Almanya`da, Danimarka`da, İsviçre`de, İsveç`te pıtrak gibi yıldız adayları mız biterken, 80 milyonluk Türkiye, mucizelere bel bağlamamalı artık.

Öncelikle futbol düşünselimizi, oyun felsefemizi değiştirmemiz gerek. Yalnız bunun teori kısmı ve uygulama yeri öncelikle ve sadece Ulusal Takım olmamalı. Bunun için para ve emek harcamalı, İkinci, Üçüncü Lig`e, taaaa amatöre kadar inmeli.

TFF Başkanı mali genel kurulda hava atıyor "602 milyona dayandık" diye... Paraları "kosalamak"  yerine  Almanlar gibi yapabiliyor muyuz? Altyapı için 150 milyon doları gözden çıkarıp, pahalı antrenörleri işin başına koyup, malzeme, tesis, hiç bir yatırımdan kaçmayıp, her yaş grubunda aynı sistemin, antrenman yöntemlerinin, aynı temel teknik ölçütlerinin uygulandığı alt yapı ulusal takımları yaratabiliyor muyuz?

Batıp gitmek üzere olan asırlık futbol armadalarımızın, o da federasyon giderlerine kesilecek 300-500 bin euro para yardımı ile çırak çıkarmak yerine, reel anlamda elinden tutabiliyor muyuz?

Batağa saplanmış bu önemli futbol adreslerini, siyasi, rantsal ve seçim kaygılarından uzakta, bir karşılık beklemeden, sorunlarını çözmüş, sisteme entegre olmuş, ulusal futbol ekolünün titizlikle uygulandığı futbol üretim merkezleri haline getirebiliyor muyuz?

Yıllardır söylemekten dilimizde tüy biten, Bölgesel Amatör Lig`in sorunlarına gerçek anlamda eğilebiliyor muyuz? "Buralar futbolun ilk basamağıdır. Rantçıların, fırsatçıların, zembili elinde takım takım dolaşan kurtların,  hatırlı belediye takımlarının at oynattığı, sponsorların biri iki yıl da sövüşlenip kaçırıldığı, bir para basma makinası değildir" diyebiliyor muyuz?

Terim`in yardımcılığını yaptığı Piontek döneminde olduğu gibi kendi takımlarında dahi oynayamayan mahalle, köy çocuklarını Ulusal Takım koridorlarına davet edebiliyor muyuz?

Aylarca galibiyet almadan 19 beraberlik aldı diye kovulan, ama Türk Futbolu`na UEFA, Süper kupaları, Avrupa, Dünya şampiyonları getirecek bir kuşağı armağan eden Danimarkalı`nın izini sürebiliyor muyuz?

Başarı o zaman gelecektir. Bizim çocuklarımızın eksiği yok, fazlası vardır. Muhtaç olunan kudret damarlardaki asil kanda mevcuttur.

Yeter ki biraz cesaret, sabır, ilke ve sistem...

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz