MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çevreden merkeze giden yolda…
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Kasım 2018 Pazartesi

Çevreden merkeze giden yolda…

Muhafazakâr sağın 70 yıldır iktidara tutunabilmesinin nedeni, kapitalist Dünya sisteminin koşullarında, üretici güçleri geliştirmekte başarılı olması ve sistemin periferisinde yaşayanlara merkezi açmak için siyaset üretmesidir.

Üretici güçleri geliştirmek ve merkezi çevreye açmak; muhafazakârların sihirli formülü olagelmiştir.

Ancak Türkiye’nin batılılaşma hikâyesinin olmazsa olmazı demokrasi, her zaman, muhafazakârların başını ağrıtmıştır. Sözde demokrasiye bir itirazları yoktur. Hatta buna, “ileri demokrasi” dedikleri bile olmuştur. Fakat gerçekten demokrasiyle yönetmek söz konusu olduğunda, işlerin rengi değişiyor. İnsan hakları, toplusal eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik, sosyal devletin inşası gibi meseleler, muhafazakâr yönetimleri bozuyor. “Mış gibi” yapmaktan ötesi sıkıntılı…

Doğrusunu söylemek gerekirse, toplumsal alanı herkes için yaşanılabilir kılma potansiyeline sahip yönetim biçimi olarak demokrasi, gelişmekte olan ekonomiler kategorisinde yer alan ülkelerde, sürdürülebilir yönetim biçimi değildir. Sadece ekonomik nedenler değil, eğitim düzeyinin düşüklüğü ve kuralsızlık da demokrasiyle yönetilmeye engeldir.

Nitekim merkezi çevreye açtığı rivayet edilen AKP, oluşturduğu islami zeminde tabanını tutabilmek için, hem de bir rektör aracılığıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a itaatin farz olduğunu, ilan edebiliyor.

Doğulu ve islamcı değerlerin baskın olduğu Türkiye toplumunda, çevreden merkeze giden yol demokrasiden geçmiyor. Çünkü bu yolun eğitimli yurttaşlara değil, itaatkâr kullara ihtiyacı var. Yoksa doğu despotizmi ve islamcı normlar iş görmez…

Ayrıca, hâkim sınıfların o merkez dedikleri, sistemin nimetlerinin uzaktan gösterilmesiyle oluşan sanal gösterinin yer aldığı sahnededir.

Çevreden merkeze giden yola koyulanların çizdiği baskın profil gerek doğu değerlerini gerek islamcı değerleri abat ediyor.

Yani sistemden beslenme ihtimalinin çekiciliğiyle merkeze yönelen çevre sakinlerinin beklentileri ve takındıkları tavır, demokrasiye değil ama otoriter rejimlere yol veriyor.

Türkiye’de gerçekleşmekte olan yönetim ve rejim değişikliği tam olarak bu sosyal tabandan güç alıyor.

Çevreden merkeze giden yolda karşılaştıklarımız genellikle tekin insanlar olmuyor; Önlerinde uzanan yolun sınıf atlama vaatlerinin cazibesi, çalışıp üretmeye değil ama kısa yoldan para kazanmaya, köşe dönmeye teşne bozuk bir ahlakı teşvik ediyor.

Burjuvazi, böylesine tehlikeli mecralarda dolaşan tekinsiz kalabalıkların başına buyruk hareket etmesine haliyle izin vermiyor; Dolayısıyla, onları din ve otoriter rejimler aracılığıyla zapturapt altına almak, muktedirler açısından makul olandır.

Gelin görün ki sosyal demokratların, sosyalistlerin bunu anlaması ve kabullenmesi mümkün değildir.

Sonuç itibarıyla, günümüz Dünyası antikapitalist mücadele yolları yeniden konuşulmalı, çevre/merkez trafiğine yeni bir düzen verilmeli ve yoksullara, bu aşağılık labirentten kurtuluş yolları açılmalı…

Muhafazakârların ve liberallerin iktidar yollarını tıkamak için; yoksulların teslim alındıkları bu çevre/merkez hattından kendilerini kurtarması gerekiyor.

Kendisi için iktidar isteyen yoksulların siyasal mücadelesi üstüne yeniden kafa yormanın zamanıdır.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sarı Çizmeli Memed'A.
 6 Kasım 2018 Salı 05:07
"Yoksullar için siyasal mücadele" tamam da Sn.MARO, dünya'daki ülkelerin birkaçı hariç hemen hemen tümünde, sermayenin/sömürenlerin/ezenlerin/gerekirse gözlerini kırpmadan asanların kesenlerin/kan dökenlerin temsilcileri olan sağ partiler, 'yoksul' diye nitelediğimiz o yığınların oylarıyla iktidarda bulunmaktalar... N'olacak şimdi?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz