MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Cihan Sultanı zor durumda
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
4 Şubat 2019 Pazartesi

Cihan Sultanı zor durumda

Bir sual eyledim, aklım başımdan gitti. O sualden beri ben, eski ben değilem!

Bunları kimden öğrendiniz, demiştim, hepsi bu kadar! 

Sualimi bitirmeden temsil heyetinin bir kısmı korkudan düşüp bayıldı.

Ne oldu demeye varmadan bir de ne göreyim, karşımda Yunan ve Roma heykellerinden daha asil duruşlu bir taş bebek!

Bir ceylan yavrusu kadar taze!

Bir ahu gözlü!

Çoğunun bayıldığı ortamda onda korkudan eser yoktu! 

Gülbahar; Zübeyde Sultan gibi olanca cesareti ve cesametiyle karşımda dimdik ayaktaydı. Ve kara kaş kara gözleriyle beni süzüyordu.

***

Yavrucuk sualime seslerin en güzeli ile cevap vermedi; adeta şakıdı.

Huzurda yürümedi; raksların en güzelini tüy hafifliğiyle icra etti.

Bir zerre yağ olmayan bedenini önce saygı ile öne eğdi, sonra selvi gibi semaya durdu.

Kalça ve göğüs kıvrımları… Kara kaş, kara gözü… Beyaz ten ve güneş kadar aydınlık yüzü ile aklımı başımdan aldı.   

İnanın öyle oldu.

Ben ki binlerce cariye ile halvet olmuş, daha fazlasını da halvet olmadan paşalara, ulemaya, valilere, beylere üçer – beşer hediye etmiş biriyim. 

Ellerimi açtım Rabbime sığındım:

Yüce Rabbim!

Kalplerde olanı sen bilirsin!

Geçenlerde “Ne sıkıcı bir dünyada yaşıyorum!” diye aklımdan geçirirken sana asi mi oldum?! N’olur bağışla!

Beni neyle imtihan edersin, Ey Rabbim?!

Yer göster hemen fethedeyim!

Yol göster aya, yıldıza gideyim!

Cihanda ne kadar aç varsa hepsini doyurayım!

Yalvarıyorum, beni benden alan böyle alımlı, böyle kibar, böyle şuh… Narin mi narin, tatlı mı tatlı dilli, güneşe tutsam iliklerini görebileceğim bir körpe ile imtihan etme!

Yalvarıyorum! N’olur beni Gülbahar… Gülbahar…

Gülbahar dedim, arkasını getiremedim. Beni Gülbahar’dan kurtar, diyemedim!

Bir an, Rabbim duamı kabul ederse ben ne yaparım, diye düşündüm, tüylerim diken diken oldu!

***

Zübeyde Sultan başıma Kıbrıs derdini açtı ya, iki gündür onunla meşgulüm. Erkan-ı Harbi topladım. Haritalar açıldı, müzakereler yapıldı. Paşaların görüşünü aldım ve uzatmadan sefere karar verdim:

Gitmişken Girit Adası’nı da alıverin. Ha, aklımda iken söyleyeyim: İskender’den geriye kalanları da bitirin; hiçbirine acımayın, dedim ve meclisi sonlandırdım.

Masal gösterilerine iki gün ara vermiştim.

Bugün günlerden Gülbahar!

Akşamı zor ettim.

İnşallah, Zübeyde Sultan yine her şeyi berbat etmez.

Şehzadelerimin hatırı var, yoksa o başı, gövdesinden çoktan ayırırdım.

Beni Gülbahar’ın yanında nasıl rencide eder?!

Bunu unutmayacağım!

Unutursam yüreğim kurusun!

Nihayet temsil başladı.

Uzun bir girizgah yapacaklardı, işaret ettim, kısa kesip oyuna geçtiler...

Nice zamandır düşünüyorum:

Bu kadar uzun, nihayetsiz oyunlar, hayal ürünü müydü yoksa Sarayımda olup bitenleri mi anlatıyordu?

Kimseye belli etmeden temsilleri dikkatle izledim ve benden gizlenen ne kadar önemli olay varsa onları da eğlenirken öğrendim!

Bermekilerin entrikalarının çoğunu temsiller aracılığıyla öğrendim.

Başlangıçta böyle değildi. Oyunları ödüllendirdikçe masallar uzadı, adeta Saraydan canlı yayına dönüştü.

Ama ben oyunları çok eğleniyormuşum gibi izledim.

Behlül’ün yaptığı gibi işi saflığa vurdum. 

***

Gülbahar oyuna girdi ya, ben kendimden geçmişim. Gözü açık bir baygına döndüm. Hiçbir temsilini, raksını ve şarkısını kaçırmadan izledim. Adeta aklım fikrim durdu. İzlemekten başka bir şey düşünemez oldum…

Sizden gizleyecek değilim ey aşıklar!

Gülbahar gecelerimi gündüze, gündüzlerimi geceye çevirdi. Gündüz uyuyor, gece Gülbahar’lı temsiller izliyorum.

Zübeyde Sultan kıskançlıktan Gülbahar’ı zehirlemeye çalışmış. Bunu öğrenince Şehzademi çağırdım, Anacığını al Hacca’a götür. Şu deri tulum altını yanından ayırma, yolda karşılaştığın fukaraya dağıtırsın, sevaptır, hayrım olsun dedim.

***

Gülbahar’ı tanıdıktan sonra hiçbir cariye ile halvet olmadım. Onu oyun ekibinden de çıkarttım. Günün hangi saatinde olura olsun, yemeklerde, gezintilerde, avlarda, akşam oyunlarında hep Gülbahar’la oldum. Ne yaptıysam onunla yaptım.

Halvete ara verdiğimden beri ağrılarım da hafifledi. Hatta hiçbir hastalığım kalmadı da diyebilirim.

Günler geçti, hâlâ parmağımı Gülbahar’a değdirmedim. Gün boyu onu dinliyor, onu izliyorum.

Geçen gün Gülbahar’ı bahçede güneşe tuttum, tahmin ettiğim gibi ne kadar iliği var, hepsini gördüm.

Eğer ilk karşılaştığım gün Gülbahar’la halvet olsaydım, ateşim kısa sürede sönerdi. Ben can sıkıcı günlerime geri dönerdim, o da unutulanlar arasında yerini alırdı.

Ama öyle yapmadım!

Allah’ım, beni Gülbahar’ın sevgisinden kurtar da demedim!

Bunlar hasretime hasret, saadetime saadet kattı.

Hastalıklarıma şifa olması da bundandır. 

Biliyorsunuz, duygusal olduğum kadar sabırlıyımdır da!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz