MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çocuklarımız neden mutsuz
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
3 Mayıs 2017 Çarşamba

Çocuklarımız neden mutsuz

Geçen hafta 23 Nisan, Çocuk Bayramı ama PİSA sonuçlarına göre ülkemizin çocukları çok mutsuz diye bir yazı yazmıştım. Bu yazımı okuyan bir öğrencimden aldığım mektubu burada sizlerle paylaşmak istiyorum bu hafta. Çünkü bu öğrencimle ve annesiyle aynı hissiyatı yaşayan o kadar çok öğrenci ve anne var ki…

Sevgili Berna Hocam,

Sıcağı sıcağına yazamadım gerçi ama 24 Nisan tarihli "Çocuk Bayramı ve Mutsuz Çocuklarımız" başlıklı yazınız - tabiri caizse - beni can evimden vurdu!

Oğlum bu yıl 12. sınıfta... Yani liseyi bitiriyor ve üniversite sınavlarına hazırlanıyor. İlk aşama olan YGS'yi çok şükür atlattık. Sonuç da fena sayılmaz, fena sayılmaz diye ifade ettim zira oğlum, onca çalışmasının ve sevdiği birçok şeyden (özellikle de basketboldan) elini ayağını çekerek yaptığı fedakarlıkların karşılığının bu olmadığını düşünüyor... Son derece mutsuz, kırgın ve de kızgın… Hem eğitim sistemine hem de "okul"a müthiş tepkili!

Biz yaklaşık 10 yıldır Ankara'da yerleşiğiz ve oğlum ilkokul 3. sınıftan beri aynı okulda öğrenci. 8. sınıfı bitirdiği yıl girdiği SBS (ki şimdilerde TEOG olarak anılıyor) neticesinde Ankara'nın ileri gelen Anadolu liselerinden birini kazanmış olmasına rağmen eski okulundan gelen teklif üzerine orada okumayı tercih etti. Biz kararı kendisine bıraktık; gencimiz de alıştığı ve bildiği okulda kalmaya karar verdi.

Oğlum öğrencilik hayatı boyunca hep sorumluluk sahibi bir bireydi ve akademik anlamda da hiçbir problem yaşamadı desem yeridir. Zaten liseyi de hali hazırda burslu olarak okuyor. Fen Lisesi'ne adım atmasıyla gencimizin okul & ders temposu da ister istemez arttı haliyle... Bu durumdan 9. ve 10. sınıfta pek muzdarip olmasa da ve daha kolay kabullense de 11. sınıftan itibaren işin rengi değişmeye başladı... Bir kere işin içine üniversiteye hazırlık aşaması girdi; haftalık ders saatleri arttırılarak sınava yönelik etüd çalışmaları başlatıldı. Ama işin en can alıcı noktası şu ki beden eğitimi, müzik, görsel sanatlar gibi görece daha "hafif" ve öğrencileri rahatlatan dersler tamamen kaldırıldı... Seçmeli dersler vs. derseniz iki senedir onlar da hiç yok... Bu son sınıf zaten neredeyse hepten sınava odaklı... Yani sizin anlayacağınız şu son iki yıldır önleri arkaları, sağları solları hep ders ve üstelik o dersler de sadece matematik (üç farklı matematik dersleri var) fizik, kimya ve biyolojiden ibaret...

Yazımın başında da belirttiğim gibi oğlum basketbola gönül vermiş bir genç. İlkokul 5. sınıftan beri okul takımında oynuyordu... Liseye geçmesiyle birlikte basketbolda ilk hayal kırıklıklarını yaşadı maalesef... Lise 1'de olduğu yıl ne yazık ki lise takımı oluşturulmadı... Lise 2 ve 3. sınıfa geldiğinde de gördü ki öğrencilerin önceliği üniversiteye hazırlık olduğu için antremanlar bile doğru dürüst yapılmıyor... Hatta bazen yeterli sayıda katılım olmadığı için antremanlar iptal ediliyor vs. Zavallım kaç sefer heyecanla antremana kalıp sonrasında da iptal edildiği için kös kös eve döndü... Hem oynayamadığı, deşarj olamadığı için şevki kırıldı hem de sözünü tutmayıp kaytaran takım arkadaşlarına veryansın etti! İnsan, kendi görev bilinci yüksek olunca karşı taraftan da aynısını bekliyor herhalde...

Lise son sınıfa geldiğinde ise oğlum yine kendi tercihi ile basketbolden elini ayağını çekti. Ne okul takımında ne de dışarıdaki herhangi bir kulüpte oynamıyor... Kendi iradesi ile vermiş olduğu bu karardan da aslında son derece mutsuz... Hatta kendini "engellenmiş" hissettiği ya da böyle bir seçime mecbur bırakılmış hissettiği için çok da kızgın! Önceleri sadece mevcut eğitim sistemimize veryansın ederken artık okulundan da soğumuş durumda . Belki inanmayacaksınız ama sabahları ayakları geri geri gidiyor resmen... İlkokul 1'e yeni başlayan bazı kuzucuklar nasıl karın ağrısı çekerse bizim genç de her sabah karın ağrısı ile gidiyor okula... Ve bu ruh hali ister istemez üniversite sınavının ikinci aşaması olan LYS'ye hazırlık performansını da olumsuz etkiliyor...

Hem bir eğitimci olarak hem de benimle benzer eğitimi almış ve benzer hayat görüşünü benimsemiş bir büyüğüm olarak beni anlayacağınıza inanıyorum... 45-50 gün sonra bitecek bu zorakî maratonun son etabında oğlumu nasıl yüreklendirebilir, nasıl motive edebiliriz hiç bilemiyorum... Gönlü ve aklı hala ara verdiği basketbolda; ders çalışırken bile basket topu ya kucağında ya da masasında... Öte yandan fen lisesi öğrencisi oldukları için öğretmenlerinin / okulunun kendisinden ve arkadaşlarından beklentilerinin hayli yüksek olduğunu bilmek de stresini ve kaygısını artırıyor. Kısacası oğlum yüreği ile aklı arasında sıkışıp kalmış çaresiz bir genç modunda... Hayallerinin peşinden gidip basketbol oynamaya devam mı etsin yoksa çok da gönlü olmadığı halde ama "öyle gerektiği için" bir lisans programına yerleşip üniversite eğitimi mi alsın... Of offf ebeveyn olmak gerçekten ne zormuş.
Sevgili Berna Hocam, siz bir dokundunuz ve gerçekten de bin ah işittiniz! Bana ne öneririsin? Nasıl bir yol izlemeliyim? Sevgilerle

Gözlerim yaşararak okudum bu mektubu, sistemin hem çocukları hem de anne-babaları nasıl öğüttüğünü bir daha anımsayarak… Haftaya anneler günü ama bir sonraki hafta hangi önlemler alınabilir, ne yapılabilir, bunları paylaşacağım…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz