MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Dansa kaldırdığın kızı seviyor musun?
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
26 Mayıs 2019 Pazar

Dansa kaldırdığın kızı seviyor musun?

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

Bu anıyı anlatarak bugünlere taşıyan…

Şükrü Kaya ve Kılıç Ali Bey ile…

Kitaplaştıran İsmet Bozdağ’ı…

Saygıyla analım…

***

1926 yılıydı…

Atatürk, birkaç arkadaşı ile bir Cuma günü öğleden sonra…

Ankara Palas’a gelmişti…

İçerden müzik sesi geliyordu…

“Ne var?” diye sordu…

“Gençler için danslı çay matinesi yapıyoruz…” karşılığını alınca…

Çok ilgisini çekti; arkadaşlarına dönüp:

“Hadi gidelim, gençlerin nasıl eğlendiklerini görelim…” dedi…

İçeri girdiler, kapının tam karşısındaki masaya oturdular…

Müzikhol pek kalabalık değildi…

Daha çok küçük memurlarla…

Yüksek öğrenim yapan gençler göze çarpıyordu…

Atatürk gelince büyük alkış koptu…

“Yaşa Gazi Paşamız…”

“Mustafa Kemal Paşa bin yaşa…”

“Halaskarımız Varol…”

(Halaskar, kurtarıcı anlamındadır… O yıllarda Atatürk’e “Halaskar Gazi” denirdi…)

***

Atatürk gençleri selamladı, eliyle rahatlarına bakmalarını işaret etti…

Müzik topluluğu…

O zamanki deyimle “Cazbant” çalmaya başladı…

Atatürk’ün gelişiyle…

Bir çekingenlik havası olmuştu…

Gençler, O’nun önünde dans etmeyi saygısızlık saydıkları için…

Piste çıkmıyorlardı…

Atatürk, “Hani çocuklar? Neden dans etmiyorsunuz?” deyince…

Pist bir anda doluverdi…

Atatürk, gençlerin dans edişine bakıyordu…

Bir süre böyle geçti…

Sonra?

Pistin kenarındaki yuvarlak masada tek başına oturan genç…

Gazi Paşa’nın dikkatini çekti…

Bu genç…

Önündeki limonata bardağını ince bir kamışla…

Zaman zaman yudumluyor ama…

Müzik başlayınca, hemen yerinden fırlayıp…

Sarışın bir Macar artistini dansa kaldırıyordu…

Müzik susunca, artisti yine yerine kadar götürüyor…

Sonra…

Müziğin yeniden başlamasını bekliyordu…

***

O yıllarda Ankara Palas’ta…

Gösteri yapan yabancı topluluklar vardı…

Bunlar…

Gösterileri dışında müşterilerle dans ediyor…

Bir nevi konsomasyon yapıyorlardı…

Pist kenarında tek başına oturan genç…

Bu sarışın artisti pek beğenmiş olacak ki…

Müzik başladığı anda, jet gibi…

Herkesten önce davranıyor ve kızı başkaları kapmadan…

Dansa kaldırıyordu…

Atatürk bunu fark etmişti…

Yanındaki Salih Bozok’a:

“Şu delikanlıyı masamıza çağırsınlar…” dedi…

Az sonra genç adam, Gazi Paşa’nın masasındaydı…

***

Atatürk sordu:

“Adın ne senin?”

“Rıza, Gazi Paşam…”

“Ne iş yaparsın?”

“Bu yıl Mimarlık Fakültesi’ni bitirdim; Gazi Hazretleri…”

“Nerede okudun?”

“Almanya’da…”

“Nerede çalışıyorsun?”

“Nafıa (Bayındırlık) Bakanlığı’nda…”

“Kaç lira maaş alıyorsun?”

“35 lira Gazi Hazretleri…”

“Evin kira mı?”

“Evet…”

“Yalnız mı oturuyorsun?”

“Annem ve kız kardeşimle Gazi Paşam…”

“Demek onlara da bakıyorsun?”

“Evet…”

“Aylığının ne kadarını kendine ayırıyorsun?”

“10 lirasını Gazi Hazretleri…”

“Bu 10 lirayı kendine nasıl harcıyorsun, anlat bana…”

“30 kuruşu ile haftada iki kez sinemaya gidiyorum… 10 kuruş ayakkabı boyası… Haftada iki kez akşamları arkadaşlarla topluca eğleniyoruz; bunun için 50-60 kuruş gidiyor… Cuma günleri Ankara Palas’a geliyorum… Limonata, çerez ve bahşiş 1 lira… Geri kalanını da hafta arasında harçlık yapıyorum…”

***

Atatürk, genç adamın gözlerinin içine baktı…

“Aferin…” dedi…

“Ben de senin yaşlarında iken anama, kız kardeşime baktım… İşe daha yeni başladın, ilerde daha çok para alacaksın… Şimdi sana bir şey soracağım; şu dansa kaldırdığın sarışın kızı seviyor musun?”

“Hayır Gazi Paşam… Dans ediyorum… Almanya’da alıştığım için bir ihtiyaç oluyor…”

“Anladım, hoşlanıyorsun…”

Genç adam gözlerini yere kaydırdı, sustu…

Atatürk devam etti:

“Peki, niçin masana çağırmıyorsun öyleyse?”

Genç adam, cevap vermedi…

“Paran yetmez öyle mi?”

Genç adam utanmıştı, sessiz kaldı yine…

Gazi Paşa, sohbete noktayı koydu:

“Şimdi kalk, kızı masana çağır, hadi…”

***

Genç kalktı, sarışın kıza bir şeyler söyledi…

Sonra birlikte masaya oturdular…

Atatürk’ün buyruğu ile…

Kılıç Ali, çoktan masaya yapılacak servisi garsona söylemişti bile…

Az sonra…

Pistin kenarındaki masaya bir servis arabası yanaşmış…

Buzlu Fransız şampanyası…

Öpücük gibi bir sesle açılmıştı…

Kristal kadehler doldu…

Kız ve delikanlı…

Kadehleri ellerinde ayağa kalktılar ve…

Atatürk’e dönerek…

“Sağlığınıza Gazi Paşamız…” dediler…

Atatürk’ün gözleri buğulanmıştı…

Yanında oturan Şükrü Kaya’ya şöyle seslendi:

“Görüyor musun? Nasıl mutlular… Bu yaşta, böyle bir kızla böyle bir yerde şampanya içmek, dünyanın yarısını cebine koymak gibi bir şeydir… Ha’di kalkalım da rahat eğlensinler…”

Nokta…

Sonsöz: “Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız bile beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sarı Çizmeli Memed'A.
 26 Mayıs 2019 Pazar 17:46
Bir MUSTAFA KEMAL'in gençlere yaklaşımındaki insanlığa/sevecenliğe, bir de doğa için mücadele eden gençleri "çapulcu" olarak niteleyen veya "vapurdan inen genç kızların kıyafetlerini"ne laf eden bugünün bÖYYÜklerinin zihniyetine bakın... Olmadı , bir daha bakın... Bir daha, bir daha, bir daha!!!
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz