Son günlerin en çok tartışılan konusu dershaneler.
Aslın da Türkiye öyle bir hal aldı ki hemen her gün tartışılmayan konu yok. Maşallah İktidar her gün yeni bir konu icat edebiliyor. Muhalefette arkasına takılıp gidiyor. Gündemi tayin eden iktidar, takılıp giden muhalefet..,
Evet dershaneler.
Aslın da Türkiye’nin eğitim sistemi uzun zamandır dershanelere terk edilmiş durumda.Hatta bu terk öylesine ilginç bir hal almış ki önceleri sınava girecek öğrenciler rapor alıyorlardı şimdilerde buna bile gerek kalmıyor. Son onbir yılda ise eğitim sistemi tamamen yaz boz tahtasına döndü. Bu zaman için de Eğitim Bakanlığına dört Bakan gelmiş ve her biri uyguladığı ayrı ayrı sistemlerle eğitimi içinden çıkılmaz hale getirmişler.
Şu kıyafet serbestisi ve 4+4+4 bile ne hale gelindiğinin açık delilleri.
Hoş sanki diğer Bakanlıklar farklımı?
Mesela Dışişleri? Evlere şenlik.
Neyse. Biz gelelim dershanelere.
Kapatılıp kapatılmaması kavgasının özün de yatan sebep ne? Söylenenlerin hepsi doğru denebilir.
Ama ben meseleye biraz daha farklı bakıyorum :
Ne yazık ki Türkiye üçlü bir güçle yönetiliyor :
Siyasal iktidar (Aynı zaman da Siyasal İslam)
Cemaat
Bölücü örgüt.
İşte bu üçlü yönetim aynı zaman da kurum ve kuruluşları ele ele geçirme operasyonları yapıyor. Ele geçirdi ise mesele yok. Geçiremiyorsa o zaman tasfiye operasyonu başlıyor.,
Dershanelere bir göz atalım.
Türkiye de yaklaşık 4000 dershane var. Bunun yüzde otuzu cemaatin elindeymiş. Bu binlerce genç demek.Ve devamlı yenileri eklenen binlerce genç. Bunlar ilerde hakim savcı, doktor vali kaymakam olacaklar. Bunun önemini anlamak hiçte zor değil.
Konunun birde mali boyutu var.
On milyar dolardan söz ediliyor. Devamlı akıp gelen bir kaynak.Her ikisi yani “genç kaynağı ve mali kaynak” bir arada düşünüldüğün de kimsenin eline bırakılacak gibi değil. Bütün bunlara tarihen çok geçerli olan bir kuralı da eklersek mesele daha da netleşir:
Zaman için de ihtilal evlatlarını yemeye başlar.
Ama esas mesele Türkiye’nin ne hale geldiğidir.
Neyin nasıl ve kimlerle tartışıldığıdır.