MENÜ
İzmir 10°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Dünyanın bilimsel ütopyalara da gereksinmesi var!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
7 Mayıs 2020 Perşembe

Dünyanın bilimsel ütopyalara da gereksinmesi var!

Bir düşünürün  şöyle bir sözü var: “Yaptığınız işin felsefesini  bilmezseniz-yapmazsanız yalnızca teknisyen olarak kalırsınız”. Dünyadaki bilimcilerin bir kesimi, ne yazık ki teknisyen.Teknisyen olmayan bilimciler de var.

Değerli arkadaşım Meryem Koray, 2 Mayıs 2020  tarihinde “ Korona Günlerinde Ütopya İle Distopya Arasında” adlı yazı ile bu doğrultuda bir sorgulama yapmış. Yazının  birinci paragrafında Koray şöyle diyor:

Korona belası devam ediyor. Bugüne dek 220 binden fazla insan öldü; 100 yıldır böyle bir felaketin yaşanmadığı dünyada korona salgının hepimizi afallattığı açık. Hani, uzaya filan gidiyorduk, organlar yeniliyor, ömrü uzatıyorduk derken, küçücük bir virüs çoğumuzda distopik bir etki yarattı denilebilir. Yol açtığı ekonomik çöküntüye anlamlı çareler bulunamazsa, distopya daha da gerçek olacak gibi…”

Katılmamak olası değil.

Bilindiği üzere; “ütopya-olmayan iyi yer” anlamında üretilmiş ve olumluluk taşıyan bir kavram. Ütopyanın  karşıtı ise “ distopya”. Distopya “yaşama geçirilemeyecek kadar kötü yer“  olarak nitelendirilebilir. Bu kavram  olumsuzluk içeriyor.

Dünyanın Bu Durumu Distopyaya Yakın Değil Mi?

Birkaç tespit yapalım.

-En azından bir milyar insan açlık sınırında yaşıyor. Bunun en büyük bedelini çocuklar ödüyor. Beslenme stratejisi açısından bile ortaya çıkan sorunlar, zengin ile yoksul arasında uçurumlar yaratıyor.

-Yoksullar çoğunlukla yetersiz besleme ve bulaşıcı hastalıklardan, zengin ülkeler ise aşırı beslenmenin yarattığı kronik hastalıklardan etkileniyorlar.

-Sağlıklı çevre giderek yok oluyor. Çevrenin kirlenmesi, örneğin suyun kirlenmesi de ölümlere ortam yaratıyor. Bir milyarın üstünde insan temiz suya erişemiyor. 

-Doğanın su depoları artan sıcaklığın tehdidi altında. Yeraltı su seviyesi düşüyor, nehirler kuruyor. Göller yok oluyor. Buzullar eriyor,  dünya su düzeyi ve karbon düzeyi yükseliyor.

-Yıkıcı fırtınalar artıyor. Otlaklar çölleşiyor. Orman arazisi küçülüyor.  Tarım toprakları erozyonla giderek verimsizleşiyor. Bitki ve hayvan çeşitliliği her gün biraz daha azalıyor. Çiftçiler, tarımı terk etmek zorunda bırakılıyor.

-Silah baronlarının çıkardığı ve giderek artan bölgesel savaşlarla da milyonlarca insan yok oluyor.

Dünya Bu Duruma Nasıl Getirildi?

Yaşamakta olduğumuz süreç, kapitalizmin ürünü olan endüstriyel sanayi, tarım ve hatta hizmet sektörlerinin ürünü değil mi?

Bunları elinde tutan, finans kapital ve büyük şirketler ve siyasi karar vericilerin doymaz bilmez  uygulamaları ile bu durumu yaşamıyor muyuz?

Şimdi  İki Temel Soru İle Karşı Karşıya Değil Miyiz?

-Kapitalizmin ürünü olan endüstriyel sanayi,tarım ve hatta  hizmet  sektörlerini değiştirmeksizin bu distopyadan çıkmak olası mı?

-Bu sistemden beslenenlerin bir sistem değişikliği isteyecekleri olası mı? Olası değil! Dünyanın en zengin 8 kişinin toplam serveti 400 milyar dolardan fazla ve en fakir 3.6 milyar insanının toplam servetine eşit. Kişisel servetleri 100 milyar doları geçen süper zenginler, paralarını yoksullarla, emekçilerle, ezilenlerle, mazlumlarla paylaşmayacaklar.

Dünyanın Bilimsel Ütopyalara da Gereksinmesi Var

Şimdi şu söylenebilir.İnsanoğlunun kapitalizmin ürünü olan endüstriyel  üretim sisteminin karşıtı olan yeni bir sistemle birlikte  emek  ekseninde yoğun bir akıl ve  bilim seferberliği başlatmasına, bir başka deyişle bilimsel ütopyalara  da gereksinmesi var.

Ancak hangi bilim diye soralım.

Bilim, çağlar boyu ve günümüzde de bir yandan insanlığın gereksinmesi için kullanılıyor, bir yandan da silah sanayisine yeni aygıt ve teknolojiler üreterek savaş/istila ve insanlık dışı eylemlerin emrinde de görev yapıyor.

Kimileri, dünya egemenlerinin istediği doğrultuda insanlık dışı ya da insanları yok etmek ve denetleme için kullanılan bilime “Kara Bilim (Black Science)” adını veriyor.

Bilimin savaş/istila ve insanlık dışı kullanılması yeni bir olay da değil.

Sözgelişi,Amerika’da yerlilerin yok edilmesinde ya da İkinci Paylaşım Savaşı’nda kullanılmadı mı?

Ve kimi bilimciler(!) de  egemenlerin hizmetinde değil mi?

İzleyen yazılarımda önce “Kara Bilim” kapsamında “ Bilimin Savaş/İstila Ve İnsanlık Dışı Kullanılması Üzerine” duracağım.Daha sonra izleyen yazılarımda bilimin ütopyaları üzerinde görüşlerimi yansıtacağım.Çünkü,bilimin, insanlığın eşitsizliğine ve sefaletine çare bulmasını isteyenlerdenim.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz