MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Durumu kavramakta geç kalmış olabilir miyiz?
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Mayıs 2017 Çarşamba

Durumu kavramakta geç kalmış olabilir miyiz?

Yeni kamusallık, yeni sosyoloji, yeni dil diye söze girmek çok moda idi… Değişimin tılsımı vardı.

Oysa ilk ikisine yakından bakınca; Birincisinde, kamusal alanın, kamusal yaşam normlarının çökmekte olduğu görülüyordu. İkincisinde ise, Dünya nüfusunun neredeyse dörtte üçünü oluşturan kent yoksulları görülüyordu.

Kavramlaştırma çabası içinde olduğumuz her iki yıkım da, küreselleşme sürecinde ortaya çıkan yeni Dünya düzeninin getirdiklerindendir.

Başta din grupları ve etnisite grupları olmak üzere toplumun farklı katmanlarından gelen itirazlar sonucu, yüz yıllık toplumsal mutabakat son buldu, kamusal alan allak bullak oldu. Yeni kamusallık tartışması, yıkıntıların arasından ne çıkacağına dair yapılan entelektüel gevezelik düzeyinde kaldı.

Payına yoksulluk düşen milyonlarca insan, hibe ve sadakaya, cemaat ve tarikat yardımlarına muhtaç yaşıyor. Ya işsizler ya da güvencesiz işlerde çalışıyorlar. Metropoller artık sistemin iyice yoksullaştırıp yardıma muhtaç hale getirdiği bu insanlarla dolup taşıyor.

Yeni sosyoloji, büyük ölçüde, açlık ve yoksullukla terbiye edilen toplumun siyaset dilindeki adıdır.

Yeni toplumsal mutabakatın zarureti, ortak program fikri ve kent yoksulları; Bu konularda yıllardır yazıyorum. CHP’de görev aldığım dönemde, eğitim toplantılarında, bu meseleleri defalarca dile getirdim. Benim de mensubu olduğum İzmir Düşünce Topluluğu, ortak program, toplumsal mutabakat ve kent yoksulları üstüne üç yıldır çalışma yapıyor.

Bunları neden yazıyorum? Yıllardır üstünde durduğum bu konularda aldığım tepkiler ve geri dönüşler yok denecek kadar az oldu. Oysa ülkenin içinden geçtiği bunalımın temelinde, bu sosyal sorunlar yatıyordu; Oldubittiye getirilen anayasa değişikliğine dayalı zoraki toplumsal mutabakat ile bu oldubittiden medet uman yoksul kitleler…

Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, sendikalar, akademisyenler, dernekler tarafından zamanında yeterince ciddiyetle ele alınmayan sorunlar kar topu gibi büyüdü.

Muhalefet birçok konuda geç kaldı, işten geçmek üzere… Ve meseleler nasıl ele alınacak, karar süreçleri nasıl oluşacak elan doğru dürüst bilinmiyor.

Bugün gelinen noktada, iktidarıyla, muhalefetiyle, sağcısıyla, solcusuyla, laikiyle, dindarıyla; ülkede bir arada huzur ve güven içinde yaşadığını kimse söyleyemiyor. Özellikle de bir arada yaşama koşulları günbegün zorlaşıyor.

“Hayır” cephesinin, ana muhalefet CHP’den beklediği yapıcı, uzlaştırıcı rol, henüz CHP tarafından tam olarak kavranmamış gibi… Süren tartışmalar bunu gösteriyor.

Ülkenin öncelikli meselesi, kimin başkan olacağı değildir; Yönetim sistemi değişikliğinin getirdiklerini kavramak, %49’un birlikte hareket etmesine imkan tanıyacak koşulları yaratmak, ortak hareket etmenin ilkelerini konuşmaktır öncelikli olan..

Tam bir şark kafasıyla, “kim Cumhurbaşkanı adayı olacaksa belli olsun, hareketin lideri de o olsun” demek için; ya meseleyi hiç kavramamış olmak, ya da durumu meşrulaştırmak gibi bir misyon yüklenmiş olmak gerekir.

Ne yazık ki ana muhalefet olarak sosyal demokrat kimliğiyle ortaya çıkmasını, demokrasi cephesine en geniş katılımı sağlamak ve karar süreçlerini oluşturmak üzere harekete geçmesini beklediğimiz CHP’de post kavgası var.

Toplumsal mutabakatı mümkün kılacak ortak program üstünde kafa yormak artık bir zorunluluktur.

Yeni kamusallığın ne olduğuna dair bir fikir sahibi olmanın yolu da buradan geçiyor.

Küresel kapitalist sistemin yoksullaştırdığı Dünya nüfusunun %75’inin durumunu anlamak için kafa yorarsak, yeni sosyoloji üstüne de söyleyecek bir sözümüz olur.

Günümüzde, yeni bir dil kurmak ve yeniden söylemek ihtiyacı; yeni kamusallık ve yeni sosyoloji kavramlarının getirdiklerini anlamak ve anlatmakla ilintilidir.

Bilgi toplumu olmanın, ikide birde “bilgi” demekle ilgisi yok. Elinde bilgisayarla dolaşmanın da bilişim toplumuyla ilgisi yok.

Ne yazık ki bilgi ile toplum arasında, din hurafelerinin ve metafizik düşüncenin duvarları var.

Gidilecek yol uzadıkça uzuyor; umarım çok geç kalmamışızdır.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz