MENÜ
İzmir 17°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Duvara karşı yürümek
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Temmuz 2017 Salı

Duvara karşı yürümek

Kılıçdaroğlu, tek kişilik “adalet” yürüyüşüyle, yıllardır CHP’de yapamadıklarının acısını çıkarıyor. Yaptığı eylem ses getirdi. Ama devamı nasıl gelir onu kestirmek kolay değil. Oysa bu eylemin başarısı, devamında izlenecek politikalara bağlı.

Eylemin bütün zahmeti ve riski bu sıcakta yürümek ve sağ salim menzile varmak ile sınırlı ise, fazla umut beslememekte yarar var. Ancak, bu eylemin harekete geçireceği toplumsal dinamiklerin iktidarın huzurunu kaçıracağı ve hayır bloğu üzerinde olumlu etki yapacağı da bir gerçek.

Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada “adalet yürüyüşü” için; “duvara karşı yürümek” diyor. Çok yerinde bir benzetme. Aslında sorunumuz tam olarak o duvar olmalı... Toplumu ikiye bölen o duvar.

O duvarın hikâyesine gelince; İkibinli yılların başında iktidara gelen islamcılar, mağdur olmakla ünlüydü. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren süregelen bir mağduriyet… Ve sırf yaşadıkları bu mağduriyet nedeniyle, başlangıçta, insan hakları ve özgürlükler alanında ülkenin rahatlayacağına dair iyimser bir hava vardı.

Ne ki, iyimser hava çok uzun sürmedi. Rövanş!.. Reklamlar bitti!.. Demokrasi tramvaydır!.. Bu tür kinayeli açıklamalarla niyetleri hakkında ipuçları vermeye başlayan yeni muktedirler, bir süre sonra, niyetin gereğini yerine getirmeye başladı.

Zulme uğradıkları için zalimleri en iyi onlar bilir, ülkede artık zulüm olmaz, diyenler şunu gördü; Onlar zulmü iyi bildiklerinden, daha beter zulüm yapıyorlardı… Onlar haksızlığa uğradıklarından, daha çok haksızlık yapıyorlardı… Onlar çok baskı gördüklerinden, daha etkili baskı yapıyorlardı… Gerçekten rövanşı almaya gelmişlerdi. Demokrasi gerçekten bir araçtı. Ve kibirliydiler.

Mazlum olduğunu söyleyenlerin zulmü ve baskıyı mazur gördüğüne tanık olan akıl ve vicdan sahibi herkes, “adalet” için yürüyen Kılıçdaroğlu’na destek veriyor.

Geçmişte yaşadığı adaletsizlikten ve uğradığı haksızlıklardan hiçbir şey öğrenmediği, hiç ders almadığı görülen bir dönemin mazlumlarına toplumda güven giderek azalıyor.

Her iktidara gelenin yaptığı gibi, onlar da adalet vaat ettiler, ama bir küçük farkla; Kurmak istedikleri yeni düzenin adaletiydi, vaat ettikleri… Nasıl bir adalet ise, milletin silahlandığını söyleyebiliyorlar. Hal böyle olunca da, “toplumun yarısı düzene karşı” bir durum çıktı ortaya...

Biliyoruz ki iktidar, kurulmakta olan rejime “hayır” diyenleri, potansiyel suçlu olarak görüyor. Dolayısıyla adalet yürüyüşü, rejime yönelik tehdit gibi algılanıyor.

Uzun sözün kısası, adalet için yürüyenler, duvara karşı yürüyor. Duvara karşı yürümek…

En iyisi sözü Nazım’a bırakmak…

O duvar

O duvarınız,

vız gelir bize vız!

Bizim kuvvetimizdeki hız,

ne bir din adamının dumanlı vaadinden,

ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.

O yalnız

tarihin o durdurulmaz akışındandır.

(Nazım Hikmet’in CEVAP şiirinden.)

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 5 Temmuz 2017 Çarşamba 18:09
Biz sıradan insanlar bile takıyyeleri görebilip direnmeye çalışırken, bunları destekleyip yol veren ve kullanıldıktan sonra buruşturulup atıldıkları çöplüklerde ağlayıp sızlanarak debelenen aydınlar(!) o duvarın neresindeler acaba?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz