MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Göründüğü gibi değil
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ekim 2017 Pazartesi

Göründüğü gibi değil

Bütün izlerin birbirine karıştığı günlerdeyiz. Sakin olmaya ve olaylara soğukkanlı bakmaya ihtiyaç var. ABD’ye adeta posta koyan Erdoğan’ın yarattığı coşkudan esinlenenler aldı başını gidiyor. Amacını çok aşan açıklamalar yapılıyor. Gerçekler hızla görüş alanımızın dışına çıkmaya başladı.

ABD-Türkiye ilişkilerinde “vize vakası” ile zirve yapan gerilim nedeniyle Erdoğan’ın ABD’ye meydan okuması, yerli ve milli zeminde büyük alkış aldı. Muhafazakârlar, milliyetçiler, ulusalcılar, Erdoğan’ın yaptığı çıkışlarla ABD’ye haddini bildirdiğini ve bu çıkışların ABD emperyalizmine büyük darbe olduğunu söylemeye başladılar.

Bu nasıl bir çaresizliktir ki Erdoğan’ın ABD yönetimine çektiği restten anti-emperyalist politika dersleri çıkarılıyor! Kapitalist sisteme asla karşı olmayan Erdoğan, sistem içi bir hesaplaşma nedeniyle ABD yönetimiyle dalaştı diye, kimi sol çevrelerce neredeyse kahraman ilan edilecek…

Hatırlamakta yarar var; Kapitalizm, Dünya sistemidir. ABD gibi sistemin metropolünde yer alan ülkelerin burjuvazisi, sisteme yön veren politikaları oluşturur, üretimde tekel oluşturur, teknoloji geliştirir, “kıt kaynak” dediklerimizi kontrol eder v.s. Bu ülkelerin adının Almanya, Çin, Rusya, ABD falan olması, sistemin işleyişini bir ölçüde etkileyebilir ama sistemi değiştirmez.

Kısacası, emperyalizm dediğimiz, kapitalist sistem metropolünde yer alan ülkelerin yeryüzünü yönetme mücadelesinin sisteme entegrasyonudur. Ve kapitalist sistem varlığını sürdürdükçe bu emperyal arzu ve heves hükmünü sürecektir.

Ancak, kapitalizmin küreselleşme sürecinde emperyalizmin o bilinen çehresi çok değişti. Sanayi toplumu sonrasında ortaya çıkan bilgi toplumu ve uç veren bilişim devrimi, yirminci yüzyılın emperyalizm tanımını değiştirdi.

Hal böyle iken, anti-kapitalist programı olmayan, aksine piyasa ekonomisini savunan siyasal hareketlerden medet umanları hiç anlamıyorum. Bu yol, “düşmanımın düşmanı dostumdur” kafasıyla çok denendi ama başarı getirmişliği yok. Solcuların tutumu oportünizm, İslamcılarınki de “olmayacak duaya amin” oluyor herhalde…

Türkiye’nin ABD, AB, Şanghay İşbirliği veya İslam örgütleriyle ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine karar vermenin yolu, Türkiye’nin imkânlarının neleri, ne kadar mümkün kıldığını bilmekten geçiyor. Atıp tutarak bir yere varmak mümkün değil. Solcu, sağcı, islamcı, milliyetçi olmak bir şey değiştirmez. Ülke boğazına kadar borca batmışsa, üretimi yetersizse, üniversitelerinde doğru dürüst bilim yapılmıyorsa, teknoloji üretimi geriyse; hepimizin durup düşünmesi gerekmez mi?

Dünya nimetlerinden payımıza düşeni almak için sadece egemen sınıflara kızmak yetmiyor.

Ezenler ve ezilenler, zalimler ve mazlumlar, zenginler ve yoksullar, sömürenler ve sömürülenler arasında sürüp giden bitmeyen kavgada, Erdoğan ve çevresi, birinci grupta yer alır…

Meseleye buradan bakınca, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan gerilimin bir de görülmeyen başka yüzü olduğunu düşünüyor insan. Sanki bir iç hesaplaşma var.

Nihayetinde bu bir iktidar oyunu ve Erdoğan’ın iktidarı galiba tehdit altında... Çember daraldıkça Erdoğan’ın canı sıkılıyor.

Trump ve Erdoğan… Aslında ikisi de aynı yolun yolcusu… İkisi de devlet yönetmekle şirket yönetmek arasında bir fark görmüyor... İkisi de kapitalist sistemin bekası için çalışıyor…

Kim bilir Erdoğan nerede hata yaptı?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 17 Ekim 2017 Salı 18:31
Yine yerinde saptamalarda bulunmuşsunuz Sn.MARO... Erdoğan'ın peşine takılan solcuları(!) iyi tanıyoruz... Bunlar 12 Eylül 1980 faşist darbesi ile daha sonra 2002 genel seçimlerinin ürünü "dönme"lerdir... Ve tarihin utanç bölümünde yerlerini almışlardır/aşmaya devam edeceklerdir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz