MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gözyaşları dininceye kadar
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
30 Ekim 2014 Perşembe

Gözyaşları dininceye kadar

Özgürlüğün de, kardeşliğin de, eşitliğin de geldiğine inanmayacağım.
Gözü yaşlı analar, bebeler ve babalar Ortadoğu halklarının kaderi değil. Olmamalı. Bunu şimdi değiştiremezsek ne zaman değiştireceğiz?
Bizi esir alan teslimiyet zincirlerini ne zaman koparıp, kıracağız?
Korkularımıza meydan okuyup, ne zaman cesur davranacağız?
Dayanışma içerisinde olmayı ne zaman öğreneceğiz?
Tüm bunlara cevap bulmanın bir yolu var aslında.
Cevap anahtarı; ekonomik ve idari yönetimlerini sosyal devlet temelinde örgütleyen toplumlardır.
İnsanlara, eşitsizliklere ve baskılara karşı sesini yükseltebilme gücü, demokratik hukuk yapısı sayesinde verilebilir.
Adil bölüşüm esasına dayalı üretim ilişkileri ise beraberinde dayanışmayı getirir.
Rekabete dayalı serbest üretim ilişkileri; bütün toplumun yani genelin refahını sağlayacak şekilde düzenlenmediği takdirde, toplumsal dayanışmanın yerini, güçlü olanın zayıfı ezdiği, acımasız sömürü düzeni alır.
Böyle bir sömürü düzeninde, iç çatışmaların çıkmaması mümkün olmadığından, iç çatışmalara zemin hazırlayacak bahaneler de her zaman rahatlıkla bulunur.
Türkiye’deki ‘Kürt sorunu’ dediğimiz soruna bu pencereden bakmazsak; Kürtlerle barışsak bile, başka toplumsal uzlaşmazlıklar ortaya çıkacak ve bu, bir kısır döngü halinde sürüp gidecektir.
Eğer bir kabın içerisindeki yemeğin yüzde doksanı, sofrada oturan yüzde on tarafından yeniyorsa ve de geriye kalan yüzde doksan, kabın içerisindeki yüzde on ile yetinmek zorunda kalıyorsa; o sofrada oturanların hepsi beyaz, Sünni Türk olsa dahi eninde sonunda ekmek kavgası yüzünden, birbirlerine düşeceklerdir.
Türkiye, coğrafi özellikleri itibari ile hem su ürünleri, hem de tarım ürünleri ve hayvancılık bakımından zengin bir doğal varlığa sahiptir. Buna bor, bakır ve kömür gibi madenlerimizi de ilave edebiliriz.
Yapmamız gereken; zengin bir genç nüfusa sahip olan çalışma gücümüzü, tıpkı İsrail’deki ‘Kibbutz’ adı verilen ya da eski SSCB’deki gibi küçük kooperatif çatıları altında tarım, balıkçılık, hayvancılık ve madencilik gibi üretim birliklerine yöneltmektir.
İsrail Devleti’ninin en büyük başarısı, Kibbutz adı verilen ve tarıma dayalı bu birlikleri kurmak olmuştur. Zira İsrail ekonomisinin yükselmesinde, en birinci ve temel faktör Kibbutzlardır. Bugün endüstriyel ürünler üreten Kibbutzlar da vardır ve İsrail ekonomisinin can damarlarıdır.
Benzer ekonomik birlikler Türkiye’de de kurulabilir. Bu sayede görülecektir ki; ekonomik işbirliğinin olduğu ortamlarda ırk, din, dil vs. gibi gayri insani ayrımlar anlamını yitirecektir.
İsrail’de yaşayanlar da Ortadoğu halkıdır. Ama bana göre bir farkları var; sıkı bir dayanışma içerisinde olmak.
Esaretin zincirlerini kırmak, özgürlüğe, kardeşliğe ve eşitliğe sahip olmak istiyorsak; yüzde doksanın yemek kabını, yüzde onun önünden çekip alması şarttır.
Yüzde doksan buna karar vermeden, gözyaşlarının dinmesini beklemek, sadece bir hayaldir!
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz