MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Herkes için adalet!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Haziran 2017 Cuma

Herkes için adalet!

CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü’nü AK Partililerden de önce Devlet Bahçeli’nin eleştirmesini anlayan var mı aranızda? Diyelim ki büyük, ulu, kerameti kendinden menkul devlet adamı Bahçeli öyle uygun gördü. Doğrusunun bu olduğuna inandı.
Memleket “adalet adalet” diye inim inim inlerken ‘akılsız başın cezasını ayaklar çeker’ gibi meseleyle gırgır geçen twitler de neyin nesi…Hem de AK Partililerden önce…
Sizi bilmem ama bana acilen Devlet Bahçeli’yi anlama kılavuzu lazım. Ege’de Sonsöz’ün mümtaz kalemlerinden Cumhur Bulut’a göz attım. Son günlerde kaleme aldığı ‘Devlet Bey’in mümtaz şahsiyeti ve Devlet Bey yeni şeyler söylüyor’ isimli köşe yazılarını okudum bir kez daha… Ama yetmedi. Ceketinin düğmelerini her daim ilikli tutması da beni kesmedi.
Her neyse…
Her koyun kendi bacağından sonuçta… Yahut ne ekersen onu biçersin diyelim. Hasat mevsimi yaklaşıyor. İsteyenler “Gölge etme başka ihsan istemez” de diyebilir.
Devlet Bey’in beni dumura uğratan açıklamasından sonra Meral Akşener’e döndüm. Adalet yürüyüşü hakkında ne demiş ve de ne yapmış diye…
Aynen aktarıyorum.
"Bugünün güçlüleri bir zamanlar, o günün güçlülerine karşı "güçlünün hukuku değil, haklının hukuku. Adalet herkese bir gün lazım olur" derlerdi. Ülkemizde ana muhalefet lideri "adalet" pankartı ile yürümek zorunda kalıyorsa, herkesin durup düşünmesi gerekir. Huzur ve adalet tesis edilmelidir "

İşte bu! Yani budur…
“Bugünün güçlüleri dünün güçlüleri karşısında adalet arıyorlardı”
İşte size 28 Şubat süreci… Daha dün gibi… Birilerinin ‘bin yıl sürecek’ dediği başörtülü kızların üniversite kapılarında süründürüldüğü, şiir okuyan belediye başkanlarının hapse atıldığı utanılası süreç… O gün ‘adalet bir gün herkese lazım olacak’ diyerek eylem yapan mazlumlar/mağdurlar 2001’de yola çıkarken kurdukları partilerinin adında ‘adalet’i en öne yazdılar.
Çünkü en büyük ihtiyaç oydu. Haklının değil, güçlünün dediği oluyordu.
Yıllar geçti.
Bin yıl sürecek denilen süreç 5 yıl bile sürmedi.
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner misali…
Bu kez adalet terazisi kendi ellerindeydi. Yıllarca ‘adil düzen’ diye tempo tutup, 28 Şubat sürecinde maruz kaldıkları haksızlıkları gidermek adına adı ‘adaletle’ başlayan bir parti kuranlar adalet dağıtabildiler mi?
Dağıtmış olsalar on binlerce insan bugün adalet diye yollara düşmezdi.
Hatta 15 Temmuz’dan sonra daha iyi anladık ki, o hassas teraziyi FETÖ alçağına emanet etmişler.
17-25 Aralık’tan başlayarak 15 Temmuz sonrası mesleklerinden ihraç edilen hâkim-savcı sayısı 5 bine yaklaştı.  Neredeyse toplam hâkim savcı sayısının yüzde 40’ına dayanmış durumda temizlik.
Memlekette görev yapan 3 hâkim/savcıdan biri FETÖ’cü çıktı.
Oysaki 28 Şubat zihniyetinin üzerine gidilecekti. Darbeciler yargılanacak Türkiye bağırsaklarını temizleyecekti.
Ergenokon, Balyoz, Casusluk, 28 Şubat, Bülent Arınç’a suikast hatta 12 Eylül davaları açıldı. Sözüm ona darbeciler yargılanıyordu. Dönemin Başbakanı Erdoğan “Ben o davaların avukatıyım” diyen Deniz Baykal’a “Sen avukatıysan ben de savcısıyım” diye yanıt veriyordu.
Olmadı, adalet terazisi yanlış tartıyordu.
Hem de öyle böyle yanlış değildi.
PKK yöneticilerinin ‘tanık sandalyesinde’ oturtulduğu davalarda Genel Kurmay Başkanı ‘terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla ‘sanık sandalyesinde’ oturuyordu.  
Henüz basılmamış kitabın yazarı Ahmet Şık, “Bombadan daha tehlikeli” olduğu gerekçesiyle Silivri’ye tıkılmıştı. Gazeteciler, iktidara, FETÖ örgütüne muhalif kim varsa, ‘adını sen koy’ türünden bir örgütün üyesi ilan ediliyordu. Yalancı hahamlar, cinsi sapıklar ve olmadık gizli tanıklarla, bavul dolusu sahte delillerle kurulan tiyatro kısa sürede çökmüştü.
Sonuçta ne oldu? O gün tahsis edilen zırhlı araçlara binip, korumalarla yürüyen, kasım kasım kasılan savcıların FETÖ üyesi olduğu anlaşıldı. Tamamına yakını firarda!
Sadece onlar mı?
O davaların hâkimleri, savcıları hatta kâtipleri bile FETÖ üyeliğinden tutuklu…

Döngünün en fazla hissedildiği yer Silivri cezaeviydi.
Silivri’nin önceki sakinleri dışarı çıkarken onları Silivri’ye kapatan asker, polis, hâkim, savcı içeriye tıkılmıştı. Tam bir keser döner sap döner tablosuydu… Çünkü masum insanların onurlarıyla oynanmıştı.  Bazıları intihar etti. Bazıları çektiği acılara dayanamayıp erken ayrıldı bu dünyadan. Bazıları hapiste infaz edildi. Bazılarının aile üyeleri bu acıya dayanamadı… Dışarıdakiler de en az içeridekiler kadar acı çekti. Sonuçta gerçek Ergenekoncuların da aklandığı bir süreci yaşadık ne yazık ki!
Neden mi anlattım tüm bunları.
Döngü devam ediyor da ondan… Meral Akşener’in ifade ettiği gibi… Bugünün güçlüleri dünün güçlüleri karşısında adalet arıyordu. Belki bugünün güçlüleri de yarının güçlüleri karşısında adalet arayacak.
Çünkü ders almıyoruz. Tarih ha babam tekrar ediyor.
Böyle giderse edecek de…
Yani…
Kılıçdaroğlu’nun başlattığı bu yürüyüş önemli.
Herkes için önemli… Belki bugünün muktedirleri için de önemli… 397 yılla yargılandığı süreçte İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da aynı şeyi söylemişti.
Adalet istiyoruz. Sadece adalet! Bir gün herkese lazım olacak adalet.

Adaletin kestiği parmak acımaz derler ya!
Bugün bırakın parmağı, bunların kestiği tırnak bile acıyor.
Kişiye göre, haklıya değil güçlüye göre karar veriliyor çünkü.
Ve böyle giderse herkes kendi adaletini kendi tesis etmek zorunda kalacak yakında.
Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar çünkü.
Böylesine kutuplaştırılmış bir ülkede anarşi eşittir iç savaştır.  

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüşün iktidar çevrelerince de iyi okunması, doğru değerlendirilmesi lazım. Mesele CHP’nin yüzde 49 içinden pay kapmasından, Kılıçdaroğlu’nun CHP içinde koltuğunu sağlama almasından çok daha mühim.
Sadece damatlara değil herkese adalet dağıtan bir teraziyi acilen çalıştırmak zorundayız.
İşte TÜSİAD da uyarıyor.
Adaletin olmadığı yerde yatırım da olmaz…
Adaletin olmadığı yerde iç barış hiç olmaz.
Bunca insanın adalet talebiyle yürüdüğü bir ülkeye (Katarlı değillerse) yabancı yatırımcı da gelmez, turist de… Bu gerçeklerle yüzleşmek ve de gereğini yapmak durumundayız. Acilen…  

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ötekileştirme
 20 Haziran 2017 Salı 23:31
Gelin İzmir‘li olarak ötekileştirmenin toplumu kutuplaştırdığını anlamayan siyasetçilere "Ben yok biz varız o halde herşeyin en güzelini İzmir‘li olarak yaparız" diye vurgulayalım çünkü bu ülke hepimizin bizim gidecek başka bir yerimiz yok.Nedir bu kısır siysi çekişmeler.Millet birbirine mi düşman olsun, Ankara birlik ve beraberliği sağlamak sizin ilk göreviniz.Ekonominin hali ortada yeter artık.Ayrıştırıcı değil birleştirici olun .Millet bıktı
 KADİR SİNAN
 19 Haziran 2017 Pazartesi 18:05
Kutlarım kardeşim..Herzamanki gibi tarafsız ve objektif yazmışsın..Tabiki anlayana
 Merkez
 19 Haziran 2017 Pazartesi 03:35
Sayın yazar Millet vekili olmak, parti genel başkanı olmak veya gazeteci olmak devletin sırlarını ifşa etme yetkisi vermez elma ile armudu karıştırmayın işinize nasıl geliyorsa öyle yazıyorsunuz yeter ki RTE ye muhalefet olsun nasıl olsa yayınlamayacaksınız sizin okumanız yeter Kılıçdaroğlu''nun? arkadaşları ....
 Çocuk işte ne yaparsın
 16 Haziran 2017 Cuma 23:47
Çocuklar başka ülkelerde deniz nakliyat şirketleri kurmuş aldığı gemilerede yabancı bayraağı çekmiş (Kalkınma) damatlar salınmış (Adalet) adı üstünde çocuk ne yaparsın.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz