MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İki mağdur: Akşener ve Erdoğan!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Ekim 2017 Cuma

İki mağdur: Akşener ve Erdoğan!

Meral Akşener’in ‘İyi Partisi’ siyasi gündemin en fazla konuşulan, yorumlanan konusu olmayı sürdürüyor. Her cepheden her türlü yorum var. Adı, sloganı, amblemi, bayrağı kadrosu, GİK ve Başkanlık Divanı üyeleri, taze transferleri, siyaset sahnesine kazandırdığı yeni üyeleri, yerel yapılanması vs. Yani profesyonel siyasetin birinci konusu Akşener’in İyi Partisi.
Bu denli konuşulması iyidir. Ne olsa reklamın iyisi-kötüsü olmaz.
*
Ama hala pek çok soru yanıt bekliyor.
Tutacak mı? AK Parti tabanından oy alabilecek mi yoksa CHP’yi mi bölecek?
Yerel seçimlerde varlık gösterebilir mi?
Henüz çiçeği burnunda bir parti hakkında bu denli soru işareti olması da kaçınılmaz. Ama şimdiden bazı sorular yanıt bulmaya başladı. 200 kişilik kurucu kadronun içinden oluşturulan 50 kişilik GİK ve sonrasında oluşturulan 13 kişilik başkanlık divanı tercihleri yürünecek yola ilişkin bazı ipuçları veriyor.
Görüntü MHP ağırlıklı… Sanıyorum bunun sebebi de siyasette pek de alışık olmadığımız ahde vefa duygusu! Moda deyimle Akşener’in yola çıktıklarını yolda bulduklarına tercih etmediğini söyleyebiliriz.
Dr.Aytun Çıray gibi son dakika transferleri istisnadır. Ve bilindiği üzere istisnalar kaideyi bozmaz.
Diğer sorular üzerinde düşünmeye devam edersek;
Partinin tutup tutmayacağı Akşener ve arkadaşlarının bundan sonraki adımlarına bağlı. Bu husus sadece rakip cephelerde değil İyi Parti’ye yakın cephelerde de tartışılıyor.  Ve Akşener’in İyi Partisi’nin geniş bir kitle tarafından 2-3 ay boyunca yakından takip edileceğini düşünüyorum. Atılacak her adım, her eylem, her söylem bu kitleyi ya yaklaştıracak ya da uzaklaştıracaktır.
*
Bir araştırma şirketi yönetici olarak şu kadarını söyleyebilirim.
Yeni partiye olan ihtiyaç Türk siyasetinde yüzde 40’ların, İzmir’de yüzde 50’lerin üzerindedir. Ve yeni bir parti kurması istenen en önemli figür Meral Akşener’di.
Şimdi sorun Akşener’in bu talebin ne kadarını karşılayabileceğidir.
Akşener’i öne çıkaran siyaset sahnesinde yaşadığı mağduriyetti.
Kaseti var gibi en alt düzeyden başlayarak, meclis dışı bırakılması, genel başkan adaylığının engellenmesi, partiden ihraç edilmesi, konuşacağı salondan tatil yapacağı otel odasına kadar sistemli bir mobinge maruz kalması Akşener’i belirli bir kitlenin gözünde büyüttü.
Öldürmeyen darbe güçlendirir misali…
Sonrasında benzer mağduriyetlerin Akşener’le yola çıkanlar için de söz konusu olduğunu biliyoruz. Zaten yeni bir partiye giden yolu açan da bu gelişmelerdi.
Evet, Türk milleti mağdurun yanındadır. 28 Şubat ve sonrasında Erdoğan’ın yanında olduğu gibi…
Erdoğan’la Akşener’in çıkışı arasında benzerlikler olduğunu bir önceki yazıda ifade etmiştim.
Her iki partinin kuruluşunun başka bir partideki yarılmadan/bölünmeden kaynaklandığını, AK Parti ile İyi Parti arasında isimden ambleme kadar bir dizi benzerlikler olduğunu ifade etmiştim.
Tabi ki en büyük ortak nokta yaşanılan ve yaşatılan mağduriyetlerdir. Bu çerçevede dünün mağdurlarının bugünün mağrurları olması sonucu değiştirmez.
Ama bir konu önemlidir. Erdoğan mağdurdu. Şiir okuduğu için Belediye Başkanlığı elinden alındı hatta hapse atıldı. Muhtar bile olamaz manşetleri atıldı arkasından…

Akşener de mağdur edildi.  
Namusuna bile dil uzatıldı. Ne FETÖ’cülüğü kaldı ne bölücülüğü…
Ama tüm bu saldırılar karşısında gösterdiği direnç onu sürecin liderliğine taşıdı.

İkisi arasındaki farka gelince…
Erdoğan kişisel mağduriyetini toplumsal mağduriyetle birleştirip kinetik enerjiye dönüştürmüştür. Yani 28 Şubat’taki mağdurların tamamının önüne geçmiştir. Ve önlerinden yürümüştür.
Başörtüsü nedeniyle üniversite kapılarındaki genç kızlardan başlayarak sosyolojik ve siyasi açıdan geniş bir kitlenin sözcüsü, lideri konumuna yükselmiştir.
Akşener ve arkadaşlarında eksik olan bu sanki… Yahut henüz farkına varılmayan…
Erdoğan ve arkadaşları bireysel mağduriyetlerinden çok toplumsal mağduriyetleri öne çıkarırken Akşener ve arkadaşları bu konuda daha çok bireysel mağduriyetleriyle gündeme geliyor.
Evet, Meral hanıma her türlü saldırı yapılmıştır.
Evet, Meral hanıma konuşacağı salon bile tahsis edilmemiştir.
Evet, Meral hanımın önü hukuki açıdan garabet sayılacak kararlarla kesilmiştir.
Evet, Meral Hanım Türk siyasi tarihinin TOMA marifetiyle engellenen tek kurultayının en güçlü adayıdır.
Evet, Meral Hanım eşiyle birlikte tatil yaptığı otelden bile çıkarılmış, çıkarılmak istenmiştir.
Bunların hepsi doğru hatta fazlası var.
Ama bu hikaye tek başına Meral Hanımın mağduriyetiyle yazılamaz. Dahası bu gemi tek bir kişinin ya da dar bir grubun mağduriyetiyle yürüyemez.
*
Peki, bu süreçte mağdur olan, mağdur edilen kitleler yok mu?
Hiç olmaz mı? Aslında 15 yıldır iktidarın nimetlerinden uzak tutulan, uzak kalan, iktidar masasından dışlanan herkes bu sürecin bir şekilde mağdurudur.
Kimi işe girememiştir, kimi işinden edilmiştir,  kimi atanamamış, kimi terfi edememiş, kimi kamu ihalelerinden yararlanamamış, kimi hapse atılmış, kimi kumpaslara maruz kalmış, kimi iktidarın öncelikleri nedeniyle ötekileştirilmiş, dışlanmıştır.
Sonuçta gelinen noktada siyasi iktidarın duruşuna, tutumuna karşı duran/çıkan 16 Nisan itibariyle yüzde 50’ye dayanan bir kitleden söz ediyorsak bu 15 yıllık mağduriyetin de boyutunu ortaya koyar.
İşte Akşener ve arkadaşlarının koltuk kaygısından/kavgasından önce çözmeleri gereken denklem bana göre budur. Tüm mesele toplumsal bir dalga yakalamaktan geçmektedir.
AK Parti, Refah tabanının 28 Şubat’ta yaşadığı mağduriyetlere ilaveten kurulduğu sürecin siyasi ve ekonomik krizlerini de fırsata çevirerek 2002’de yakaladığı toplumsal dalgayı her seçimde büyüterek bugünlere ulaştı. Ve halen o toplumsal dalganın üzerinde oturuyor.
Akşener ve arkadaşlarının yaşadıkları mağduriyetlerden sonra yeni bir yol açmaları elbette önemli! Lakin bu mağduriyetleri toplumsal mağduriyetlerle birleştiremezler ise yani toplumsal bir dalga yakalayamazlar ise sandıkta sıkıntı yaşamaları kaçınılmaz olacaktır.
İşte yazının başlarında sözünü ettiğim geniş kitlenin İyi Parti’yi dikkatle izlemeye almasının sebebi de budur. Herkes aslında tek bir şeyi merak ediyor.
Akşener ve arkadaşları kendileri dışında kimlerin mağduriyetlerini anlatacak, kimlere sahip çıkacak, kimlerle yol yürüyecek?
Kutuplaşma ikliminde kendisini dışlanmış, ötekileşmiş hissedenlerle ilgili ne gibi adımlar atacaklar?
Zaman tüm bu sorulara sağlıklı yanıtlar bulmamızı sağlayacaktır.
Biz başka soruların peşine düşelim. Mesela 2019 yerel seçimlerinde İyi Parti İzmir’de ne yapar?
2009’da İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak kent siyasetine ziyadesiyle vakıf olan Müsavat Dervişoğlu’nun Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak sahaya inmesi, İzmir’in dengelerini nasıl değiştirebilir? Sonraki yazıda biraz bu soruya yanıt arayalım.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ümit te umut ta aynı
 29 Ekim 2017 Pazar 19:52
Her canlının bir ömrü her ürünün bir son kullanma tarihi vardır.
 Merkez
 29 Ekim 2017 Pazar 18:43
Bir zamanlar Emine Ülker Tarhan vardı evet bir zaman sonra Meral Akşener vardı diyeceğiz sayın yazar Erdoğan bir ekoldür sizden ricam 2002 Türkiye si ile bugünün Türkiye sini her alanda ve ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYARAK analiz eden bir yazı bekleriz.
 Lombak
 29 Ekim 2017 Pazar 17:26
Yemek tarifi verseydin. Ege mutfağından.
 Zafer
 29 Ekim 2017 Pazar 15:41
Meral Hanım ve yol arkadaşlarının gördüğü mağduriyet, toplumun gördüğü mağduriyetin bir tezahürüdür. Yani sadece onların başına gelen bir şey değil ki bu. Demokrasinin yokluğudur neticede bu ve bütün halkın yaşadığı mağduriyetin aynısıdır. Bununla beraber mevcut partilerde kendisini bulamayan halkın karşısına gerçek alternatifin çıkmasının önü kesilmek istenmiştir. Halk, gerçekten kendisini temsil edecek anlayıştan mahrum bırakılmak istenmiştir. Halkın iradesine ket vurmaya, mevcut 4 görünen ama aslında 2 partili olan sisteme mahkum etmeye kalkmaktan daha büyük mağduriyet olmaz ki... Bu bakımdan, "sadece kendileri mağdur oldu" yaklaşımını doğru bulmuyorum.
 Tombak
 28 Ekim 2017 Cumartesi 13:40
Karnı acıktı yalım... Nedamet getirdik vesselam.
 
 28 Ekim 2017 Cumartesi 13:00
meral hoca iyi basladı. İzmirdeki anketlerde 1.sırada. Hadi hayırlısı.
 Lombak
 28 Ekim 2017 Cumartesi 01:46
Atma nedim din kardeşiyiz.
 Nedim Atilla
 27 Ekim 2017 Cuma 23:52
Türkiye'de yüzde 40, İzmir'de yüzde 50... Bir sonraki yazında burayı biraz açmanı beklerim...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz