MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İnanmak ve Muharrem İnce
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
25 Haziran 2018 Pazartesi

İnanmak ve Muharrem İnce

İnsan kendine inanmıyor, insanı kendisine bir başkasının, bir aracının inandırması gerekiyor.

‘İnan bana’ diyor o bir başkası, kendini elçi sayan ve sanan aracı, ‘inan bana, ben senin için varım, senin kendine inanman için’ diyor. Kendisine inanmak için önce bir başkasına inanmaya koşullandırılmış çağın insanı bu.

Ona benzeyen insan ne kadar çoksa, o kadar rahat ediyor, o kadar çok inanıyor ve o kadar çok düşman oluyor başkasına. Birlikte güçleniyorlar böylece kendilerine benzeyen insanlarla, ortaklık kuruyorlar, egemenlik bir şirket oluyor, güç bir kurum ve otorite bir zincir.

İnanmak, inandırıcı olmak diye bir sorun yok artık. Aslolan birinin sizi inandırması, inandırılmak. Kendi varlığını algılayamayan, gerçekliğinin farkına varamayan çoğunluğa bu bir ‘inanç boşluğu’ biçiminde tercüme edildi ya da onun en kolay kavrayabileceği haliyle, inanca dair bir boşluk olarak sunuldu. Bir hayal gibi, bir gölge gibi, var-yok, olsa da olur olmasa da herhangi bir canlı gibi görüyordu insan kendini. Şimdi boşluk diye bir şey kalmadı. İnsan kendisine inanmıyor, inandırılıyor çünkü. İnanamayacağı kadar inandırılıyor üstelik.

Ezelden beri demokrat, canını bile verecek kadar fedakar, yüce mi yüce bir tolerans sahibi, komşusu açken asla tok yatmayan, kadınları başının tacı yapan, insan hakları deyince dünyaya örnek olan, çevresine saygılı, yaradılana sevgili insanlardan oluşan bir toplum.

Daha ne olsun?

Kendine inanmasan da olur, birbirinize inanıyorsunuz ya bu yeter, olmazsa inandırılırsınız!

***

Haydar Ergülen’den aldım bu satırları… Türkiye’nin 21. Yüzyılın ilk 18 yılını bundan iyi anlatamazdı hiçbir şey.

Evet. 15 milyon insanı inandırdı Muharrem İnce…Yoksa yüzde 25’lerde takılmış kalmış, birbirini yiyenlerin partisinden yüzde 30’a çıkmak mümkün olabilir miydi…

Sabaha kadar açıklama yapmasını bekledik, uykusuz kaldık. Neyse ki öğle vakti konuştu ve inandırdı yine beni Muharrem İnce…

Ve bunlardan da önemlisi Türkiye’nin normalleşmesi için gerekliydi Muharrem İnce’nin dedikleri. Sosyal medyada dolaşan bu asparagas haberlerle başladı, “bunlar birkaç şizofrenin sözleri, böyle bir şey yok, bunları kapatalım. Yok ben Saray’a gitmişim falan bunları kapatalım” dedi. İnandım.

Türkiye kutuplaşıp bölünür mü? sorusuna verdiği karşılık da önemliydi İnce’nin: Hayır hayır Türkiye asla bölünmez. Görüşlerine hiç katılmadığım Erdoğan bile dün akşam iyi bir şey söyledi.

İnce bir gazetecinin “CHP’nin oyları sizinkinin arkasında kaldı” şeklindeki hatırlatmasına ise “16 yıl milletvekilliği yaptım. Mücadele etmek için illa vekil olmak gerekmez. Bunun farklı yolları vardır. Ben tek başıma CHP’ye akıl verecek konumda değilim. Zaten tam da kast ettiğimi budur. Ortak akılla iyi bulunmalıdır. Tek başıma CHP’ye yön biçecek değilim” diye yanıt verdi.

Ve “15 milyon insan oy veriyorsa bu kısa sürede 30 milyon olabilir” diyerek gelecekteki hedefini açıkladı. Bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu ve tayfasından duymadığımız sözler bunlar değil mi.

GAZETECİLERE GÜVENİLMEYECEĞİNİ ÖĞRENMİŞ OLDU

“Ben köşe-yazarının merhametli, ahlaklı ve adaletli olanını severim” derdi bir ustam… Muharrem İnce de gazeteciden dost olmayacağını öğrendi sonunda… İsmail Küçükkaya gazetecilik yaptı ama memlekete zarar veren, herkesin sınırlarda dolaştığı anlarda milleti paranoyak edecek işlere imza attı… Önemli ölçüde itibar kaybetti.

Şunu da yazayım. İnce’nin TRT’yi salondan çıkarmasını da kabul etmiyorum. İnce basın toplantısına katılan basın organlarının arasında TRT’ye ‘Mitinglerimi göstermeyenin burada ne işi var’ diyerek tepki gösterdi ve dışarı çıkardı. İnce, “Benim mitinglerimi bile göstermeyen TRT’nin şimdi burada ne işi var, bunu mu çekecek? dedi. TRT’nin muhabir ve kameramanlarına bunu kesinlikle kişisel algılamamaları gerektiğini belirterek bunun TRT’ye karşı kurumsal bir tavır olduğunu vurguladı. İnce, ‘Arkadaşlar sizler emekçisiniz, bu tavrım bize karşı değil hatta isterseniz toplantı çıkışında size bir kahve ısmarlayayım” diye çalışanların gönlünü almayı unutmadı. Ama bence olmadı…

Tabii biz büyük kentlerde, ofislerimizde oturup trt’yi, acunu, dedektiflik ve pezevenklik programlarını kimse seyretmiyor sanıyoruz. Bütün millet onlarla yatıp kalkıyor halbuki. Kendince haklıdır belki de İnce…

***

En son sevindiğim seçim gecesi Erdal İnönü’nün SODEP’inin yerel seçimleri kazandığı gecedir. Meslek gereği yansız olmaya çalıştığımız yıllarda politikadan, memleketin politikacıları yüzünden soğudukça soğudum. Ama her seçimde oyumu da attım.

40 seneye yaklaşan gazetecilik hayatıma “işte budur” diyebileceğim bir tek siyasetçi yoktu bugüne kadar… Erdal İnönü’yü politikacı değil insan olarak severdim zaten. Sanıyorum o bunu bilse mutlu olurdu.

Ama başta da dediğim gibi oy verme hakkına sahip olduğum günden beri hep kaybedenlerin tarafındaydım sandıklar açıldıktan kısa bir süre sonra. Oy verdiğim parti hiç ülke birincisi olamadı. Sadece SODEP hariç…

Deniz Baykal’dan hiç hazzetmedim, hiç güvenmedim ama oy verdim, Kemal Kılıçdaroğlu’nu iyi ama yetersiz buldum ama oy verdim…

Aslında muhalefete karşı tüm umutlarım tükenmişken, umut olan bir kimlikle karşılaştık. Bu anlamda Türkiye’deki herkesin Muharrem İnce’ye teşekkür borcu var. Bence CHP’nin hemen aklını başına toplaması yerel seçimlere Muharrem İnce ile gitmesinde yarar var. Muharrem İnce'nin CHP'den daha fazla oy alması CHP için önemli bir derstir… Umarız CHP’liler bu dersi almışlardır…

Biz görürüz göremeyiz bilemiyorum ama samimiyet önünde sonunda kazanacaktır..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ENVER OLGUNSOY
 26 Haziran 2018 Salı 13:02
İnandırma deniyor ama bu kavram bende başka inandırmalarla hareket eden düşünmeyi başkalarına bırakan büyük kitleyianımsttığı için tedirginli k yaratıyor başka ınanmadan söz edilse de.sn.ATİLLA kısa bir sürede KK herhalde pati liderliğinden ayrılacaktır.Ayrca o gece gri zamanlar yaşandığı düşüncesi de hala olabilir.Yaşadığımız bir çok olay bu şüpheyi de doğuruyor sız her ne kadar sn.İnce ye inansanız da.
 Obi
 25 Haziran 2018 Pazartesi 22:36
İsmail Küçükkaya''ya bu kadar yüklenilmesini anlayamıyorum, yalan söylemedi... sahtekarlık yapmadı...söylenmemesi gereken birşeyi değil, herkesin merak ettiği, sosyal medyada yalan haberlerin, dezenformasyonun çokca olduğu bir anda doğru bir bilgiyi Türk milletiyle paylaştı. Ne var bunda anlayamıyorum?? Muharrem İnce o gece sınıf başkanlığını kaybetmiş çocuk gibi ''küstüm oynamıyorum'' diyeceğine, ekrana çıkıp kaybetmenin gerekçelerinden bahsedip, ona oy veren milyonları teselli edip, umut aşılaması gerekmez miydi??
 Levent Ertörer
 25 Haziran 2018 Pazartesi 19:01
Nedim Kardeşim; Belli bir kitle var ki dünya yıkılsa CHP ye oy vermiyor. Buna inandım artık. Diyorum Muharrem İnce DSP nin başına geçse ve bu partiyi Ecevit’in taşıdığı yere taşısa. Sanırım başarır. Sevgiler.
 Cengiz İçten
 25 Haziran 2018 Pazartesi 17:53
Her satırı güzel ama eksik öncelikle k Kılıçdaroğlu Karabulut ve takımının partiyi bırakması lazım önce Gandi sonra memur sonra ekmek için ekmelerin tıpış tıpış sandığa gideceksiniz layiklik tehlikede değildir yargıda poliste feto yoktur CHP yenilenmiştir TR 705 Atatürk e kefere diyenler Meclis’te bence kendisi özel görevlidir bunlar bence çok büyük hatalardır
 Lombak
 25 Haziran 2018 Pazartesi 17:42
Hiç kasmayın. O hezimette yakın. Muallimin emanet oylarıyla başarı hikayesi yazamazsınız.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz