MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İnkar
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
29 Şubat 2020 Cumartesi

İnkar

İçinde bulunduğumuz negatif bir durumu pozitif bir yorumla açıklama çabasının adıdır inkar. Sık sık, alkol ve narkotik  gibi bağımlıların başvurduğu bir bahane bulma yöntemidir. Adam kumarbazdır mesela. Maaşının neredeyse tamamını at yarışlarına yatırır. Ama kumarbaz olduğunu asla kabul etmez. Evi geçindiremiyorum, daha fazla kazanmak için başka imkanım yok diyerek, kumarbazlığına kılıf bulmaya çalışır. Yani inkar eder.

Sadece insanlar değildir inkar içinde yaşayan. Toplumlar da inkar içinde yaşar. Yoksulluktan kırılan bir toplumun insanlarına, ekonominin zorda olmasının sebeplerini, örneğin; “ülkenin teröristlerle savaşması için yapılan harcamalar nedeniyle” izah ettiğinizde, ikna edici olmanız epey kolaylaşır. Daha güvenli ve refah bir gelecek garantisiyle tatmin olan insanlar, bununla teselli bulurlar. Böylece, içinde bulundukları sıkıntı ve zorlukların asıl sebeplerini sorgulamaktan kaçınırlar. Çünkü bütün güçlüklere katlanmaları için makul bir gerekçeleri vardır ellerinde. İşte bu gerekçe; inkardır.

İnkar içinde yaşayan bir insanın içinde bulunduğu negatif ya da olumsuz koşullardan kurtulması için önce, inkar ettiği konu ile yüzleşmesi gerekir. Misal; alkol bağımlısı olanların tedavi sürecinde ilk aşama, alkol bağımlısı kişinin alkolik olduğunu kabul etmesidr. Türkiye’de nasıldır bilmiyorum ama Amerika’da pisikiyatri alanında çalışan bir sağlık görevlisi olarak söylemem gerekirse, “isimsiz alkol bağımlıları” adı altındaki grup tedavilerinde, ilk seans her hastanın şu sözüyle başlar “adım X ve ben bir alkoliğim”. Kısacası, inkardan uzaklaşmanın ilk adımı; sizi çevreleyen sorunu teşhis etmek yani onu görmezden gelmek yerine onunla tanışmaktır.

İnkar içinde yaşayan toplumlar için de aynı pisikolojik çözüm süreçleri geçerlidir. Bir toplumun içinde yaşadığı sorunlarla baş edebilmesinin ilk evresi; sorunların teşhis ve tanımlanması olmalıdır. Bu mihvalde, çok zor günlerden geçen ülkemizde, temel sosyal, ekonomik, iç ve dış darboğazların aşılabilmesinde, sorunlarımzın doğru bir şekilde tesbit ve analiz edilmesinin elzem olduğu aşikardır. Yapılması gereken, alanında tüm uzman ve tecrübeli kişilerin, toplum olarak inkar içinde yaşadığımız –gerçek sebepleri görmek yerine, ilgisiz başka sebeplerle izah etme-  durumlarda, öncü kadrolar olarak bir araya gelmeleridir. Bu kadrolar, yasal örgütlü mücadeleler içerisinde insanlara yol ve reçete gösterecek biçimde bir uyanış hareketi başlatmalılardır. Kafamızı kuma gömdükçe, korkulan akibetten kaçılamayacağını, tam tersine kafamızı kumdan bir an önce çıkarıp içinde bulunduğumuz negatif duruma gerçekçi bir ayna tutmamız gerektiğini anlatmalılardır.

Bir toplumsal inkara değinmek gerekirse; Cennet’e hepimiz gitmek istiyoruz ama bu Dünya’da insanca yaşama hakkımızı kullanmadan değil elbette. Öyle olmasaydı Tanrı bizi Cennet’ten kovmaz ve hadi biraz da gidin Dünya’da yaşayın demezdi sanırım. Tanrı’nın insana bağşettiği yaşama hakkını inkar etmenin karşılığı ise sebepsiz ya da gereksiz yere savaşmak ve bunun  karşılığında Cennet’i hak edeceğimize inanmamızdır. İnkarcılıktan kurtulmamız için sırf Cennet’e gitmek için ölmeyi değil yaşamayı yüceltmemiz lazım. Çünkü canını, ırzını ve malını korumaya çalışmak dışınde ölüm ya da öldürmek hiç bir gerekçeyle kutsal değildir ve kutsallaştıralamaz. Ölümü kutsayanlar, yaşamanın güzelliğini ve bu en güzel Tanrısal hediyeyi inkar eden hastalıklı zihniyetlerdir. İnsanın en temel içgüdüsü olan ölüme karşı direniş azmini kırmayan ve inkarcı politikalarla hayatımıza yön vermeyen seslere kulak vermek doğru olanıdır. Çocuklarımıza mutlu yarınlar bırakmak da ancak yaşamayı inkar etmeyen, ölümü değil yaşamayı vaad eden ilkeler ve tutumlara sarılmakla mümkün olacaktır. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz