MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İnsana değer vermek
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
5 Ekim 2017 Perşembe

İnsana değer vermek

Ülkemde çoğunluk insan mutsuz, agresif, hoyrat, kendine değer verir ama ötekine değer vermez… Yolda gidiyoruz örneğin, yavaş bir araç en hızlı şeritte gidiyor, 3 şeritli yolda. Yolu tıkıyor, trafiği yavaşlatıyor. Adeta çevreye rahatsız vermekten zevk alıyor. Böyle bir patoloji nasıl iyi edilir?

Bu hafta bir takım kontroller için yolum Dokuz Eylül Üniversite Hastanesine düştü. Sorumlu doktor telefonda benim doktoruma “Sabah 8 de aç karnına gelsin” diye haber yolladı, sabah 6:30 da kalktık, yola düştük. Sekizde vardık, içeri girdik, manzara şu: havasız bekleme salonunda en az 50 kişi, belki 60, çoğu hasta, saçsız, yani kanser ve ağızları mikrop almamak için maskeyle kapatılmış ama doktor, hemşire, sekreter kimse yok. İnsancıklar bekliyor. 8:30 da sekreter geldi, önünde uzun bir kuyruk oluştu. Dokuz gibi sıra bize gelip doktorun ismini verip, “Gelsin dedi, geldik” dediğimizde yüzü gülmeyen, hayli hoyrat sekreter azarlar bir edayla “Git içeri, konuş” dedi.

İçeri girdik, doktorun kapısını arandık bulduk ve doktor bize “Dışarı çık, nüfus kağıdını sekretere ver, sıran gelince içeri girersin” dedi, adeta kovar bir edada. Tekrar dışarı çıktık. Havasız bekleme salonunda belki 60-70 kişi, bazıları saçsız, belli ki kanser tedavisindeler, bazıları ağızlarını mikrop kapmamak için maskeyle kapatmış, yine kanser, biz ise aç ve üşümüş… Müthiş moral bozucu bir ortam. Oğluma dedim ki “Buraya sağlam giren hasta çıkar”. Ve beklemedik, çıktık…

Akşam aynı doktorun özel muayenehanesine gittik. Çok daha iyi karşılandık. Sekreteri güler yüzlü (sabahki hoyrat sekreterin tersine) “Berna hocam ben sizi bir yerlerden tanıyorum” dedi. “Acaba televizyondaki eğitim sohbetleri programımı mı izlediniz?” dedim. “Galiba sizin bir seminerinizi dinlemiştim” dedi. 15 dakika sonra doktor içeri aldı. Bu defa dinledi, daha güler yüzlüydü. Kan testleri için tekrar üniversiteye çağırdı, oradaki aletler daha iyiymiş.

Bu defa kuyruk azalsın diye sabah sekiz yerine on bire doğru gittik. Salon yine havasız. Bekleyenler 20-30 kişi, daha az. Nüfus kağıdını verdik. Yine epey bekledik. Suratsız sekreter adımı bağırdı. Yanına gittim, orada da epey bekledim. Elime azarlarken bir kağıt tutuşturdu. Kan vermeye yolladı. Yani bu defa doktoru değil, sekreterin o kağıdı yazmasını beklemiştik. Kan verme tarafı daha insana değer veren bir ortamdı. Hiç bekletmeden aldılar, hızla kan aldılar, beş dakikada çıktık. O bölüme teşekkür ediyorum.

Doktoruma kendi bölümünde yaşadığım bekletme ve keşmekeş ortamını köşemde yazacağımı söylediğimde, profesör seviyesindeki bu hekim “Sen yine az bekledin, arada ben olduğum için (özel hastam olduğun için yani) diğerleri daha çok bekliyor” dedi, adeta bana ayrıcalık yapıldığını belirtmek için. Ben de “Diğerleri insan değil mi, onları böyle bir ortamda bekletmek doğru mu?” derken içimden bu hasta, birçoğu kanserli, narin insanları bu kadar hırpalamayacak bir sistem kurulamaz mı diye düşünüyordum. Bunları yazmak istedim ki birileri bunları okusun, o insancıklara biraz daha değer verilsin, orada öyle bir kalabalıkta beklemesin, moralleri bozulmasın ve hasta insanlar birbirlerine orada saatlerce bakıp daha da hasta olmasın…

Sonra düşündüm, gazetelerde doktor döven insanları okuyoruz, tabii ki onlar çok hatalı, saldırganlığın her şekli çok yanlış ama hastanelerdeki sistemler de, tutumlar da biraz daha insana değer veren sistemler olsa, biraz hassasiyet olsa acaba herkes daha az mı öfkelenir? Evet, hastane personeli doktor, sekreter, hemşire çok yoruluyor olabilir ama öğretmenler de her gün ayakta ders anlatıyor, garsonlar da ayakta güler yüzle hizmet ediyor, her iş kolu yoruluyor. Hoyratlığın bahanesi yok. Aradaki fark özel sektör ve devlet sektörü olası mı? Özel hastaneye gittiğimizde neden doktorlar daha kibar, sekreterler daha kibar? Bu yazıyı bitirirken hoş bir anımla bitirmek isterim:

19 yaşımda üniversitede öğrenciyken Fransa’da sinüslerimden bir ameliyat oldum, bir devlet, üniversite hastanede bir hafta kaldım. Ameliyat sonrası yoğun bakımda kalırken doktorlar yanıma gelip elimi tutarlardı. O hastanede gördüğüm şefkati hala unutamadım. Her sabah hemşire perdelerimi açar, kahvaltımı getirir, kahvaltıdan sonra odanın ortasına bir sandalyeyi çeker, beni oturtur ve yarım saat başımı okşayarak saçlarımı tarardı… İnsana değer vermek… Demek ki devlet sisteminde de mümkün…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 5 Ekim 2017 Perşembe 20:27
Kalp yetersizliğinden EÜ Kardiyoloji Servisi'nde yatıyorum... Sabah vizitesinde dolaşan bay profesöre, verilen ilaçlardan hiçbir yarar göremediğimi, soluklanma güçlüğümün sürdüğünü anlatıyorum... "Seni yatırdığımıza şükret" diyor ve arkasını dönüp vizitesine(!) devam ediyor... Yani "insana değer" ve "Türkiye" o kadar birbirlerine uzak sözcükler ki Berna Hocam, daha çok uzun yıllar da bir araya gelemeyecekler.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz