MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İttifaklar ve koalisyonlar üzerine
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
19 Haziran 2018 Salı

İttifaklar ve koalisyonlar üzerine

Türkiye için ideal olan çok partili demokrasi, çok dinli laiklik, vergi ve kredi politikası ile dengelenmiş piyasa ekonomisi ve akit serbestliğine dayalı hukuk devleti modelidir

Siyasetteki çoğulculukla uyumlu, çok dinli laikliği dengeleyen serbest piyasa ekonomisi, “kuvvetleri” ve “bireyleri” dengede tutan sözleşme serbestliği bazen uygulamada umulan sonuçları vermeyebilir.

Bu sistemi olumlu yönde işletecek ek güvencelere ihtiyaç vardır.

Şöyle ki;

Sistemin işleyişini zorlaştıran durumlar karşısında devletin ve milletin bekasını güvence altına alacak olan iki temel formüle başvurulabilir:  

Örneğin; zengin – yoksul demeden harcanan her kuruştan alınan vergiler, özellikle tek parti iktidarlarında şeffaf ve denetlenebilir şekilde harcanmayabilir.

Yargıya müdahale edilebilir.

Ehliyet ve liyakatin yerini partili kadrolaşma alabilir.

Devletin imkanları yandaşlar arasında yağmalanabilir…

Bundan dolayı hükümeti ortaya çıkaran seçim sistemi öyle olmalı ki, partiler geniş katılımlı “ittifak”larla seçime girmek zorunda kalmalıdır.

Yine seçim sonunda öyle olmalı ki hükümetler de mutlaka geniş katılımlı “koalisyon”larla kurulabilmelidir.

Türkiye demokrasi geçmişinde birçok hükümet modelini denedi. Hiçbir model “koalisyonlar” kadar başarılı olamadı.

***

Seçimlerde çok parti ile “ittifak” yapmak demek;

-Uzlaşmak,

-Paylaşmak,

-Hoşgörülü olma,

-Rakibe saygı göstermek,

-Diğerlerini anlamaya çalışmak,

-Daha önceleri vatan haini olmakla suçladıklarını vatansever ilan etmek… demektir.

Bu açıdan bakıldığında ittifakların faziletlerini saymakla bitiremeyiz.

Seçime ittifakla giren partiler, çıkan sonuçlara göre bir hükümet kuracaklardır. Bu da kaçınılmaz olarak çok partili bir koalisyon olacaktır.

***

Türkiye’yi koalisyon hükümetleri ile yönetmek demek;

-Devlette rüşvet ve yolsuzluğu azaltmak,

-Ehliyete ve liyakata önem verip adam kayırmayı aza indirmek,

-Yargıya müdahaleden uzak durmak,

-Keyfi rektör ve dekan atayamamak, görevden alamamak,  

-Çiftçinin parası ile adaletsiz medya düzeni kuramamak,

-“Ekonomiyi canlandırıyoruz, istihdam patlamasına hazır olun” diyerek yüz milyarlarca lirayı teşvik ve hibe diye yandaşlara dağıtamamak,

-İsrafa, şan ve şöhrete… tüyü bitmemiş yetimin parasının harcayamamak demektir.   

***

Koalisyondaki her parti hem halka hem de muhalefete hesap vermek zorunda kalacağından birinin yapacağı yanlışı diğer koalisyon ortakları üstlenmek istemez.

Her durumda koalisyon hükümetleri hem hükümet üyelerine hem de basın ve muhalefete hesap vermek zorundadır.

Oysa tek parti iktidarlarında sistem şöyle çalışır:

Yanlışın boyutları ne olursa olsun “kol kırılır yen içinde kalır” kuralı gereği, yanlışlar kimseye farkettirilmez. Gören duyan mı oldu, ona en ağır itham ve vatan hainlerinin ve de terör örgütlerinin ağzı ile koşmakla suçlanır.

Zaman kaybedilmeden ağır tazminat davaları açılır…

Mahkeme kararları malum!

Neden malum, çünkü tek parti iktidarı var!

Daha ne olsun!

***

Tekrar gibi olacak ama;

Koalisyona katılan partiler, bir süre sonra seçime gitmek zorunda kalacaklardır. Eleştirilere yanıt vermek zorunda kalan koalisyon partileri, ortaklarının adaletsiz yönetimini, yolsuzluğunu, başarısızlığını… savunamazlar.

Savunan olursa halk koalisyona katılan partilere organize suçlar işleyen bir hükümet muamelesi yapar ve bir daha oy da vermez.

Bir koalisyonun “organize” suç hükümetine dönüşmesinin ömrü en fazla 4 yıl sürer ki, bir daha seçim kazanması çok zordur.

Şaibeli partilerin yeni seçimde bir ittifakta yer alması da imkansızdır.

Daha açık söylemek gerekirse şaibeli ve başarısız bir koalisyon hükümetinin 2 dönem iktidarda kalması asla mümkün değildir.  

Hele 16 yıl, yani 4 dönem hiç mi hiç mümkün değildir.  

***

Partiler bazen koalisyon modellerini eleştirebilirler!

İnanmayın!  

Asla ve kat’a inanmayın!

Bilin ki, koalisyonları eleştirenler;

-Türkiye’yi kimseye hesap vermeden yönetmek,

-İstedikleri vergileri toplayıp, yetmediğinde de dış borç yapmak ve harcamak, 

-İsrafı devletin şanından saymak istiyorlar!

Türkiye en başarılı ittifakları ve koalisyonları Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın katıldığı koalisyon hükümetleri döneminde yaptı.

-300 yıldan beri Batı karşısında sürekli geri çekilen ve toprak kaybeden Türkiye, ilk kez 1974’de CHP-MSP koalisyonu ile Kıbrıs’ta güç kullanarak toprak aldı. Batı’nın sert tepkisine rağmen Kıbrıs’tan da çekilmedi.

-Atatürk’ten sonra unutulan “Ağır Sanayi” yatırımlarını CHP-MSP koalisyon hükümeti programına aldı. İlk tesislerin temelleri atıldı. Bu günlerde “Yem çok pahalı çünkü ithal ediyoruz, dolayısıyla tarım ve hayvancılığın maliyetleri arttı!” deniyor ya, bu sorun o dönemde çözülmüştü. Çok sayıda yem fabrikası yapımına başlandı.

-CHP-MSP koalisyonu bozulunca AP-MSP-MHP-CGP koalisyonu kuruldu. 1977’den sonra da AP-MSP-MHP koalisyonu kuruldu. Her üç koalisyon döneminde de kalıcı yatırımlar, ileri sanayileşme ve istihdam o yıllara göre çok çok iyiydi.

Bu dönemi yani koalisyonlar dönemini en çok eleştiren parti ANAP’tı.

Şimdilerde de Ak Parti!

Neden koalisyonlar çok kötü?!

Neden bütün kötülüklerin anası koalisyon?!

ANAP ve Ak Parti harcadığı vergilerin hesabını koalisyon hükümetlerinden daha iyi verdiği için mi çok kötü?!

***

Örneğin, bir koalisyon hükümeti döneminde 9 yaşındaki bir bebe yurt dışında bir sente şirket kurup sonra 15 milyon dolara satabilir mi? Bu fark edildiği anda ya bu işi yapanlar İsrail’de olduğu gibi cezalandırılır ya da o koalisyon hükümeti dağılır.

İnsanoğlunun dini, imanı, ideolojisi, aile terbiyesi… ne olursa olsun, çiğ süt emmiştir!

Ama mahkeme kararı olmadıkça da suçlu ilan edilemez!

fakat kamuoyuna ve mahkemelere hesap vermekten de kaçamaz!

Savunma hakkı kutsaldır, HADEP’li de olsa, bunu kimseden esirgeyemeyiz!

Bir kişinin cami, yol, köprü, çeşme yapması…

Kiliseye bol miktarda bağışta bulunması…

Çocuk esirgeme kurumlarını ve huzurevlerini donatması… o kişiyi yargıya hesap vermekten kurtaramaz.

Eğer anlatılanlar olmuyor da yapılanlar hep tek partili iktidarların yanına kâr kalıyorsa, ben yanarım o ülkeye ve millete!

Yanarım ki hem de ne yanarım!

***

Her seçmen oy verdiği partiden bunu istemelidir:

Ben vatandaş olarak her partiden insanla alış-veriş, sohbet, eğlenme ortamında beraber oluyorum ve güzel de anlaşıyoruz. Siz neden bizim adımıza ülkeyi yönetirken birbirinizi vatan haini, din, iman, Allah, kitap, millet… düşmanı ilan ediyorsunuz?

Yanlış yapmaksa geçmişte hepimiz birbirimize yanlış da yaptık doğru da! Siz neden 50-60 bazen de 90-100 yıllık defterleri yerli yersiz açıyorsunuz?

Bu konuları tekrar gündeme getirirseniz bilin ki, bundan böyle benim oyum sizin “hain” ilan ettiğiniz partilere olacak!

Bu benim son uyarımdır; kendinize çeki düzen verin! Olmalıdır…

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz