MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İzmir-İN
Aylin AKDOĞAN
YAZARLAR
17 Ocak 2018 Çarşamba

İzmir-İN

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak

  Unutma; aynı gökyüzü altında

  Bir direniştir yaşamak… “                                                                     Nazım Hikmet

 

Nazım Hikmet 116 yaşında.

Sevgi, saygı ve özlemle…

 

Bu hafta İzmir-İn’ e fotoğraf sanatçısı Hacer Aydın röportaj konuğu oldu.

Ben Hacer Hanımın içtenliğine, samimiyetine, enerjisine, fotoğraflarına, hayallerine, emeğine, işine olan sevgisine, görüşlerine, karakterine, becerilerine… Hayran kaldım!

Ama en çok neye hayran kaldım biliyor musunuz?

Kolay kolay kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere hiç korkmadan, büyük bir hevesle ve cesaretle gitmelerine ve yaşadığı maceralarda özellikle ölümden döndüğü anları bir bardak çay eşliğinde sanki çayın lezzetinden bahsediyormuş gibi sakince anlatmalarına bayıldım. Artık yeni maceralarının da takipçisi olacağım.

Bizi kırmadığı ve konuğumuz olduğu için çok teşekkür ederim.

İşte sorular:

1- Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Hacer arkadaşlarımın söylemiyle Haco. Çocuk ruhlu bir emekliyim. Çalıştığım dönem kısa sürelerle gittiğim yerlere şimdi uzun sürelerle gidiyorum. İzmir’de o kadar uzun bir süredir yaşıyorum ki, artık rahatça İzmirliyim diyebilirim. Her şeye, herkese duyarlı bir dünyalı diye tanıtabilirim kendimi aslında.

2- Aslında başlıklar halinde bir sürü sorulacak sorum var ancak ben diyorum ki; hem bu fotoğrafçılık hem de Nepal yolculuğu nasıl başladı? Ve sıradaki gidilecek uzak bölgeler, farklı kültürdeki yaşamlar, insanlar... hakkında siz başlayın anlatmaya/ yazmaya.

Ne dersiniz? :)

Gözümle gördüklerimi paylaşmayı seviyorum. Bunun içinde fotoğraf çok önemli tabii ki. Gittiğim yerleri insanlara ne kadar anlatırsam anlatayım hep eksik kalır. İşte benim fotoğrafçılığım gördüğüm yerleri görsel olarak anlatmak. İlk makinemi kullanmam lise yıllarımda oldu. Evde bir makine vardı hadi onu kullanayım harçlığımı çıkarırım dedim. Bir okul gezisinde bol bol fotoğraf çektim. O zamanlar dijital makineler yoktu, filmi götürüp bastırdım. Okula geldiğimde arkadaşları çağırıp fotoğraflarını verdim, fotoğrafları alıp teşekkür ederek gittiler. Para kazanmayı geçiyorum elimdeki harçlığımda gitmişti. Baktım ticaret bana göre değil makineyi bir daha elime almadım. Ta ki 2004 yılında Afrika’ya gidinceye kadar. Öncelikle bir fotoğraf sanatçısı olmadığımı söylemek istiyorum. Ülkemizde herkesin her şey olduğu bir ortamda ben eksik kalayım. Yıllarca ciddi anlamda emek vermiş gerçek sanatçılara saygısızlık etmiş olurum. En çok eleştirdiğim bir yanlışa düşmek istemem. Ayrıca şunu söylemek istiyorum. Sanatçı emek veren, bilgisini paylaşandır, mütevazıdır. Sırça köşklerinde oturup ego tatmini edenler değil.

Önce sergiye konu olan bölge ile mi başlasam bilemedim. Eskiden beri gizemli olana hep ilgim vardır. Tarihi kitapları, yazıları çok okurum. Milletlerin gelenek görenekleri ilgimi çekerdi hep. Sanıyorum bu ilgimde böyle başladı. Yüzyıllardır yaşayan gelenekler hızla tükeniyor, birçoğunu tanımadan hem de. Şimdi zaman buldukça bu kültürlerin arkasından gitmeye çalışıyorum. Okuduğum bir yazı, gördüğüm bir fotoğraf beni hep bu sevdiğim Himalaya ’lara götürüyor. Turizmin girmesiyle hızla tükenmekteler. Hindistan Keşmir bölgesinden başlayıp, Ladakh, Sıkkım, Darjeling bölgelerinde hayatımı tehlikeye atarak hep bu kültürlerin izlerini sürdüm. Nepal ise bu konuda bitmek tükenmez devasa bir kaynak. Özellikle çorak Tibet Platosu hem coğrafyasıyla, hem yaşantılarıyla inanılmaz. Son seyahatim burada gizli bir vadiye oldu. Sözünü ettiğim yer gizli bir vadi Humla. Tibet’teki Kutsal Kailash Dağı’na giden tek yol bağlantısına sahip Humla, oldukça ünlü olmasına rağmen, çok az insanın ziyaret ettiği güzel bir vadi. Şaman etkileri ile iç içe asırlık Budist gelenekler hala burada günlük hayatın önemli bir parçası. Köyler sanki geçmiş yüzyıllardan kopmuş gelmiş gibi… Yaşam oldukça bakir… Beni buraya sürükleyen de bölgenin Nepal’in en ilginç kültürüne sahip olması. Koç kocalı kadınlar. Katmandu’dan ulaşım oldukça pahalı. 1000 dolar sadece uçak parası verdim, havayolu dışında ulaşım yok o vadiye. Dünyanın en tehlikeli havaalanlarından biriymiş. 5 günü aktarma yaptığım Hint sınırında ki Nepalgunj şehrinde geçirdim, bir bulutla uçuşlar iptal edildiği için. Tam vazgeçmişken bir gün uçuverdik. 40 dakika içinde 45 derece sıcaklıktan kar yağan bir vadiye konduk. Beş yüz kırk dokuz metrelik küçücük pistiyle Simikot havaalanı bir film platosu gibi. Sonrası benim için masal gibiydi. Ailelerin evlerinde kalıp onların yüzyıllık gelenekleriyle tanıştım. Dedim ya bir masaldayım diye, masalı anlatmak çok uzun sürer ben sadece geleneklerinden biraz bahsetmek istiyorum. Ev sahibimiz Kunga Palmu Lama eliyle yüzyıllık gelenekle tanışıyorum. Evin hanımı bir kapla tereyağı getirip kocaman parçalar halinde kafama saçıma sürüyor. Sonra da boynuma iyi şanslar fularını takıyor. Pema tereyağının iyi şanslar ve uzun ömür için olduğunu söylüyor. Sonraki günlerde bu tereyağı işi sık sık tekrarlanacaktı. Aynı şekilde yola çıkarken yolumuz açık olsun anlamında atların kafasına ve misafirlere verilen değeri göstermek için ikram edilen kapların etrafına da tereyağı sürülüyor.

Köylerde ki evler kahverengi küçücük pencereli ve çok güzeller. Taş kullanılarak üç kat üzerine inşa edilmiş Tibet tarzı evler. Burada evlerin üç katlı olmasının sebebi en üst kat cenneti ve Tanrıyı, orta kat yarı insan yarı tanrı olan insanların dünyasını, en alt kat ise Nagası yani yılan tanrısını simgeliyor. Evin girişi ineklerin yaşadığı bir ahır… Bir Tibet evinde giriş her zaman için hayvanlara ayrılırmış. Ahşap tomruktan yapılma garip bir merdivenle hayvanların içinden geçilerek evin katlarına çıkılıyor. Bir Humla kadını kocalarıyla evlendiğinde evin bütün katlarıyla da evlenmiş oluyor ve hizmetini yapıyor.

Gelelim benim o vadiye gitme nedenim olan “Çok Kocalılık” sistemine. Nepal’in uzak ve ulaşılması çok zor olan bu vadisinde dünyanın en aykırı kültürü yaşatılmakta. Çok Kocalılık (polyandry) denen geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bir sistem. Tibet’in yüksek kesimlerinde ve Humla’da devam ettiğini öğrendim. Tibet’te Çin hükümetinin yasaklamasına ve halkın da hızla asimile olması nedeniyle oldukça düşük düzeydeymiş.

Bu aykırı sistemde bir kadın evlendiği erkeğin kardeşleriyle de evlenmiş oluyor. Koca sayısı bazen 2 bazen 4-5 kişi olabiliyor. Kendileri yüzyıllar öncesinden bir Hint efsanesine dayandırsalar da sorunun asıl kaynağı ekonomik. Çok yükseklerde tarım arazisi yok denecek kadar az. Bu nedenle kardeşler farklı farklı kadınlarla evlenip toprağı bölmek yerine aynı kadınla evlenip toprağı ailede tutuyor. Şimdiler de gençler aşık olduklarıyla evlenme taraftarı. Bana söylenilene göre birkaç kuşak sonrası bu gelenek yok olacak gibi.

Fotoğraflarını çektiğim otuz üç yaşında ki Yang Tsering Lama, yaşlı koca Yanked Lama kırk altı, genç koca Nima Lama ise otuz altı yaşında ve iki oğulları var. Çocuklar Simikot’ta okudukları için göremedim. Yaşlı koca çocuklarla beraber Simikot’ta kalıyor şimdilerde. Yang Tsering Lama genç kocasıyla köyde ki evde yaşıyor. Arada bir Simikot’a gidip diğer kocası ve çocuklarıyla beraber oluyormuş. Esas sorulara geçmeden biraz rahatlatıcı sorularla kadının utangaçlığını almak lazım… Nasıl zaman geçirdiği sorusuna yaz aylarında erkek tarlada çalışırken kadın ev işi, çamaşır, bulaşık, yemek, çocuk bakımıyla ilgileniyormuş. Hasat zamanı buğdayların temizlenmesi de kadına ait. Kışın ise yine ev temizliği, yemek pişirme ve hayvanların bakımıyla ilgileniyor. ‘Mutlu musun’ sorusuna ‘evet’ yanıtını alıyorum. Nasıl geçiniyorlar, nereden para buluyor sorusuna yetiştirdikleri sebzeleri, ev yapımı bira ve şarapları satarak para kazandıklarını söylüyor. Bu bölgede ailelerin hepsinin kazanç kapısı bu… En merak ettiğim soru, çocukların babasının hangi kardeş olduğu belli oluyor mu? Kesinlikle hayır diyor. Bu sistem de kadın beş kocalı da olabiliyor. Bazen dört kocayla bile aynı gün beraber oluyormuş.

Sergiyi açma nedenime gelince; Bazen özellikle anneleriyle birlikte alışveriş eden çocukları görüyorum. Onu istemem, bunu istemem diye ağlayıp duruyorlar. O vadide çocuklar mutlu mutlu gülüyorlar, sokakta oynuyorlar. Sergim paylaşmak ve mutluluk üzerine. Humla beni gerçekten çok etkiledi ve ben o insanları fotoğraflarımla anlatmaya çalıştım. Biz modern insan paranın insanı mutlu ettiğini, ya da paralı insanın hep mutlu olduğunu düşünürüz. Hayatımızı kolaylaştıran son model teknolojik ürünlere sahip olan biz yine doymayız ve hep bir üst modeli isteriz, isteriz. Alırız da, ama onu ödeyene kadar mutsuz oluruz. Tam öderiz doyumsuz ruhumuz bu sefer başka bir şey ister. İnternetimizle dünyayı fethederiz. Gerçek olanı unutur, sanalda yaşarız. Sonunda kalabalıklar içinde yapayalnızızdır. Sonuç; koca bir MUTSUZLUKTUR.

Mutlu insanların yaşadığı o kadim topraklarda hayatı kolaylaştıran hiçbir modernlik yok. Hayat gerçekten çok zor oralarda. Her türlü işi elleriyle yapıyorlar. Ulaşım için ayaklarını kullanıyorlar. Sularını çeşmelerden kovalarla taşıyorlar. Daha iyisini, daha üst modelini bilmedikleri için istemiyorlar. Doğa ananın sunduklarıyla yetiniyorlar. Sanalda yaşamak yerine komşularıyla, arkadaşlarıyla, aileleriyle paylaşarak gerçek alemde yaşıyorlar. Akşamları toplanıp yanan sobanın ışığında kahkahalar eşliğinde sohbetler ediyorlar. Birbirlerine, doğaya, yaşayan her türlü canlıya saygı sevgi duyarak yaşayan bu insanlar, aslında biz modern insandan daha üstün bence. Çünkü bizim sahip olmadığımız ya da bir zamanlar sahip olduğumuz birçok değere sahipler ve MUTLULAR, GÜLÜYORLAR. İçlerinde yaşadığım birkaç günde gördüğüm kadarıyla mutluluk mavide, yeşilde, dağda, taşta yani DOĞA ve PAYLAŞMAKTA aslında. Sergimi bu düşünceyle açtım ve iyi ki açmışım. Gelen herkes sergide geçmişinden bir şeyler buldu. Kimi çocukluğunu, kimi gençliğini, kimi köyünü ve sobalı hayatını. Ahhh diyip geçmişe özlemlerini söyleyen çok oldu.

Bundan sonra yolculuğum tabii ki yine Nepal olacak. Sonrası sanıyorum Pakistan. :)

İzmir- İN’ de bu hafta!

Konserler

Bostanlı Suat Taşer’ de 20 Ocak Yeni Türkü, 21 Ocak Son Feci Bisiklet, 22 Ocak Enel Aşk konserleri,

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde 19 Ocak Şef: Yoshinao Osawa Solist: Burçin Büke (Piyano) konseri,

Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’ nde, Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası (KODA) ve soprano Ana Maria Pinto’ nun solist olara katılacağı “Fado Şarkıları Konseri”  22 Ocak’ ta.

İzmir Türk Koleji Sanat Sezonu etkinliği kapsamında, 17 Ocak’ ta İzmir Türk Koleji  Cahit Gürkan Salonu- Bahattin Tatış Kampüsü’ nde Suzan Kardeş konseri olacak.

7 Bilgeler’ de 20 Ocak Ezginin Günlüğü konseri,

232 Park Bornova Sahne’de 12 Ocak Evrencan Gündüz konseri,

Hayal Kahvesi Optimum’da 19 Ocak 90’lar Türkçe Pop Parti, 20 Ocak Can Gox konserleri, 

Ooze Venue’ de 19 Ocak Ezginin Günlüğü, 20 Ocak Berkay konserleri var.

70’ li yılların funk ve soul şarkılarını günümüze göre tekrar düzenleyen ve dinleyiciyle buluşturan Hey Douglas Grubu 20 Ocak’ ta 1888’ de.  

 

Sergiler

Karşıyaka Belediyesi’ nin katkılarıyla düzenlenen 11. Fair Play Karikatür Yarışması’ nda dereceye giren eserler arasından seçilen 55 eseri Evrensel Çocuk Müzesi’ nde 18 Ocak tarihine kadar gezebilirsiniz.

Gönül Dinç’ in “Paletimdeki Renkler 2” resim sergisini 18 Ocak tarihine kadar Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’nde gezebilirsiniz.

Çetin Emeç Sergi Salonu’ nda “0’ dan 5137 metreye Anadolu Dorukları” fotoğraf sergisi  29 Ocak’ a kadar ziyaret edilebilir.

Türkerler Holding Mahal Bomonti İzmir tarafından inşa edilen “Kazım Türker Sanat Galerisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ nde açıldı. Galeri de küratörlüğünü Mümtaz Sağlam’ ın üstlendiği Hayri Esmer’ in “Boşluk ve Sınır” isimli resim sergisini 23 Mart tarihine kadar ziyaret edebilirsiniz.

Swiss Otel Büyük Efes İzmir Oteli’ nde “Sanatuar- İki Kuşak Bir Arada” projesi kapsamında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ nin hocaları ve asistanlarının eserleri sanatseverlerle buluşuyor. Sergiyi 28 Ocak tarihine kadar gezebilirsiniz.

Fotoğraf Yolcusu grubunun 2017 yılında yaptığı gezilerdeki fotoğraflardan oluşan “Fotoğraf Yolcusu 2017: Hollanda, Gürcistan, Romanya” isimli sergiyi İzmir Mimarlık Merkezi’ nde 5 Şubat tarihine kadar gezebilirsiniz.

Edit Cafe’ de Ömürhan Alptekin’ in “Weltschmerz (dünya ağrısı)” isimli resim sergisi 17- 18 Ocak tarihleri arasında. Sanatçının eserleri melankoli ve acı kavramı üzerinden kadın bedenlerinin yorumlanmasından oluşuyor.

Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Konak Belediyesi’ nin desteği ile Eray Özbek’ in “İzmir’ den Sahneler, Çehreler” sergisi açıldı ve sergi 31 Ocak tarihine kadar sürecek.

Ressam Nihat Kahramın’ ın “Rengin Boyutları” isimli 38 eserden oluşan sergisi Selçuk Yaşar Sanat Galerisi’ nde açıldı ve 3 Şubat’ a kadar ziyaret edebilirsiniz.

“37. Sanat Ödülleri Sergisi” 17 Ocak- 15 Şubat tarihleri arasında Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde.

 

 

Vizyondakiler

Djam (Dram)

Hakaret (Dram)

Umut Avcıları (Komedi)

Rüzgar (Romantik- Komedi- Aile)

Den of Thieves (Aksiyon- Dram- Suç)

Enes Batur Hayal mi? Gerçek mi? (Komedi)

Coco (Animasyon)

Bu hafta vizyonda!

Yeniden Sinematek 2017 etkinlikleri kapsamında “Şehir Işıkları” filmi 19 Ocak’ta İzmir Sanat’ta ve 31 Ocak’ ta Seferihisar Kültür Merkezi’nde gösterilecek.

Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Sinema Salonu’ nda  “Çavdar Tarlasındaki Asi” filmini 18 Ocak tarihinde izleyebilirsiniz.

Bağımsız Türkiye Sineması İzmir Buluşmaları kapsamında “ Sarı Sıcak” filmi 24 Ocak’ta Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde. Film sonunda yönetmen Fikret Seyhan ile söyleşi olacak.

Fransız Kültür Merkezi’nde 23 Ocak’ta “Kalp Atışı Dakikada 120” filminin gösterimi olacak.

    

İyi dost

Bu hafta iyi dostlarımız sayıca fazla.

Prof İlber Ortaylı’ nın “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” kitabı çıktı ve 2018 yılının kuşkusuz en önemli kitabı.

Hürriyet İnsan Kaynakları Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi Tuba Köseoğlu’ nun, gündelik hayatta karşımıza çıkn ya da sıkça duyduğumuz ancak doğru cevabı ya da nasılını bilmediğimiz 533 sorunun cevaplarını bulabileceğimiz “Aklımda Deli Sorular” kitabı pek eğlenceli ve elbette tavsiye ediyoruz. Kitaptan alıntı: Susamurları deniz yüzeyinde el ele tutuşurlarmış. Sürüler halinde yaşadıkları ve uyurken birbirleriden ayrı düşmemek için el ele tutuşurlarmış. :)

Efsanevi parfümlerin yaratıcısı Ramon Monegal’ in parfüm aromalarının yaradılış süreçlerini aktardığı romanı “Parfüm Ustası” tavsiyelerimiz arasında.

Gezgin Okan Okumuş’ un “Kuzey ve Orta Afrika – Alternatif Bir Gezi Rehberi” kitabı yine bu yağmurlu kış günlerinde gezgin olabilmek adına ilham kaynağı olabilir düşüncesiyle tavsiyelerimiz arasında.   

 

Tiyatro

Sabancı Kültür Sarayı-19 Ocak “Kibarlık Budalası”

Han Tiyatrosu- 17- 24 Ocak “Memleket isterim”

Bostanlı Suat Taşer- 17 Ocak “Ölün Bizi Ayırana Dek”, 19 Ocak “Hamlet”, 20 Ocak “Kibarlık Budalası” ve 23 Ocak “Dışarda Hiçbir Şey Var”

Sahne Tozu Tiyatrosu-  17- 24 Ocak “Bir Daha Çal SAM”, 19- 20- 21 Ocak “Bir Şehnaz Oyun” ve Ocak ayı boyunca her Cumartesi “Kül Kedisi” Çocuk Oyunu.

Sahne Terminal-  17 Ocak “Tutunamayanlar”,  22 Ocak “Godot’ yu Beklerken Ya da Işıkçının Ölümü”, 18 Ocak “Ferhad İle Şirin”, 19 Ocak “Bazı Kadınlar”, 20 Ocak “Ben Ruhi Bey Nasılım”, 24 Ocak “Shakespeare Öldü Aş Bunları”

Özel İzmir Tiyatro- Bab-ı Sanat Sahnesi – 20 Ocak “Kim Korkmaz Kurnaz Tilkiden?”

 

Opera- Bale

İzmir Devlet Opera ve Balesi’ nde 23 Ocak “Mevlana’nın Çağrısı” (Bale), 18- 20 Ocak “Samson İle Dalila” (Opera) ve 19 Ocak “Sihirli Dünya” Çocuk Müzikali

 

Çok Sevindim

Fatih Akın' ın “İn the Fade” isimli filmi “23. Critics Choice Awards (Eleştirmenlerin Seçimi)” ödüllerinde “Yabancı Dilde En İyi Film” ödülünü aldı! Bence sırada Oscar var. :)

Çok Sevdim

Teoman’ ın “Koyu Antoloji” albümünü çok sevdim. Ben zaten Teoman’ ı hep sevdim.

 

Bu arada!

Ahh Catherine (Deneuve), vahh Catherine (Deneuve)  

 

El sallayan sarı kafa emojisi.

 

Sizde İzmir-İN için önerilerde bulunmak isterseniz [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz