MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İzmir-İN
Aylin AKDOĞAN
YAZARLAR
28 Şubat 2018 Çarşamba

İzmir-İN

“İnsan, öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır .”

                                                                           Henry Ford

 

Bu yıl on ikincisi düzenlenen “İzmir Uluslararası Kukla Günleri “ 01- 18 Mart tarihleri arasında olacak. Etkinlik, katılımcı ülke sayısı ve gösteri sayısı bakımından her yıl düzenlenenler arasında dünyanın en büyüğü. Bu yıl etkinliğe 26 ülkeden 50 kukla tiyatrosu topluluğu katılacak, 58 oyunla birlikte 37 kapalı ve 22 açık mekanda 281 temsil, sergiler ve workshoplar düzenlenecek.  Bende bu haberin peşine düştüm ve Festival Direktörü Selçuk Dinçer ile bir röportaj yaptım.

Selçuk Dinçer kukla sanatı yoluna sadece başını koymamış, ruhunu, emeğini, hayatını, sevgisini, hayallerini, bütün benliğini koymuş. Kukla ve kukla sanatı onun resmen hayatının anlamı ve bu sanatın tedavi edici ve geliştirici yönlerine inancı çok fazla.

En büyük hayali de İzmir’de kukla okulu açılması ve İzmir’ in kukla sanatının başkenti olması. Bu konuda ki azimli çalışmaları da hız kesmeden devam ediyor. (ayrıca çokta cici bir ofisi var :) )

İzmir’ in bazı hayalleri gerçekleştirmek için zor bir bölge olduğunu düşünüyor ancak el birliği ile bunu başaracağımıza inanarak başlıyoruz sohbete.

Ama önce hatırlatalım “12. Uluslararası Kukla Günleri” etkinliklerine www. izmirkuklagunleri.com adresinden bakmayı ve etkinliklere katılmayı unutmayın!

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben İzmir'de doğmuş, İzmir' de büyümüş, Girit kökenli bir ailenin İzmir'i soluyarak büyümüş bir çocuğuyum. Sanat okudum. Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Tiyatro Bölümü oyunculuk dalından mezun oldum. Gencecik bir tiyatro oyuncusu iken İzmir' de ne yapılır diye baktığımda kendi mesleğim adına İzmir' de hiçbir şey yapılamayacağını gördüm. O yıllarda İzmir' de genç bir tiyatro oyuncusu için yapılabilecek hiç bir şey yoktu. Ya meslek değiştirecektim ya da kendi mesleğimi yapabilmek için istemeyerek bu şehirden gidecektim ki ben de maalesef İstanbul' a gittim. İzmir'de farklı sanat dallarında yetişen birçok sanatçının yapmak zorunda kaldığı gibi bende gitmek zorunda kaldım. 25- 26 yıl İstanbul'da yaşadım ve mesleğimi yaptım. Hayatta hiçbir zaman bir tek şapkam olmadı hep birçok şapkam oldu. Şu anda burada da Uluslararası bir sanat festivalinin direktörü şapkamla konuşuyorum. Birçok şapkamın olması da bilinçli bir tercih değildi, kendiliğinden oldu. Yıllar sonra bunun ne büyük bir kazanç olduğunu ve bana artı değerler kattığını, beni nasıl bir noktaya getirdiğini fark ettim. Sonra bir gün İstanbul' da ölmemeye karar verdim. İstanbul zor bir şehir yani yıllar öncede zordu ve giderek daha da zorlaşıyor. O şehrin dinamikleri, yaşam şekilleri çok farklı ve benim gibi bir İzmirlinin adapte olabileceği ama hiçbir zaman gerçek anlamda kabullenemeyeceği koşulların olduğu bir şehir. Çünkü, yaşam koşulları insani olanın dışında çoğu zaman. Bu gibi koşullar beni yıllar içinde orada ölmemeye karar verdirdi.

İzmir Kukla Günleri bu yıl 12. Kez gerçekleşiyor.

Hikaye nasıl başladı?

Tekrar İzmir'e dönmeye karar verdiğim yıllarda "iyi ama İzmir' de ne yapabilirim?" diye sordum hep kendi kendime. O şapkalarımın bir kısmını gardırobumda bulundurmaya devam edeyim, tamamını kaldırıp eskiciye satmayayım diye düşündüm. İzmir'de hep yıllarca yani benim öğrencilik yıllarımda dahil hep şikayet ettiğimiz bir şey vardı. Ne zaman iki İzmirli bir araya gelsek "İzmir'de bir şey olmaz kardeşim" derdik. Bu birazda öğrenilmiş çaresizlik gibi. Bende kendi kendime dedim ki işte bu çok güzel. İzmir' de bir şey olur mu olmaz mı birde ben deneyeyim dedim. Eğer olmuyorsa birde ben göreyim dedim. Benim mesleki alanım tiyatro. Bu festivali başlatmadan önce de en az 10 yıl dünyadaki kukla etkinliklerine merak saldım. Oldukçada yakından takip ettiğim etkinlikler oldu ve kuklayı yakından tanıma şansım oldu. Birçok ülkede kukla sanatına ait yapılan çalışmaları yakından takip ettim. Kuklanın bizde hiç tanınmadığını fark ettim önce, sonra da kuklanın bir sanat dalı olarak nerelere gitmekte olduğunu gördüm ve dedim ki dünyada kukla bu durumdayken bizde hala yok durumunda ise ve böylesi bomboş güzel bir alanda varsa bu alanın öncelikle doldurulacağı yer İzmir olabilir. İzmir'den başlayarak bu alan bereketli bir alan haline gelebilir diye düşündüm ve festival çalışmalarıma başladım. İlk yıl çok küçük hatta festival bile denemeyecek küçüklükte bir etkinlik olarak başladım. Dördü yabancı biri yerli 5 grup ile başladım. 1- 2 salon ayarladım ve festivali başlattım. Büyük ilgi gördü. Yani insanlar hiç görmedikleri bir şey görünce karşılarında ve her yaştan her kesime ilginç bir sanat objesini görünce çok hoşlarına gitti ve bende onların gözlerinde bu heyecanı görünce hemen ertesi yıl daha kapsamlı festival hazırlıklarına başladım. Başladım ama festival büyüdükçe sorunlarda büyüdü. Maalesef bu böyle. Dünyanın hiçbir yerinde sanat hiçbir zaman desteksiz olan, var olabilen ve yürüyebilen bir şey değil. Bu tarih içinde de böyle. Yani hayranlıkla izlediğimiz rönesans dönemine ait eserlerin, sanatçıların hepsi bir takım aileler tarafından desteklenmişlerdir. Sanatın ortaya çıkması ve yaşamını sürdürebilmesi için mutlaka destek gerekiyor. Bizde yanlış bir algı var. Sanata verilen bu desteği öncelikle yerel yönetimlerin arkasından da devletin vermesi gerektiğini düşünüyoruz biz ki; bu yanlış bir algı.  Mutlaka devletin ve yerel yönetimlerin destek vermesi gerekir hatta şart ama bunlar öncelikli olmamalı. Öncelikli olan kamuoyu desteği bence. Yani sokaktaki insanın desteği gerekiyor. Yani onların sanatı talep etmesi gerekiyor. Bu çok ciddi bir destek. Sanatın var olmasını sağlayan şey de bu. Sokaktaki insan sanatı talep ederse gerisi gelir diye düşünüyorum. Sonra özel sektörün desteğinin olması gerekiyor. Bizde, İzmir'de bu konuda maalesef çok zayıf bir bilinç var. Hatta yok denecek kadar az. Biz her şeyi özel sektör olarak oradan buradan bekliyoruz ve yapsın birileri diyoruz. Ama bugün dünyanın neresine giderseniz gidin ticari açıdan en gelişmiş gördüğünüz şehirlerde çok güçlü bir sanat yapılanması var. Son günlerde çok sık bu örneği veriyorum. Mesela Milano' ya gidin. Hani en büyük fuarların düzenlendiği, ticari açıdan çok gelişmiş şehirde, her akşam bir yığın konser bulursunuz hatta hangisine gideyim diye kara kara düşündüğünüz konserler, tiyatrolar, sergiler, sokağa taşmış sanat sizi böyle çepeçevre sarar ve o şehre gidince o şehrin ticari kimliğini bir yana bırakıp sanatıyla birlikte o şehri yaşamaya başlarsınız. Bizde İzmir' de bunu yaratamazsak İzmir' i ticari açıdan da hiçbir zaman olması gereken ya da arzu edilen bir aşamaya getiremeyiz. Çünkü hiç bir şehir ticari kimliğiyle marka olmaz. Marka olmak şehrin içinde marka biriktirmekten geçer ki bu markalar kültürel markalar olmak zorunda. Bu markalar sanatsal markalar olmak zorunda. Şehrimizi ancak böylelikle dünya markası bir şehir kılabiliriz. Bugün İzmir'de kaç tane, dünyada adı anılan en azından kendi çevrelerinde adı anılan kültürel marka var? Bir sayın ne demek istediğimi anlayacaksınız. İzmir'i marka şehri yapacaksak o zaman şuana kadar bildiklerimizi bir unutalım. Başka bir açıdan bu işe bakmaya başlayalım.

Dünyanın en büyüğü diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Bizim festivalimiz dünyada her yıl düzenlenen festivaller arasında en büyük ölçekli festivali. Bu geçtiğimiz yıllarda da böyleydi. Bizim festivalimizden daha büyük (62 yaşında olan) Fransa'da düzenlenen bir festival var. Ancak bu festival iki yılda bir düzenleniyor. Umuyorum bizde yaş olarak biraz daha büyüdükçe baş olarak da biraz daha büyürüz ve günün birinde o festivali yakalarız, geçeriz. Gerçekten her anlamda dünyanın en büyük festivalini İzmir'de düzenliyor duruma geliriz. Ama bugün her yıl düzenlenen festivaller arasında en büyük festival bizim festivalimiz. Ben her yıl en az yurtdışındaki 8- 10 festivali bizzat giderek başından sonuna kadar izleyerek takip ediyorum ki oralardan bir sürü buraya etkinlik taşıyıp getiriyorum. Yani onları yerinde gidip izliyorum ve onların içinden İzmir' de de kabul göreceğine inandığım, sevileceğini düşündüğüm etkinlikleri de buraya taşıyıp getiriyorum. Ben İzmir'de bu festivalleri düzenlemeden öncede yurt dışındaki festivalleri takip ediyordum ve onlardan çok şey öğrendim. Öncelikle kendi oluştuğu hallerde sonra geliştirerek ve sonra da üzerine her yıl yeni bir şeyler ekleyerek uyguladım ve bugün dünyadaki pek çok festival bizim festivalimizden bir şeyler öğreniyor. Bu çok önemli. İzmir'de bizim festivalimizin izleyicileri bunu görmüyor aslında görmesi de mümkün değil ancak ben bunu çok yakından görüyorum. Her yıl epey bir sayıda yurtdışındaki farklı festivallerin yöneticileri bizim festival döneminde İzmir' e geliyorlar, zaten bir kısmı bizim konuğumuz olarak geliyor, festivalimizi izliyorlar ve her yıl bizim yapmakta olduğumuz bir şeyi bir fikir olarak alıp taşıyarak dönüyorlar. Bu bana çok sevinç ve gurur veriyor. Bunun içinde elbette ki yapamadıkları şeyler de var. Mesela 10 yıldır sürdürdüğümüz ilköğretim okulları arası kukla yarışmamız var. Bu yarışma sadece bir kukla yarışması olarak değil bir sanat projesi olarak devam ediyor ve bu yıl 24 eğitim kurumu katılıyor. 10 yıldır sürdürdüğümüz bir mücadele bu aslında. Sanatı çocuklarla buluşturup, onlara sevdirme noktasında bir proje olarak o kadar çok ses getirdi ki dünyada. İnsanlar bize böyle bir şeyi nasıl yapıyorsunuz? Nasıl yola çıktınız? Nasıl bu hale getirdiniz? Nasıl sürdürüyorsunuz? Hangi finansmanla bu işi gerçekleştiriyorsunuz? diye sayısız sorular soruyorlar. Bu bizim festivalimizin içinde sürdürdüğümüz işlerden sadece bir tanesi. 10 yıl içerisinde 200'ün üzerinde öğretmene çocuklara bu çalışmayı öğretebilsinler diye öğrettik. Yurt dışından hocalar getirerek, kurslar açarak, kuklanın ne olduğunu, nasıl yapıldığını, nasıl oynatıldığını, nasıl sahnelendiğini bir kurs vererek bu işi öğrettik. Bu aslında kuklanın okullarda bir eğitim aracı olarak kullanılması gerekliliği fikrini de benimsettik. Kukla bugün gelişmiş ve gelişme olan pek çok ülkelerde en önemli eğitim araçlarından bir tanesidir. Özellikle de okul öncesi eğitimde ve ilköğretim seviyesinde önemli bir rehberlik aracıdır. Eğitimin olmazsa olmazıdır. Bizde de böyle bir fikir var ancak nasıl kullanacaklarını bilmiyorlardı. Bizim çalışmalarımızda bu konuda öncülük etti. Bugün İzmir'de pek çok okulda kukla kulübü var. Rehberlik ve eğitimde kullanılıyor. Kukla birçok farklı sanat dalına oranla farklı yaş grupları ve kuşakların birlikte keyifle izleyebileceği bir sanat dalıdır.

Aslında böylelikle çok önemli bir soruna küçücük de olsa bir çözüm sağlayabildiğimizi düşünüyorum. Çünkü bugün anne ve babalar çocuklarıyla birlikte zaman geçiremez hale gelmiş durumda. Yani yan yana çocuklarıyla oturan anne babalara bakarsanız çoğunlukla ellerinde tablet ya da cep telefonu ile ya sosyal medyada ya da internette zaman geçirdiklerini göreceksiniz. Yani yan yanalar ancak birlikte zaman geçirmiyorlar. Bu çok önemli bir sorun ve zamanla büyüyebilir. Biz kuklayla böyle bir soruna küçücükte olsa bir çözüm bulabiliyoruz diye düşünüyorum. Bütün aileler çocuklarıyla gelsin ve birlikte zaman geçirsin. Aslında kukla çocuğa en yakın sanatsal araç. Bir çocuk eline kukla aldığı zaman onun üzerinden kendini çok daha rahat ifade edebildiği için gerek eğitimde gerek rehberlikte önemli bir araç. Bugün biz dünyaya bu alanda bir şeyler öğretmeye başladık. Festivaller bugün düzenlendikleri kentlerle birlikte anılır ve yaşarlar. Bizim ki İzmir'in kukla festivali ve bu konsept üzerinden İzmir'i tanıtıyoruz biz dünyaya. Destek veriyoruz. Geçtiğimiz yıllarda on binlerce insan kukla sayesinde İzmir' in yerini öğrendi harita üzeride. Ancak elbette ki sürdürülebilirlik çok önemli bir kentin daha da tanıtılması için.

Hayaliniz nedir?

Hayalim hiç bir zaman bir festival düzenleyelim ile sınırlı değildi zaten. Yıllardır da bununla sınırlı değil. Festival sadece bütünün parçalarından bir tanesi. Yapmaya çalıştığımız şey şu: bir kaç yıldır bu festival ile ilgili bir slogan üretiyoruz. Mesela iki yıl önce "Gevrek, boyoz ve kukla" idi. Geçen yıl "Kukla köprüler kurar" dedik. Bu yıl "Gelişim için kuklayı izleyin" sloganımız. Burada en önemli şey hayalleri sadece kurmaktansa onları adım adım gerçekleştirerek ilerlemeyi tercih ederim. Festivalde bu sebeple hayallerden sadece bir tanesiydi ve bir sürü küçük küçük hayalleri gerçekleştirerek bugüne getirdik. Ama en tepedeki hayalim İzmir' in dünyadaki en çok adının anıldığı bir kukla merkezi, hatta dünyanın kukla başkenti olması. Kukla deyince akla İzmir gelsin istiyorum. Bunu görür müyüm görmez miyim bilmiyorum ama her yıl bu yolda çalışmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz.

İzmir bunu taşıyabilir, becerebilir, yapabilir ve sürdürebilir. Bu İzmir' e çok oturan bir şey. Çünkü kukla bugün sadece 40- 50 yıl önce olduğu gibi formlarla devam etmiyor. Yani elbette ki kültürümüzde var olanlar Karagöz, Hacivat gibi örnekler var ve bunlara sahip çıkıyoruz ve bu geleneksel formları dünyaya tanıtıyoruz, yaşatıyoruz, koruyoruz ama son 25 yıl da bambaşka modern bir kimliğe bürünen bir kukla sanatı var. Bu da tiyatroyu birazcık geçen bir sanat dalı haline gelmesini sağladı. Kukla artık hani bir zamanlar toplu sanat yapıtı halinde ve kendi öz formlarına, tekniklerine bütün diğer sanat dallarındaki teknikleri bir şekilde alıp, kullanarak yeni bir yüz, bir kimlik, bir duruş yarattı. Bu da tabii sanat izleyicisinin önce ilgisini, sonra da beğenisini çekti. Bugün dünyanın birçok ülkesinde bu haliyle çok büyük beğeni kazanarak, çok güzel eserler ortaya koyarak yaşamını sürdürüyor. Biz de bu hali aslında pek tanınmıyor. Yani ara hayallerden bir tanesi de bu. Kuklayı bu haliyle İzmir'de tanıtmayı geçtiğimiz yıllarda becerdiğimizi düşünüyorum. Modern kukla sanatının çok güzel örneklerini getirdik. Bir hedefimizde bu haliyle kukla sanatının yapılabilir olduğunu göstermek İzmir'de. Yani sadece burada izlemekle kalmayıp dünyadaki başka festivallere de katılımı sağlayabilmek ve bizi temsil eder hale gelmelerini sağlamak. Ama bunun olabilmesi için eğitim şart. Maalesef bizde bunun okulu yok. Çok güzel drama, tiyatro okullarımız var ama bir kukla okulumuz hala yok. Biz geçtiğimiz 10 yılda bunu hep konuştuk ancak hala yol kat edemedik. Bu maalesef sadece bize bağlı olmadığı için ne hızla ilerleriz bilmiyorum ve ön göremiyorum. Bir okulun açılması yani her yönüyle bu sanatın tanıtılması ve sanatçıların yetiştirilmesi çok büyük bir ekibin çalışması ile mümkün olabilir. Bu anlamda görev bence öncelikle üniversitelere düşüyor. İzmir'de çok başarılı güzel sanatlar fakültesi var ancak bu konuda üzerlerine düşen görevi yerine getirmiş durumda değil. Bugün güzel sanatlar fakültesi eğitimin bu dalına önem vermek zorunda diye düşünüyorum. Böyle bir okul açıldığı zaman modern kukla sanatının da önü çok açılacak ve kaderi de değişecek. Bu da bizim büyük hedefimize ulaşmamız için önemli bir sıçrama sağlayacak. İzmir'de kukla sanatçıları daha fazla sayıda yetişecek ve kukla oyunları ortaya çıkmaya başlayacak ve bizi giderek kendi kuklamızı dünyaya daha fazla tanıtır hale getirecek. Ben bir gün elbirliği ile İzmir'i kukla sanatının merkezi yapacağımıza inanıyorum.

İzmir'de bugün kuklalar okulda çok tanınan, çok sevilen bir eğitim aracı olarak kullanılıyor. İzmir'in pek çok okulunda tanıttık kuklayı ve tanıtmaya da devam edeceğiz.

Ancak kukla okullarda ders olarak yok, sadece kukla kulüpleri ile birlikte öğretiliyor, tanıtılıyor.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Herkesin İzmir Kukla Günleri etkinliğine katılmalarını özellikle ailece keyifli vakit geçirmeleri için tavsiye ediyoruz.

İzmir- İN de bu hafta!

Konserler

25. İzmir Avrupa Caz Festivali başlıyor. Konserler Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde 03- 22 Mart tarihleri arasında. Kaçırmayın!

Bostanlı Suat Taşer’ de 03 Mart Leman Sam, 03 Mart Gazapizm

Karşıyaka Belediyesi- Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’ nde 05 Mart’ ta Oğuzhan Kavruk şefliğinde KODA Solistleri Konseri var.

7 Bilgeler’ de 03 Mart Jehan Barbur

Ooze Venue’ de 02 Mart Emre Aydın, 03 Mart Hakan Altun

232 Park Bornova’ da 02 Mart Oğuzhan Uğur

İz Performance’ da 02 Mart Shukar Muzika

Sold Out Performance Holl’ de 01 Mart Can Kazaz, 02 Mart Melek Mosso, 03 Mart Erdem Yener & Özge Fışkın

Bios Bar’ da 02 Mart Ozbi ve Gülce Duru

Arena’ da 03 Mart Duman

Narlıdere AKM’ de 05 Mart Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu

Sergiler

Faden Kudsioğlu ve Türkan Kudsioğlu’ nun “Yaşama Dair” Balıkesirim ve Seramik Sergisi 02- 13 Mart tarihlerinde İzmir Resim Heykel Müzesi- Turgut Pura Sergi Salonu’ nda.

İzmir Türk Koleji öğrencilerinin “Ağaç” konulu fotoğraf sergisini 10 Mart’ a kadar Hamza Rüstem Fotoğraf Müzesi’ nde ziyaret edebilirsiniz.

Ömür Tokgöz’ ün “Kırılganlık” isimli sergisi 01-22 tarihleri arasında Galeri A’ a.

İzmirli ressam Soner Göksay’ ın karışık ve akrilik tekneği ile yaptığı 40 eserinden oluşan retrospektif sergisini 08 Mart tarihine kadar Karaca Kültür Merkezi’ nde ziyaret edebilirsiniz.

İzmir Alsancak’ ta fotoğraf sanatçısı Aykut Uslutekin tarafından Galeri FA Sanat Galerisi geçtiğimiz hafta açıldı! Galeri FA’ da 05 Mart’ a kadar Anber Hacıraifoğlu’ nun “Venüs’ ün Kuşları” resim sergisini ziyaret edebilirsiniz.

Vizyona Girecekler

Ailecek Şaşkınız (Komedi)

Uğur Böceği (Komedi)

Savaştan Sonra (Dram)

Puloi: Asla Yalnız Uçmayacaksın (Animasyon)

Sessizliğin Kardeşleri (Belgesel)

Kızıl Serçe (Gerilim)

Melez (Korku- Gerilim)

02 Mart’ ta vizyonda!

Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Sinema Salonu’ nda  “Daha” filmini 28 Şubat ve 01 Mart’ ta izleyebilirsiniz.

Bağımsız Türkiye Sineması İzmir Buluşmaları kapsamında “ Kaygı” filmini 07 Mart’ta Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde olduğunu hatırlatalım. Filmin sonunda yönetmeni Ceylan Özgün Özçelik ile söyleşi olacak.

Macaristan, Polonya, Çekya ve Slovakya sinemalarına odaklanan Türkiye- Visegrad Kültür Festivali’ ni, İzmir Mimarlık Merkezi bu yıl üçüncü kez ağırlıyor. “Beden ve Ruh” temalı Orta Avrupa Filmleri’ ni 06- 10 Mart tarihlerinde İzmir Mimarlık Merkezi’ nde izleyebilirsiniz. Gösterimler ücretsiz olacak bilginize!

İyi dost 

Gazeteci Şaziye Karlıklı’ nın detaylı çalışması ile hazırlanan, Hilafet Ordusu Komutanı Süleyman Şefik Paşa’ nın kızı Belkıs Kemali Söylemezoğlu’ nun (namı diğer Benli Belkıs) sürükleyici yaşam öyküsü “Benli Belkıs Efsane Aşkların Kadını” bu haftaki önerimiz.

Kendime de,  gezgin Okan Okumuş’ un “Gezginin El Rehberi- Yaşasın Sırt Çantası” kitabını hediye edesim, sırt çantamı alıp sıcak ülkelere kaçasım, yeni yerler göresim, instagram hikayelerini patlatasım, düşman çatlatasım, umarsızca yiyip- içip- gezesim, şenlikli eğlenesim ve burada bitmez türünden anılar yaşayasım var!!!

Tiyatro

İzmir Devlet Tiyatrosu 04 Mart “Kuzu Maydanoz’un Maceraları” çocuk oyunu

İsmet İnönü Sanat Merkezi 01 Mart “Sunay Akın ile Görçek”

Sabancı Kültür Sarayı 03 Mart “Köstebekgiller” Aile Müzikali, 03 Mart “Ömürsün Doktor”,  05 Mart Atılgan Gümüş’ ün yönetmenliğinde müzikal düello “Two Turkish Tenors” , 06 Mart “Fareler ve İnsanlar”

Kuzgini Sanat Cafe 01 Mart Ali Poyrazoğlu yönetmenliğinde Yasemin Tüzün’ ün Medeni Hali “Bir Kadının Acıklı Güldürüsü”  isimli gösteri olacak. Oyunun geliri Kuzguni Sanat Cafe tarafından Kadın Sığınma Evi’ne bağışlanacak.

Bostanlı Suat Taşer 03 Mart “Harika Kanatlar Müzikali” çocuk oyunu

Sahne Tozu Tiyatrosu İzpek Tiyatro Günleri etkinliği kapsamında 01 Mart’ ta “Yedi Kocalı Hürmüz”, 02 Mart “Kaç Baba Kaç”, 07 Mart “Karar Kimin”

Sahne Terminal 01- 08 Mart “Ferhan İle Şirin”, 02 Mart “Shakespeare Öldü Aş Bunları”

Toy İzmir 02 Mart Şebnem Bozoklu ile “Kaplan Sarılması” 

Tiyatro Hane Sahne Modda 03 Mart “Kiralık Katiller Jerry & Tom”

Locale Stage 02 Mart Ayça Şen’ in hem şarkı söyleyip, hem de hikayeler anlattığı “Deli Diilim Ben”

Opera- Bale

İzmir Devlet Opera ve Balesi- 01- 03 Mart “Çakırcalı Efe” Dans Tiyatrosu, 02 Mart “Sihirli Dünya” Çocuk Müzikali, 06- 08 Mart “Hekimoğlu” Opera

Opus Kitap Atölye Alsancak’ ta 31 Ocak tarihinden itibaren 13 hafta boyunca (31 Ocak- 25 Nisan) her Çarşamba dünya sahnelerinde sahnelenmiş en gözde operaların büyük perdede ve HI-FI ses sistemiyle gösterimi, sunumu ve açıklamaları oluyor.

Çok Sevindim…

İzmir Bayraklı’ da Ticaret Borsası İlkokulu 3-C sınıfı öğrencilerinin beslediği Tombik isimli kedinin, bir velinin şikayeti üzerine okuldan uzaklaştırıldıktan sonra (bir veli-insan neden böyle bir şey ister anlayabilmiş değilim) İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi’ nin izni ve desteğiyle tekrar okuluna/ sınıfına dönebilmesine çok ama çok ama çok ama çok ama çok sevindim…  

DUYURU!

Fil Art & Design’ da 03 Mart’ ta Meltem Başkurt’la birlikte kahve ile sanatı birleştirme etkinliği düzenleniyor. Meltem Başkurt’ un kahveye olan tutkusu ve kahveyle yaptığı tuvallerden, Yağmur Turan’ın da Fil Art & Design ile birlikte hayallerini gerçekleştirmek adına düzenlediği en güzel etkinliklerinden ve titizlikle verdiği eğitimlerden daha önce bahsetmiştim. Bu vesile ile “Kahve’ yi Hiç Böyle Görmediniz” etkinliğine katılmanızı da gönülden tavsiye ederim. Bilgi için 0506 682 01 43 numaralı telefonu arayabilirsiniz.

İstanbul’ da 02- 13 Mayıs tarihlerinde yapılacak Caz Festivali’ nde Ara Malikian’ da sahne alacak. Yakalamak isterseniz diye! ;)

El sallayan sarı kafa emojisi.

İzmir-İN için önerilerde bulunmak isterseniz [email protected] adresine e-mail gönderebilirsiniz

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz