MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kaçınılmaz gelecek!
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
22 Şubat 2021 Pazartesi

Kaçınılmaz gelecek!

Yeryüzüne uyumlu hayattan kopuşumuz yeni değil; on binlerce yıl öncesine dayanır.Gerçek hayattan kopuşumuzun hikayesi bu kadar eskidir.

Özümüzden o kadar çok koptuk ki geri dönüş yolunu bulamıyor,akıl da erdiremiyoruz. İnanın o durumdayız.

Dünya kuzey ve güney yarım küre olarak bir bütün! Nüfusun neredeyse ¾’ü ekvatorun kuzeyinde yaşıyor. Büyük dinler de kuzey yarım kürede doğup dünyaya yayıldığından takvimler, mevsimler, yaz ve kış hesaplamaları kuzeye göre yapılmış.

Bu alışkanlığımızdan bir türlü kurtulamıyoruz. Biz kuzeyliler şu aylarda kış olduğu için çok üşüyoruz. Isınmak için de doğayı tahrip etmek zorundayız. 

Türkiye gibi çok ülke var. Mevsim değişikliklerini tolere etmek için yılda ortalama 65 milyar dolar harcıyoruz. Bunu yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların tahribat bedeli olarak düşünmek daha yerinde olacaktır.

Bununla da bitmiyor.

-Dört mevsimi aynı iklimde geçirenlerin yaz ve kışa uyumlu konutları ve iç dekorasyonu,

-Mevsim değişikliklerine uyumlu giysileri,

-Özellikle kış sezonundaki besinlerin yüksek fiyatları ve

-En az bunlar kadar önemli mevsim değişikliklerinden kaynaklanan hastalıkların maliyeti…

Hepsini hesaba kattığımızda sabit bir adreste yaşamanın maliyeti 65 milyar doların çok üstünde!

On binlerce yıldır siyasi ve ekonomik tarih doğu ile batı arasında yaşanmış. Uygarlıklar tarihi de öyle dinler tarihi de..

Yeryüzü daha fazlasını kaldıramıyor. Gün geçmiyor ki tuhaf bir doğa olayı yaşanmasın. Ama kimin umurunda!

Yeryüzü aralıksız ve kesintisiz tahrip edildiği ve tüketildiği için artık kendisini yenileyemiyor. Oysa doğaya da fırsatlar tanınmalı ve kendisini yenilemesine izin verilmelidir.

-Bizi bir ağaç gibi sabit bir coğrafyaya bağlayan;

-Gümrükler, pasaportlar, vizeler, kotalar…dünyayı yeraltı ve üstüyle tahrip eden nedenlerin en önemlisi olarak görebiliriz.

-Gümrükleri tahkim eden tel örgüleri ve mayın tarlalarını da saymakta yarar var.

-Gayrimenkul konut mülkiyeti ise insanın en acımasız zindanı.

-Ot yolmak kadar saçma çalışma hayatı, trafiği kaosa sürükleyen işe ulaşma mecburiyeti,

-İşte kullanılması gereken enerjinin ulaşımda harcanması, ulaşımın maliyeti…

-% 80’den fazla iş evde veya tatilde yapılabilecek iken işyerinde yapılmaya zorlanması…

Sayabileceğim nice maliyetli ve doğayı tahrip edici eskilere dayanan alışkanlıklardan herkesin yararına çözümlerle kurtulmak gerekir.

Yaşamı doğal haline geri döndürebiliriz.

Kışın yoğun yaşandığı ülkelerde nüfusun en az yarısı yani emekliler ve işini internet üzerinden yapabilecek kişiler… ekvator ve güney yarımkürede 25 – 30 ° derecede yaşayabilirler.

Öncü bir devlet, iki üç devletle yapabileceği anlaşmalarla yurttaşlarının bir kısmına bu olanağı sağlayabilir.

Söz konusu olan doğanın hunharca tahribini önlemek ise konu BM gibi çok katılımlı uluslararası kuruluşlarca ele alınmalı.

Ne yazık ki sorun “yeryüzü insanlığındır” düşüncesi çerçevesinde uluslararası bir forumda ele alınmış değil. 

Son yıllarda “küresel ısınma”nın her sorunla ilişkilendirilmesi ancaköğrenilmiş bir cahillik olabilir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 hızır
 23 Şubat 2021 Salı 13:08
Ölçüsüz bir dünyanın sorunlarını çözmek için doğayı ölçü alıyoruz, aklı ölçü alıyoruz, felsefeyi ölçü alıyoruz, dini ölçü alıyoruz, bilimi ölçü alıyoruz, sermayeciliği ölçü alıyoruz, devletleri ölçü alıyoruz. Doğru ölçü bunlardan hangisi? Hangisini ölçü alacağız bunların? Örneğin kulağa çok hoş gelen, yapay zekayla başımızı belaya sokmak üzere olan bilimi mi?
 Fikret ASLAN
 22 Şubat 2021 Pazartesi 13:13
Sayın hocam siz öze dönüşten bahsediyorsunuz, dünyayı yöneten diktatörler insanları yasaklara alıştırmanın peşinde. Bu yasaklamalar üçüncü dünya ülkelerinde deneniyor ve başarı derecesine göre farklı düzenlemeler gelebilir. Mesela toplu ölümlerde ülkelerin kazancı hesaplanacaktır, eğer kazanç konusunda yönetici ülkeler lehine bir durum söz konusu olursa bu yasaklamalara ve toplu ölümlere devam edilecektir. Yok eğer kazanç yeterli değilse farklı senaryolar uygulamaya sürülecektir, bu uygulamalardan biride dünya nimetlerinin yetersiz kaldığı millete engaje edilecek ve sıranın Uzayın nimetlerinde olduğu anlatılacaktır millete. uzaydan elde edilecek nimetlerle insanlarımız daha müreffeh bir hayata yelken açacaktır. Ben buna inanıyorum ve uzaya gidip maden ocaklarında çalışmak istiyorum. Ama asgari ücretle çalışmam, en az 3500 TL isterim.
 İsmail Hakkı Akyazı
 22 Şubat 2021 Pazartesi 10:37
????Kalemine sağlık kardeşim.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz