MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kadim bir mutfağın kıymetini bilmek
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
28 Eylül 2019 Cumartesi

Kadim bir mutfağın kıymetini bilmek

Kastamonu Gastronomi Festivali Kastrofest devam ediyor. Önceki yazımda da belirttiğim gibi etkinliğe öncülük eden Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi (DMKİ) büyük bir iyi niyetle ortaya iyi şeyler koymaya çalışıyor. DMKİ ekibini bir kez daha kutluyorum.

Şeflerin çabaları da önemli. Sahrap Soysal,  Hazer Amani, Danilo Zanna ve konuk ülke İtalya’nın şefleri yerel değerleri evrensel anlamda nasıl değerlendirileceği konusunda çok iyi örnekler sergilediler.

Bugün sizlerle  Kastrofest’te tanık olduğum iki konuşmadan altını çizdiklerimi paylaşmak istiyorum.

İlki bizi de otelinde ekibiyle birlikte büyük konukseverlikle ağırlayan Gülsen Kırbaş’ın “Hoşgeldiniz” konuşmasından aldığım notlar:

Nereden çıktı bu festival fikri? Kastamonu böyle bir etkinliğe hazır mıydı? Festivalle görücüye çıkaracağımız nelerimiz vardı? Çok mu cüretkardık? Yoksa tam tersi geç mi kalmıştık? Bu soruların karşılığını iki gün içinde burada yaşayarak göreceğiz, göreceksiniz. Ve cevabı kendiniz vereceksiniz.

Kastamonu’nun gizli bir hazine gibi bağrında sakladığı gastronomik değerleri, kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş beslenme alışkanlıkları ve mutfak gelenekleri, hala yüzde yüze yakın bir oranda iyi tarımla elde edilen, hormonsuz, ilaçsız doğal ürünleri, günümüzün vahşi endüstriyel ve suni beslenme ortamında adeta bir mücevher saflığında ortaya çıkıyor ve hepimizi cezbediyor, bizi kendine bağlıyor, müptela ediyor.

Kastamonu’da yaşayan bir insan, endüstriyel gıdalar konusunda biraz bilinçli davrandığı takdirde, bundan 100 yıl öncesinde olduğu gibi tamamen saf ve doğal beslenebilir. Günümüz dünyasında bunun kıymetini anlayabiliyor muyuz? İşte sevgili dostlar, Kastamonu mutfağının, gıdalarının, tarımının, ürününün değeri burada başlıyor. Farkı da buradan doğuyor. Ve biz bu farkı anlatmak istedik.

İstedik ki insanlar gelsinler Kastamonu’ya, nasıl doğal ve sağlıklı beslenileceğini görsünler. Yüzlerce yıl önceki usullerle ve tariflerle yemek yapıldığına şahit olsunlar, bu kadim mutfağı tanısınlar. Doğanın bahşettiklerini, nasıl birbirinden leziz tariflere dönüştürmeyi becermiş Kastamonu insanı görsünler.

Kastamonu yerel komitemize ki biz onlara Kastamonu Kadın Kuvvetleri diyoruz. Onların çabası festivale çok şey kattı, başta yerellik, doğallık, özgünlük ve coşku olmak üzere.

Teşekkür ediyorum bu konuşması için Gülsen Kırbaş’a…

***

Beni Mehmet Reis ile Mutfak Dostları Derneği’nin bir etkinliğinde sevgili üstadım Ahmet Örs tanıştırmıştı…Bu yurtsever insanı o günden bu yana izliyorum.  Mehmet Reis konuşmasında Atatürk’ü unutmadı, Kastamonunun İstiklal Yolunda yaşananları, kahramanlarımızı, şehitlerimizi unutmadı.  Büyük Atatürk ve şehitler üzerine söylediği sözler yürekten alkışlandı.

Mehmet Reis’in konuşmasından altını çizdiklerim ise şöyle:

Yapılan araştırmalara göre Kastamonu yemek kültürünün de başkenti sayılabilecek kadar büyük bir zenginlik barındırıyor. Şehrimizin mutfak kültürüyle ilgili en önemli derleme çalışmasıAhmet Gökoğlu tarafından1940 ile 1950yılları arasında yapılmıştır. İlimizde 38 çorba, 51 ekmek ve 812 çeşit yemek adı ve tarifi belirlenmiştir. Bu yemeklerinpek çoğunaTürkiye’nin bazı bölgelerinde rastlanabilir. Ancak burada önemli olan bu tariflerin doğduğu yerin Kastamonu olmasıdır.

Bol yağmur alan, arazisinin yarısından fazlası orman ve otlaklarla kaplı Kastamonu’da, tabiatta kendiliğinden yetişen yenilebilir bitki ve meyvelerin çeşitliliği oldukça fazla.

Topkapı Sarayı mutfak kayıtlarına göre Osmanlı döneminde Kastamonulu aşçılar görev almıştır. Kastamonu Türkiye’de şekerciliğin, lokumculuğun ve çekme helvacılığın yayılış merkezlerinden biridir. Sarayın şekerci başılığınagetirilen Hacı Bekir,  Kastamonu’nun Araç ilçesindendir. 19. yüzyılda gerçekleşen göçlerle Kırım, Tatar ve Balkan Türkleriyle Çerkesler, kendi mutfak kültürlerini ilimize taşımışlardır.

İçinde barındırdığı bu eşsiz hazineye rağmen Kastamonu’nun gastronomi turizminde hak ettiği yerde değil. Bir miras kayıt altına alınmaz ve geleceğe aktarılmazsa yok olur. Bugün dünya, geleneksel mutfağın ve yöresel ürünlerin öneminin farkına vardı.

Teşekkürler Mehmet Reis’e…

****

Festivalin, Kastamonu’nun tarih boyunca farklı kültürlerle zenginleşmiş yerel  gastronomik değerini öne  çıkartarak kentin “yükselen turizm destinasyonu” olarak markalaşmasına katkı sağlaması bekleniyor. Ama şu gözlemimi de aktarayım Kastamonulu dostların işi çok da kolay değil.Yolları da uzun.

Ama bu etkinlikte konukların özellikle de yabancı konukların geçen haftalarda Gaziantep’te yaşandığı gibi şarap sıkıntısı çekmemeleri önemli. Gazeteci arkadaşların içecek bir bira bile bulamadığı Gastroantep’ten çok şikayet dinledik. Nasıl olacak yabancıya/ yerliye içki yasağı koyarak gastronomi turizmi bilemedim gerçekten…

Kastrofest’ten anlatacaklarım var. Yazacağım…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz