MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
‘Kemalizm’ ortada mı kaldı?
Kemal ARI
YAZARLAR
8 Ocak 2020 Çarşamba

‘Kemalizm’ ortada mı kaldı?

Garip bir ülkede yaşıyoruz.

Bu “caanım” ülkede yaşamak, bir anlamda o kadar da heyecanlı ki!

Deme gitsin!

Son birkaç haftada neler tartıştık, neler…

Suriye’yi tartışıyorduk:

Pat, “Kanal İstanbul”dayız.

Adı bile yanlış; “İstanbul Kanalı” olmalı Türkçe’ye göre.

Ama Amerikanca adlandırmaya başladık henüz daha doğmamış kanalımızı ve adına, ağzımızı yaya yaya; “Kanal İstanbul” dedik, ve bu haliyle de bir güzel dilimize yerleştirdik…

***

Kanal İstanbul’da belli bir rüzgâr yakalamıştık ki, bu kez:

Pat, “Libya Sorunu” içindeyiz.

Libya’ya asker gönderecek miyiz, göndermeyecek miyiz derken; Meclis’e getirilen tezkere de geçti, eğer doğruysa, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir televizyon programında ifade ettiğine göre, “peyderpey” asker göndermeye başladık bile.

Tam bu konuda televizyon ekranlarında hep bilindik isimler bu konuyu “acayip” tartışırken; bu kez yeni bir rüzgâr esti ki; dehşet!

Nereden, nasıl akıllara geldi bilmem, iki tartışmacı bir televizyon ekranında “Kemalist” ve “Kemalizm” tartışmasının içine giriverdiler.

Bir üniversite öğretim üyesi olan doçent kişi, “Kemalistler”in Müslümanlara yaptığı baskılardan dolayı özür dilemesini bağıra bağıra söylerken, bu kez karşısında bir gazeteciyi buldu ve önemli bir gazetenin muhabirliğini yapan arkadaş, bodoslamadan dalıverdi iddia sahibine.

Bu kez günlerce bunları tartışır oldu ekranlarımızın, yine hep bildik, bilindik simaları; her şeyi bilir halleriyle…

***

İyi güzel:

De…

“Kemalizm”i ve “Kemalistler”i tartıştıkları düzeye bakar mısınız?

Biri diyor:

“Kemalistler Türkçe ezanı yasakladılar…”

Öteki yanıt veriyor:

“Ezan, Kemalistler’in sayesinde bu ülkede okunuyor…”

Önceki başka bir şey söylüyor bu kez:

“Müslümanlara zulmettiler. Başörtülü kızları üniversiteye almadılar…”

Ardından öteki yanıtlıyor:

“Ben, 17 yaşında bir lise öğrencisiydim. Öyle bir şeyle karşılaşmadım…”

Ve daha ne inciler, inciler.

İş dönüp dolaşıp, “kadrolu provokatörler” sözlerine ve “Ben bunlara namaz kıldırırım” iddialarına kadar geldi.

Ve bu söylenen sözlere bakarak, zaten “kabak” gibi ikiye bölüne bölüne bugünlere gelmiş aziz milletimizin çok değerli bireyleri, bu ayırımlar üzerine hep yakındığımız, olmaması gerektiğini söylediğimiz tavırlarla, sosyal medyada klavye kahramanlığı yapıyorlar…

***

Of ki, ne of!

Kayıkçı yarışı gibi, aman bir muhabbet, bir muhabbet!

Aman ne inciler, ne benzetmeler; hatta ne küfürler…

Sosyal medya yıkılıyor:

Paylaşımların büyük çoğunluğu bu konu üzerine...

Memlekette bir savaş çıkmış da biz görememişiz gibi bir hal…

İnsanlar bu bilgi ve yaklaşımları kendileri için yeterli sayıyorlar ki; aralarında yaptıkları medya muhabbetleri hep bu düzeyde.

“Vay! Ne cevap verdi şu kişi şuna, gördün mü?”

Bu kez başkaları, başka paylaşımlar yapıyorlar:

“Kıbleyi bile bilmeyen adam, namaz kıldıracakmış, iyi mi?”

Oysa değerli arkadaşlarım, bu tür tartışmalar, entellektüel düzeyde yapılmalı ve düşünce sistematiği ve tarihsel değeri üzerinden konulara yaklaşılmalıdır.

Bu düzeyde bir tartışma adabımızla hiç bir sorunumuzu çözemeyeceğimizi bilmemiz gerekiyor.

Oysa Türkiye’de televizyon ekranlarında bağırıp çağırarak program yapan “zatımuhteremler”, düzeyi bir parça yukarı çekmek için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.

Böyle olunca da ne oluyor?

Onca değerimiz, ulusumuza ait kazanımlarımız, bu “cazgırca” üslup karşısında kaynayıp gidiyor…

***

Oysa herkesin bilmesi gereken bir şey var.

“Kemalist” ve “Kemalizm” deyimini, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Batılı kalem sahipleri ilk kez kullandılar.

Sonradan bu deyimler, devrimin içinde olanlar tarafından da benimsendi ve hareketin özünü anlatırken, bu kavramlar üzerinden açıklama yapmaya, yazıp çizmeye yöneldiler.

Yani demem o ki; bu deyimler hiç de öyle bir anda tepemize düşüvermiş, esen rüzgarda uçuşarak kucağımıza gelmiş şeyler değil.

Hele hamam sohbetlerinin düzeyine indirilecek kadar önemsiz şeyler, hiç değil.

Her şeyden önce temelinde, çağdaş ulus devletimizin kuruluşunun temel ilkeleri var.

Ve bize demokrasinin önünü açan birikimin adıdır, Kemalizm ya da daha Türkçesi ile “Atatürkçülük!”

*** 

Bu kavramlar, cami avlusunda kendi yazgısına terk edilmiş kedi yavruları değil ki; hiçbir birikimi olmayan ağızlar tarafından bağırarak, çağırarak adeta birbirlerinin kafalarına savrulur gibi atılıp, tutulsun.

Hele kinlerini kusmak isteyenlerin ağızlarına sakız olacak şeyler hiç değildir…

***

“Atatürkçülük”ün özü; akıl ve bilimdir... Ulusal egemenlik ve tam bağımsızlıktır…

Türk Ulusu’nun bulunduğu coğrafyada, bütün dünyaya örnek olacak biçimde emperyalizm karşıtı savaşımıdır ve bu gücün karşısında ortaya konulan harikulade şanlı direnişin adıdır Atatürkçülük…

Ulus kimliği üzerinde ulus bireylerinin bütünleşerek, bir ve diri olmalarının sihirli adıdır…

Türk’e Türklüğünü gösterip kanıksatan, emperyalizme karşı da “Dur! Bu kutsal topraklar, soylu Türk Ulusu’nun ana yurdudur” diyen ve emperyalizmle, onun iş birlikçilerini Anadolu topraklarından silip süpüren büyük bir gücün adıdır aynı zamanda…

***

Bunları görme; işi getir, “Yok ezanı Türkçe okuttular, yok başı kapalı Müslümanları okula almadılar” sıradanlığına indir!

Eğer “Kemalizm’i” bunu kendine yakıştıran sözde kadrolu “ekranşörlerden” öğreneceksek, aman kalsın; almayalım…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 muhalif
 10 Ocak 2020 Cuma 12:57
herşeyde olduğu gibi, "Kemalizm"de "Atatürkçülük" te sulandırılıyor maalesef.Kemalzm Servden sonra mustafa kemal Atatürk çevresinde birleşen ve dönemin emperyalizmine karşı olanlara batı tarafından verilen addır. hatta sevr haritasında Türklere bırakılan alanda "Kemalist" bölgesi olarak gösteriliyor.Atatürkçülükte esas, kendisinin de dediği gibi" beni görmek yüzümü görmek değil fikirlerimi anlıyorsanız bu yeterlidir" sözüdür. şekilcilik değildir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz