MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kendimizi aldatarak nereye kadar!
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Temmuz 2019 Salı

Kendimizi aldatarak nereye kadar!

Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde yaşayan biz Osmanlı bakiyesi Cumhuriyet yurttaşları, şehir kurmayı bilmediğimiz gibi olanı korumak konusunda da kötüyüz.

Ne denli kötü olduğumuzu anlamak için İzmir’in haline şöyle bir bakmak yeterli… Yüzyıl içinde kadim şehri adeta tarihten sildik. Ama “kadim” demeyi biliyoruz…

İzmirli olmakla her fırsatta övünmek yerine bu gerçekle yüzleşmeyi deneseydik belki de şehre bu kadar çok kötülük yapmayacaktık.

Körfez lağıma döndü. Kıyı boyunca dikilen beton bloklar sayesinde şehir denizden koparıldı. Denizden gelen esintiye şehir kapatıldı. Bereketli topraklar yazlık evlerin altında kaldı. Şehrin tarihi dokusunu korumak bir yana, yaşanmışlığı simgeleyen bütün yapılar yok edildi.

Şehre ihanet etmeyen tek bir yönetici yok iken, her yöneticiyi yere göğe sığdıramayan kentlilerin bu tutumu, İzmir’in başına gelenlerin nedenini yeterince izah ediyor.

İzmirli olmakla övünenlerin önce bu garabete bir açıklık getirmeleri gerekiyor.

Kıyı boyunca dikilen binalar şehrin soluğunu keserken, otopark zorunluluğunu getirmeyen yönetimler sayesinde bugün yolların otoparktan farkı kalmadı.

Gelin görün ki her gelen kendinden öncekini suçluyor ve aynı kötü mirası kendisinden sonra gelene bırakıyor.

Her gelen başkan körfezde yüzeceğini veya körfezi canlandıracağını söylüyor. Ve körfez bütün hızıyla kirlenmeye devam ediyor.

Oysa çocukluk yıllarımızda bu sularda yüzülüyordu, kıyı boyunca yalı evlerinin bahçe duvarlarına bağlı kayıklar denizde sallanır dururdu.

Bugün ise, deniz/insan ilişkisi son derece sorunlu bir liman şehridir, İzmir.

Dahası insanın denize ulaşması, trafiğin hızlı aktığı bulvarlar vasıtasıyla engellenmiştir. Öyleki birkaç kilometre yürüyor fakat deniz kenarına geçmek için yaya geçidi bulamıyorsunuz.

İzmir, yönetilişi itibarıyla, insan önceliği olmayan bir şehir olmuştur. Gündelik hayat, yürüyen metal yığınlarının önceliğine göre düzenlenmiştir.

Metropolleşen şehirde, metropol kültürünün nasıl inşa edileceğine dair bir mutabakat olmamakla birlikte, “ben yaptım, oldu” kafasıyla sürekli bir şeyler hayatımıza eklemleniyor.

Mesela, bir kültürparkı nasıl korumak ve sahiplenmek gerektiği konusunda elan bir görüş birliği sağlanabilmiş değil. Bize koca bir yüzyıl yetmemiş…

İş dünyası, para kazanmak için “marka şehir” saçmalığına sıkı sıkı sarılmış, saçmalamaya devam ediyor. Markalaşma kafasının şehre verdiği zarar umurlarında değil.

Siyasetçi, oy toplamak, oraya buraya seçilmek için, olur olmaz herşeyi vaat ediyor.

Şehrin kanaat önderleri, akil insanları, bir köşe tutmak için muktedirlerin önünde ellerini ovuşturarak bekliyor. (Elbet de böyle davranmayan değerli insanlarımız var. İyi ki varlar. Onları saygıyla selamlıyorum.)

Şehrin ahalisi ise, bu hengâmede gündelik hayatı sürdürebilmek için başının çaresine bakıyor.

Rakı/balık, gevrek, çiğdem, Saat Kulesi hattında İzmirli olmakla övünmek matah bir şey değil.

“O mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler.” dizesini anımsatan aymazlıkla şehri akıl almaz bir sığlığa mahkûm etmek, İzmir’in kaderi olmamalı…

Sahip olduğu tarih ve kültür mirası, yavaş akan hayata ve felsefeyle düşünmeye dair insanlığa çok şey söylemeye muktedir kılıyor İzmir’i.

Batı kültürünü mümkün kılan zenginlikler, doğu Akdeniz’den itibaren ortaya çıkmıştır.

Bizler hep buradaydık. Öğreneceklerimiz olduğu kadar öğreteceklerimiz de var. Yeter ki, beş bin yılı kesintisiz, sekiz bin yıllık yaşanmışlığı uzaktan seyretmekten vazgeçelim. O lanet olası emanetçi psikolojisinden kurtulalım.

Batı, Doğu Akdeniz’den başlar. Batılı olmak için icazete ihtiyacımız yok.

İzmirliler -şehirde bir yabancı gibi yaşarken- İzmirli olmakla övünmeyi bırakmalı ve şehrin değerlerine, tarihsel ve kültürel mirasına nasıl sahip çıkacağını düşünmelidir.

Yoksa güzelim şehrin hepten yaşanmaz hale geleceği günler yakındır.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 18 Temmuz 2019 Perşembe 23:53
Kanal b "tarihin bilinmeyen yüzü programı. Eylül 2018-Ocak 2019 arası tüm programları youtube'dan izlemenizi tavsiye ederim. Anadoluda batılılardan önce Türkler vardı.
 
 17 Temmuz 2019 Çarşamba 19:51
İzmir popülizmden kurtulmaıkça iyi bir şeyler olmaz. Bu sözün hem yöneten, hem de yönetilenlere. Alkışı bırakalım. Alkış beklemesinler.
 Uğur Yücel
 17 Temmuz 2019 Çarşamba 17:05
Tayfun bey yazınızı dikkat İle okudum. Bu şehirde sizin gibi düşünmekle kalmayıp elini taşın altına koyarak bu döngüyü kırmak icin mücadele eden İnsanlarda var. Sizi müsait olduğunuz bir günde Tarkem de ağırlamak ve bilgilendirmekten mutluluk Duyarım. 05325492170 beni arayın lütfen . Sevgiler
 Gürkan
 17 Temmuz 2019 Çarşamba 15:56
Tayfun Bey genel bir sorunu İzmir'i örnek vererek yazmış ancak yorumlara bakıyorum da bu sorun sadece İzmir'de varmış gibi algılayanlar olmuş. İstanbul bile denmiş :) Yahu orası daha berbat. Düzelmez de. Diğer AKP'li olmayan(!) arkadaşımızda işi siyasete çekmiş. Şehircilik anlayışları TOKİ, her bulduğu alana AVM-gökdelen dikmek olan zihniyet bir zahmet konuşmasın.
 ibrahim
 17 Temmuz 2019 Çarşamba 11:25
O zaman ne yapıyoruz, her geleni "bizim partili" deyip ellerimiz patlayana kadar alkışlamıyoruz arkadaşlar. Eleştirmek, doğru olanı istemek neden bu saflarda suç gibi görünüyor. Şehir her geçen gün bozuluyor maalesef. Aziz Kocaoğlu ile olmadı, Tunç Soyer ile hiç olacak iş değil. Bunu bir kere kabul edelim ve yapıcı eleştiriler getirmekten korkmayalım. Bu birine puan kazandırmaz merak etmeyin.
 ümit
 17 Temmuz 2019 Çarşamba 11:09
Hocam 14 yıl önce İstanbul'dan izmir'e taşındıktan sonra "Güzel İZMİR" tartışmasını çok yaşadım. Yakın bir arkadaşım o da İstanbul'dan İzmir'e gelip yerleşen bir arkadaşım. Burada bu konulardan bahsettiğimizde aldığımız cevap "İzmir demokrasinin beşiği, Türkiye'nin aydınlık yüzü" ve finalde de "Köyüne dön" şeklinde sözler söyleniyordu. İzmir fanatiklerinin önce çevrelerini ve düşüncelerini irdelemeli ve biraz öz eleştri yapmalılar diye düşünüyorum. Bu şehrin 5000 yıllık olduğunu sözlerle değil, gözlerle anlaşılır hale getirmek asıl İzmir sevgisidir diye düşünüyorum.
 Zafer Cengiz
 16 Temmuz 2019 Salı 16:17
İzmir''den YEREL SEÇİMLER GAFI: Son yıllarda "#OrtakAKIL Çalışması ile EGE KENT MODELİNİ Tespit etmek için sürdürülen #İzmirMODELİ olayının.. Seçim propoganda çalışmalarında hiç kullanılmayıp da Şimdi de "her seçilen başkanın" neyi nasıl yapacağını el yordamıyla belirlemeye çalışması.. OLACAK İŞ MİDİR..? #StratejikPLANLAMA ile Sağlam bir Bölgesel gelişim düzeni kurmak "henüz gündeme gelememiş olan" Kaçınılmaz bir ihtiyaç halindedir! #TAGMedya
 Şakire Pöğün
 16 Temmuz 2019 Salı 13:59
Çok doğru saptamalar. Umarım etkili olur. Teşekkürler sevgili Tayfun Maro.
 Ali AKGÖK
 16 Temmuz 2019 Salı 12:28
Yazı çok güzel. İmzamı atabilirim ne ki mesela yazarı ve böyle düşünen hemşehrilerimi de Kültürpark Platformu içinde fikirleriyle, bilgi ve deneyimleriyle somut katkı sunmalarını da görmek isterdim. Hâlâ umutla bekliyorum.
 Gürkan
 16 Temmuz 2019 Salı 12:24
Youtube'da "4K Urban Life" diye bir kanal var. Kanal tamamen şehirler üzerine. Videoları izleyince yazıyı daha da iyi anlıyorsunuz.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz