MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kendini tutmayı bilen insan
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ocak 2020 Perşembe

Kendini tutmayı bilen insan

Bütün kötülükleri kapitalist sistemden bilen insan, bu sübjektif değerlendirmeyi, kendi kötülüğünün de mazereti olarak kullanıyor.

Kapitalizm nihayetinde bir sistem; gökten inmedi, insanlığın seçimi… Öyle bir seçim ki beş yüzyıldır sistem varlığını sürdürüyor.

Benim bu uzun soluklu beraberlikten anladığım; insan doğası kapitalist sistemde kendini buluyor. Cellâdına âşık olmak gibi… “Stockholm Sendromu” dediğimiz…

Sorasım geliyor; Sistem kötü de, insan iyi mi?

Yaşanan, zorunlu kölelikten gönüllü köleliğe bir yol hikâyesi olan uygarlığın getirdiklerindendir.

İoanna Kuçuradi, insanın değeri ve insan haklarına dair gerek yazdıkları gerek söyledikleriyle hepimizi uyarıyor. (Zaman zaman ekrana çıkması, nadiren yaşadığımız güzelliklerdendir.) “Felsefeyle düşünmek” konusunda yaptıkları, insanlık durumuna önemli bir katkıdır.

İnsanın değeri, çıkarsız ilişkilerin hariminde, “muktedirim ama ben yapmam” diyen insanla ortaya çıkar. Değer bilgisi ha keza… Kendini tutmayı bilen insan, “muktedirim ama yapmam” diyen insandır. Ve bu tutumu kendiliğindendir.

Batı ve Uzak Doğu ülkelerinde insanlar, çok farklı kültürlerden olmakla birlikte, “kendini tutmayı” bildikleri için, devletlerinin yeryüzünde söz sahibi olmalarını sağlayacak zenginlik üretebiliyorlar.

“Muktedirim ama yapmam” diyen insan, batılıdır. Batı kültürünün yarattığı bu davranış biçimi, toplumsal yaşamda daha insani dengeler kuruyor, demokrasinin kurallarıyla yönetilmeyi de mümkün kılıyor

Türkiye’ye gelince, “ne doğulu ne batılı” bir toplum olarak kategorize edildiğinden, demokrasi ancak “varmış” gibi olabiliyor.

Hem köprü üstünde hem doğu/batı hattında iki arada bir derede yaşamak netamelidir. İki kıta arasında bir köprü gibi uzanan topraklar üzerinde ne doğulu ne batılı olabilen çok kültürlü, çok etnisiteli, çok dinli bir toplum… Kararsız ve müslüman.

Yapısal sorunların bu denli karmaşık bir sosyal yapıyla adeta kristalize olması, Türkiye’yi gerçekten yönetilmesi güç bir ülke yapıyor.

Kurallı yaşamayı sevmeyen insanların harman olduğu ülkemde keyfilik ve kuralsızlık günlük rutin olduğundan, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla işletmek pek mümkün olmuyor.

Sonuç olarak;

Selanik-Üsküp hattında oluşan kurucu akıl, Cumhuriyet’i, modernitenin getirdiği seküler ve laik normlara göre inşa ederken, sosyal örgütlenmenin referansı, kendini tutmayı bilen insandı.

Bugün, islamcı şark zihniyetinin yönettiği ülkemizde, sosyal örgütlenmenin referansı, kendini tutmayı bilmeyen insandır. Öyleki tutabilene aşk olsun!

Yeni toplumsal mutabakat, bu koşullarda ve bu zeminde oluşan “ortak akıl” ile zuhur edecek.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Kubilay Avşer
 19 Ocak 2020 Pazar 14:33
Özellikle 1960’dan bu tarafa karşı karşıya kaldığımız ‘post-modern’ akımın getirdiği olguları yaşıyoruz: artık herkes bir ‘monat’ olmuş, kendi başına iktidarını yaşamak ve yaşatmak istiyor. Yani toplum atomize olmuş, paramparça.. oysa çözüm çok zor değil: birbirimizi anlamaya çalışmak, kibre kapılmadan empati yeteneğimizi geliştirmek önemli bir adım olabilir
 Lombak
 16 Ocak 2020 Perşembe 18:07
Kapitalist toplumların ve devletlerin 20.yy''da tarihten çıkarttıkları en büyük ders, bir daha aralarında savaş yapmamak olmuştu. Bu dersten henüz sapmış değiller. 1945''e kadar "kendini tutamayan batılı insan" kendi içinde 40 milyon pek çok etnisiteden ve dinden insan öldürdü. Bir şey oldu ve 1945''ten sonra kendini tuttu. Kapitalistler kapitalistlere karşı savaşmanın aptalca olduğunu anladı. Savaşları vesayet savaşları şeklinde "kendini tutmayı bilmeyen üçüncü dünya insanına" yönelttiler. 75 yıldır böyle. Ancak batılılar arasındaki bu göreceli "barış" tarihte toplu iğne başı kadar bir yer etmiyor. Ve eski alışkanlıklarını tekrarlayacakları büyük zulüm tarihine de sahipler. İşte 2020li yıllarda "batılı ve kendini tutmayı bilen insan"ın sonuna geldik çün?ü vesayet savaşları ile 75 yıldır elde ettikleri müktedirlik statüsü çökmek üzere. Vesayet alanlarında tek yapabildikleri petrol ve doğalgaz kuyularına besleme bekçilerini dikmek olabiliyor. 19yy.ın cılkı çıkmış bayağı acımasız yüzleri internet ve sosyal medya mecralarında yeniden tezahür etmiş, ama sürekli olarak mazlum gruplarca ifşaya uğratılıyorlar. Taktıkları her maske koparırcasına yüzlerinden çekilip atılıyor. O petrol kuyularının zenginlikleri batıya akmadığında demokrasilerini koruyabilecekler mi? Hiç sanmıyorum. O gün yaklaşıyor ve üçüncü dünya insanını tutabilene aşk olsun.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz