MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kırmızı Oje
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
13 Haziran 2020 Cumartesi

Kırmızı Oje

Şarkı Önerisi: Oje - Duman

Normalleşmenin şekilsel göstergelerinden biri…

Köle İsaura statüsünden  Lady Diana’ya geçiş…

Bakımlı “kırmızı ojeli eller”…

Bir inanca göre 4000 yıl önce insanlar sosyal sınıf ayrımlarını yapmak adına ojeyi bir işaretleme olarak kullanıyormuş. Tırnakların değişik renklerde boyanması ve farklı boyutları sosyal statünün önemli bir göstergesiymiş.  MÖ 3000 yıllarında ise Çinliler çiçeklerin taç yapraklarını balmumu ve yumurta beyazı gibi malzemelerle karıştırarak ojeye benzeyen bir malzeme yaratmışlar ve tırnaklara motif yapmışlar.  

Ortaçağ Avrupası’nda hepimizin az çok bildiği gibi yıkanmak değil silinmekmiş temizlik anlayışı. Belki suyun dikkatli kullanılması gerekliliğinden, belki de o zaman ki aristokrat toplumsal anlayıştan suyun vücuda teması hoş karşılanmıyormuş. Bu bilgileri o zamanlarda bir sağlık kılavuzu derleyen Rönesans’ın ustası, Hümanist bilgin ve ilahiyatçı Desideius Erasmus’dan ediniyoruz. Parmak bakımına da değinen Erasmus tırnakların 8 günde bir kesilmesini tavsiye etmiş. Kısa tırnağın sağlıklı olduğunu vurgulamış. Bu dönemde Osmanlı kadınları da ellerinin bakımını kınayla sağlamış. “Kına gecesi” de bir anlamda gelinin temizlenme, bakım ve güzelleştirme töreni olarak adetlerimizde yerini almış.

Kadınlar pandemi döneminin her yönüyle en çok çalışan, çalışmak zorunda kalan modern köleleri oldu. İş hayatlarının yanı sıra çamaşır, ütü, mıntıka temizliği, dezenfekte işlemleri, sebze-meyve-poşet ayıklamaları-yıkamaları, yemek, çocukların dersi, oyunların partneri, emekçisi, ekmekçisi, çaycısı rolünde oradan oraya koşturup durdular. Ciddi bir sosyal statü farkı yaşadılar. Üç ay boyunca aynadaki siluetlerine aldırmadılar. Nasıl göründüklerini kafaya takmamaya çalıştılar. İç dünyalarına değinmiyoruz burada ama beyazlar çoğaldı, eller çatladı, ayaklar nasırlaştı, makyaj malzemeleri kurudu, küpeler bilezikler yüzükler sahipsiz, döpiyesler dolaplarda asılı, topuklu ayakkabılar küskün kaldı.

Normalleşmenin ilk adımları kuaförlerin açılmasıyla başladı. Binlerce kadın maskelerini takıp kendilerini rahatlattıkları ve hatta şımarttıkları mekânlara akın ettiler. Önce beyazlar yok edildi sonrasında eller ayaklar bakıma girdi. Bakıma giren kadınlar aylar sonra büyük bir oh çekerek aynada kendilerini seyretti. 65 kilo altında kadın sayısı azaldı, herkes balık eti kıvamına geldi. Sıfır beden üç-beş yıllığına rafa kalktı. Alınan kilolar ciltteki kırışıklıkları azalttı. Botoks ihtiyacı azaldı.

Sadece kadınların değil tüm toplumun “normalleşme sürecine” girdiği şu günlerde sosyalleşmeye dair gözlemlerim kırmızı ojeyle sınırlı değil.

Bir kere herkes çok daha ürkek, çok daha çekingen.

Trafikte araba sayısı salgından öncesine döndü ama araç kullanıcıları kıvraklığını ve dikkatini geçmişte bıraktı. Her köşede bir zincirleme kaza, maskeli insanların arabalardan inişi ve kaza ertesi nasıl oldu bu bakışları, tutanakların şaşkınlıkla yazılması yeni normalde sıklıkla gördüğüm manzaralardan.

Ürkekliğin bizi yola getirdiği önemli bir kazanım var: Sıraya girme ve sırada bekleyebilme alışkanlığı. Eskiden tek bir çizgi halini alabildiğimiz hiçbir kuyruk yoktu. Kapıda, gişede, atm önünde  hep bir yığılma, hep bir arada üst üste alt alta peşi sıra olmayan, her an omzunda birinin nefesini hissettiğin yuvarlak dairesel yoğun kalabalıklar. Yaşadığımız tacizlerden, haksız öne geçişlerden, düzensiz giriş çıkışlardan, özellikle eczane ve marketlerin önünde inci gibi dizilenmiş insan kuyruklarına dönüşmek yeni normalde salgından kalan en güzel kazanım değil midir?

Düğün dernek işlerinin de şekil değiştirmesi pek olası. Arabalarla parklarda düğün yapanlar, açık hava sinemasında evlilik teklifi edip araziyi düğün ortamına dönüştürenler, apartman bahçelerini kır bahçesi şekliyle kullananlar “Sosyal mesafede halay nasıl çekilir” şeklinde eğitici bir videoyla katılımcıları eğitenler…Düğün sektörünün o şaşalı zamanları geri ne zaman gelecek merak konusu…

Üç aydır çoğunluğun evde olduğu kaygı dolu bir dönem olunca dedikodunun üreyeceği nemli bir ortam oluşmadı. Bir araya gelen dostlar, sofralarında “başkaları hakkında” pek konuşamıyor doğal olarak. Çünkü malzeme yok. Bu da aslında hep özenilen farklı bir noktaya taşıyor insan birlikteliklerini. Kitaplar okundu, ödüllü diziler-filmler seyredildi, daha bir entelektüel sanki muhabbetler.

Elbette yeni tanışıklıklar rastlantılar da var, sosyalleşme arkadaşımın arkadaşı arkadaşımdır modunda genişlerken dünyayı küçültebiliyor…30 yıl önce katıldığın düğündeki erkek tarafıyla yeniden bir araya gelebiliyorsun…

Dünya küçük, hayat kısa ama bellek çok acımasız!

Neleri unuttuğumuzu hatırlamıyoruz…

Bize “NELERİN” unutturulduğunu da…

“Eski normal hayatlarımızı” unutacak mıyız?

“Yeni normali” yaşıyormuşuz gibi yapmak için daha neleri unutmak zorunda kalacağız?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sara Habif
 27 Haziran 2020 Cumartesi 15:46
Yazılarının büyük bir zevlkle okuyorum.Ayıcı dilin be tespitlerin çok güzel .Başarıların daim olsun.
 Nilbanu Ercan
 16 Haziran 2020 Salı 16:17
Aydam Aydam ben düşüneyim sen yaz :) Düşünceler bu kadar mı aynı olur harikasın yine . Tebrikler canım
 Biltan Ersöz.
 14 Haziran 2020 Pazar 08:35
Öncellikle pandemi günleriyle ilgili çok doğru tespitlerin var Aydacığim ,emeğine sağlık.Yazdıklarının her satırına katılıyorum. Benim düşüncem artık eski günlerin geri gelmeyeceği, yaşantımızın bir miktar da olsa sadeleşecegi.Her seyden once Korona bize abartılı yaşamların lüzumsuzlugunu kanıtlarken , doğa sevgisini güçlendirdi. Bu zor gunlerde çok düşündük, özelestiri yaptık , farkında olmadan çok ta değiştik, olgunlaştık.
 İpek Östan Ural
 13 Haziran 2020 Cumartesi 12:29
Insan zor öğrenen bir canlı, ama ben yine de ögrenme ve değişebilme becerisine inanıyorum. Korona günlerinden olumlu yasam deneyimleriyle çıkacaklarin az olmayacagını umut ediyorum Ayda cım..kalemine sağlık
 Banu Kınay
 13 Haziran 2020 Cumartesi 11:12
Harika. Herkes kaldığı yerden devam edecek gibi. Okunacak kitaplar yaz aylarında yine şezlong üstünde bekler maalesef. Evdeki işleri de yardımcılar üstlenir. Edinilen deneyimleri az kişi sahiplenecektir. Umarım bu deneyimlerin hazzı damağınızda kalmıştır dostlar. Aydacim" kalemine sağlık "
 Beril bayman
 13 Haziran 2020 Cumartesi 10:33
Yine çok güzel yazmışsın sen neymişsin be Ayda ne yetenekler varmış sende de yeni yeni öğreniyoruz senin ile gurur duyuyorum
 Azize ekin
 13 Haziran 2020 Cumartesi 10:33
Sevdim galiba ben bu corona günlerini,azgın tüketimin azalmasıni ve sadeleşmeyi sevdim, insaların aralarına mesafe koymasını sevdim ,doğanın bizsiz kendine gelmesini sevdim...yeni dönem daha neler getirecek yaşayıp gorecegiz....
 Neslihan Silahtar
 13 Haziran 2020 Cumartesi 10:12
Benim de aylar sonra kendim için yaptığım ilk şey oje sürmek oldu??
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz