MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Lanetin hikmeti
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Ağustos 2020 Çarşamba

Lanetin hikmeti

İnsanlık başına gelenleri kavramakta zorlanıyor veya olan biteni anlamak istemiyor.

Oysa gerçek yürüyor, uygarlığın getirdiği değerler sistemi çöküyor.

Gelin görün ki insanlık bu altüst oluşu, virütik salgın boyutlarında algılıyor.

Algılamakta zorlandığımız gerçekliğin bilgisi ise şunu söylüyor; İnsanlığın üstündeki büyük lanet, kurduğu uygarlığın getirdiklerindendir.

“Öldürmeyeceksin!” dendi, öldürdük… “Çalmayacaksın!” dendi, çaldık… “Yalan söylemeyeceksin!” dendi, yalan söyledik… “Biriktirmeyin” dendi, biriktirdik…

Bütün canlıların yaşam alanı olan yeryüzünü mülk edindik. Mülkiyetin suç olduğunu ve tapuların, bu suçun belgesi olduğunu bir türlü anlayamadık. Kimin malını kime veriyorsun!

Tabiatın yaşamı mümkün kılan döngüsüne müdahaleyi başarı zannettik; ona da bilim, dedik

Devletin insanlığı kayıt altına alarak verdiği kimlikten, mülkiyet ve piyasaya kote edilmiş toplumsallıktan ve sistemlerden medet umduk.

İklim krizi, çevre felaketleri, bereketi kalmamış toprak, kuraklık, kirli hava ve kirli denizler ile insanlığa seslenen tabiat diyor ki;

“Dünya piyasa değil. Hayat alışveriş değil. Yeryüzü mülk değil. Kurduğunuz uygarlık bir halta benzemiyor. Sil baştan yapın!”

Ne var ki insanlık elan bu acı bilgiye direniyor. Tabiat tarafından hayatın orta yerine bırakılan laneti kimseler görmek, anlamak istemiyor.

Kurduğumuz uygarlığın insanlığı getirdiği yerde her dört insandan üçü yoksul. Açlık çeken insan sayısı bir milyara yakındı; yakın gelecekte, bu sayının katlandığına tanık olacağız.

İnsanlık, uygarlığın sonuna geldi. Bu durum, en az 10 bin yıllık yaşanmışlıkla hesaplaşmayı gerektiriyor. Kapitalizm eleştirisi, sadece 500 yılın hesabıdır. Üretmek, biriktirmek, alet yapmak, mülkiyet ve piyasa ise en az 10 bin yıllık bir meseledir. Yani uygarlık meselesidir.

Tüketim ile zaruret arasındaki ilişkiyi oluşturması gereken alçak gönüllü zihniyet yerini obez zihniyete terk edince, arsız ve doyumsuzlukla malul bir kültür insanlığı teslim aldı.

Üstümüzdeki laneti anlatmak için;  rivayet o ki yeryüzüne 124 bin peygamber geldi, olmadı… Karl Marx geldi, olmadı… Mao geldi, olmadı… Ne batısı ne doğusu, ne dindarı ne dinsizi, ne sağcısı ne solcusu görebildi üstümüzdeki laneti.

Nihayet Tabiat Ana dile geldi. Anlayacağımız dilden anlatıyor…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Yorum
 27 Ağustos 2020 Perşembe 12:20
Tabiat ana her zaman kendi dilinde konuşur, esasen başka bir dil de bilmez. Ne kategorik tabiat güzellemesi yapmak mümkün, ne de insanın başka türlü olabileceğini (tüm olumsuz yönlerinden-acımasızlığından, ihtirasından vb kurtulabileceğini,doğaya, canlılara zarar vermeyeceğini)düşünmek gerçekçi. İnsan denilen canlı iyi ve kötünün birlikteliğidir, dolayısıyla kurduğu uygarlıklara da böyle bakmalı. İnsan dinin emrettiği denge/orta yol üzerine olmayı becerememekte, sorun buradan kaynaklanıyor. İnsan tabiata müdahale etmeseydi varlığını sürdürmesi çok güçleşecek, belki de yok olacaktı, düşünün yiyecek bulamadığını, kuraklıkları, hastalıkları... Bilim elbette ideoloji yüklü olabilir, üretilen teknolojiyle insan ve doğa tahrip edebilir; ancak aynı zamanda insanlığı mitlerden, krallardan, kilise vb her türlü özgür düşüncenin önündeki sınırlamalardan da kurtaran bilimdir, dolayısıyla bilim uğruna hayatını veren insanlara bu anlamda çok şey borçluyuz, emeklerine minnettarım kendi adıma.
 nahide demir
 27 Ağustos 2020 Perşembe 10:37
Son günlerde tam da aynı düşünceler zihnimde dolanıp duruyordu...elinize sağlık .
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz