MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mağara
Nuray KAYA
YAZARLAR
29 Temmuz 2019 Pazartesi

Mağara

İki ayı  mağaranın içinde göz göze geldi.

Birisinin yarası çok yeni. Kanı  sıcak ve kokusu keskin. Öfkeli ve  kırgın.

Diğerinin  yarasının kanı durmuş.  Öfkesiz ve kırgın.  

Birbirlerine saldırabilirler mi?

İhtimal dahilinde...

Çünkü  hiç kimse yarasını bir yabancıya göstermek istemez. Yaramız en zayıf noktamızdır.

Başka bir yol daha var.  Küçük bir baş selamıyla iletişim kurmayı seçebilirler. Mağarayı paylaşmak zorunda  olduklarına göre  uzlaşmak en akla yatkın olanı.

Peki  öfkesiz ve kırgın olanın  yarası yeni olana karşı atacağı en samimi adım ne olabilir?

Birinin gözlerine gerçekten bakmak istediğimizde onun kalbini, vicdanını, sınırlarını, duvarlarını yani ona dair tüm özellikleri görürüz. Onu  her şeyiyle bir bütün olarak kabullenmek için anlamayı istemek gerekir. En ikircikli hallerinde bile sabırla yaklaşmak verdiğin değerdir.

Bu sebeple öfkesiz ve kırgın ayı,  yaranın hikayesini umursamaz. Önemli olan  ne olduğu, ne şekilde olduğu, ne zaman olduğu değildir.

Birinin iyi olmasını dilemek dışındaki  tüm olasılıklar önceliğini yitirir.

 

NASILSIN?

Günlük hayat içinde sıkça kullandığımız “Nasılsın?” sorusu, sıradan bir soru kalıbı gibi  gözükse de  aslında birinin nasıl olduğunu gerçekten merak etmek ve yanıtı da soru kadar önemsemek  önemlidir.

Tarafların birbirini  yaralarıyla, zaaflarıyla sevmesi; en olumsuz  anlarda bile birbirini anlamaya çabalamak; sevgiyi,  şartlara ve koşullara tabi tutmamak çok kıymetlidir.

Çünkü  mutluluk koşullara hele hele yüksek  maddi olanaklara asla bağlı değildir. Mutluluk, sana bağlıdır en çok.  İyileşmek istiyorsan kendine izin vermekten  başka yolun yoktur.

 Mağaraya girdiğin an ile mağaradan çıktığın an arasında hiçbir fark yoksa o yaranı at çöpe. Fark varsa o yaraya saygı duy ve onu kabullen.

Herkes sarsıntı geçiriyor. Herkesin kendi içinde çıkmazları oluyor. Sıkıntılar , öncelikler değişiyor.  Hayatla  uzlaşmak yerine kavga  etmeyi seçerek mutlu olunmaz.

Psikanaliz'in kurucusu  Sigmund Freud’un  kızı Anna’ya yazdığı mektubu beni çok etkilemiştir. Şunları söylemiş mektubunda:

Sevgili Anna, en güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre sırtını dayadığın bir nesne birdenbire giderse sen de o yöne devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle bir ilgisi yok.”

Yaranın derinliği, izi, etkisi, gücü hikayeden hikayeye değişebilir elbet  lakin mantığı hep aynıdır. Fizik kurallarına göre sırtını dayandığın bir nesne birdenbire giderse sen de o yöne devriliyorsun. Hepsi bu ve daha  fazla çıkarımda bulunmak da senin kendi iç mağarana bağlı.  

Bir taraf zifiri karanlık bir taraf aydınlık o  mağara bizim dünyamız.

Yaşama anlam katmakta, onu değersizleştirmek de bizim elimizde.

Denge, özen ve ilgi kurduğumuz tüm bağların en önemli besin maddeleridir.  Güzel sevmek, bunu eyleme dönüştürmek değerlidir.

İlk hatasında  vazgeçecek, yarasının kabuğunu kaldıracak  yahut düştüğünde terk edecek şekilde  davranmak sevginin eyleme dönüşmüş hali değildir bu arada.

  Sevgi, yüzeyden değil  derinden, tüm köklerinle bağlanmaktır.

Birlikte büyür, dönüşür, değişirsin.

Birbirinize çok kızdığınız zamanlar elbet olacaktır. Mühim olan o anda  bile tuttuğunuz  elin değerini bilmektir. Saygı duymak altın kuraldır.

İki ayı da olsa iki insan da mühim olan şudur:

Çok sabır, çok emek ve çok saygı...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz