Mare Nostrum

Roma’lıların Akdeniz’e verdiği isim… Latince 'Bizim Deniz' anlamına geliyor…

Can Yücel’in Deniz Gezmiş için yazdığı ünlü şiirinin de adı ayni zamanda…

CHP’nin Mare Nostrum’u da Deniz Baykal…

Yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla; Türk siyasi hayatının son 40 yılına damgasını vurmuş, CHP’nin olmazsa olmaz bir parçası…

Seversiniz, sevmezsiniz ama gerçek bu…

Baykal,uzun süren sessizliğini anayasa değişikliği gündeme gelince bozdu.

Cumhuriyetin tehlikeye düştüğünü görünce, yeniden sahne almak zorunda kaldı…

TV’ de yaptığı değerlendirmelerle, TBMM’de CHP Grubu adına yaptığı konuşmayla yeni bir heyecan dalgası yarattı.CHP milletvekillerinin anayasa görüşmelerinde ortaya koyduğu performansa ayrı bir ivme kazandırdı…

Kılıçdaroğlu’nun hiçbir komplekse kapılmadan kendi yapacağı konuşmayı, Baykal’a vermesi de yabana atılacak bir jest değil tabii…Son kurultayda kendisine rakip olan Muharrem İnce’yi  tüm yurtta görevlendirmesi de…

Baykal’ın yeniden sahne alması; kendi kabuğundan çıkamayan, AKP’ ye karşı devamlı müdafaada olan CHP’ye, yeni bir soluk getirdi…Yeni bir direnme gücü oluşturdu…

Üniversitede akademisyenken politikaya atılan, 12 Eylül faşizmine direndiği için hapis yatan, siyasetin her kademesinde; milletvekili, bakan, başbakan yardımcısı, grup başkanvekili, genel sekreter, genel başakan olarak görev yapan,uzun siyasi yaşamı boyunca adı hiçbir yolsuzlukla anılmayan,ülkemizi, insanımızı çok iyi tanıyan bir bilge Deniz Baykal…

Siyaseti tanımlaması da şöyle:

"Siyaset bir iddiadır. Bir uzun yürüyüştür. Bir maratondur. Bir inançtır. Bir özveridir. Bazen büyük bir umut, bazan büyük hayal kırıklıklarıdır. Siyaset çoğu zamanda hakedilmemiş yenilgilerin sonuçlarına katlanmak, bazan da hakedilmiş mutlulukları paylaşmaktır.”

Baykal, bütün ünvanlarını geride bırakarak,büyük bir sorumluluk anlayışı içinde,sadece Antalya Milletvekili sıfatıyla Anadolu’yu karış karış geziyor, cumhuriyeti kurtarmak için canını dişine takmış, inatla, inançla çalışıyor…

İsmet İnönü Kültür Merkezini dolduran yurttaşlarımıza:
“Bu bir parti toplantısı değildir.Bu bir vatan ve Türkiye toplantısıdır. Ben burada bir CHP’li olarak değil, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak,Türkiye’yi yaşamış, geçmişini bilen, geleceğini düşünen, Türkiye Cumhuriyetinin bir evladı olarak bulunuyorum.” diyerek başladığı konuşmasını tam iki saat sürdürdü…

Anayasanın getirdiği sakıncaları bir bir anlattı.Demokrasiye sahip çıkmak, cumhuriyeti yaşatmak için hayır demek gerektiğini söyleyerek:

“Ben 16 Nisan'da 'hayır' oyu vereceğim. Kim bana terörist derse alnını karışlarım” diyerek İzmir’in dağlarında yeni direniş çiçekleri açtırdı…

78 yaşındaki Baykal, günde en az iki yerde toplantılar düzenleyip çalışma yaparken, ne yazık ki İzmir’deki potansiyel güç harekete geçirilmiyor, geçirilemiyor.

CHP'de geçmişte milletvekilliği,belediye başkanlığı, il, ilçe başkanlığı yapmış, il genel meclis üyeliği, Belediye meclis üyeliği görevinde bulunmuş bir çok kişi, ya atıl durumda, ya da bireysel olarak katkı sunmaya çalışıyor.Örgütlü, programlı bir çalışma ne yazık ki yok…

CHP’de yıllarca milletvekilliği yapmış, grup başkanvekilliği görevinde bulunmuş, CHP’nin yaşayan hafızalarından  biri olan  bir Kemal Anadol’dan…

Bakanlık, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış bir Yüksel Çakmur’dan…

Belediye Başkanlığı, İl Başkanlığı, Genel Sekreter yardımcılığı görevinde bulunmuş bir Bülent Baratalı’dan…

İl başkanlığı, milletvekilliği yapmış bir selçuk Ayhan’dan:

Burada sayamadığım daha bir çok değerden, toplumda karşılığı olan parti önderlerinden niye istifade edilmiyor, görev ve sorumluluk verilmiyor, anlamak mümkün değil…

Geç kalmadan, iş işten geçmeden,CHP İzmir’deki bütün güçlerini sahaya sürmelidir.Bu ertelenmez, kaçınılmaz tarihi bir görevdir…Bu konuda iyi niyetinden asla şüphe etmediğimiz İl Başkanına da büyük görevler düşüyor…

Bizden söylemesi...