MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Metal yorgunluğu!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
2 Haziran 2017 Cuma

Metal yorgunluğu!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’ye Genel Başkan seçildiği kongrenin ardından yaptığı teşekkür konuşmasında dile getirdiği “Metal eskimesi” ifadesi siyaset gündeminde tartışılmaya devam ediliyor. Metal eskimesinden kastın bilindik anlamıyla ‘metal yorgunluğu’ olduğunu kabul ederek Erdoğan’ın koyduğu teşhisi sorgulamaya çalışacağız.
Böyle bir sorgulamaya girmeden önce ‘metal yorgunluğu’ kavramı hakkında birkaç teknik bilgi vermekte fayda var. Konuyla ilgili internet ortamında yapacağınız aramalarda karşımıza şunlar çıkıyor.

“Sürekli olarak çalışan veya belirli bir miktar yükün sürekli uygulanması sonucu metal malzemelerin istenilen dayanım özelliğini yitirmesi metal yorgunluğu olarak açıklanabilir. Örnek vermek gerekirse; bir teli sürekli olarak yukarı ve aşağı bükersek tel büküldüğü noktadan ısınır ve bir süre sonra kopar. Kopma olayı, metal yorgunluğunun son noktasıdır”
Yük; malzemeye yön değiştirerek, periyodik olarak etki etmekte ve bu etki çok sayıda tekrarlanmakta ise malzemede gözle görülmeyen kılcal çatlaklar meydana gelmesine sebep olmaktadır. Uygulanan yükün periyodik sayısı ve etkisi arttıkça kılcal çatlaklar büyümeye başlar ve bir an gelir ki malzeme bazen, küçük bir kuvvet etkisi altında bile parçalanabilir. Tekrarlanan çevrimsel yük uygulamaları ile zorlanan malzemelerin mukavemeti azalır. Çekme mukavemetinin ve akma mukavemetinin, çok altındaki gerilme değerlerinde bile malzemede kırılma meydana gelebilir, bunun nedeni yorulma olayıdır”

Her iki tanım da meselenin fiziksel yani teknik boyutunu ortaya koyuyor.
Söz konusu kavramın sosyolojik açıdan kullanımı da yukarıdaki tanımlardan besleniyor.
Uzun süre aynı yüke maruz kalan kişi ya da kurumların bir süre sonra içten içe yaşadığı kırılmaların malum kişi ya da kurumları güçsüz, zayıf düşürmesi hali…

Erdoğan’ın teşhisine geri dönersek;
AK Parti teşkilatlarında bir ‘metal yorgunluğu’ söz konusu mudur?
Varsa bu teşkilatlarla sınırlı mıdır?
Topyekûn bir yenilenmeyle aşılması mümkün müdür?

Yoksa Erdoğan’ın yaptığı/yapmaya çalıştığı devletin tüm gücünü, olanaklarını seferber etmelerine rağmen referandumda alınan sonucu teşkilatlara fatura ederek bir günah keçisi bulmak mıdır?
Yakın tarihli bir yazımda da ifade ettim.
16 Nisan bir milattır.
Dahası AK Parti’nin ve Erdoğan’ın siyasi ömrünü uzatmak için yeni bir milada ihtiyacı vardı. Ve 16 Nisan’da ortaya çıkan sonuç bu imkânı onlara tanımıştır.Artık ‘başkanlık sistemi öncesi ve sonrası’ diye ayrım yapmayı ve de tek başına iktidarla geçen 15 yılın yıpranmışlıklarına bir sünger çekmeyi bir mümkün kılacak bir durum ortaya çıkmıştır.
Hal böyleyken Erdoğan’ın ‘metal yorgunluğu’ diyerek başlatmayı planladığı yenilenmenin özünde bence bu amaç da saklı…
Evet, Erdoğan’ın yaptığı bir özeleştiridir. Ama bu özeleştirinin kendisini ve yakın çevresini kapsayıp, kapsamadığı net değildir. Metal yorgunluğu nereye kadar var?
Sadece teşkilatlar da mı? Sadece belediye başkanların da mı?
Nasıl yani il, ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını değiştirerek bu sorunu çözmek mümkün mü?
Bence mesele Ahmet’in yerine Mehmet’i getirmekten çok daha öte… Ve çok daha ciddi boyutta…
İşte Erdoğan’ın ve de yakın çevresinin yüzleşmek zorunda oldukları soru bu.

Erdoğan’ın ‘baba ocağı’ sayılabilecek bir Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Karamollaoğlu diyor ki; "Metal yorgunluğunun farkına varılmış olması sevindirici bir durumdur. Ancak metal yorgunluğu demek, artık o metalin kullanılamaz hale gelmesi demektir. Eğer o metal değiştirilmezse, zihniyet değiştirilmezse, zihinlerdeki metal yorgunluğu giderilmezse, sadece kadrolarda yapılan birtakım değişiklikler ile çözülmez”
Yine aynı mahalleden Akit Yazarı Kenan Alpay’a kulak verelim;
“Son dönemlerde siyaset ve toplumda ciddi bir heyecan ve coşku kaybı yaşandığı görülüyor. Bu seçim çalışmalarından meydanlara hatta oradan sandığa kadar net bir biçimde yansıyor. Medya üzerinden verilen kimi coşku efektleri, ‘ver mehteri!’ klişeleri veya troller üzerinden sosyal medyada kotarılan kimi operasyonel çıkışlarla örtülebilecek gibi değil. Ayrım yapılmaksızın ‘metal yorgunluğu’ eleştirisine tabi tutulan teşkilatlar başka bir partiye değil iktidardaki AK Parti’ye ait. Eleştiri değil kapsamlı bir özeleştiri çağrısı duruyor karşımızda”

İşte benim sorum da tam bu noktada…
Metal yorgunluğu tespiti kimleri kapsıyor? Saray’daki danışmanları kapsıyor mu mesela?
Karamollaoğlu’nun ifadesiyle kapsamlı bir zihniyet değişimini kapsıyor mu bu tespit?

Bana sorarlarsa (ki sormazlar), AK Parti’nin tepeden tırnağa ciddi bir değişime ihtiyacı var. Bu değişim isim bazında, kişi bazında değil.
Bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Son referandum da gösterdi ki bu ülke son dönem izlenen kutuplaştırma politikaları yüzünden karpuz gibi ikiye ayrılmış durumda…
Kutuplaşma politikalarını terk edip yeniden bir olabilmenin yolları aranmalı acilen…
İç barışı her açıdan sağlamanın yolları… Bu yola uygun bir dil, uygun politikalar benimsenmeli…

Tabi ki burada iş öncelikli olarak Erdoğan’a yani geminin kaptanına düşüyor. Meselenin toplumsal boyutundan çok partisel boyutu da var çünkü.
AK Parti özelinde bu hususta iki önemli teşhis yapmak mümkün…
İlk teşhis Erdoğan’ın yaptığıdır. Bütünsel bir metal yorgunluğu göze çarpmaktadır.
İkinci teşhis ise AK Parti’nin süreç içinde yaşadığı evrimsel yolculukla ilgilidir. 2001’de Erdemliler Hareketi olarak başlayan ve bünyesine hemen herkesi ustaca dahil eden bu parti, gelinen noktada ciddi bir erozyon yaşamış, tek bir kişinin partisi haline gelmiştir.
Kim ne derse desin dün herkesin partisi olan AK Parti bugün Erdoğan’ın partisidir.
Ve bu tablo sürdürülebilir değildir. Olmadığı görülmüş ve de görülecektir.

Meselenin toplumsal boyutuna gelirsek;
Kırıla kırıla, bölüne bölüne gelinen bu noktadan geri dönüş zor olsa da bu toplum atılan iyi niyetli hiçbir adımı boşa çıkarmamıştır.
Metal yorgunluğu demişken…
Sadece AK Parti teşkilatlarında değil siyasetin bütününde var.
Yorgunluk, kalitesizlik... Hatta seçmende… Yorgunluk, bıkkınlık… Umutsuzluk!
Ülkece devletin tüm kurumları aynı durumda… Adeta savaştan çıkılmış gibi…
Titreyip kendine gelmenin vaktidir. Nokta.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Vatandaşın gördüğü
 3 Haziran 2017 Cumartesi 00:29
1.Ekonomi 2.Ötekileştirme 3.Medya,akademisyenler ve araştırma şirketlari Ekonomi; paramız yok herşeyi ithal ediyoruz.İhracat arttı diye haber yapıyoruz, aynı anda ithalatın tavan yaptığını haber yapmıyoruz.En azından gıda maddelerini ithalat listesinden çıkartmalıyız.Tarlalar boş duracağına toprak rehabilite edilip, yerli tohum ıslah edilerek tarımın ayağa kaldırılması gerekiyor.Hayvancılık tarımdan beter.Bunlara çözüm bulunacağına fiyatlar yükseldikçe ithalatta gümrüğü veya kdv y sıfırlarım diye efeleniyoruz ama ne et fiyatı düşüyor,ne gıda maddelarinin fiyatları (fasulye arjantinden, nohut meksikadan, elma şiliden, marul bilmem nereden) Bu topraklar 780 bin km kare ve dünyada dört mevsimi yaşayan ender coğrafyadır.Konya kadar toprağı olsun diye okyanustan çamur çıkarıyor dünya tohum piyasasını elinde tutuyor ortağıda ortadoğuda çölde kovduğu Filistin çölünde susuz tarım yapıyor. 2.Acilen uygun metotlarla toplumun tamamı ötekileştirmeye son verilerek zihinlere ben yok biz varız o zaman herşeyi başarırız tek vizyon olmalı acilen 3.İktidara yaranacağım diye başta Atatürk ve muhalefeti hedef tahtasına koyup yayın yapan medya, bilimsel çalışma yapması ve öğrenci yetiştirmesi gereken devlet üniversitelerinde görevli akademisyenler gece yarılarına kadar her akşam kanal kanal gezip televizyon programlarında güya Ak Partiyi savunuyorlar, işi araştırma olan şirketlerin dünyada ne yaptığı ortada iken bizdekiler akademisyenler gibi kanal kanal dolaşıyor, terör-ortadoğu-asker-ekonomi her konuda ahkam kesiyorlar. Evet vatandaş gözüyle ister metal deyin, ister mental nedenler bunlar. Az laf çok iş, bu ülke hepimizin.Bizim gidecek başka bir yerimiz yok. Şehitlerimizin kanı ile bize bırakılan vatan biz yaparız ben yok biz varız demeye başladığımız anda her türlü zorluğu yeneriz
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz