MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mevsimlik işçilerden haberimiz var mı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
5 Eylül 2017 Salı

Mevsimlik işçilerden haberimiz var mı?

Bayramlar güzellik ve dayanışmanın ortaya çıkarıldığı, biraz da sorunların örtülmek istendiği  günlerdir.

Ancak yaşam devam eder. Ve bu memlekette kentlerde yaşayan tuzu kuruların ya bilmediği ya da bilmezlikten geldiği mevsimlik işçiler gibi bir sorunumuz da vardır.

Her yıl, Adana’da örtü altı sebze ve narenciye; Afyon’da  kiraz toplama; Düzce’de  fındık toplama; İzmir’de kiraz toplama ve kurutmalık domates kesme; Konya-Aksaray’da  pancar çapası; Ordu’da  fındık toplama; Samsun’da sebze hasadı; Urfa’da pamuk toplama ve Yozgat-Nevşehir’de pancar çapası gibi işlerde istihdam edilmek  üzere Urfa, Mardin, Diyarbakır gibi ağırlıklı olarak  Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden mevsimlik işçiler  getirilir.

Mevsimlik tarım işçisi aileleri Mart, Nisan ve Mayıs aylarında evden ayrılırlar, daha çok Eylül, Ekim ve Kasım aylarında evlerine dönerler.

Mevsimlik İşçiler Kimdir?

Yapılan bir araştırmaya göre mevsimlik işçilerin(*);

  • Yüzde 80’i memleketlerinde şehir ya da kent merkezinde oturmakta. Köyde oturanların oranı sadece yüzde 20. Yüzde 40’ı daha önce bir yerden bir yere göç etmiş. Bu göçlerin çoğunluğunu kırdan kente göçler oluşturmakta. Göçün en önemli nedeni “ekonomik zorluklar”, bir başka deyişle  topraksızlık ya da  az topraklılık.
  •  Kente göçenlerin arasında daha önce herhangi bir araziye sahip olanların oranı son derece az. Ailelerin sadece yüzde 7’sinin köylerinde tarım arazileri var ve bu arazilerin ortalama büyüklüğü 10 dönümden küçük.
  • Görüşülen ailelerin yaklaşık yüzde 50’sinden fazlası 16 yıldan daha uzun bir süre mevsimlik tarım işçiliği yapmış. 20 yıl ve daha fazla bir süredir mevsimlik tarım işçiliği yapan ailelerin oranı yüzde 30 .Bu durum, ailelerin büyük bir kısmının  ana geçim faaliyetinin mevsimlik işçilik olduğunu göstermekte.
  • İş için ulaşım masraflarının yüzde 81’i kendileri; yüzde 9’u dayıbaşları ve yüzde 5’i işveren tarafından karşılanmakta.
  • Dayıbaşılık (elçilik, çavuşluk) kurumunun mevsimlik işçilerin ilişkilerini ve para alışverişini yürüttüğü, elinde tuttuğu güç nedeniyle sömürünün derinleşmesine ve emeğin bağımsızlaşamamasına neden olduğu gözlemlenmekte.
  • Yüzde 80’i çadırda yaşamakta; yüzde 56’sının elektriğe erişimi yok; yüzde 62’sinin içme suyunu çeşmeden temin etmekte ve zor banyo ve tuvalet koşullarında yaşamlarını sürdürmekte.
  •  Radyo-tv ve buzdolabı kullananların oranı yüzde 10’un altında, çamaşır makinesi, bisiklet ya da bulaşık makinesi kullanan aileler neredeyse yok.
  • Mevsimlik işçilerin, yüzde 45’’i  9-11 saat arasında, yüzde 45’i 11 saatten daha fazla çalışmakta. Bunun yanında  hiç tatillerinin olmadığı belirtilmekte.
  •  Ailelerin yüzde 65’inin borcu var. Güvencesiz ve kayıt dışı piyasada işçi olarak çalışan ailelerin ve bireylerin sosyal güvenceleri yok. İşsizlikten ve toplumsal-kültürel nedenlerle borçlandıkları ve borçluluk döngüsünden çıkamadıkları yaygın olarak gözlemlenmekte.
  • Göçebe tarım işçilerinin çocukları okula düzgün olarak gidememekte, sağlık sorunlarına da çözüm bulunamamakta.

Mevsimlik İşçiliğin Kökeninde Neler Var?

Sorunun kökeninde, bölgenin feodal yapısı ve geri kalmışlık sorunu var.

Bu durum, işsizlik ve de yoksulluğu yaratıyor. İşsizlik, topraksızlık, toprak yetersizliği ve bölgedeki sanayi ve hizmet sektörünün eksikliğinden besleniyor.

Soruna çözüm yollarının aranmasında ekonomik yapı, bir başka deyişle üretim biçimi ve ilişkileri temel alınmalı. Bu bağlamda öncelikle üzerinde politika yapılan yöre insanlarının seslerine de kulak verilmeli.

Yazıyı şu sorularla bağlayalım;

•             Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde var olan sorunun temelinde ekonomi olduğunu, sorunun ayrılıkçı hareket tarafından kullanıldığını söylemek gerekmiyor mu?

•             Bölgede işsizlik sorununun çözümü için öncelikle toprak reformunu dile getirmek şart değil mi?

•             Toprak reformu ile birlikte çiftçilerin kooperatif örgütlenmesini egemen kılmak gerekmez mi?

•             Bölgede kamu yönlendiriciliği ve egemenliğinde tarımsal sanayinin kurulması zorunlu değil mi?

Son bir tespit yapalım.

Güneydoğu  Bölgesi’nde ağalar, beyler neredeyse bölgenin bütün topraklarına egemen. Kimi ağalar zaman zaman toprak reformu söylemlerinden ürkerek ya da çekinerek iki yönelişte bulunuyorlar.

Birincisi; Kimi ağalar topraklarını  aileleri arasında pay ediyorlar, ya da kapitalist dev tarımsal işletmeler durumuna dönüştürüyorlar.

İkincisi de şu; Ağalar, beyler kooperatif kurmuşlar ya da kurdurulmuş. Başlarına ağalar geçmiş ya da geçirilmiş. Böylelikle dünyanın hiçbir bölgesinde gözlemlenmeyen bir kooperatifleşme modeli ortaya çıkmış. Ben buna yıllarca önce yazdığım bir yazıda “Aga-Koop”adını vermiştim(**).  Yoksul köylüler, Aga-Koop adı verilen kooperatifin kağıt üstünde eşit(!)ortakları, ancak eskiden olduğu gibi boğaz  tokluğuna yaşamaya devam ediyorlar.

------------------------------------

(*)   Hayata Dernek Desteği.Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliği Araştırma Raporu

(**) Hoptirinom Ülkesinde Aga-Koop’lar.Egedesonsöz.25 Haziran 2013

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz