MENÜ
İzmir
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Moderniteye isyan olarak kadın cinayetleri
Engin ÖNEN
YAZARLAR
30 Ağustos 2019 Cuma

Moderniteye isyan olarak kadın cinayetleri

Gündemimizden düşmeyen ve her geçen gün artan bir bela kadın cinayetleri… Zaman zaman insanın algısını zorlayan vahşet düzeyinde görüntülerle sarsılıyoruz sık sık... Normalleştirmeye ya da en azından kadının davranışları ile bu cinayetlere hafifletici sebep arayanlar olsa da, kamuoyunun tahammül sınırları çoktan aşılmış bulunuyor…

Bazen araştırma ve yöntem derslerimde öğrencilerime farklı sorular yöneltirdim. Kanaat ve görünenlerin bizi bazen yanıltabileceğini anlatmak için…

Sorularımdan biri şuydu: “İmam Hatip Liselerinde erkeklere göre kızların daha fazla olduğu iller hangileri olabilir?” İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli gibi metropoller mi yoksa Konya, Erzurum, Yozgat, Trabzon gibi muhafazakar eğilimli şehirler mi?

Yanıt genellikle ikinci grup yönünde olurdu. Sonra bunun tersini gösteren resmi rakamları verirdim. Sıra gelirdi bunu yorumlamaya. Neden böyle?

Haber ya da bilgi kadar bunu yorumlamak da önemliydi çünkü.

İmam olamayacakları halde bu kadar çok sayıda kız çocuğu neden İmam Hatip Lisesi (İHL) gönderilirdi? Nedenlerden biri, bu okullara gidenlerin eğitim sırasında destek görmeleri ve buradan elde edilen diplomanın kamuda iş bulmada avantaj sağlayacağı beklentisi olabilir…

Ama aile açısından kızlarını İHL’ne göndermede başka bir değişken belki de daha önemliydi… Bu aileler şehirli ve orta sınıf aileler olmaktan ziyade, kente göçmüş yoksul kırsal göçmen aileleriydi. Eğitimde destek aradıkları gibi, metropolün kaosu/anomik ortamı karşısında kız çocuklarını gelenek ve inançla donatmak istiyorlardı. Bir nevi modern hayata karşı geleneksel savunma yapıyorlardı…

Ülkemizde önemli bir sosyal ve insani sorun olan kadın cinayetleri konusunu da benzer bir teorik çerçevede düşünmüşümdür.

Nitekim meslektaşım ve dostum İhsan Çetin, konuyla ilgili makalesinde bu durumu modernite ve gelenek çelişkisi olarak açıklamaya çalışmıştı. Ona göre bu cinayetler “namus ve töre cinayeti” olmaktan ziyade moderniteye başkaldırı olarak tanımlanabilirdi…

İhsan, kadın cinayetleri istatistiklerini analiz ederken, bunların çok azının gerekçesinin töre ve namusla ilgili olduğunu ama buna karşılık, büyük bölümünün kadının bireyselleşmesi ile alakalı gerekçelere dayandırıldığını açıklamaktadır...

Yani modernleşme süreci olarak kentleşme, kadının işgücü ve kamu alanına giderek daha fazla katılması sonucu elde ettiği yeni statü, gelenek (ataerkillik) ile gerilime neden olmaktadır…

Sayılar korkunç ama sadece son dönem medyada ağırlıklı olarak yer bulan bazı örneklere de bakılınca, cinayet gerekçesi olarak aldatmadan ziyade, kadının boşanma ve ayrılma tavrı öne çıkmaktadır. Oysa gelenekte kadın birey değildir ve ayrılma ya da boşanma tercihi erkeğe ait bir haktır…

Küreselleşme karşısında kimliği ve geleneği teşvik eden eğitim, medya ve diğer siyasi kurumların kadın cinayetlerine ortam hazırlayan iklimde payı var şüphesiz. Bunun üzerinde sıkça durmak gerekir…

Her ne kadar biz, “Cumhuriyet’le yurttaş olduk” ya da “Modern toplum haline geldik” desek de, bu o kadar kolay olmayacak. Zaten bu hedefti ama ne yazık ki, modernleşmenin de yarattığı sıkıntılar karşısında uygun ortam bulan modern öncesi yapı ve değerlerin direnişi, en çarpıcı şekilde “kadın cinayetleri”nde karşımıza çıkıyor…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sarı Çizmeli Memed'A.
 30 Ağustos 2019 Cuma 16:05
Kadın cinayetlerinin bilimsel veya avamsal hiçbir gerekçesi/nedeni/aması/şusu busu olamaz..Bu cinayetler tam bir kalleşlikle/hayvanlıkla ve planlı programlı işlenmektedir... İşleyen namussuzların insanlıkla en ufak bir ilgisi dahi yoktur..... İdam ve işkence dışında, ömür boyu sürecek en ağır cezalara çarptırılmalıdırlar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz